Bölüm 183: Sağlam Temel

avatar
4736 53

Desolate Era - Bölüm 183: Sağlam Temel



Bölüm 183: Sağlam Temel

 

Meng Roch şaşkına dönmüştü. Ji Ning mi? Tabii ki Ji Ning’i tanıyordu. Bu adama hayatını borçluydu. Kaygısız Mağarası’nda Ji Ning’in ne denli muazzam bir adamla birlikte olduğunu da hatırlıyordu.

 

“Acaba efendiniz, Ji Ning’in kim olduğunu sorabilir miyim?” Roch biraz tereddüt içerisindeydi. Acaba bu bahsi geçen adam, tanıdığı Ji Ning miydi?

 

“Efendim Siyah Beyaz Okulu’ndaki resmi öğrencilerden biridir.” Uzun, zayıf, beyaz cübbeli Bulutgemisi gülümsedi. “Siyah Beyaz Okulu’na girdikten sonra birkaç tane kıdemli öğrenciyi ve hatta Wanxiang Üstatları’nı bile yenilgiye uğrattı. Kardeş Meng Roch, efendim sizi davet etti. Gelecek misiniz?”

 

“Gelecek mi? Tabii gelecek!” Hafif kel Ming Amcası hemen araya girmişti. Aynı esnada Roch’a zihinsel yoldan söyleniyordu. “Rocky, şansın geri döndü! O Ji Ning Siyah Beyaz Okulu’na girdiğine göre canavarvari bir yeteneğe sahip olsa gerek. Okulun resmi öğrencileri yanlarına on takipçi alabilirler ve görünüşe göre bu genç adam da o takipçilerden biri. Eğer Ji Ning seni davet ediyorsa… Sana takipçi pozisyonlarından birini vermesi kuvvetle muhtemel.”

 

Bunu duyan Roch şaşkına dönmüştü. Resmi öğrencilerin on takipçi pozisyonlarından biri mi? Siyah Beyaz Okulu, Sakinsu Eyaleti’ndeki en güçlü okuldu ve bu okulda elinizi sallasanız dehaya çarpıyordunuz! Bu rakipsiz dehaların takipçileri bile sıkı çalıştıkları takdirde, bazı üst seviye Ki tekniklerine erişim sağlayabiliyorlardı. Bu durum kesinkes Bin Nehir Okulu’nun sıradan öğrencisi olmaktan daha iyiydi.

 

Şu anlaşılmalıdır ki büyük okullar genelde dış tarikat, iç tarikat, ana öğrenciler ve merkez öğrenciler olarak farklı farklı dallara ayılıyordu. Çok sayıda farklı pozisyon mevcuttu lakin Siyah Beyaz Okulu’nda yalnızca resmi öğrenciler ve takipçiler vardı. Bu yüzden, takipçiler bile yüksek rütbelere sahip kişiler olarak görülüyordu.

 

“Siyah Beyaz Okulu’na girme şansım mı var?” Roch’un kalbine çeşit çeşit duygu selleri akıyordu. “Uh, Kardeş Meng Roch?” Bulutgemisi’nin sesinde aceleci bir tavır vardı. “Ah?!” Roch telaşla onayladı. “Evet, evet, tabii geliyorum.”

 

Siyah Beyaz Okulu. Bulutgemisi ve Roch ışık hüzmelerine dönüşerek gökyüzünde ilerliyordu. “Bak, şurası Karakuzet Tepesi, efendim Ji Ning’in kaldığı yer.” Bulutgemisi mesafedeki zarif dağ tepesini işaret etti.

 

 Siyah Beyaz Okulu’nun kapılarından girdikten sonra Roch’un aklında çok sayıda fikir yankılanmaya koyulmuştu. Kendisi… Ciddi ciddi bu okula girmeyi başarmış mıydı?

 

Vhoosh. İkili bahçeye atılıp çabucak dış kapının önüne inmişti. Kapıdaki iki genç koruma onları saygıyla selamladı.

 

 “Şu element aurasının yoğunluğuna bir bakın!” Bahçeye adım atan Roch, mekandaki kalın ve yoğun element özünü hissedebiliyordu. “Sakinsu Şehri’ndeki element yoğunluğu zaten yüksekti ancak buna rağmen bu malikanede durmaksızın çalışan bir enerji formasyonu varmış gibi görünüyor.”

 

Roch geriliyordu. Bulutgemisi’yle birlikte ana koridora adımlayan genç adam, çok geçmeden geniş bir malikaneye açılan kapıyı geride bırakmıştı. Malikanenin orta yerinde, yanında muazzam bir güzellikle oturan genç adamın figürü seçilebiliyordu.

 

Saat akşamın geç vakitlerinde olduğu için figürün suratı tam olarak görülemiyordu.

 

“Kardeş Ji Ning!” Kürklere bürünmüş genç adamı gören Roch demeden edememişti. “Rocky!” Ning ayağa kalkıp yürümeye başladı.

 

Roch biraz gergindi. Artık ona doğru gelen bu adamın, şehre yaptıkları yolculuk esnasındaki adamla uzaktan yakından alakası yoktu. Artık kendisi, Siyah Beyaz Okulu’nun resmi öğrencilerinden biriydi. Ve Bulutgemisi’nin söylediklerine göre… Siyah Beyaz Okulu’nda bile kendini göstermeyi başarmıştı.

 

“Sakin ol.” Ning gülümseyerek sordu. “Meng Xin ve Meng Jun?” “İkisi de okula girdi.” Roch cevapladı. “Alt seviye Zifu Öğrencileri oldukları için kolayca Bin Nehir Okulu’na girmeyi başardılar.”

 

“Bin Nehir Okulu mu?” Ning hafifçe başını öne salladı. “Siyah Beyaz Okulu’nun resmi bir öğrencisi olduktan sonra, bana on takipçi alabileceğim dendi. Kontrolümdeki takipçilerden biri olmak istiyor musun?”

 

Roch’un gözleri parlamış ve genç adamın vücudu hafiften titremişti. “İstiyorum” Roch konuştu. Ning gülümsüyordu. “Sadece ismen takipçim olacaksın. Birbirimize kardeş gibi davranmaya devam edeceğiz. Oh, doğru ya. Söylemem gereken bir şey var… Siyah Beyaz Okulu’nda birkaç tane kural bulunuyor.”

 

“Tamam.” Roch başını öne salladı. Asıl korktuğu şey, gelecekte umudunu yitirmekti. Siyah Beyaz Okulu’na girebildiği için artık önünde geniş bir yol açılmıştı. Doğal olarak elinden geleni yaparak güçlenmeye çalışacaktı. Ölümsüzlük yolunda ilerleyecekti. Kendi kendine konuştu. “Ufak Xin, beni bekle.”

 

“Ben…” Roch, Ning’e bakıyordu. Gözleri hafiften kızarmıştı. “Tak!” Diz çökerek başını yere koydu.

 

“Rocky!” Ning hızla eğilip onu kaldırmaya çalışmıştı. “Kardeş Ji Ning, hayatımı kurtardın ve şimdiyse bana Ölümsüzlük Yolu’mu geri veriyorsun. Bendeniz Meng Roch, bu iyiliklerini ödeyebilecek bir insan değilim. Bu yüzden, emir verdiğin takdirde kılıçlardan yapılma bir dağa tırmanacak dahi olsam, geri adım atmayacağım.” Roch Ning’e bakıyordu.

 

Ning gülümsedi. “Kalk, kalk.” Tam o esnada Bulutyeşim araya girdi. “Kıdemli öğrenci kardeşimiz Ji Ning gibi yetenekli biri sana niye ihtiyaç duysun ki?”

 

“Bulutyeşim.” Ning, Bulutyeşim’e bir bakış atıp konuştu. “Gidip yemek ayarlamalarını yap. Rocky’le güzel bir sohbet edeceğim.” Diğer üç takipçisine kıyasla, Ning Roch’u daha çok seviyordu.

 

“Tamam.” Bulutyeşim hemen mekânı terk etmeye koyulmuştu ancak kendi kendine söylenmeyi de ihmal etmemişti. “Bir odun parçası daha!” Meng Roch içeriye girer girmez genç kadına sadece tek bir bakış atmakla yetinmişti. Bulutyeşim çaresizdi…

 

Sabah güneşi yükseliyor, Siyah Beyaz Okulu güneş ışıklarına bürünüyordu. Manzara hayali bir periler diyarından farksızdı. Uçan teknesinde ilerleyen Ning, çok geçmeden Ölümsüz Diancai’nin tepesine ulaşmıştı.

 

“Usta.” Bahçeye inen genç adam saygıyla konuştu. “Gel.” Ölümsüz Diancai’nin sesi yankılandı. Ning vakit kaybetmeden içeriye girmişti.

 

 Salonda siyah cübbeli, siyah saçlı Ölümsüz Diancai buluttan yapılma yatağının üstündeydi. Ning’e baktığında, böyle bir öğrenciye sahip olduğu için tatminlik hissetmeden yapamamıştı. Yetenekli bir öğrenciye rehberlik etmek kendisine de keyif veriyordu. Ölümsüz Diancai konuştu. “Ji Ning, üç günlük meditasyonun nasıl geçti?”

 

“Öğrenciniz büyük gelişmeler kaydetti!” Ning saygıyla konuştu. “Mm.” Ölümsüz Diancai başını öne sallamış, ardından gözlerini kısarak konuşmuştu. “Daha önceleri, Okul Başkanı Yeşimdeniz’den Büyük Kılıç Taosu’yla ilgili bilgileri aldın, yanlış mıyım?”

 

Ning onayladı. “Doğrusunuz.”

 

“Kılıç…” Ölümsüz Diancai konuştu. “…öldürmek içindir. Ayrıca bizim gibi insanların en tepeye çıkmak adına kullandıkları bir alettir. Önümüze çıkanları, bu silahı kullanarak yok ederiz.”

 

“Kılıç Taosu, savaş odaklı bir Tao’dur. Aynı şekilde, Kılıç Ölümsüzleri de savaş konusunda muazzam yeteneklere sahip kişilerdir.” Ölümsüz Diancai gülümseyerek Ning’e baktı. “Soruma cevap ver… Kılıç Taosu ne demek, biliyor musun?”

 

Ning ne diyeceğini bilemiyordu. Ardından, başını iki yana salladı. Büyük Kılıç Taosu’nu kavramaya henüz başlamıştı ve bu kavramla ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Kılıç Taosu ne demekti? Böylesine bir soruya nasıl cevap verebileceğini bilemiyordu.

 

“Bazı Taolar dünyanın nasıl çalıştığına dair gizemleri barındırır. Örneğin Yağmursuyu Taosu, Donan Buz Taosu ve daha niceleri! Bütün bu Taolar, dünyanın gizemlerine dayanır.”

 

Ning onayladı. Gerçekten de bu bahsi geçen kavramlar, doğal Taolar’dı. Bu tür Taolar’ı kavrayan kişilerin oluşturdukları tekniklere, “sanat” adı altında bakılıyordu.

 

Sanatlar, Tao’yu uygulama çeşitlerinden yalnızca biridir. Kılıçla kullandığın ‘kılıç sanatları’ örneğinde gördüğün gibi. Lakin, bu kılıç sanatlarını, kendi Taoları’nı yaratabilecek düzeye kadar kullanabildiğinde… Kılıç Taosu’nu elde etmiş olursun!” Ölümsüz Diancai Ning’e bakıyordu. “Bu yüzden, Kılıç Taosu teknik bir Tao’dur, spesifik teknikleri uyguladığın bir Tao çeşididir.”

 

 Bunları duyan Ning meseleyi anlamıştı.

 

“Sadece Kılıç Taosu değil, Taiji Taosu da aynıdır. Taiji de belirli teknikleri ve yetenekleri uygulamaya odaklanır. Tabii bu yüzden, Taiji de Büyük Taolar arasındadır.”

 

“Örneğin, suya ve ateşe dair öngörüler elde etmeye başladığında, bu öngörüleri Taiji Taosu aracılığıyla uygularsan ortaya çıkan güç de artacaktır.” Ölümsüz Diancai konuştu. “Yürüdüğün yol, yani Kılıç Taosu da aynı şekilde elde ettiğin öngörüleri, Kılıç Taosu aracılığıyla uygulamanı sağlar.”

 

Ning başını öne salladı. Taiji? Kılıç Taosu? Tao uygulaması?

 

“İster Taiji ister Kılıç olsun, bu kavramlar akılalmaz derinliğe sahi Büyük Taolar’dır. Tamamen kavraması çok ama çok zordur.” Ölümsüz Diancai iç çekti. “Örneğin, Kılıç Taosu için kişinin sağlam bir kılıç kalbi yaratması gerekir. Taiji Taosu da aynı şekilde kişiye Taiji kalbi yaratması için spesifik bir koşul koymuştur. İkisi de kolay iş değildir lakin Büyük Taolar’dan birinde yürümeye başladığında, gelecek potansiyelin de sınırsız olacaktır.”

 

Ning başını öne salladı.

 

“Unutma!” Ölümsüz Diancai ciddi ses tonuyla konuştu. “Kılıç Ölümsüzü olarak, muazzam samimiyette bir kalbe sahip olmak zorundasın! Kılıca karşı samimi, kalbine karşı samimi olmalısın. Anladın mı?”

 

Ning ciddi surat ifadesiyle onayladı.

 

Göründüğün gibi olmalı, olduğun gibi görünmelisin. Kılıç kalbinin tozlanmasına izin veremezsin. Şunu unutma, kalbine sadık ve samimi olan kişinin kalbi de parlak olacaktır!” Ölümsüz Diancai konuştu. “Bu sözlerimi kalbine kazıman lazım.”

 

“Anlaşıldı. Öğrenciniz bu söylediklerinizi asla unutmayacaktır.” Ning cevapladı.

 

“Mm.” Ölümsüz Diancai elini sallayarak Ning’e doğru bir deri parşömen fırlattı. Ning şaşırsa da parşömeni almıştı. “Geçtiğimiz üç gün boyunca.” Ölümsüz Diancai konuştu. “Tao Mücadeleleri’nde gösterdiğin performansı değerlendiriyordum. Sonuç olarak, senin için otuz altı kılıç sanatı seçtim. Bu meselenin ardından, o deri parşömende yazan kılıç sanatlarını almak için Tao Deposu’na gideceksin.”

 

“Otuz altı?” Ning şaşkına dönmüştü. “Ben mi alacağım?” Her ne kadar Büyük Kılıç Taosu’nda yürümeye başladığı için okuldan iki bin siyah beyaz sikke almış olsa da… OTUZ ALTI MI?!

 

“Merak etme. Bunların çoğu Yeryüzü seviye ile Gökyüzü seviye kılıç sanatlarıdır. Ayrıca, sadece ilk parşömenlerini alacaksın. Toplamda, yalnızca altı yüz sikke edecektir.” Ölümsüz Diancai konuştu. Bunu duyan Ning rahat bir nefes çekmişti.

 

“Her ne kadar sadece Yeryüzü ve Gökyüzü seviyelerine sahip olsalar da bu sanatların ilk parşomenleri seni Zifu ve Wanxiang seviyelerinde idare edecektir.” Ölümsüz Diancai konuştu. “Bu kılıç sanatlarından herhangi birini sıradan kabilelere koyacak olsaydık, kabileler bu sanatlara eşi benzeri bulunmaz hazineler olarak taparlardı. Bunları iyi okuman lazım.”

 

“Farklı farklı kılıç sanatları seçmiş olmamın sebebi, Kılıç Taosu’na dair bilgilerini ve kavrayışını artırmaktır.” Ölümsüz Diancai gülümsedi. “İkinci sebepse, pratik yaptığın takdirde tecrübelerinin ve kavrayışının artacak olmasıdır. Gelecekte, dış dünyada maceraya çıktığında, bu pratikten sebep elde ettiğin faydaları anlayacaksın.”

 

“Anlaşıldı.” Ning onayladı.

 

“Hadi, git o zaman. Bugünün ardından, her ay bir kez beni ziyaret ederek aklına takılan soruları sorabilirsin.” Ölmüsüz Diancai konuştu. “Temelinin yeterince sağlam olduğunu düşündüğümde, dış dünyaya açılmana izin vereceğim. Sonsuza dek üstatlarının korumasında yaşarsan gerçek bir Ölümsüz olmana imkân yok. Kişi yalnızca sağanak yağışın ve uluyan rüzgârın altında büyüyebilir. Yalnızca ölüm kalım mücadeleleri yaşayarak Üç Felaket ve Dokuz Kıyamet’ten korkmayan kadim bir Ölümsüz olabilirsin.”

 

Ning başını öne salladı. “Anlaşıldı.”

 

…………

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr