Bölüm 81: Anneyi Görmek

avatar
4756 60

Desolate Era - Bölüm 81: Anneyi Görmek



Bölüm 81: Anneyi Görmek

 

 Yeşil yaprağın üstünde Ji Ning ve yirmi kişi daha dikiliyordu. Yaprak bulutları aşarak hızla Batı Vilayet Şehri’ne ilerliyordu.

 

İnsanlar ya oturuyor ya ayakta dikiliyordu.

 

“Üstat, daha önce Bei Zishan’ın Karejderi Dağı’ndan olduğunu mu söylemiştiniz?” Ning aklını kurcalayan soruyu nihayet sormuştu.

 

“Evet.” Üstat Mu Ning’e bir bakış attıktan sonra onayladı. “Karejderi Dağı, Sakinsu Eyaleti’ndeki elit güçler arasında yer alan bir kuruluştur ve okulun derinliklerinde, kökenleri koruyan çok sayıda Kadim Taoist bulunuyor. Gerçekten derin köklere sahip bir kuruluş…”

 

Ning içten içe şaşkına dönmüştü.

 

Çok sayıda Kadim Taoist mi?

 

“Okul bir hayli geniş ve çok sayıda tekniğe sahip olduğundan, arada sırada bu tarz şeytani yola adım atan kişilere rastlamak pek de zor sayılmaz.” Üstat Mu konuştu. “Karejderi Dağı güce odaklandığı için kişilerin Şeytani yola, Budist yola ve daha çok sayıda yola adım atmasını pek umursamıyor. Onlar için asıl odak noktası güçtür.”

 

Üstat Mu iç çekti, “Karejderi Dağı’nda çok sayıda seçenek bulunduğu için insanlar genelde bu okulu tercih ediyor yani gün geçtikçe güçlenmeleri çok da mantıksız bir durum sayılmaz. Okuldaki bazı Zifu Öğrencileri bölgeyi terk ederek Karejderi Dağı adı altında kendi bölgelerini kurmayı tercih edebiliyor. Bu kuruluşlara bir nevi yan kuruluş diyebiliriz sanırım. Yan kuruluşlar keşfettikleri genç yetenekleri ana okula gönderiyor. Bu sayede Karejderi Dağı’nın heybetli ve güçlü bir konuma ulaşmasını sağlıyorlar.”

 

“Lakin tabii Yağmurejderi Korumaları’na kıyasla… Oldukça güçsüz bir kuruluş olduklarını söyleyebilirim.” Üstat Mu gülümsedi, “Sakinsu Eyaleti’ndeki Yağmurejderi Korumaları arasında yer alan Kayıp Ölümsüzler’den herhangi biri koca Karejderi Dağı’nı yerle bir edebilecek güce sahiptir.”

 

Ning başını öne doğru salladı.

 

Bu meselenin şakası yoktu.

 

Karejderi Dağı temelde bir okul kuruluşu olduğundan, Büyük Xia Hanedanlığı tarafından oluşturulan Yağmurejderi Korumaları’yla karşılaştırılabilecek bir güce sahip değildi.

 

“Bak, geldik.” Üstat Mu mesafeyi gösterdi. “Batı Vilayet Şehri ileride.”

 

“Geldik mi?” Ning şaşırmıştı. Mesafede gördüğü manzara gerçekten de çocukluğunu geçirdiği Batı Vilayet Şehri’ne aitti. Bu yüzden şaşırmadan edememişti, “Wanxiang Üstatları’nın hızları gerçekten de insanı şaşkına çeviriyor! Binlerce kilometreyi kaşla göz arasında aştık.”

 

Ardından, Ning endişelenmeye başladı. “Acaba annem ne durumda? Küçüklüğümden beri sağlığı yerindeydi ancak bir anda ne oldu böyle?”

 

————–

Batı Vilayet Şehri’nde…

Yuchi Kar odasında dinleniyor, odanın dışında duran Ji Yichuan da Ji Dokuzateş’le konuşuyordu.

 

“Geçmişte yaşadığımız felaketten dolayı çekiyoruz bunları.” Yichuan başını iki yana salladı.

 

Sandalyeye kurulan Dokuzateş hafifçe başını öne sallamıştı: “O felaket ikinizin kaderini değiştirdi. Yichuan, geçtiğimiz bin yılda Ji Klanı’nda kendini göstermeyi başaran en yetenekli insan sensin. Küçüklüğünde, babanı kaybettiğinde bir anda yükselmeye başladın… Çoktan ‘Mor Saray’ını kurarak Zifu’ya adım attın lakin artık hepsi boşa gitti…”

 

“Ölümüsüzlük yolunda ilerleyemeyecek olmam önemli değil.” Yichuan başını iki yana sallayıp iç çekti: “O felaket esnasında eşimin büyük kardeşi, üçümüzün arasındaki en güçlü olan o adam bizleri korumak için kendini feda etti. Kar zaten ciddi bir yara almıştı lakin Ning’i doğurmak için kendi yaşam gücünü kullanan tekniği aktif etti… Her ne kadar ölümsüzlük yolunda daha fazla ilerleyemeyecek olsam da ona kıyasla ben daha ucuz kurtuldum.”

 

Dokuzateş başını iki yana sallayıp iç çekti.

 

Kader insanlarla dalga geçiyordu!

 

Devasa, geniş dış dünyada maceraya atılmak, Kırlangıç Dağı’nda yaşamaktan çok ama çok daha tehlikeliydi. Dış dünyada ustalardan bol bir şey yoktu. Elbet kader insanları şanslı buluşmalara yönlendirecekti lakin aynı şekilde felakete dönüşebilecek karşılaşmalar da sık yaşanıyordu. Örneğin, Yuchi ikilisi ve Yichuan o felaketlerden birine maruz kalmışlardı.

 

“Hm?” Dokuzateş aniden başını yukarıya kaldırdı.

 

Gökyüzünde, yeşil bir yaprak bulutları delerek iniyordu. Nihayetinde Üstat Mu, Ning, Körbalık, Jadewich ve diğerlerinin olduğu yaprak bahçeye inmişti.

 

“Bu…” Yichuan önündeki insanlara şaşkın bakışlar atıyordu. Hemen ileriye atılarak konuştu “Jadewich, Shan, Körbalık… Hepiniz geri mi döndünüz? Ne oldu size? Nasıl yaralandınız? Geçtiğimiz günlerde ne yapıyordunuz?”

 

“Selamlar, Patrik.” Yirmiyi aşkın Xiantian yaşam formu hemen Patrikleri’ni tanımış ve saygıyla seslenmişti.

 

 Dokuzateş doğal olarak Xiantianlar’ın kayıplara karıştığını duymuş ve bu meseleden sebep oldukça sinirlenmişti. Şimdiyse kaybolan insanları önünde görüne hem şaşırmış hem de sevinmişti: “Kaybolduğunuzu anladığımızda, sizi aramaya başlamıştık. Nasılsınız?”

 

“Dantianlarımızı parçaladılar lakin hayatta kalabildiğimiz için bile şanslıyız.” Jadewich boğuk sesiyle konuştu.

 

“Dantianlarınız mı parçalandı?” Dokuzateş’in gözleri sonuna kadar açılmıştı.

 

Yakınlarda duran uzun saçlı bir genç konuştu: “Patrik, Ji Ning ve Üstat olmasaydı, muhtemelen çoktan hayatımızı kaybetmiştik.”

 

“Üstat mı?” Dokuzateş ve Yichuan anında kalplerinde beliren o elektriklenmeye kapılmışlardı.

 

Üstat…

O zaman bu… Bir Wanxiang Üstadı demekti! Koca Kırlangıç Dağı’nda tek bir Wanxiang Üstadı bile bulunmuyordu.

 

 İkili Üstat Mu’ya bakmaya başladı. Aslen, onu ilk gördüklerinde bu adamın sıradan biri olmadığını anlamışlardı. Böylesine bir büyülü hazineyi kullanarak buraya gelmek… Herifin en azından Zifu Öğrencisi olduğunu gösteriyordu lakin gerçek bundan çok daha farklıydı! Ayrıca Ning’in Wanxiang Üstadı’nın yanında sergilediği tavır da ikilinin iyi geçindiğini gösteriyordu. Tabii ki Ning’in nasıl bu Üstat’la tanıştığını merak etmişlerdi.

 

“Ji Yichuan size teşekür ediyor, Üstat.”

 

“Ji Dokuzateş size teşekkürlerini sunuyor, Üstat…”

 

İkili hemen saygıyla eğilmişti.

 

“Aslında, benim Ji Ning’e teşekkür etmem lazım.” Üstat Mu hafifçe gülümsedi.

 

“Ji Ning?” Dokuzateş ve Yichuan ikilisinin bakışları Ning’e doğru kaydı.

 

Ning’in suratındaki endişe dolu ifadeye genç adamın ağzından dökülen kelimeler eşlik ediyordu: “Annemin hasta olduğunu duyduğum için Üstat Mu’yu buraya davet ettim…”

 

“Kar şuradaki odada yatıyor.” Yichuan durumu fark eder etmez konuşmuştu.

 

Üstat Mu başıyla onayladıktan sonra Yichuan’ın gösterdiği odaya doğru yürümeye koyuldu. Ning ve Yichuan onu takip ediyorlarken Ning dayanamadan konuşmaya başlamıştı: “Baba, ne oldu? Nasıl oluyor da annem bir anda bu kadar ciddi hastalanabiliyor?”

 

“Geçmişten kalan bir hastalıktı.” Yichuan cevapladı. “Daha sonra sana açıklarım.”

 

——————–

 

Odaya girdikten sonra hizmetçilerin mekânı terk etmesi emredilmiş ve yatakta yatan Kar’ın dışında odada yalnızca Üstat Mu, Ning, Yichuan ve Dokuzateş kalmıştı.

 

Yuchi Kar yavaş yavaş gözlerini açarak yeni gelenlere baktığında şaşırmıştı.

 

“Kar, bu gördüğün Üstat Mu, onu buraya Ning davet etmiş.” Yichuan hemen konuştu.

 

Bunu duyan Kar hemen doğrulmaya çalışmıştı “Yuchi Kar sizi selamlıyor, Üstat.”

 

“Sağ elini uzat bakalım.” Üstat Mu yatağın yanındaki taş sandalyeye kuruldu.

 

 Kar soluk sağ elini uzatmıştı. O esnada Üstat Mu’nun yanında oturanın Ning olduğunu anlamıştı. Oğluna bakar bakmaz…genç kadının suratında keyifli bir gülümseme belirdi.

 

Üstat Mu tek bir parmağını uzatarak sakince Kar’ın bileğine dokunmuştu. Aniden, hayat enerjisiyle dolu yeşil bir ışık hüzmesi Kar’ın bütün vücudunu kaplamıştı. Kenarda duran ve meseleyi izleyen Ning Yichuan ikilisi gergindi. Aradan geçen uzun zamanın ardından Üstat Mu’nun suratındaki ifade ekşimeye başlamıştı: “Garip çok garip.”

 

Bunu duyan Ning’in kalbindeki gerginlik anında tavan yapmış ve genç adam kendini söylenmekten alı koyamamıştı: “Üstat, annem, o..?”

 

 Hala daha suratı ekşi bir vaziyette duran Üstat Mu cevapladı: “Her ne kadar şifa konusunda yetenekli olmasam da annenin hasta olmadığını söyleyebilirim. Hastalıktan daha çok, yaşam enerjisi kalmamış… Annenin vücudundaki enerjiye bakılırsa en fazla üç ay daha yaşayabilir.”

 

“Hayat enerjisi mi kalmamış?” Ning’in suratı değişmişti.

 

“Eşim hamileyken yaralanmıştı.” Yanda oturan Yichuan hemen konuştu: “Ardından, bebeği korumak için kendi yaşam gücünü kullanan bir tekniği aktif etmişti.”

 

 Üstat Mu onayladı: “Eşinin vücudundaki ki kalıntılarına ve kalıntıların saflığına bakarsak zamanında Xiantian’ın zirvesinde yer aldığını söyleyebiliriz. Ne yazık ki… Geçmişte aldığı yara ölümcül bir yara olmalı. Dantianı parçalanmış… Aslında bebeği bile koruyamamış olması gerekirdi. Eşin bebeği korumak için kendi yaşam gücünü kullanmış olsa da gizli tekniğin bedeli çok ağır olmuş. Harcanan yaşam gücünü yenilemek neredeyse imkânsız.”

 

Bunu duyan Ning şaşkına dönmüştü.

 

Annesi Xiantian’ın zirvesinde miydi? Dantianı parçalanmış ve sırf bebeği, yani kendisini korumak için yaşam gücünü kullanan bir teknik mi aktif etmişti?

 

Lakin annesinin ona öğrettiği ayak oyunu tekniklerinden daha önce onun bir usta olduğunu çözmüştü ancak annesinin karnındayken tam olarak neler yaşanmıştı? Ebeveynleri başından beri bu gerçekleri Ning’e söylemekten kaçınmışlardı.

 

“Üstat, lütfen annemi kurtarın.” diye konuştu Ning telaşla.

 

“Onu kurtarmanın tek yolu ömrünü uzatmak.” Üstat Mu iç çekti. “Hastalıkları iyileştirmek için bir sürü ruh hapı vardır ve hatta benim üzerimde de ölümsüzlerin ömürlerini artıran haplardan birkaç tane olacaktı lakin ne yazık ki… Ölümlü birinin ömrünü uzatmak, ölümsüzlük yolunda yürüyen birinin ömrünü uzatmaya kıyasla çok ama çok daha zor! Böylesine bir etkiye sahip ilaçları Yağmurejderi Korumaları’nda bile duymamıştım. Onları nerede bulacağınızı bile net bir şekilde söyleyemem. Muhtemelen, yalnızca Ölümsüzler böyle hapları üretebilir.”

 

 Hemen yan tarafta duran Dokuzateş şoke olmuştu. Yağmurejderi Korumaları mı?

 

“Ölümsüzler!” Bunu duyan Ning’in kalbi aniden buz parçalarına dönmeye başlamıştı…

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr