Bölüm 82: Kabullenmek

avatar
4810 59

Desolate Era - Bölüm 82: Kabullenmek



Bölüm 82: Kabullenmek

 

 Üstat Mu Xiao, o günün akşamında Sakinsu Şehri’ne doğru yola çıkmadan önce Ji Ning’e birkaç tavsiye vermeyi ihmal etmemişti…

 

Ji Ning, olağanüstü bir yeteneğin var. Ölümsüzlük yolunda uzun mesafeler katedebileceğine kesin gözüyle bakıyorum! Ölümsüzlük yoluna adım atan kişilerin uzun ömürleri vardır. Kişinin arkadaşları ya da ailesi bu yolda yürümeyen insanlardan oluşuyorsa işte o zaman kişi onların yavaş yavaş, yaşlılıktan sebep öldüklerini izlemek zorunda kalır. Aslına bakarsan bu bir nevi zihnini Tao’ya bağlamak için kişisel bir gelişme bile sayılabilir. Ölümsüzlük yoluna adım attığına göre… Yaşanacaklara hazırlıklı olman gerekiyor. Ne kadar acı çekersen çek bu hüznü bir kenara atabilmeli ve zihnini açık, berrak bir forma sokabilmelisin. Aksi takdirde gelecekte karşına çıkacak Üç Felaket ve Dokuz Kıyamet’ten kurtulman çok zor olacaktır.”

 

………….

 

 Üstat Mu şehri terk ettikten sonra Ji Dokuzateş de hemen Bei Zishan’ın kendini sakladığı daha doğru yola çıkmıştı. Sonuçta o bölgede Dalga Ejderi Tao Savaş Zırhları bulunuyordu.

 

 Ning tek başına Yılankanadı Gölü’ne doğru yola çıktı…

 

“Hala daha umudumuz var. Annem henüz ölmedi…” Ning patikaların, ormanların arasında ilerliyor, arada sırada Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanıyordu. Artık koştuğunda daha önce seyahat ederken kullandığı siyah yaratıklardan daha hızlı ilerleyebiliyordu ve ilahi gücünün büyük bir kısmını kullanarak iki saatin ardından Yılankanadı Gölü’ne ulaşmıştı.

 

“Kadim Yeraltı Malikanesi’nin bu zamana kadar çok sayıda efendisi olmuş… Ölümsüz Juhua üçüncü efendisiydi. Diğer efendileri bir kenara bırakırsak Ölümsüz Juhua bizzat milyonlarca yıl yaşamayı başaran bir Kayıp Ölümsüz’dü. Kesinkes birkaç ilacı vardır, belki de bu ilaçların arasında ölümlülerin ömrünü artırabilen birkaç tanesine de rastlayabilirim.” Ning gölün orta yerindeki adaya doğru ilerliyordu.

 

“Genç efendi.”

 

“Selamlar, genç efendi.”

 

 Adada oldukça insan seçilebiliyordu. Tabii bu insanlar Ji Ning’in evini yapmak için mekâna gelmiş insanlardı. Güz Yaprağı ve Mavitaş da adadaydı. Ning’in onlara doğru geldiğinin gören ikili hemen onu karşılamaya hazırlanmıştı.

 

“Yapacak birkaç işim var, şimdilik çekilebilirsiniz.” Ning talimatı verir vermez ikilinin görüş mesafesinden çıkmıştı. Yaşanan bu gelişme Güz Yaprağı’nı ve diğer köleleri şaşırtmıştı.

 

 Ning çok geçmeden daha önce geldiği mağaranın girişine ulaşmıştı. Derinlere doğru ilerlemiş ve birkaç dakikanın ardından malikaneye ışınlandığı noktaya gelmişti.

 

“Üstat.”

 

Ning telaşla sesleniyordu: “Çabuk, bırakın malikaneye gireyim. Yapmam gereken önemli bir şey var.”

 

Karanlık mağara tünelleri sessizdi. Genç adamın çağrısına herhangi bir yanıt gelmemişti. Durum böyle olunca, Ning gitgide daha da telaşlanıyordu. Yaşlı boğanın daha önce söylediklerine göre… Ning kontrol tılsımını bağladıktan sonra geri dönmeliydi lakin o esnada hala daha Xiantian’ın başlarında yer alan bir yaşam formuydu. Kim bilir Zifu Öğrencisi olmak için ne kadar zaman harcaması gerekecekti? Buna karşılık annesinin yalnızca üç aylık ömrü kalmıştı. Buraya gelip yalvarmaktan başka çaresi yoktu!!

 

“Üstat, gerçekten önemli bir mesele var. Sizden bütün samimiyetimle rica ediyorum, lütfen içeri girmeme izin verin!” Ning yalvarıyordu.

 

Sessizlik…

 

Tırırırım….

 

Aniden uzay zaman kırılmaya ve genç adamın önündeki bölgede tekrardan devasa bir gölge belirmeye başlamıştı. Gölge ağzını açarak Ning’i hemencecik yutmuştu.

 

……….

 

Kırılan uzay zaman durulunca… Her şey eski sakinliğine döndü.

 

Ning önündeki manzarayı izliyordu. Önünde daha önce gördüğü o heybetli, devasa kadim salon duruyordu. Metrelerce uzunluktaki ibadet minderleri eski yerlerinden kıpırdamışa benzemiyorlardı. Sağ taraftan ona doğru gelen yaşlı boğaysa iç çekerek konuşuyordu: “Ji Ning, daha önce sana kontrol tılsımını bağlayabileceğin zamanı bekleyip böylece istediğin gibi Yeraltı Malikanesi’ne gelebileceğini söylememiş miydim? Daha Zifu Öğrencisi bile değilsin, niye buraya geldin?”

 

“Üstat.” Ning telaşla konuştu: “Annem çok hasta. Gerçekten elimden hiçbir şey gelmiyor. Bu yüzden size yalvarmaya geldim.”

 

“Annen çok mu hasta?” Yaşlı boğa başını iki yana doğru salladı: “Ölümsüzlük yolunu seçtiğine göre bu tarz meselelere hazırlıklı olman lazım.”

 

Ning çabucak başını iki yana salladı: “Üstat, annem daha çok genç, bu yaşta ölmeyi hak etmiyor! Buraya gelmeden önce karşılaştığım bir Wanxiang Üstadı’ndan anneme bakmasını istedim… Ve o Üstat’ın söylediklerine göre annem geçmişte beni kurtarmak için kendi yaşam enerjisini harcayan gizli bir teknik kullanmış. Aradan geçen onca zamanın ardından şu anda yaşam gücü neredeyse tükenmiş durumda ve üç aylık ömrünün kaldığını söylüyorlar. Annemi kurtarmak için ölümlülerin ömürlerini uzatabilen ilaçlara ihtiyacım var lakin Wanxiang Üstadı’nın söylediklerine göre kendisi bile bu ilaçları görmemiş ve bu tarz ilaçlar yalnızca ölümsüzlerin sahip olduğu şeylermiş. Seçeneğim olmadığı için buraya gelmek zorunda kaldım.”

 

“Ölümlülerin hayatını uzatabilen ilaçlar mı?” Yaşlı boğa iç çekti: “Buna kısaca ölümsüz hapı diyoruz. Genel bağlamda, yalnızca Kayıp Ölümsüzler ve Toprak Ölümsüzleri bu tarz ilaçları yapabilir…”

 

“Ölümsüz Juhua sıradan bir Kayıp Ölümsüz değildi. Kesinkes böyle bir hapa sahiptir, değil mi?” Ning telaşla soruyordu.

 

 Yaşlı boğa Ning’e bir bakış attıktan sonra başını iki yana salladı: “Ölümsüz Juhua milyonlarca yıl yaşadı evlat, ailesini kaybedeli uzun zaman olduğundan bu tarz hapları yanında taşımaya da ihtiyaç duymamıştı.”

 

 Bu kelimeler adeta Ning’in kalbine saplanan hançer parçalarından farksızdı.

 

“O zaman…” Ning pes etmeye niyetli değildi: “Ölümsüz Juhua’nın geriye bir sürü büyülü hazine bıraktığını varsayıyorum. Bana ölümsüz pillerden birini alabilmem için bu hazineleri verseniz…”

 

 Lafını bitirir bitirmez genç adam yanlış yaptığını anlamıştı.

 

Annesinin hayatını çok önemsediği için bütün tavrını ve aklını yitirmişti. Söylediği sözler bile kulağa mantıklı gelmiyordu.

 

“Aptallık!!” Yaşlı boğa kükredi: “Daha demin Wanxiang Üstadı’nın bile bu hapları görmediğini söylemedin mi! Hazineleri verdik diyelim… Peki ya kimden alacaksın bu hapı? Senin gibi daha Xiantian’ın sınırlarına bile adım atmamış bir yaşam formu böylesine önemli büyülü hazineleri taşıyabilir mi sanıyorsun? Eğer hazinelerin üstünde olduğu anlaşılırsa uğrayacağın suikastların ve saldırıların haddi hesabı olmayacaktır. Bir de bunları kullanarak ölümsüz hapı almak istiyorsun? Eğer yeterli gücün yoksa nasıl başkalarıyla takas yapacaksın?

 

“Üstelik! Daha kontrol tılsımını bile bağlayamadığından yalnızca bu ana salona girebiliyorsun. Diğer bölgelere giremiyorsun. Hangi sebeple ve hangi nedenle sana Ölümsüz Juhua’nın geride bıraktığı büyülü hazineleri verecekmişim?” Yaşlı boğa başını iki yana salladı: “Ayrıca, bu zaten başlı başına benim verebileceğim bir karar değil…”

 

“Sizin kararınız değil mi?” Ning şaşırmıştı: “O zaman…”

 

 Yaşlı boğa iç çekti: “Ben, Ölümsüz Juhua’nın sürekli yanında tuttuğu büyülü hazinenin ruhuyum! Sualtı Malikanesi’ni asıl kontrol eden şey Malikane’nin Ruhu’dur!”

 

“Sualtı Malikanesi’nin Ruhu mu?” Ning’in aklı karışmıştı.

 

Yaşlı boğa açıkladı: “Bu gördüğüm malikanenin tamamı, akılalmaz gizemleri barındıran ilk efendi tarafından yapılmıştır. Ölümsüz Juhua bile malikanenin bütün sırlarını keşfedemediğini söylemişti! Sualtı Malikanesi’nin Ruhu… İlk efendinin koyduğu kuralları ve kanunları uyguluyor. Bu kurallarda ufacık bile olsun değişiklik yapmayacaktır.”

 

“Dışarıdan birini buraya ışınlamak? Sualtı Malikanesi’nin Ruhu bunu yapabilir lakin malikanedeki diğer yerlere gitmek? Sualtı Malikanesi’ni bağlamadığın sürece bu söz konusu bile olamaz.” Yaşlı siyah boğa konuştu: “Ayrıca sana Ölümsüz Juhua’nın büyülü hazinelerini vermesi de mümkün değil zira burada Sualtı Malikanesi’nin Ruhu’ndan bahsediyoruz. Kesinkes ilk efendinin emirlerini uygulayacaktır.”

 

Ning şaşkına dönmüştü.

 

“Örneğin, dördüncü efendi dış dünyada öldüğünde Yeraltı Malikanesi’nin Ruhu’nun yapacağı tek şey bir sonraki efendiyi aramaya başlamaktır.” Yaşlı boğa başını iki yana salladı: “Bizler, büyülü hazine ruhları, siz insanlardan çok farklıyız. Siz değişebiliyorsunuz lakin biz ebediyen efendimizin iradesine bağlı kalırız.”

 

Ning meseleyi anladı. Büyülü hazineler çeşit çeşit kilitler ve sembollerle kaplıydı. Örneğin, bazı golemler… Efendileri ölse dahi onun emirlerini uygulamaya devam ediyorlardı. Aynı şey sabit ve gezici büyülü hazineler için de geçerliydi. Sabit ya da gezici büyülü hazinelerin efendileri öldüğünde, büyülü hazinenin ruhu efendinin emirlerini uygulamaya devam ediyordu.

Ning bu meseleyi anlayınca kalbindeki ağırlığın daha da katlanılamayacak bir boyuta ulaştığını fark etmişti.

 

Siyah yaşlı boğa Ning’e bir bakış attı: “Ölümsüzlük yolunda, ailenin ve arkadaşlarının geçen zamana meydan okuyamayıp birbirleri ardına öldüklerine şahitlik edeceksin. Ayrıca savaş esnasında da birçok dost yitireceksin… Bu şeyleri öğrenmen ve kabullenmen gerekiyor! Hadi, git şimdi!”

 

Voosh!

 

 Devasa gölge bir kez daha Ning’i yutmuştu…

 

……………

 

Ning Batı Vilayet Şehri’ne, annesinin yanına döndüğünde havada çoktan kararmıştı.

 

“Ning.” Yatakta uzanan Yuchi Kar oğlunu görür görmez keyiflendi: “Nereye gittin? Seni bulamamıştım.”

 

“Anne.” Ning hemen ileriye atılıp yatağın yanında diz çökerek annesinin elini tuttu: “Bir yere gitmiştim lakin artık hiçbir yere gitmeyeceğim. Sana eşlik edip burada kalacağım.”

 

Kar nazik hareketlerle oğlunun saçlarını severken gülümsüyordu: “Sorun değil. Eğer meşgulsen yapman gerekeni yapmalısın. Sadece arada sırada beni görmeye gelmeyi unutma.”

 

“Tamam.” Ning hafifçe başını öne salladığında, akmaya başlayan göz yaşlarına engel olamamıştı.

 

 Şu an için elinden gelen tek şey annesine eşlik etmekti. Kalan üç aylık ömrü boyunca onun yanından ayrılmayacaktı…

 

……………..

 

Gece…

 

Annesi çoktan uyuya kalmıştı. Ji Yichuan ve Ji Ning, baba ve oğul, salonda duruyorlardı.

 

“Baba.” Ning babasına bir bakış attı: “Sanırım artık geçmişte yaşananları bana anlatmanın zamanı gelmiştir.”

 

Yichuan oğluna baktığında, Körbalık ve diğerlerinin Ning’in dağda sergilediği performansla ilgili söyledikleri sözleri hatırlamıştı. Oğlunun büyüdüğünü biliyordu. İç çekerek konuşmaya başladı: “Annen o yıl hamile kalınca Ji Klanı’na dönmeye karar vermiştik. O esnada dayın endişelendiği için bize eşlik ederek yol boyunca bizi korudu.”

 

“Dayım mı?” Ning daha önce bir dayıya sahip olduğunu duymamıştı.

 

“Dayının adı Yuchi Dağ’dı.” Yichuan’ın gözlerinde nostaljik bir ifade belirmişti: “Dayın olağanüstü derecede zeki ve diğerlerine çok iyi davranan biriydi. Çok sayıda arkadaşı vardı ve Zifu Öğrencisi olduğunda da gayet gençti. Eğer o yıl bize eşlik etmemiş olsaydı, muhtemelen dayın Yuchi Klanı’nı tekrar kurabilirdi. Ne yazık ki, dayın hayatını kaybetti. Üçümüzü korumak için kendini feda etti. Bugün burada nefes alabiliyorsak bunu dayının hayatına borçluyuz! Böylesine büyük bir iyiliğin… Karşılığını göstermek çok zor!”

 

Bunu duyan Ning’in kalbinde ağır bir hissiyat belirmişti.

 

Yuchi Dağ! Bir dayısı vardı!

 

Daha önce bu ismi duymamıştı. Yine de babasından öğrendiği bu ismi hiç unutmayacaktı.

 

“Daha önce dayının bir kızı olduğunu duymuştum lakin ne yazık ki kuzeninin nerede olduğunu bilmiyorum.” Yichuan başını iki yana sallayarak iç çekti: “İyiliğin karşılığını ödeyemedim, ödeyemedim…”

 

“Tam olarak ne oldu? Dayımı öldüren ve annemin hastalığına neden olan kim?” Ning hemen sordu: “Kim yaptı bunları?”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr