Bölüm 84: Akılalmaz Bir Seviye!

avatar
4741 64

Desolate Era - Bölüm 84: Akılalmaz Bir Seviye!



Bölüm 84: Akılalmaz Bir Seviye!

 

Zaman sessizce su gibi akıyor, gidiyordu… Göz açıp kapayıncaya dek beş yıl geçmişti.

 

Yılankanadı Gölü, Parlakkalp Adası…

 

Parlakkalp, Ji Ning’in gölün merkezindeki adaya verdiği isimdi. Artık adanın üstünde birkaç yapı seçilebiliyordu ve daha önceleri sessiz, terk edilmiş görülen mekân adeta güzeller güzeli bir ütopyaya dönüşmüştü. Şu anda mevsim güzün yaza bağlandığı zamanlara doğru akıyordu ve güneş ışıklarına eşlik eden çiçekler birer birer açarak adaya muazzam, fevkalade bir ambiyans veriyordu. Kölelerin ve hizmetçilerin dikkatli dokunuşlarıyla çiçekler hiç olmadıkları kadar cezbedici ve rayihalı görünmeye başlamıştı.

 

“Büyük Kardeş Güz Yaprağı, Büyük Kardeş Güz Yaprağı.” Mavilere gürünmüş genç bir çocuk koşuşturuyordu.

 

 Çay demleyen Güz Yaprağı başını kaldırıp gülümseyerek konuştu: “Mavitaş, okçuluk derslerine gittin mi? Usta Körbalık’tan azar mı yedin yoksa?”

 

“Şey…” Mavitaş başını kaşıyarak cevapladı: “Nasıl azar yemem ki? Ne zaman elime yayı alsam, Usta Körbalık bana ders vermeye çalışıyor ve her seferinde de abimle kıyaslanıyorum lakin abime nasıl yetişebilirim ki? Onun nasıl bir deha olduğunu biliyorsun!”

 

“Bu şansı iyi kullanman lazım.” Güz Yaprağı önünde duran bu ufaklığı kendi kardeşiymiş gibi seviyordu. Ciddi bir ses tonuyla konuştu: “Genç efendi de bizzat Usta Körbalık’tan ders almıştır. Her ne kadar Usta Körbalık’ın dantianı parçalanmış olsa da yaşanan bu acı olay ustanın okçuluğa daha çok odaklanmasına sebebiyet vermiştir… Ve son yıllarda yaşadığı gelişimlerin ne denli fazla olduğunu herkes biliyor. Usta Körbalık bu adada yaşamıyor olmasaydı ve bizzat genç efendi ondan istekte bulunmasaydı, okçuluk dersi alma şansın da olmayacaktı. Sıkı çalışman lazım. Eğer ustalaşırsan, bu ileride çok işine yarayacaktır.”

 

Mavitaş anında onayladı: “Anladım.”

 

Mavitaş’ın Parlakkalp Adası’ndaki hayatı oldukça kaygısızdı. Ning bütün kalbiyle bu ufaklığa öz kardeşiymiş gibi davranıyor ve bir abi gibi ona öğütler veriyordu. Uzaktan, yalnızca Mavitaş’ın ona hitap edişiyle bile ikilinin arasındaki ilişkiyi anlayabiliyordunuz. Genelde, bu çağda ufak kardeşler büyüklerine “Büyük Kardeş” diye sesleniyordu lakin birlikte büyüyen ve birbirleriyle samimi ilişkilere sahip olan kardeşlerden ufağı genelde büyüğüne “Abi” diye sesleniyordu.

 

“Güzel.” Güz Yaprağı gülümseyerek başını öne salladı.

 

“Ning abi nerede?” Mavitaş sordu: “Kılıçla mı çalışıyor?”

 

Güz Yaprağı gülümsedi: “Hayır.”

 

“Oh, o zaman Yılankanadı Gölü’nün üstünde uyuyordur.” Mavitaş gülümsedi. Yılankanadı Gölü’nde yaşadığı beş yılın ardından Ning’in hareketlerine aşina bir hale gelmişti. Ning kılıç antrenmanıyla geçirdiği zamanın yanında Yılankanadı Gölü’nün üstüne ufak bir tekneyle açılarak uyumayı da seviyordu.

 

“Evet, uyuyor.” Güz Yaprağı başını çevirerek sınırsız göl sularına bakmaya başladı.

 

Mavitaş söylenmeden edememişti. “Aslında, Ning abiye neden sürekli Yılankanadı Gölü’nde uyuyorsun diye sormuştum. Abimin dediğine göre… Antrenman yapıyormuş. Ama bu cevabı bana hiç mantıklı gelmemişti. Gölün üstünde uyuyarak nasıl antrenman yapabilirsin ki? Yine de Ning abinin gün geçtikçe güçlendiğini görebiliyorum. İki yıl önce, Komutan Yichuan bile onu yenebileceğine inanmadığını söylemişti!”

 

Evet, genç efendinin kılıç oyunu akılalmaz bir seviyeye ulaşmış durumda.” Güz Yaprağı iç çekti: “Geçenlerde genç efendinin kılıçla yaptığı pratiklerden birini izleme şansım oldu. Öyle bir manzaraydı ki, görsen çok şaşırırdın. Yüzlerce kuş onun etrafını kaplamıştı adeta ondan ayrılmak istemiyor gibiydiler…”

 

“Çok garip!” Mavitaş şaşırmıştı.

 

“Geçmişte, Komutan Yichuan her yıl genç efendiyle pratik maçı yapardı. İki yıl önce, kazanamayacağını anlayınca gelmeyi bıraktı. Ne yazık ki genç efendi karşılaşmalarını izlememe izin vermemişti bu yüzden aralarında nasıl bir mücadele yaşandığını bilmiyorum.” Güz Yaprağı kalbindeki arzuyu hissedebiliyordu. Onun gözlerinde Ji Yichuan’ın kılıç oyunu mistik, efsanevi bir seviyeye ulaşalı çok olmuştu lakin görünüşe göre genç efendisinin kılıç oyunu babasını da geçmeyi başarmıştı.

 

Yichuan da Parlakkalp Adası’nda yaşıyordu lakin kendisi adanın diğer yanında kalıyordu. Normalde sakin, kibirli bir figür olduğu için ona kimsenin yaklaşmamasını emretmişti. Yalnızca Ning babasını görmek için gerekli izinlere sahipti.

 

“Gerçekten merak ediyorum… Abimin kılıç oyunu tam olarak hangi seviyeye ulaştı?” Mavitaş’ın gözlerinde merak dolu birer bakış yer etmişti.

 

 “Bak.” Güz Yaprağı aniden başını çevirip göle bakmaya başladı.

 

“Huh?” Mavitaş da onun bu hareketini taklit etmişti.

 

Mesafede, tek başına duran bir tekne seçilebiliyordu. İlk bakışta, tekneyi Ning’in teknesi sanan Mavitaş’ın suratında keyif dolu bir ifade belirmişti lakin daha yakından baktığında… Teknenin aslen geniş, devasa bir gemi olduğunu görmüştü. Genelde bu tarz gemilerle adayla kıyı arasındaki ulaşım sağlanıyordu. Sonuçta, artık Parlakkalp Adası’nda yaşayan insan sayısı epeyi artmıştı. En azından yüz hizmetçi burada barınıyordu. Adaya arada sırada geniş sayıda yiyecek nakliyatı yapılıyor ve dışarıdan ziyaret etmek için gelenler de oluyordu. Doğal olarak bu meseleler için feribotlar kullanılıyordu.

 

Feribotun üstünde…

 

Kendi aralarında muhabbet eden çok sayıda genç duruyordu.

 

Merkez Vilayeti’nin Lordu buraya gelip Ji Ning’e saygılarımızı sunmamızı söyledi.” Gözlerinde keyifsiz bakışlar yer eden kaslı bir genç konuştu: “Bizler Merkez Vilayeti’ndeki Ji Klanı’na ait kimseleriz. Diğer dört Vilayet’e kıyasla daha güçlüyüz! Burada bulunan altı kişi Merkez Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın genç nesli arasında en güçlü kişilerdir! Buraya gelerek Ji Ning’le antrenman maçı yapacak olsak durumu anlamak pek de zor olmazdı ancak ciddi ciddi buraya gelerek ‘saygılarımızı sunmamızı’ istemeleri ve hatta ondan rehberlik istememiz biraz mantıksız değil mi yahu? Ona niye saygı göstermek zorundaymışız ki?”

 

“Kapa çeneni.” Yakışıklı görünen bir genç konuştu: “Merkez Vilayeti’nin Lordu ona karşı saygılı olmamızı ve kendisine genç efendi Ji Ning diye hitap etmemizi söylemişti.”

 

“Tamam, tamam. Genç efendi Ji Ning olsun.” Kaslı genç eklemeden edememişti: “Hadi bize yapıyorlar tamam da sana karşı nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorlar Ji Mi? Aramızdaki en canavar deha sensin. On beş yaşında Xiantian’a adım attın ve Ji Klanı’mızın en güçlü tekniklerinden biri olan [On Bin Kılıç Melodisi]’nde ustalaşalı uzun bir zaman oluyor. O Ji Ning… Her ne kadar genç efendi Ji Ning senden birkaç yıl önce Xiantian’a adım atmış olsa da ikinizin de eşit olduğunuzu düşünüyorum. Nasıl olur da senden ona ‘saygılarını sunmanı’ isteyebilirler?”

 

Ji Mo.” Siyah saçlı bir kadın konuştu: “Tongzhan doğru söylüyor. Merkez Vilayeti’nin Lordu talimatlarını verdiğine göre hiçbirimiz bunlara karşı çıkmaya cesaret edemiyoruz lakin kalbimizde, gerçekten de söylenenleri yapmak istiyor değiliz. Sonuçta bizler Merkez Vilayeti’nin en yetenekli gençleriyken Ji Ning… Genç efendi Ji Ning sadece Batı Vilayeti’nin en yetenekli genci…Ne kadar deha olursa olsun, en fazla bizlerden azıcık güçlüdür. Nasıl olur da ona ‘saygılarımızı sunmamızı’ gerektirebilecek seviyede olabilir ki?”

 

“Yeter.”

 

 Yakışıklı gencin bakışları adeta su dalgalarını andırıyordu. Teker teker önündekilere bakmış ve önünde duran beşli anında susmuştu.

 

Şüphesiz ki Ji Mo, Merkez Vilayeti’ndeki en yetenekli gençti. Üstelik, küçüklüğünden beri Gölge Nine’yi takip ettiği için Mo’nun pozisyonu benzersizdi… Çoğu insan Ji Mo’nun bir sonraki Merkez Vilayeti Lordu olacağını düşünüyordu.

 

“Hepiniz Gölge Nine’yi takip ettiğimi biliyorsunuz.” Mo yavaşça konuştu.

 

“Evet.” Diğer beşli hayranlık dolu bakışlarla onu izliyordu.

 

Gölge Nine…

 

Koca Ji Klanı’nda, klanın zirvesinde yer alan iki kişi bulunuyordu. Bunlardan ilki, Ji Dokuzateş’ti! Diğeriyse Gölge Nine’ydi! Gölge Nine Ji Dokuzateş’in ufak kardeşiydi ve neredeyse dört yüz yıldır yaşayan yaşlı bir nineydi. Lakin onun üç yüz yıldır Zifu seviyesinde olduğunu herkes biliyordu.

 

Bu ikili Ji Klanı’nın Zifu Öğrencileri olarak nam salmış kişilerdi.

 

 Tabii başka yerlerde, kendilerini gizleyen Zifu Öğrencileri var mıydı yok muydu, bu bambaşka bir meseleydi. Klan oluşumları kesinkes bazı gizli kozlara sahip olmalıydı aksi takdirde geleceklerini garanti altına almak zorluk yaşayabilirlerdi.

 

 “Bizzat Gölge Nine’den kılıç oyunu öğrendim.” Mo hafifçe konuştu: “Gölge Nine’nin kılıç oyununa kıyasla benim yeteneklerim, çok zayıf kalıyor…Neden buraya gelip Ji Ning’e saygılarımızı sunmamızı istediler, biliyor musunuz?”

 

“Duyduğuma göre Doğu Vilayeti, Kuzey Vilayeti ve Güney Eyaleti gençlerini aynı meseleden sebep yolladığı için, Merkez Vilayeti de bizi yolladı…”

 

“Yanlış.”

 

Ji Mo başını iki yana salladı.

 

“Merkez Vilayeti, Ji Klanı’nın temel direğidir. Patrik ve Gölge Nine Merkez Vilayet’te yaşıyorlar.” Mo konuştu: “Merkez Vilayeti’nin bölgesi diğerlerine kıyasla daha geniştir ve sahip olduğumuz Xiantian yaşam formları da diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar fazladır. Kızıl Korumalar bile Merkez Vilayeti’nde bulunuyor. Peki o zaman, neden Merkez Vilayeti de diğer vilayetler gibi davranmak zorunda?”

 

 “Bunun asıl sebebi ne?” Mo diğerlerine bakıyordu.

 

Mo hafifçe konuştu: “Sebebini söyleyeyim… Bir yıl önce, Gölge Nine Yılankanadı Gölü’nü ziyaret etti.”

 

“Gölge Nine Yılankanadı Gölü’ne mi gelmiş?” Diğer beşlinin aklında çeşit çeşit olasılıklar belirmişti.

 

Mo konuştu: “Patrik daha önceleri genç efendi Ji Ning’e övgü dolu sözler söylemişti. Patriğin söylediklerine göre…Ji Ning kesinkes gelecekte klanın bir numaralı ustası olacakmış! Bu yüzden Gölge Nine Yılankanadı Gölü’ne gelerek, Ji Ning’in ne tür bir yeteneğe sahip olduğunu öğrenmek istedi…”

 

“Sonra?”

 

“Gölge Nine ne dedi peki?” Diğer beşli beklenti dolu gözlerle Mo’yu dinliyordu.

 

 Mo’nun gözlerinde garip bir ışık hüzmesi belirmişti: “Gölge Nine geri döndükten sonra ona, genç efendi Ji Ning’e kıyasla nasıl bir seviyede olduğumu defalarca kez sordum. Gölge Nine’nin tek söylediği şey ikimizi kıyaslamanın çok zor olduğuydu. Genç efendi Ji Ning’in kılıç oyununda ne tür bir seviyeye ulaştığını sormayı bırakmadım ve nihayetinde Gölge Nine bana tek bir cümleyle cevap verdi: Akılalmaz bir seviye!”

 

“Akılalmaz bir seviye!!” Beş genç şoke olmuştu. Gölge Nine’nin bile bu sözleri sarf etmesi… O zaman Ji Ning’in ne kadar dehşet verici, ucubece bir yeteneği vardı?

 

 “İnme zamanı geldi.” Denizcilerden biri konuştu.

 

 Feribot çoktan adaya yanaşmıştı. Altı genç bakışlarını, muazzam güzelliğe sahip ada manzarasına doğru çevirmeye koyuldular. Hepsi de hayranlık dolu bakışlar atmaya başlamıştı. Ji Mo parlayan gözleriyle konuştu: “Demek Ji Ning burada yaşıyormuş?”

 

............

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44341 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr