Bölüm 98: Madendeki Taş Oda

avatar
4688 54

Desolate Era - Bölüm 98: Madendeki Taş Oda



Bölüm 98: Madendeki Taş Oda

 

Sis dalgası yayılıyor, Ning oracıkta durmuş beş büyüğüne bakıyordu. Patrik, babası ve diğerleri oldukça rahat görünüyordu. Açıkça görüldüğü üzere bir karar varmışlardı.

 

“Patriğiniz benim.” Ji Dokuzateş sakin ses tonuyla konuştu: “Ji Klanı’nın geleceği için, Ji Klanı’nın itibarı için! Güçlüklere göğüs gerecek ve Karejderi Dağı’yla mücadele edeceğim!”

 

Gölge Nine boğuk ses tonuyla araya girdi, “Neredeyse dört yüz yıldır bu dünyada yaşıyorum. Yoksa bendeniz Ji Gölge, klan üyelerimin tehlikeye girmesini göze alarak kenarda bir yerde saklanmaya cüret edebilir miyim? Üstelik, büyük kardeşimle birlikte ölümü kucaklamaya her daim hazırım!”

 

“Hanımefendi nereye gidiyorsa onu takip edeceğim.” Yaşlı köle Ah Xing, nadir konuşmalarından birini yaptı.

 

“Üç yaşlı üyenin duruma el atması yeterlidir.” Dokuzateş gülümsedi.

 

“Patrik!” Dikduran konuştu: “Yeteneğimin limitlerini biliyorum. Ji Klanı’ndaki Zifu Öğrencileri içinde bile en fazla ortalama sayılabilecek bir güce sahibim. Gelecekte Wanxiang Üstadı olmama imkân yok! Bu mücadele… Ji Klanı’mın geleceğini belirleyecek kritik bir mücadeledir ve ben… Bu mücadeleden kaçamam.”

 

Yichuan da gülümsüyordu: “Patrik, durumumu biliyorsun. Ölümsüzlük yolunda ilerlemem mümkün değil. Sessizce, anlamsızca ölmek istemiyorum. Bu mücadeleye katılmak zorundayım.”

 

“Siz…” Dokuzateş başını iki yana salladı.

 

Bunu duyan Ning şaşkına dönmüştü.

 

Ölümsüzlük yolunda ilerlemem mümkün değil mi?

 

Babası bunca zamandır kendini ölümsüzlük yoluna adamış bir kişi değil miydi? Neden birdenbire bu durum tersine dönmüştü?

 

“Baba, ölümsüzlük yolunda ilerlemenin mümkün olmadığını mı söyledin?” Ning şaşkınlıkla babasına bakıyordu...

 

Yichuan, suratında karışık ifadeyle oğluna bir bakış attı: “Aslında, Karakuzey Denizi’nde maceradan maceraya koşarken çoktan Zifu’ya adım atmıştım. Ardından, annen sana hamile kaldığında Zifu’nun orta seviyesine ulaşmıştım. O esnada annenle Kırlangıç Dağı’na dönmeye karar vermiştik lakin dayın durumdan endişe duyduğu için bize eşlik etmekte ısrarcı olmuştu.”

 

Ning meseleyi dikkatle dinliyordu.

 

Geçmişte ailesinin başına bir felaket geldiğini öğrenmişti.

 

“Geri dönüş yolunda, başımız belaya girdi.” Yichuan konuştu: “Annen ciddi şekilde yaralanmış olsa da Beyaz Amcan sizi kurtarmıştı. Dayınla birlikte yasaklı sanatları kullanmaya başlayarak, bütün gücümüzle düşmana karşı koymaya çalıştık! O savaşta dayın hayatını kaybetmiş ve ben de ciddi derecede yaralanmıştım. Gereğinden uzun bir süre boyunca yasaklı sanatı kullandığım için Mor Saray’ım oldukça hasar almıştı ve nihayetinde bir daha genişleyemeyecek düzeye ulaşmıştı. Uzun lafın kısası, artık gücümü artırmam imkânsız. Sonsuza dek Zifu’nun orta seviyesinde yer alan biri olacağım.”

 

“Zifu’mdaki düzensizlikten dolayı, Ki enerjimin yalnızca ufak bir kısmını kullanabiliyorum.” Yichuan başını iki yana salladı, “Bu kadarcık enerjiyle büyülü hazinelere binebilmem mümkün değil! Bu yüzden, sahip olduğum ufacık ki enerjisini temel alarak kılıç oyununa odaklanmaya başladım. Her hamleme dünyanın enerjisi eşlik ediyordu.

 

“Lakin tabii,” Yichuan konuştu. “Bir kez daha yasaklı sanatları kullanarak Zifu’mdaki enerjiyi zoraki bir yolla aktif edebilirim. Lakin Zifu’mun çoktan tıkandığını düşünürsek… Yasaklı sanatları kullandığım takdirde, muhtemelen bir saate kalmadan Zifu’m parçalanacak ve gücümü kaybedeceğim. Yani oğlum… Baban son bir kez Zifu’ya ait gücünü kullanabilecek. Son mücadelemiz için bütün gücümü kaybetmeye razıyım.”

 

Ning şaşkına dönmüştü.

 

Babasının kılıç oyununda neden bu kadar güçlü olduğunu ve büyülü hazinelere neden binemediğini anlamıştı!

 

“Ölümsüzlük yolum tıkanmış durumda ve yasaklı sanatları da kullanmak için son bir fırsatım var.” Yichuan oğluna baktı, “Daha önce, bu fırsatı senin için kullanmayı düşünüyordum. Seni korumak istiyordum. Yeşim kılıcı sana verdiğimde, olası bir tehlikeye karşı her an yanına gelebilmek adına böyle bir karar aldığımı annene söylemiştim. Karşılaşacağın rakip bir Zifu Öğrencisi olsa dahi seni kurtaracak güce sahiptim. Oğlumu korumak için kendi gücümü feda edebileceksem… Elbet buna değecekti!”

 

Ning’in kalbi titriyordu.

 

Gerçek….

 

Demek asıl gerçek buydu…

 

“Lakin artık korumama ihtiyacın yok.” Yichuan gülümsedi, “Annen de aramızdan ayrıldı. Ölümsüzlük yolunda ilerleyebilmem mümkün değil. Tabii yetişkinlik çağına ulaştığını da biliyorsun. Gözümü arkada bırakacak herhangi bir durum yok. Yapılacak bu mücadele, benim son ve en heybetli mücadelem olacaktır. Öleceksem, böyle bir mücadele uğruna ölmeyi yeğlerim! Ji Klanı’nın uğruna kendimi feda etmeye razı gelirim!”

 

 Ning babasının suratındaki gülümsemeye bakıyordu. Yichuan nadiren gülümseyen biriydi lakin o esnada suratında oturan bu tebessüm… Huzur doluydu. Her ne kadar Ning kalbindeki acıya hâkim olmakta zorlansa da babasına karışmaya çalışmamıştı.

 

…..

 

 Altı insandan beşi mücadeleye hazırlanıyordu.

 

“Ben…” Tam Ning konuşmaya başlamıştı ki…

 

Dokuzateş kükredi, “Diğerlerini anlayabiliyorum lakin sen, Ji Ning! Sen Ji Klanı’mızın umudusun! Sahip olduğun yetenek yüzyıllardır bu klanda görülmemiş ve duyulmamış bir yetenektir! Yaşamaya devam etmek zorundasın!”

 

“Patrik, ne demeye çalıştığınızı anlıyorum.” Ning başını iki yana salladı, “Lakin sizler hayatlarınızı tehlikeye atarken bir köşede oturup saklanacak değilim! Saklanmak istemiyorum!”

 

“Sen…” Dokuzateş öfkeliydi.

 

“Lakin Patrik, merak etmeyin. Ben öyle kalın kafalı ve mantıksız biri değilim. Eğer durumun çıkmaza girdiğini görürsem, direkt olarak mekânı terk edip hayatımı kurtaracağım.” Ning Patriğe baktı, “İz Tılsım’ım var. Sanıyorum ki, bu tılsımın nasıl bir güce sahip olduğunu biliyorsunuzdur. İz Tılsımı’nı aktif ettiğim takdirde on bin kilometrelik bir mesafeyi direkt katedebileceğim.” Annesinin öldüğü gün, Yichuan İz Tılsımı’nı Ning’e teslim etmişti.

 

Dokuzateş şaşkına döndü…

 

İz Tılsımı mı? Tabii ki Batı Vilayet Şehri’nde böyle bir hazinenin olduğunu biliyordu. Zamanında bu hazineyi almayı düşünmüştü lakin Ji Klanı’nın çiğnenemeyecek kurallarından sebep bu düşüncesinden vazgeçmişti.

 

“Madem durum böyle,” Dokuzateş onayladı. “O zaman tamam! Bizimle gelebilirsin. Lakin durumun zora girdiğini gördüğün an direkt kaçacaksın.”

 

İşte böylece, tam oracıkta aldatıcı formasyondaki sisin kapladığı ıssız dağ ormanında, Ji Klanı’nın altı üyesi kararını vermişti. Karejderi Dağı’na karşı birlikte savaşacaklardı.

 

“Yalnızca altı kişiyiz.” Dokuzateş, kalbindeki mücadele isteğini bastırmakla zorluk yaşıyordu: “Karejderi Dağı’ysa… Kırlangıç Dağı’ndaki oluşumlarının yaşadığı kaybın ardından, kesinkes etraftaki diğer oluşumlara haber salacaklardır. Tabii durum böyle olduğundan karşımıza Zifu Öğrencileri’nden oluşan bir ordu ve hatta Wanxiang Üstadı bile çıkabilir! Onlarla kafa kafaya dövüşmenin ne kadar aptalca olduğunu söylemeye gerek yok. Yapmamız gereken tek şey rakibi oyalamak. Bu yüzden, çok sayıda formasyon yerleştirmemiz gerekiyor.”

 

“Evet, formasyonlar. Patrik, formasyon konusunda en yeteneklimiz sensin.” Dikduran da beklenti doluydu.

 

“Geniş formasyonlardan çok sayıda yerleştireceğim.” Dokuzateş diğer beşliye baktı, “Formasyon olayını bana bırakın. Sizin şu an için mücadele gücünüzü nasıl geliştirebileceğinizi düşünmeniz lazım.”

 

Herkes onayladı.

 

“Ayrıca!”

 

 Dokuzateş başını eğerek yere baktı, “Issız toprağın altında, binlerce kilometrelik uzunluğa ve derinliğe sahip gizli bir element madeni bulunuyor! Lakin işin garip yanıysa, element dalgaları ortaya çıkmadan önce kimsenin böyle bir şeyden haberinin olmaması!”

 

“Evet.” Ning onayladı.

 

Gerçekten de durum bir hayli garipti.

 

“Belki de garip, olağanüstü bir hazine bu dünyaya adım atmıştır.” Dokuzateş konuştu: “Daha önce hissettiğimiz element dalgası bu olağanüstü hazineden sebep ortaya çıkmış olabilir. Belki de bu büyülü hazine, element madeninin ortaya çıkmasının yegâne sebebidir!”

 

“Ya da burada bir ölümsüz zamanında antrenman yapmıştır. Ölümsüzler pratik yapmaya başladıklarında, ihtiyaç duydukları element enerjisi okyanuslar kadar geniştir.” Dokuzateş iç çekti, “Eğer uzun bir süre zarfı boyunca antrenman yaparlarsa element madenleri oluşturabilirler.”

 

Gölge Nine’nin suratı ekşimişti. “Büyük Kardeş, yoksa…?”

 

Ning ve diğerleri Dokuzateş’e bakıyordu.

 

“Sadece fikir yürütüyorum.” Dokuzateş’in gözlerinde umudun ve arzunun ışıkları yanıyordu, “Sonuçta bu element madeninin arkasında yatan birçok sebep olabilir. Belki de içinde Ölümsüz bir şahsın bıraktığı büyülü hazineler olabilir! Ölümsüzlerin sahip olduğu hazineler… Gücümüze güç katmaya fazlasıyla yetecektir!”

 

“Patrik, demeye çalıştığın şey…?” Dikduran heyecanlanıyordu.

 

“Hazineler mi?” Yichuan ve diğerleri yere bakıyordu.

 

Dokuzateş onayladı, “Toprağı kazıp araştırmaya başlayalım. Belki bir şeyler buluruz.”

 

“Tamam.”

 

“Hadi.”

 

 Herkes Patriğin sözlerini mantıklı bulmuştu. Daha önce ortaya çıkan element dalgası gerçekten enteresan bir fenomendi ve daha önce böylesine devasa bir element madeninin bulunamamış olması da akıl alacak gibi değildi. Belki de içeride gerçekten bir büyü hazine vardı…

 

“Ji Ning.” Dokuzateş Ning’e baktı, “Şu koruyucu nilüfer tekniğin yeri bayağı hızlı kazıyordu, meseleyi sana bırakacağız. Sen önden gideceksin, biz de arkadan takip edeceğiz.”

 

Ning onayladı, “Tamamdır, başlıyorum o zaman.”

 

……..

 

Tırırırırırırırırıırırırımm….

 

Ning Suateş Nilüferi’ni kontrol ederek yeri kazmaya başlamıştı. Karşısına çıkan element taşları kolayca parçalanıyordu. Ning, hızlı ve durmaksızın ilerlediği için grup gitgide derinlere inmeye başlamıştı.

 

“Çok hızlı.” Arkadan takip eden Dikduran hayranlık doluydu.

 

“Kazmaya başladığımızda, biz de ilk etapta hızlı gidiyoruz lakin vücudumuzdaki Ki’yi kullandığımız için zamanla hızımız azalıyor. Lakin buna kıyasla Ji Ning tamamen doğanın gücüne bel bağlıyor.” Dokuzateş çoktan Ning’in Suateş Nilüferleri’nin doğal enerjiden oluştuğunu anlamıştı.

 

İlerlemeye devam ediyorlardı…

 

“Ji Ning, en kaliteli element taşları neredeyse, oraya gitmemiz lazım.”

 

Ning onayladı.

 

Durumu o da fark etmişti zira bazı bölgelerde farklı kalitede taşlar bulunuyordu. Örneğin, giriş kısımlarında düşük seviyeli element taşları varken, bazı yerlerde üst kalite element taşları çoğunluktaydı.

 

“Tırırırırırıırırım…” Suateş Nilüferi devasa bir ejderha gibi durmaksızın üst kalite element taşlarına doğru ilerliyordu.

 

Bir saatin ardından…

 

“Burada bulunan element taşlarından çoğu üst kalite. İstediğin gibi toplayabilirsin.”

 

“Değerli bir noktadayız.”

 

“Şuraya bir bakın…”

 

Her ne kadar madenin geniş olduğunu biliyor olsalar da madenin içinde bu kadar çok sayıda üst kalite element taşı bulunduran bir nokta olacağını tahmin etmemişlerdi.

 

“Bang!” Aniden bir patlama sesi duyuldu.

 

 Ning duraksamış ve arkasından onu takip eden grup da durmak zorunda kalmıştı.

 

“Ne oldu?” Dokuzateş telaşla sordu.

 

“Hemen önümde acayip sert, yerinden oynamayan bir taş duruyor. Suateş Nilüferi’m bile delmeyi başaramadı.” Ning’in aklı karışmıştı. Suateş Nilüferi’nin ne denli güçlü olduğunu biliyordu ve genel bağlamda, silahlar bile bu tekniğin karşısında toz parçalarına dönüşüyordu. “Çok garip.”

 

 Tırırırırırırıırırm….

 

Suateş Nilüferi çabucak etraftaki taşlardan kurtulmuş ve Ning’in önündeki geniş, taşlı yüzey açığa çıkmıştı.

 

“Bu…?” Ning şaşırmıştı. Dokuzateş, Yichuan ve diğerleri de durumu anlayamamıştı.

 

 Ning Suateş Nilüferi’yle etrafta duran element taşlarını parçalamaya devam ediyordu ve çok geçmeden…önlerinde devasa bir taş oda belirmişti.

 

“Bu…bu…”

 

“Taş oda! İnsan yapımı! Ji Ning’in Suateş Nilüferi bile parçalayamadığına göre bu odanın sıradan bir taştan yapılmış olmasına imkân yok! Kesinkes bir ölümsüzden geriye kalmıştır!”

 

Ji Klanı üyeleri şaşkınlık ve keyif arasında gidip geliyordu!

 

 Yerin derinliklerinde, yaklaşık yüz kilometre derinlikte element madeninin tam merkezinde taştan yapılma bir oda bulmuşlardı. Tabii ya… Siz böyle bir oda bulsaydınız, bunun sıradan bir yer olduğunu düşünür müydünüz?

 

“Ji Ning, fazla yaklaşayım deme. Koruyucu büyüler olabilir.” Dokuzteş konuştu: “Uzak dur ve büyülü hazineni kullanarak uzaktan kapıyı aç.”

 

“Tamam.” Ning onayladı.

 

Grup çabucak geriye çekilmiş ve Ning uzaktan kontrol ettiği kılıç tipi büyülü hazinesini taş odaya doğru savurmuştu. Tırırım… Taş odanın kapısı yavaşça açılıyordu. Aniden dışarıya fırlayan kalın element özü Ning ve diğerlerini akılalmaz bir sakinliğin kucağına bırakmıştı.

 

“İçeride ölümsüz hazinelerinin olduğuna kalıbımı basarım!” Dokuzateş heyecanla konuştu.

 

..........






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44307 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr