Bölüm 148: Canavari Ji Ning

avatar
4470 58

Desolate Era - Bölüm 148: Canavari Ji Ning



Bölüm 148: Canavari Ji Ning

 

“Kardeş Ji Ning, benim için canını riske atmaya niyetlisin. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum…” Kuzeydağ Baiwei Ning’e bakıyordu. Tereddüt etse de ağzından çıkan kelimelere engel olamamıştı. “Unut gitsin. Kuzeydağ Tilki sınırlarımı zorluyor olsa da buna dayanabilirim. Gelecekte, intikamımı almak için bir fırsat elbet bulabilirim.” O gergedan Yabaniyaratık’ın ne denli vahşi olduğunu hatırlayınca, Baiwei Ning için endişelenmişti.

 

“Daha fazla söze gerek yok. Kazanırsam element özünü alacağım, değil mi? Bu kadarı yeter ve artar bile.” Ning gülümsedi. Baiwei ağzını açmış lakin herhangi bir şey söylememişti.

 

“Merak etme. Kendime güveniyorum.” Ning geniş bir gülümsemeyle konuştu. “Muazzam!” Yan tarafta duran Hun Wuji, Ning’e bakıyordu. “Kardeş Ji Ning, döneceğin zamanı bekleyeceğiz.” Ning onayladı. Gözlerinde vahşi bir ışık hüzmesi belirmişti.

 

 İlk defa… Sakinsu Şehri’nde gerçek gücünü sergileyecekti. Sakinsu Şehri’ne geldiğine göre artık “canavarvari” yeteneğini göstermesinin zamanı çoktan gelip çatmıştı!

 

 Madem okula katılmak istiyordu ve madem burada çeşit çeşit okuldan elit üyeler bulunuyordu, o zaman Ning de bu insanlara gerçek gücünü göstermeliydi. Artık gücünü saklamayacaktı. Kırlangıç Dağı’nda on yıl civarı eğitim yaparak zaten yeterince beklemişti. Sakinsu Şehri’nde ne kadar güce ve yeteneğe sahip olduğunu göstererek okulları etkilemek istiyordu! İnsanlara adeta büyülü bir hazineden, değerli bir mücevherden farksız olduğunu gösterecekti! Eğer bu gücünü göstermezse mavi gökyüzüne açılmasına da imkân olmayacaktı.

 

 Yola adım attıysa, bir deha olarak bu yolda ilerleyecekti. Hem de canavarvari bir deha!

 

“Gergedan?” Ning camdan aşağıya baktı. Vahşi görünen Yabaniyaratık’ı görünce söylenmişti. “Yoluma çıkan ufak basamaklardan yalnızca birisin.”

 

“Gel.” Baiwei bir kez daha kölesini çağırdıktan sonra dokuz yüz külçeyi verdi. Aynı esnada, köleye Ning’i arenaya kadar geçirmesi için gerekli talimatları da vermişti.

 

Talimatları duyan köle şaşkın suratıyla Ning’e bakıyordu. Odanın dışındaki geniş koridordan, ana salondaki vahşi yaratığı izlemişti. Şimdiyse bu önündeki zarif, yakışıklı genç o vahşi yaratıkla mı mücadele edecekti?

 

“Tamam.” Köle herhangi bir şey söylemeye cüret edememiş, anında Ning’i geçirmeye koyulmuştu. “Kardeş Ji Ning, kazanacağın anı bekliyoruz!” Baiwei ve Wuji ayağa kalkarak Ning’in yürüyen figürüne bakmışlardı.

 

“Dikkatli ol.” Yerde dinlenen Beyazsu Tazısı da Ning’e bakıyordu. Yine de Beyazsu Tazısı… Ning’in tek hamlede Wanxiang Üstadı Xu Li’yi öldürdüğünü biliyordu. Peki ya gergedan? Saçma sapan bir yaratık paçavrasıydı!

 

Ning başını çevirerek arka tarafa bakıp onayladı. Ardından, odayı terk etmişti. Köleyi takip eden genç adam koridorda ilerliyordu. Koridorda duran insanların çoğu ona adeta acıyan ve hüzünlü bakışlar fırlatıyordu. Onlara göre… Bu yakışıklı, zarif genç adamın öleceğine şüphe yoktu.

 

“Baiwei, korkuyor musun?” Derin ses alaycı tonuyla yankılandı. “Kuzeydağ Tilki, emrindeki Yabaniyaratık’a söyle, ölmeye hazırlansın!” Başka bir odadan, derin ve açık bir ses daha yankılandı. “Ayrıca, Kuzeydağ Tilki, sana şunu da söylemeden geçmeyeyim. Tesadüf eseri güçlü bir takipçi elde etmiş olsan da alçakgönüllü olman lazım. Ne kadar kibirli olursan, yenilgin de bir o kadar acınası olacaktır!”

 

“Saçmalık!” Kuzeydağ Tilki anında sinirlenmişti. Kuzeydağ Baiwei’yse gülümsüyordu. “Çok geçmeden kendi bokunda boğulacaksın…” İki genç efendinin sesleri yankılanıyordu.

 

Ning çoktan koridoru geçerek ana salona ulaşmıştı.

 

……………..

 

“Oh, Kuzeydağ Baiwei’nin yollayacağı birileri var mıymış yani? Yoksa bu çocuğun o yabani yaratığı yenebileceğini mi düşünüyor?” Gökkuşağı cübbeli kadın camdan aşağıyı izliyordu.

 

……….

 

“Gergedanla mücadele etmeye çalışacak birisi mi var? Kimmiş?” Beyaz cübbeli genç efendi de camdan aşağıyı izliyordu.

 

……

 

“Hm.” Ebedi Ateşin Oğlu hala daha o aynı kemiği kemirerek aşağıyı izliyordu. Her ne kadar daha önceleri yeni elde ettiği formasyonu incelemeye başlamış olsa da arena mücadeleleri gecenin en canlı etkinliğiydi ve pek de uzun sürdüğü söylenemezdi. Bu yüzden, mücadeleleri izlemeyi tercih ediyordu.

 

…….

 

“Kim o? Gergedanımı öldürebilecek birine sahip olduğunu düşünmüyorum.” Kuzeydağ Tilki de aşağıya bakıyordu. Herkes ana salona adım atan kürklere bürünmüş genç adamı görmüştü. Genç adamın suratındaki gülümseme şaşırtıcıydı. Öyle ki, adeta ufak bir oyuna katılmak üzereydi.

 

“Ji Ning.” Tilki’nin yanındaki Zhou Li konuştu. “Kuzeydağ Baiwei’nin değerli bir dostu.” “Değerli bir dostu mu?” Tilki aniden geniş bir kahkaha patlattı.

 

“Kuzeydağ Baiwei, daha fazla takipçin kalmadı mı? Ciddi ciddi, değerli dostunu bizzat arenaya mı yolladın? Yanlış hatırlamıyorsam bu dostun Gökyaran Kılıç Tarikati’ne girmek istiyordu. Daha yeni yeni bir tarikata gireceğini düşünürsek… İlahi yeteneği olan bir Yabaniyaratık’la mücadele ederek kendini falan mı öldürmek istiyor bu çocuk? Üzgünüm ancak 900 külçeni de alacağım, hahaha…”

 

“Bakalım son gülen kim olacak.” Baiwei soğuk bir kahkaha savurdu.

 

………….

 

 Özel odalardaki etkileyici figürlerin gözleri Ji Ning’e odaklanmıştı. Ning’in Baiwei’nin değerli dostu olduğunu duyar duymaz insanların Ji Ning’e dair düşünceleri değişmişti. Her ne kadar genç bir adam gibi görünüyor olsa da kişi ne kadar gençse, ona bir o kadar dikkat etmek gerekiyordu.

 

“Lütfen gelin.” Bayan Ziyi Ning’e baktı. “Bu mücevher ilahi yeteneğinizi, diğeriyse element Ki’nizi ölçmeye yarıyor. Mücadeleye girmeden önce gücünüz test edilecek. Wangianxg Üstatları’nın Zifu Öğrencileri’ne karşı mücadele etmeleri yasaktır. Buna benzer durumlara izin vermiyoruz.”

 

Ning onayladı. Hemen mücevherlerden birini Parlakızıl ilahi gücüyle, diğeriniyse element Ki’siyle doldurmuştu. İki mücevherden yayılan ışık hüzmeleri, daha önceki seferlere kıyasla çok ama çok daha zayıftı. Özellikle de element Ki’yi test eden mücevher neredeyse parlamıyordu…

 

“Eh?” Bayan Ziyi şaşkın suratıyla Ning’e bakarak konuştu. “Kuzeydağ Baiwei’nin yolladığı ölümsüzlük yolundaki insan, hem Ki Arıtıcısı hem de Habistanrı Ustası’dır. Habistanrı Ustası olarak eğitiminde üst seviye Zifu’ya denk, Ki Arıtıcılığı eğitimindeyse alt seviye Zifu’ya denk bir güce sahiptir.”

 

İnsanlar şaşkına dönmüştü! “Alt seviye Zifu mu?” “Sadece üst seviye Habistanrı mı?” “Daha Zifu’nun zirvesinde bile değil mi? İntihar falan mı etmeye çalışıyor bu? Kafayı yemiş.” “Okula girmek istemesine şaşmamalı. Element Ki’si henüz Zifu’nun başlarında. Uygun bir aday…”

 

 Odalarda oturan etkileyici figürler, Ning’in güç seviyelerini duyar duymaz başlarını iki yana sallayarak iç çekmeye başlamışlardı. Daha önce, güç seviyeleri açıklanmadan Ning’in kazanmaya dair umutlara sahip olduğunu düşünüyorlardı lakin şimdiyse, onların gözünde bu genç adam resmen hayatını yoktan yere harcamaya çalışıyordu!

 

……….

 

“Mühür formasyonunu aktif edin.” Bayan Ziyi emri verdi. Etraflarında geniş bir ışık hüzmesinden oluşan bariyer belirmişti. Ning önce bariyere, daha sonra da yukarıdan onu izleyen Kuzeydağ Tilki’ye bir bakış attı.

 

“Velet, öleceksin! Şu ufacık gücünle gergedanıma meydan mı okudun? İntihar etmek istiyorsan başka yerde yapsaydın ya!?” Tilki’nin sesi yankılanıyordu.

 

“Bunu düşünmeyin, bana ikinci rakibimi hazırlayın.” Ning gülümseyerek konuştu. Kuzeydağ Tilki bir anlığına şaşırmış, ardından öfkeyle kükremişti. “Şuna bakın! Gergedan, gebert şu veledi!”

 

 Atmosfer aniden ciddileşmişti. Ana salonun üstündeki havada süzülen özel odalardan birinde Wuji ve Baiwei ikilisi Ning için endişeleniyor, bir başka odadaysa Tilki Ning’in ölümünü bekliyordu. Yine de çoğu insan… Ning’in bu mücadeleyi kazanabileceğini düşünmüyordu.

 

“Bang!” Altı metre uzunluğa, mavi tene sahip boynuzlu adam aniden devasa gergedan formuna büründü. Hemen ardından, vücudu tekrar büyüyerek altmış metrelik bir deve dönüşmüştü. Gökyüzü Dönüşümü ilahi yeteneğini son raddesine kadar sergiliyordu. Şu anki gücü gerçekten insanı şaşkına çevirebilecek derecede yüksekti.

 

“Gebermeye hazırlan.” Gergedan ileriye atılarak devasa ayaklarıyla attığı her adımda salonu sarsıyordu. Ning’in ellerinde Karakuzey Kılıçları çoktan belirmişti.

 

Bang!

 

Devasa gergedan hızla Ning’e atıldı. Ön bacaklarını Ning’e doğru savuruyordu lakin her seferinde genç adamı ıskalıyordu. “Whoosh!” Ning’in ellerinde tuttuğu Karakuzey Kılıçları aniden yağmur çizgilerine dönüşmüş ve çizgiler, yaratığın arka bacaklarından birini delip geçmişti. Bir anda salonu kaplayan yağmur, aslında yaratığın bacağından fırlayan kan damlalarından oluşuyordu. Yaratığın arka bacaklarından birisi tamamıyla ikiye ayrılmıştı. Son hızda ilerlediği için bu hamleden sebep yere yığılmış ve momentum yüzünden direkt olarak büyü formasyonuna çakılmıştı.

 

Tırırırım….

 

Devasa, dağları bile sarsmaya yetecek güçte bir titreşim… Büyük mühür formasyonu bile titremişti. Yine de formasyondan fırlayan enerji dalgaları, arka ayaklarından birini kaybetmiş olan gergedanı durdurmayı başarmıştı. Formasyonun dışındaki kadın görevliler ve Bayan Ziyi onlara doğru gelen gergedanı görür görmez şoke olmuşlardı. Tabii ki gergedanın onlara ulaşamayacağını biliyorlardı lakin oracıkta, onara doğru gelen altmış metrelik bir vücudu görünce doğal olarak birkaç adım geri çekilmişlerdi.

 

Yaratığın kopan bacağı hızla yerine dönmüştü. “Argh…” Gergedan ayağa kalktı. Ning’e korku ve gerginlik dolu bakışlarıyla bakıyordu.

 

Sessizlik! Havada süzülen özel odalardan çıt bile çıkmıyordu! Tilki’nin gözleri yaşananlara inanamıyordu! İnsanlar kimin daha güçlü olduğunu anlamıştı!

 

 Gergedanın devasa vücudunu, devasa bacakları ve toynakları taşıyordu lakin toynakları ve bacakları boyutlarına rağmen oldukça hızlı hareket ediyordu! Buna rağmen, Ning rahatça toynakları atlatmayı başarmıştı. Buradan da anlaşıldığı üzere, genç adamın çevikliği gergedana kıyasla çok ama çok daha fazlaydı. Üstelik ve en önemli olarak, Ning’in kılıç oyunu muazzam bir seviyedeydi.

 

 Gergedanın vücudunu koruyan büyülü zırhına, akılalmaz sertliğe sahip derisi eşlik ediyordu lakin buna rağmen, arka bacağı tek bir hamlede ikiye ayrılmıştı. Bu kılıç oyununun gücü… Gerçekten de…

 

Tabii insanların asıl fark etmediği noktaysa Ning’in Karakuzey Kılıçları’nı ilahi iradesiyle kontrol ediyor oluşuydu. Şu an için genç adamın ilahi iradesi, Zifu’nun zirvesinde olan Habistanrılar’dan bile biraz daha güçlüydü. Özellikle de buna “Tao Bölgesi” seviyesindeki kılıç oyunu ve Karakuzey Kılıçları eklenince ortaya çıkan güç nasıl olur da böyle heybetli bir etki yaratmazdı?

 

“Pes etmeyecek misin?” Ning mesafedeki, devasa gergedana baktı. İkilinin arasındaki boyut farkı gerçekten şaka gibiydi lakin başlangıca kıyasla Gergedan’ın aurası rakibiyle boy ölçüşememeye başlamıştı.

 

“Pes etmek mi? Habistanrı Ustaları’nı öldürmek kolay değildir. Beni yüz kere kesip biçsen bile kolay kolay ölmem…” Gergedan çıldırmaya başlıyordu. “Gebert, gebert onu!” Özel odasından kükreyen Kuzeydağ Tilki’nin sesi yankılanıyordu ve gergedan başını kaldırarak ona baktı. “Merak etmeyin efendim.” Ardından bakışlarını Ning’e çeviren gergedanın gözlerinde alevler belirmişti.

 

“Madem öyle diyorsun… O zaman seni yolculuğuna göndereyim.” Ellerinde Karakuzey Kılıçları, Ning sakince yürümeye koyuldu. “Argh…” Gergedan kükreyerek bir kez daha, göklere fırlayan aurasıyla Ning’e atılmıştı. Ning’e dokunmayı başardığı takdirde muhtemelen genç adamın vücudunu yerle bir edebilecekti.

 

Ne yazık ki… Teknik ve kavrayış bakımından aralarında çok büyük bir fark vardı. “Geber.” diye konuştu Ning. Vücudu yağmur çizgisine dönüşerek ileriye atılmıştı. Whoosh… Gergedanın kalın boğazında geniş bir kesik belirmişti. Dört bir yana saçılan kan damlalarının arasında, Ning’in figürü seçilebiliyordu. Gergedanın başı ve vücudu ikiye ayrılmıştı.

 

“Suateş Nilüferleri.” Ning tek bir düşüncesiyle tekniği çağırdı.

 

BOOOM!

 

Habistanrı eğitiminde yeni bir seviyeye çıktığı için Ning’in ateş ve su üzerindeki kontrolü de epeyi artmıştı. Eğer Kutsal Habistanrı seviyesine ulaşabilseydi, bu ateşlerle kolayca Kadim Taoistler’i bile öldürebilecekti.

 

Birbiri ardına ortaya çıkan Suateş Nilüferleri yavaş yavaş dönüyordu… Her biri en azından otuz metrelik çapa sahipti. Toplamda, on iki Suateş Nilüferi açmıştı!

 

Henüz Ning tarafından vücudu ikiye ayrılan gergedanın başı, iki Suateş Nilüferi’nin arasına düşmüş ve aniden yerle bir olmuştu. Durmaksızın dönen Suateş Nilüferleri’nin ortaya çıkardığı ezici güç akıl alacak gibi değildi. Savunmasız baş parçası tamamen toz parçalarına dönüşmüştü. Yine de toz parçaları birleşmeye çalışıyorlardı…

 

Diğer on Suateş Nilüferi’yse gergedanın devasa vücudunu çevrelemişti. Her ne kadar yaratığın bazı kısımları tam anlamıyla çevrelenmemiş olsa da diğer parçaların eski hallerine bürünmeleri artık mümkün değildi.

 

“Ez!” Ning oracıkta, devasa salonda duruyordu. On iki Suateş Nilüferi açarak yapraklarını döndürüp, birleşmeye çalışan gergedanın vücut parçalarını yerle bir ediyordu. Doğal olarak yaratığın pes etme şansı bile kalmamıştı.

 

Manzara, hem kanlı hem de muazzamdı… Bütün salon sessizliğe teslim olmuştu. Ning yalnızca oracıkta dikiliyordu… Ardından, başını kaldırarak mesafedeki Kuzeydağ Tilki’ye baktı.

 

“İkinci rakibimi hazırla demiştim.” Ning sakince gülümsedi. Salona ilk girdiğinde suratındaki o sakin ve rahat gülümsemesi bir kez daha ortaya çıkmıştı…

 

..............






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr