Bölüm 105: Ahşap Kazık

avatar
4662 53

Desolate Era - Bölüm 105: Ahşap Kazık



Bölüm 105: Ahşap Kazık

 

“Bana yalan söylemeye cüret edemeyeceğini düşünüyorum.” Yeşimçocuk hafifçe başını öne salladı.

 

Muse hemen cevapladı, “Her ne kadar devasa element madenini keşfetmiş olsak da maden Ji Klanı’nın bölgesinde bulunuyor. Ufak Ji Klanı’ndan korkmaya gerek yoktu ve Kırlangıç Dağı’ndaki yan oluşumumuzun basitçe meseleyi halledebilmesi gerekiyordu, ancak…” Ardından Muse yaşanan bütün olayları anlatmıştı.

 

 Yaşananları duyan Yeşimçocuk’un suratı ekşimişti, “Aldatıcı formasyon mu?”

 

“Evet, Ji Klanı’nın Patriği Ji Dokuzateş, formasyonlar ve zehirler konusunda yeteneklidir.” Muse açıkladı, “Bu sefer, Ji Klanı’yla uğraşmak için etraftaki tanıdıklarımızı çağırıyoruz. Ji Klanı’nın gücü fazla değil lakin formasyonlar konusunda…”

 

“Eğer geniş bir formasyon yerleştirirlerse…” Yeşimçocuk’un suratı ekşimişti, “Formasyon konusunda bilgili olmadığımızdan, uzunca bir süre bizi oyalayabilirler. Yeterli zaman geçtikten sonra Büyük Xia Hanedanlığı’nın Kutsal Elçisi mekâna ulaşacaktır! Kırlangıç Dağı’na yakın formasyon ustalarından…’Nongdao’ adlı bir öğrenci kardeşimiz var. Eğer onu çağırabilirsek Ji Klanı gibi ufak bir klanın kuracağı formasyonlar mesele olmayacaktır!”

 

Muse başını öne salladı, “Öğrenci kardeşimiz Nongdao’yu da çağırmıştık. Artık siz de gelmeyi kabul ettiğinize göre muhtemelen Nongdao da bize katılacaktır.”

 

“Tamamdır, hemen Kırlangıç Dağı’na doğru yola çıkıyorum.”

 

“Teşekkürler, kıdemli öğrenci kardeşim.” Muse sevinmişti.

 

“Mm, git.” Yeşimçocuk talimatı verdi.

 

 Muse’un ayakları altında yeşil bir yaprak belirmişti ardından ışık hüzmesine dönüşen adam büyülü hazinesiyle gökyüzünde kayboldu.

 

Yeşimçocuk bir süre sessizce gökyüzünü izlemişti.

 

“Karayılanı.” Başını çeviren Yeşimçocuk kükredi.

 

“Efendim.” Masmavi pullarla kaplı, boynuzlu Karayılanı çağrıya yanıt veriyordu. Karayılanı’nın dört pençesi ve heybetli, ihtişamlı bir görünüşü vardı. Vücudu gitgide küçülerek on metrelik bir forma bürünmüştü.

 

“Gel, birlikte Kırlangıç Dağı’na gideceğiz.” Yeşimçocuk hafifçe konuştu, “Eğer madenden sebep tarikata yaranabilirsek, belki de bir sonraki seviyeye geçmemde bana yardımcı olabilirler.”

 

 Yeşimçocuk başıboş, avare bir adam sayılabilirdi. Uzun zaman önce Ki Arıtıcılığı’nda Zifu seviyesinde adım atmıştı lakin çalıştığı teknik pek üst seviye olmadığından adam Wanxiang Üstadı olmayı başaramamıştı! Ardından, yavaşça Habistanrı Vücut Geliştirme Teknikleri’ne yönelen Yeşimçocuk bu eğitiminde de Zifu’ya ulaşmayı başardı… Yetenekli bir figür olarak görüldüğünden Karejderi Dağı’na kabul edilmişti!

 

 Ne yazık ki, Ki Arıtıcılığı’nda Zifu’nun üst seviyelerine yaklaştığı için artık teknik değiştirmesi mümkün değildi.

 

Şans bu ki, pratiğe harcadığı onca zamanın ardından keskin, vahşi bir kişiliğe sahip olmuştu. Başardığı önemli bir olay sayesinde ana tarikat tarafından ödüllendirilmiş ve “Gökyüzü Dönüşümü” adlı bir ilahi teknik kazanmıştı. Bu sayede adamın pozisyonu bir kez daha yükselmişti.

 

Son günlerdeyse….

 

 Kendini diğerlerinden izole ederek durmaksızın pratik yapıyordu zira Habistanrı Vücut Geliştirme eğitiminde Wanxiang’a adım atmak istiyordu! Lakin, bu öyle kolay bir iş değildi. Her ne kadar ana tarikat bu tür seviye atlamalarına yardımcı olabilecek eşyalara sahip olsa da öylece sebepsiz yere diğerlerine yardım etmeleri söz konusu bile değildi!

 

 “Kesinkes başarılı olacaksınız, Efendim.” Karayılanı seslendi.

 

Yeşimçocuk Karayılanı’nın sırtına kurulmuştu.

 

Whoosh!

 

 Karayılanı’nın pençeleri altında beliren bulutlar, ikiliyi gökyüzüne doğru taşıyordu. Doğal olarak ejdere benzeyen yaratıkların çoğu suyu kontrol edebiliyordu ve her ne kadar Karayılanı Zifu seviyesinde olsa da… Bulutları çağırarak uçmayı başarabiliyordu.

 

………..

 

Kadim Sualtı Malikanesi’nde…

 

Ji Ning ve yaşlı boğa, omuz omuza Yıldız Salonu’nu terk etmeye koyulmuşlardı.

 

“Gerçekten de Yıldız Salonu’nda öngörü kazanıp pratik yapmak çok daha kolaymış.” Ning etkilenmişti.

 

“Yıldız Salonu kişinin kavrayışına destek olma konusunda eşsizdir.” Yaşlı boğa konuştu, “Lakin nihayetinde, olay dönüp dolaşıp sahip olduğun tecrübelere geliyor. Kişi yeterince tecrübe elde edemezse öngörüler de kazanamaz. Normalde, sen farkına varmasan da çeşit çeşit tecrübeler yaşıyorsun… Ancak Yıldız Salonu’na adım atıp öngörü elde etmeye çalışınca bu farkına varmadığın tecrübeler devreye girerek sana destek oluyor. Aynı şekilde günlük, sıradan tecrübeler olmadan… Yıldız Salonu’nda ne kadar kalırsan kal bir şey elde edemezsin.”

 

 Ning onayladı.

 

Eskilerin dediği gibi, on bin kilometrelik yolculuğa çıkmadan önce on bin kitap oku… Kişisel tecrübeler ve öngörüler asıl önemli olan şeylerdir.

 

“Savaştanrısı Salonu’na geldik.” Yaşlı boğa salonun önünde duruyordu. Savaştanrısı Salonu’nun bronz kapısında tasvir edilen savaş baltası ve savaş mızrağından etrafa adeta dövüş ruhları saçılıyordu. Üstelik, bronz kapı beraberinde katliamın ateşini taşıyan hafif kızıl bir renge bürünmüştü.

 

Genç adam nefesini tutuyordu.

 

“Üstat.” Ning hemen sordu, “Geçmişte, Ölümsüz Juhua Savaştanrısı Salonu’nun ilk seviyesini geçmek için ne yapmıştı?”

 

“Sormanın bir anlamı yok.” Yaşlı boğa başını iki yana salladı, “Savaştanrısı Salonu’nun ilk seviyesindeki tehlikeler rastgele değişiyor. Malikanenin ruhundan bu meseleyi çok önceleri duymuştum.”

 

“Oh.” Ning şaşırmıştı.

 

Yaşlı boğa hemen uyardı, “Dikkatli ol. Her ne kadar Savaştanrısı Salonu’ndaki sınavlar yeteneklerini keskinleştirmek için yerleştirilmiş olsalar da sınavların akılalmaz birer tehlike barındırdıklarını biliyorum! Habistanrı vücudun var, evet lakin dikkatli olmazsan hayatını kaybedebilirsin.”

 

“Merak etmeyin.” Ning bronz kapıyı açarak içeriye girmeye koyuldu.

 

Bronz kapıya dokunur dokunmaz…

 

“Whoosh!”

 

Kapının üstündeki kızıl hüzmeler aniden Ning’i içeri çekmişti. Ning bronz kapının önünde kaybolmuş ve o esnada genç adam şaşkına dönmüştü.

 

“Oh, Savaştanrısı Salonu’na girerken aslen içeriye ışınlandığını söylemeyi unutmuştum.” Yaşlı boğa, şaşkına dönen Ning’in suratını görür görmez gülmeye başlamıştı.

 

Kaşla göz arasında geniş, boş bir araziye ulaştılar. Yüzey adeta kanla yıkanmışa benzeyen toprakla kaplanmıştı. Hemen önlerinde, heybetli bir kule dikiliyordu ve kulenin ön kapısında da hafif bir ışık hüzmesi vardı.

 

“Hm?” Ning hemen yakınlarında duran altın kürklü ayıyı görmüştü.

 

 Altın kürklü ayı başını hafifçe öne salladı. Daha önce takındığı kibirli tavır biraz yumuşamış ve davranışları da öncekine kıyasla daha keyiflenmişti. “Beş yaşında ‘Tao Bölgesi’ seviyesine ulaşmak Habistanrılar arasında bile nadir bir başarıdır. Söyle bana, Savaştanrısı’nın hangi seviyesine meydan okumak istiyorsun?”

 

“Ben mi seçeceğim?” Ning şaşırmıştı.

 

“Herhalde yani! Düşünsene, Sualtı Malikanesi’nin sahibi maceraya atıldı diyelim, döndüğünde Kadim Taoist seviyesine ulaşmış olur ve elinde yalnızca iki seçenek bulunursa ilk seviyeyi mi seçecek dersin?” Devasa ayı konuştu, “Tabii ki, istediğin takdirde Savaştanrısı Salonu’nun en üst seviyesine bile meydan okuyabilirsin. Lakin, Savaştanrısı Salonu’ndaki sınavlar katılımcıyı öldürmek için yerleştirilmemiş olsalar da şu anki halinle en üst seviyeye meydan okursan, ne olduğunu anlamadan direkt hayatını kaybedersin. Ruhunu bile kurtarabileceğini düşünmüyorum.”

 

 Ning gözlerini ovuşturdu.

 

Tamam o zaman…

 

Onuncu seviye mi?

 

Ölümsüz Juhua bile yedinci seviyeyi ancak Kayıp Ölümsüz olduktan sonra geçebilmişti! Kim bilir onuncu seviye ne tehlikeler barındırıyordu? Ning gerçekten de bu malikaneyi yaratan Habistanrı’nın heybetli, olağanüstü bir figür olduğuna gitgide inanıyordu.

 

“İlk seviyeyi seçiyorum.” Ning konuştu. Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni öğrenmeden önce, yaşlı boğa ona ilk testi geçme konusunda yalnızca %10 şansı olduğunu söylemişti. Sadece bu noktadan bile testin ne denli zor olduğu anlaşılabiliyordu.

 

“Tamam.” Devasa ayı başını öne salladı, “En azından adım adım gitmeyi akıl edebildin. İlk meydan okuman birazdan başlayacak. Karşına sınavlar arasından en kolayı çıkacak.”

 

“En kolayı mı?” Ning şaşkına dönmüştü.

 

 Aniden devasa ayının tüylü pençeleri Ning’in kolunu kavradı. Whoosh! Ne olduğunu bile anlayamadan Ning heybetli kuleye ulaşmıştı. Parlayan kule kapısına adım atan Ning’in yanında devasa ayı vardı.

 

Bulanık, parlak beyaz ışık hüzmesinin açıldığı bölgenin üç bin metrelik yüksekliği ve binlerce metrelik genişliği vardı. Önlerinde yalnızca havada süzülen bir kapı bulunuyordu.

 

“Savaştanrısı Salonu’nun ilk sınavındasın.” Devasa ayı konuştu. Ning hemen etrafını incelemişti. Savaştanrısı Salonu’nun ilk sınavı mı? Peki o zaman tehlikeli şeyler neredeydi?

 

“Bak.” Devasa ayı mesafeyi gösterdi.

 

Ning ayının parmağını takip etmiş ve oracıkta duran ahşap siyah kazığı görmüştü. Ahşap kazık Ning’in bacakları kadar kalındı ve üç metre boyundaydı.

 

“Ahşap kazık mı?” Ning şaşkına dönmüştü.

 

“Bu test Ölümsüz Juhua ve Sur’a verdiğim testlerden daha kolaydır.” Devasa, altın kürklü ayı konuştu, “Savaştanrısı Salonu’nun ilk sınavında… Bir tütsü çubuğunun yanmasına yetecek kadar sürede o ahşap kazığı ikiye ayırmaya çalışacaksın!” Devasa ayının pençesinde aniden, otuz santimlik bir tütsü çubuğu belirmişti.

 

“Tütsü tamamen yanmadan ahşap kazığı parçalayacağım, öyle mi?” Ning ahşap kazığa bakıyordu.

 

 Bu testin neden “en kolayı” olduğunu anlamıştı. Daha önce Sur’un ve Juhua’nın girdiği sınavlardan bile daha kolaydı! Mesele sadece ahşap kazığı parçalamayı içeriyordu. Herhangi bir tehlike yoktu ve üstelik ahşap kazık yalnızca oracıkta dikiliyor ve genç adamı bekliyordu.

 

“Başla.” Devasa ayı konuştu. Tütsü çubuğu çoktan yanmaya başlamıştı.

 

“Tek bir çubuk…”

 

Ning zamanını boşa harcamak istemiyordu.

 

Swoosh!

 

 Genç adam hemen ahşap kazığın önünde belirmişti. Her ne kadar önündeki yalnızca ahşaptan bir kazık gibi görünüyor olsa da öyle direkt olarak saldırmanın bir mantığı yoktu. İlk önce inceleyerek, ahşabın zayıf noktalarını fark etmek daha akıllıcaydı. Kişi yalnızca kendini ve düşmanını tanıdığı takdirde zafer umutları taşıyabilirdi. Ahşap kazık simsiyahtı ve kazığın üstünde karakterler bulunuyordu.

 

 “Üstündeki sembol düzenini takip ederek saldırsam daha kolay parçalayabilir miyim acaba?” Ning kendi kendine konuştu.

 

“Haaargh!”

 

Genç adamın ellerinde Karakuzey Kılıçları belirmiş ve Zifu’sundaki ilahi güç çabucak ortaya çıkmıştı. Whooooooosh. Damlayan yağmur taneleri bölgeyi kaplamaya başlamıştı. Yağmur taneleri birleşerek yağmur çizgilerini oluşturuyor ve çizgiler etrafta süzülerek ambiyansa huzurlu bir hava katıyordu. Ayrıca bu sayede Ning etrafındaki “Tao”yu da daha rahat kontrol edebiliyordu.

 

“Yağmur Çizgisi!” Ning direkt olarak en güçlü saldırısıyla başlamıştı!

 

Whoosh!

 

Genç adamın kılıcı yıldırım gibi bir hızla kaybolmuş ve bölgedeki yağmur çizgilerine karışmıştı. Ning’in kılıç ışığı bölgedeki yağmur çizgilerinden birine dönüşerek ipek kadar ince ve bir o kadar da kesin şekilde ahşap kazığa atılmıştı.

 

“Bang!” Genç adamın bu hamlesi, ahşap kazığın üstünde yalnızca ufak bir leke bırakabilmişti. Akan yağmur damlalarıyla birlikte leke de kaybolmuştu. Ahşap kazık oracıkta, hiçbir şey yaşanmamış gibi dikiliyordu.

 

 Yaşadığı güçlü geri tepmeden dolayı geriye savrulan Ning’in elleri açılmıştı. Genç adam üç adım geriye çekilmiş ve hemen ellerindeki yaralar iyileşmişti.

 

“Ufak bir leke… Ahşap kazık gerçekten de acayip sağlammış. Bu kadar sürede bunu parçalamak kolay olmayacak.” Ning tekrar ileriye atılarak saldırdı.

 

Bu saldırısı da Yağmur Çizgisi’ydi.

 

 Kılıç, yağmur çizgilerine bürünmüştü…

 

Bang!

 

Kılıç ahşap kazığa dokunur dokunmaz, patlama sesine benzer bir ses yayılmıştı lakin Ning bu sefer yaptığı saldırısını ahşap kazığın üstündeki sembollere göre ayarlamıştı. Her ne kadar genç adam geri tepmeden sebep arkaya savrulmuş olsa da bakışlarını ahşap kazığa çevirdiğinde… Oracıkta, kazığın gövdesinde ufak bir çiziğin olduğunu görmüştü. Çizik ufacıktı lakin her şeye rağmen kazığın gövdesinde yer etmişti.

 

 “Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’yle bu saldırımı kullanırsam… Gücümün Düşük Bin Kılıç Formasyonu’nun dokuzuncu seviyesine eşit olacağını düşünmüştüm lakin elimden yalnızca bu kadarı mı geliyor?” Ning şaşkına döndü, “Yağmursuyu Kılıç Bölgesi olmasaydı, gerçekten hiçbir şey yapamayacaktım.”

 

 Ning Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’yle birlikte, adeta kanatlara sahip bir kaplana dönüştüğünü biliyordu daha demin yaptığı kılıç hamlesi zamanında uyguladığı hamlelerden kat be kat daha güçlüydü.

 

………

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44315 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr