Bölüm 129: Güçlüadamlar

avatar
4351 52

Desolate Era - Bölüm 129: Güçlüadamlar



Bölüm 129: Güçlüadamlar

 

Bahsi geçen bu gri, boşluksu alanın içinde hiçbir şey yoktu. Yine de Ning adeta taştan bir zeminde duruyormuş gibi adım atabiliyordu.

 

“İlahi Yetenek Salonu’nun sınavı nerede?” Ning bölgeyi süzdü. Aniden hemen önüne devasa, simsiyah bir tablet gelmişti. Tabletin üstünde yüzden fazla Habistanrı karakteri yazıyordu.

 

“Habistanrı gücünü kullan! Yanındaki silahlardan herhangi birini seçebilirsin. İlerle ve savaş! İlahi yetenekler katliam için yaratılan şeylerdir! Ne kadar güçlü adam öldürürsen, elde edeceğin ilahi yetenek de bir o kadar güçlü olacaktır. Yeteri kadar adam öldüremezsen, belki de yedinci ilahi yeteneği bile ele geçiremezsin. Yedi büyük ilahi yetenek… Hemen önünde duruyor. Öldürebildiğin kadar öldür. Yere yığıldığında, vücudun hareket etmeyi kestiğinde, İlahi Yetenek Salonu’nun sınavı sonlanacaktır.”

 

Genç adam önünde duran devasa tableti okuyordu. Hemen yanındaysa, üstünde çok sayda silah duran devasa bir masa belirmişti. Yüzlerce kılıç, yüzlerce sabre, yüzlerce mızrak, asa… Sayısız silah bulunuyordu.

 

“İstediğimi seçebiliyorum demek.” Ning şaşırmıştı. Tereddüt bile etmedi.

 

Swish! Swishh! Çabucak eline aldığı iki uzun kılıç, güç bakımından Karakuzey Kılıçları’na denkti.

 

“Eh?” Ning hafiften tereddüt etti. “Sadece kılıç oyununu ve Yağmursuyu Tao Bölgesi’ni kullanmak konsantrasyonumu pek zorlamayacaktır.” Aniden çok sayıda, ufak, ince uzun kılıç havaya fırlamıştı. Toplamda, dokuz uçan kılıç havada süzülüyordu. Devasa, altın kürklü ayı bu mücadelede Ki Arıtıcı tekniklerini kullanmasına izin olmadığını söylemişti. İlahi iradesiyse… Akılalmaz ruhundan kaynaklanıyordu. Doğal olarak ilahi iradesi Ki Arıtıcı tekniklerinden biri olarak sayılmıyordu.

 

Eğer ilahi irademle bu dokuz kılıcı kontrol edersem, her ne kadar ortaya çıkacak güç çok heybetli bir seviyeye ulaşmayacak olsa da en azından bana yardımı dokunabilir.” Ning konuştu.

 

 Bu mücadelede… Elinden geldiğince savaşması gerekiyordu. Eğer yalnızca altıncı ya da yedinci ilahi yeteneği ele geçirebilirse muhtemelen Üstat Xu’yu öldürmeye yetecek güce kavuşamayacaktı. En kötüsüyse ne devasa ayı ne de önünde duran bu simsiyah tablet, ona üçüncü yeteneği ele geçirme için kaç adet rakip öldürmesi gerektiğini söylememişti.

 

……

 

Ning kılıçlarını seçer seçmez önündeki gri boşluk dağılmaya başlamış ve birbiri ardına insana benzeyen figürler belirmeye koyulmuştu.

 

“Bu!” Ning’in kalbi aniden duraksamıştı. Karşısında duran insan figürleri kaslı, güçlü figürlerdi. Vahşi bakışlarla dolu üç gözleri ve çırılçıplak vücutları vardı. Giydikleri tek şey, bel bölgelerini kapayan hafif bir kumaş parçasıydı. Vücutları kaslarla kaplıydı ve ellerinde çeşit çeşit silahlar bulunuyordu.

 

 Verdikleri nefesler yıldırımları andırıyordu, attıkları her adım toprağı titretiyordu. Vücutları gökleri sallayan, vahşi bir aurayla kaplyıdı. Ve o esnada, Ning’in etrafında bu figürlerden en azından yüzlercesi bulunuyordu.

 

“Demek “Güçlüadamlar” dediği şey buymuş?” Ning şaşırmıştı. Çok sayıda kitap okuduğundan, bazı efsanelerde bu “Güçlüadamlar”dan bahsedildiğini hatırlıyordu. “Güçlüadamlar” olarak geçen bu insan figürleri, fiziksel güç gerektiren işlerle ilgilenen bir nevi köle çeşidiydi. Ayrıca kendi içlerinde de birçok farklı seviyeye ayrılıyorlardı. Örneğin kale kapısını koruyanları, kazan tutanları, dağ koruyanları ve hatta dağ kavrayanları bile vardı…

 

 Farklı görevleri, farklı isimleri ve doğal olarak farklı güç seviyeleri mevcuttu.

 

Efsanelere göre Güçlüadamlar, genel bağlamda yaşayan varlıklar olarak görülmüyorlardı. Büyük güçler tarafından yaratılan basit akıllı kölelerdi. Lakin tabii, bazı heybetli güçlere katılarak “güçlü adam” pozisyonuna girmek isteyen sayısız figür bulunuyordu. Yine de genelde, sıradan ve sayı bakımından çok olan Güçlüadamlar canlı varlıklar olarak görülmüyorlardı.

 

“Geber! Geber!” Yüzlerce vahşi, silah tutan güçlü adam ileriye atılmıştı. Siste bezenmiş toprakta ilerliyor ve beraberlerinde vahşi bir rüzgârı getiriyorlardı. Habistanrı dilindeki “Geber!” sözcüğü dillerinden düşmüyordu ve baş bölgelerinde yer alan üç adet gözleri Ning’e odaklanmıştı. O kadar hızlı ilerliyorlardı ki, kaşla göz arasında Ning’le aralarındaki üç yüz metrelik mesafeyi kapatmışlardı.

 

“Geberin!” Yağmur suyu süzülmeye başlamış, yüzlerce metrelik alanı kontrolüne almaya koyulmuştu.

 

Yağmur suyu bıçak kadar keskindi. Aniden, binlerce “bıçak” parçası Güçlüadamlar’a doğru ilerlemeye başlamıştı. Beraberinde Tao’nun ebedi kavramlarını taşıyan yağmur suyu, heybetli bir güce sahipti. Güçlüadamlar vahşi kükremeler savuruyor olsalar da yağmur suyuna can vermiş ve oracıkta tekrar sise karışarak ortadan kaybolmuşlardı.

 

Uzaktan, çok sayıda güçlü adamın tekrar ortaya çıktığı seçilebiliyordu. Bu sefer sayıları daha fazlaydı.

 

“Geberin!” Ning tereddüt etmemişti. Yağmur suyu’nu kontrol ederek Güçlüadamla’ra saldırmaya başladı. Yağmursuyu Kılıç Bölgesi, aslen Tao Bölgeleri’nden biriydi ve bu bölge genç adamın Tao’ya dair bilgilerini içeriyordu. Yağmur suyu da dünyanın kendi gücünden sebep oluşuyordu. Doğal olarak bu teknik de Ki Arıtıcı tekniklerinden biri olarak sayılmıyordu.

 

“Eh?” Ning’in suratı değişti. “Güçlüadamlar gitgide güçleniyor ve hızlanıyorlar. Vücutları da sertleşiyor. Kılıç ve balta teknikleri bile daha derin bir hale bürünüyor.” Zaman geçtikçe rakipleri Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’yle öldürmek de zorlaşıyordu.

 

…….

 

Gri sis bölgesi durmaksızın güçlü adam üretiyordu. Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ne bel bağlayan Ning, geniş sayıda katliamlar yapabildiği için rakiplerini çabucak öldürebiliyordu. Sadece beş kez nefes alacak zaman geçmiş olmasına rağmen, Ning binlerce güçlü adam öldürmüştü.

 

“Şaktakşaktak…”

 

Yağmur suyu, Güçlüadamlar’ın kaslı vücutlarına derin yaralar açmaya devam ediyordu lakin artık onları öldürmeye yeterli gelmiyordu. “Artık Yağmursuyu Kılıç Bölgesi tek başına öldüremiyor.” Ning’in gözlerinde vahşi ışıklar belirdi. İlk önce, Suateş Nilüferleri’ni çağırmış ve nilüferlerin devasa baskı gücüyle rakiplerini ezmeye başlamıştı. Güçlüadamlar silahlarıyla saldırıları karşılamaya çalışıyor olsalar da bazıları bu saldırılara dayanamıyordu.

 

Swish! Swish! Swish! Dokuz kılıç göklere atıldı. Bu kılıçlar Ning’in ilahi iradesiyle kontrol ettiği kılıçlardı. Ning’in kontrolü altında, genç adamın en güçlü tekniğini… Yağmur Çizgisi’ni uyguluyorlardı! Daha önce bu kılıçları seçmesinin sebebi, genç adamın en güçlü tekniklerini kullanmak istemesiydi. Ning’in ilahi iradesi çok sayıda kılıcı kontrol edemediğinden, yalnızca dokuz kılıç seçmişti.

 

“Şaptakşak…” Durum adeta sebze kesmeye benziyordu. İlahi iradeni kontrolündeki kılıçlar yalnızca Zifu’ya henüz adım atmış birinin gücüne sahiplerdi lakin Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’nin eşliğinde… Sahip oldukları güç de akılalmaz bir seviyeye ulaşıyordu. Kılıç ışığını her yerde görebilmek mümkündü ve çok sayıda güçlü adam kılıç darbelerine dayanamayarak ikiye ayrılmıştı.

 

Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ne, Suateş Nilüferleri’ne ve ilahi iradesiyle kontrol ettiği kılıçlara bel bağlayarak… Ning çok sayıda güçlü adamı hızla öldürmeye devam ediyordu. Ning’in, İz Tılsımı’nı kullanarak Yılankanadı Gölü’ne gelmesinin üstünden pek zaman geçmiş sayılmazdı. Sadece devasa ayıyla konuşması biraz zaman almıştı lakin bu zaman da ufak bir kazanda çay kaynatmaya yetecek kadar bir süreye bile ulaşmamıştı.

 

Ning’in İlahi Yetenek Salonu’ndaki katliamına devam ediyorken…

 

Öküzboynuzu Dağı. Dağın orta yeri…

 

“Yichuan. Dikkatli olman lazım.” Ji Dokuzateş Ji Yichuan’a baktı. “Elinden geldiğince oyala onları. Geriye yalnızca beşimiz kaldık, lakin rakibi iki gün boyunca oyalamamız gerekiyor. Hasta olduğunu biliyorum ancak elinden geleni yapmak zorundasın.”

 

“Anladım.” Yichuan onayladı. Yanında duran Beyazsu Tazısı’na bakmıştı. Tazı başıyla onu dürtüyor ve gözlerindeki bakıştan, Yichuan’ın yanından ayrılmak istemediği belli oluyordu. “Ufak Beyaz.” Yichuan nazikçe Beyazsu Tazısı’nın başını okşadı.

 

Yichuan’ın ailesi çok önceleri ölmüştü. Kalbinde, büyük yer kaplayan yalnızca üç kişi vardı oğlu, eşi ve kardeşi olarak gördüğü “Ufak Beyaz”. Ufak Beyaz’ın Yichuan’ın yanında geçirdiği süre, adamın oğlu ve eşiyle geçirdiği süreden çok ama çok daha fazlaydı. Ufak Beyaz uzun zamandır onun yanındaydı. İkili beraber maceralara atılmışlardı ve hemen önlerinde yer alan ölüm kıyılarına bile beraber adım atacaklardı.

 

“Gidiyorum.” Yichuan başını eğerek Beyazsu Tazısı’nın alnını nazikçe öptü. Beyazsu Tazısı’nın gözleri yaşarmıştı. Yichuan’sa zaman kaybetmeden başını çevirip, açılan sis koridoruna atıldı. Beyazsu Tazısı Yichuan’a eşlik ediyordu… Gerçekten Yichuan’ın yanında olmak istiyordu lakin Yichuan gizli sanatları kullanmaya başlar başlamaz akılalmaz bir güce ulaşacaktı. Üstelik, Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu’nun desteğine sahip olduğu için bu gücü iyiden iyiye artacaktı. Ona karşılık, Beyazsu Tazısı henüz Xiantian’ın zirvesindeydi, bu yüzden mücadeleye katılırsa Yichuan’a yalnızca ayak bağı olacaktı.

 

Ayak bağı olacağını iyi biliyordu. Meselenin ne denli tehlikeli olduğunu çoktan kavramıştı. Yine de, Yichuan’a eşlik etmek istiyordu… Zira en sevdiği, en çok değer verdiği abisinin, Ji Yichuan’ın büyük ihtimalle bu mücadele öleceğini biliyordu. Nasıl olur da ona eşlik etmezdi?

 

“Beyazsu Tazısı.” Dokuzateş konuştu. Beyazsu Tazısı başını çevirip Patriğe baktı. “Burada Ji Klanımdan yalnızca beş kişi var. Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu’nu ucu ucuna idare edebiliyoruz.” Dokuzateş konuştu. “Yichuan öldükten sonra, geriye dört kişi kalacak ve Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu büyük bir güç kaybedecek. Daha önce Ning’in verdiği ‘sıvılaşmış element özü’nü sana vereceğim. Belki de şansını deneyip bir sonraki seviyeye geçebilirsin. Eğer Zifu seviye Yabaniyaratık olabilirsen, Yichuan öldükten sonra onun yerini alabilirsin.”

 

Mühür formasyonundan kaçamayacakları kesindi… Öte yandan, ölecek olsalar bile bunu etkileyici, heybetli bir şekilde yapmak istiyorlardı.

 

“Woof.” Beyazsu Tazısı onayladı, ardından ağzını açarak yeşim şişeyi almıştı. Aslen, Ning sıvılaşmış element özünü yalnızca üçte birini kullanmıştı! Gerie kalan miktarıysa Patriğe vermişti.

 

Beyazsu Tazısı umut doluydu. Bir sonraki seviyeye geçerek efendisine yardım etmek istiyordu. Bu dünyada ona en yakın olan adama, abisine yardım etmek istiyordu!

 

…….

 

Sualtı Malikanesi, İlahi Yetenek Salonu’nun dışında… Yaşlı boğa ve devasa, altın kürklü ayı oracıkta dikiliyorlardı. “Ah!” Devasa ayı iç çekti. “Büyük Kardeş, ne oldu?” Yaşlı boğa sormuştu.

 

“Beklediğim gibi.” Devasa ayı bir kez daha iç çekti. “Sayısız yıldır bekliyorum. Bunca zamandır, bu malikaneye gelen figürlerden yalnızca Ning, Efendim’in bıraktığı ilahi yeteneği elde etme şansına sahipti. Ruhu o kadar güçlü ki, ilahi iradesini bile kullanabiliyor ve Tao konusundaki anlayışına da diyecek yok. Çoktan Tao Bölgesi seviyesine adım atmış durumda. Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni ve ilahi iradesini kullanarak… Güçlüadamlar’ı katlediyordu. Lakin Güçlüadamlar gitgide güçlenmeye başladıkları için durum Ning için zorlaşmaya başladı. Bizzat kullandığı iki kılıçla saldırsa bile zorlanmaya başlıyor.”

 

“Eğer beş yıl daha bekleseydi… [Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı]’nda sekizinci ve hatta dokuzuncu seviyeye bile geçebilirdi. Tao’daki hızlı ilerleyişi düşünüldüğünde, beş yıl sonra nasıl bir seviyeye ulaşacağını ben bile tahmin edemiyorum.”

 

“İlahi vücudu güçlenecek ve Tao bilgisi genişleyecekti. Böylece, Efendim’in bıraktığı ilahi yeteneği elde etme şansı daha da yüksek olacaktı. Ne yazık ama! Ne yazık!” Devasa ayı iç çekti.

 

“O zaman…?” Yaşlı boğa endişeliydi. “Oldukça hızlı. Çay demlemeye yetecek sürede, on binlerce güçlü adamı öldürdü. Lakin sahip olduğu güçle üçüncü ilahi yeteneği bile ele geçirmekte zorluk yaşayacaktır.” Devasa, altın kürklü ayı başını iki yana salladı. “İlk ilahi yetenekse… Ona çok ama çok uzakta. Ne yazık, ne yazık! Beş yıl daha bekleseydi…”

 

“Evet… Ama beş yıl daha beklemeye niyetli değildi.” Yaşlı boğa da iç çekti.

 

............

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr