Bölüm 80: Dönüş

avatar
4689 61

Desolate Era - Bölüm 80: Dönüş



Bölüm 80: Dönüş

 

Karejderi Dağı Mı? Bei Zishan mı? Bahsi geçen bu Bei Zishan Karejderi Dağı’ndaki Zifu Öğrencileri’nden biri miydi?

 

Ji Ning bu düşünceyi bir süreliğine bastırmış ve bütün samimiyetiyle konuşmuştu, “Annem çok hasta efendim. Korkarım ki Ji Klanı’mın ona yardım edebilmesi mümkün değil. Bu yüzden sizden benimle birlikte Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’na gelip annemi kurtarmanızı istiyorum.”

 

Üstat Mu Ning’in suratındaki ifadeyi görür görmez iç çekmişti. “Şifa yöntemlerinde yetenekli olmasam da bir göz atabilirim. Eğer onu kurtarabilirsem bunu yapmakta tereddüt etmem lakin kurtaramazsam…”

 

“Üstat, eğer gelmek istiyorsanız size sonsuza dek minnettar kalacağım.” Ning hemen konuştu.

 

“Hey, buraya gel bakayım!” Üstat Mu aniden dönüp mesafeye doğru kükremişti. Uzaktan, etrafında yeraltı aurasının seçilebildiği siyah kürklü zombi Üstat Mu’ya yeşil gözleriyle bakıyordu.

 

Üstat Mu elini havaya savurmuş ve bu hamlesiyle birlikte ortaya mor bir tabut çıkmıştı.

 

“İçeri gir.”

 

Üstat Mu emri verdi.

 

Siyah kürklü zombi hemen tabutu açarak içeriye girmiş ve kapağı kapatmıştı.

 

“Bu gördüğün, ceset saklayan tabutlardan biridir.” Üstat Mu’nun bir el hareketiyle tabut kaybolmuştu: “Siyah zombi daha demin efendisini kaybettiği için onun boş boş gezmesine izin veremeyiz. Bu yüzden seninle konuşurken onu ufak bir Ki ipliğiyle kendime bağladım.”

 

Ning onayladı.

 

“Merak etme. Bei Zishan’ı sen öldürdüğüne göre adamın eşyalarına dokunmayacağım.” Üstat Mu konuştu. “Yine de şu anki gücün yeterli olmadığından bu zombiyi senin ellerine bırakamam zira başına bela açmasını istemiyorum.’

 

 Lafını bitiren Üstat Mu mesafedeki Bei Zishan’ın cesedine bir bakış attı. Zishan’ın cesedi, çeşit çeşit büyülü hazineyle birlikte onlara doğru uçmaya başlamıştı. Üstat Mu elini uzatarak Zishan’ın parmaklarından bir yüzük çıkardı.

 

“Gördüğün bu yüzük, seviyeli depo tipi büyülü hazinelerden biridir.” Üstat Mu konuştu. “Bağlayamayacağın için içindeki eşyalara bakma konusunda sana yardımcı olacağım.”

 

Whoosh….

 

Çok geçmeden Üstat Mu yüzüğü bağlamayı bitirmiş ve aniden yere çeşit çeşit eşya saçılmıştı. Aykuyruğu püskülü, kızıl bayrak, Tao Savaş Zırhları, yiyecekler ve bazı şişeler dört bir yanı kaplamıştı.

 

“Derinin rengine bakılırsa Kalpyiyen Toz tarafından zehirlenmişsin.” Üstat Mu elini havaya savurmuş ve yerdeki ufak şişelerden biri havaya fırlamıştı. Havaya fırlayan bu şişenin üstünde “Kalpyiyen Panzehri” yazıyordu zira Zishan çok sayıda şişeye sahip olduğu için olası bir yanlışlık yapmamak adına şişelere isimlerini yazmıştı.

Üstat Mu havada süzülen şişeyi eline aldıktan sonra şişenin kapağını açmış ve başını öne sallamıştı, “Evet, panzehir bu. Haplardan birini al. Diğer eşyaları ve seviyeli büyülü hazineleri de alabilirsin… Her ne kadar şu an için onları bağlayamayacak olsan da Zifu’ya adım attığında bu mesele çözülecektir. Merak etme bu hazinelerin benim gözümde ufacık değerleri bile yok yani senden almaya falan çalışmayacağım.”

 

“Teşekkürler, Üstat.” Ning minnettardı.

 

Her ne kadar bu eşyalar Üstat Mu’ya pek bir anlam ifade etmiyor olsalar da herifin hareketleri kesin ve açıktı. Onun gibi yalnızca Xiantian seviyesinde olan bir yaşam formuna böyle davranılması Ning’in kalbindeki minnettarlığı artırmıştı.

 

“Günün birinde, kesinkes bu iyiliğini ödeyeceğim.” dedi kendi kendine Ning.

 

Hapı yutan genç adam değişiklikleri hemen fark etmişti. Ağzında tatlı ve rayihalı bir lezzet bırakan hap, midesine ulaşır ulaşmaz çözülmüş ve Ning’in vücudunu sımsıcak bir his kaplamıştı. Hücrelerine nüfuz eden Kalpyiyen Zehirleri yaz zamanında eriyen kar taneleri gibi yok oluyordu. Daha önce hissettiği acı da ortadan kalkmıştı ve suratındaki kızıllık yerini eski, yumuşak görünen cildine bırakmıştı.

 

“Arı yuvası…” Üstat Mu yerdeki arı yuvasını işaret etti. “Arı yuvası seviyesiz bir büyülü hazine olduğundan bağlayabilirsin lakin yuvanın içindeki arıları kontrol etmek için en azından Zifu Öğrencisi olmalı ve onları yavaş yavaş Ki kullanarak bağlamalısın. Zifu Öğrencisi olmadan önce onları beslemeyi unutma sakın. Eğer aç kalırlarsa birbirlerini yemeye başlarlar.””

 

 Ning hemen onayladı. “Anlaşıldı.”

 

“Çabuk, bağla hadi. Oh, al bakalım arıları bağlamak için gerekli şeyler burada yazıyor. Elimde gördüğün bu kitap Karejder Dağı’ndaki gizli yazıtlardan birisidir. O kadar değerli sayılmasa da içinde böceklerle ilgili geniş bilgiler bulabilirsin.” Üstat Mu Bei Zishan’ın yüzüğündeki kitabı çıkarıp Ning’e uzattı. “Arıları bağlamak çok da zor sayılmaz. Tek sıkıntı, arıları kolay kolay bulamıyorsun ve onları büyütmek de tam bir işkence. Bu yüzden acele etmene gerek yok. Böyle meseleler sen Zifu’ya adım atana kadar bekleyebilir.”

 

 Ning kitabı almış ve kitabın kapağında yazan kelimeleri görmüştü: [Böcek Bağlama Rehberi]

 

“Bu arı yuvasında zehirli böcekler olduğu için onları depo tipi büyülü hazinene koymana imkân yok.” Üstat Mu yuvayı Ning’e uzattı: “Lakin, yuvanın boyutlarını değiştirebilirsin. Ufaltıp yanında taşıyabilirsin anlayacağın.”

 

“Tamamdır.” Ning onayladı. Hemen siyah arı yuvasını kabul etmişti. Yuvayı almadan önce Üstat Mu çoktan yuvadaki büyü kalıntılarını temizlediği için Ning kolayca eşyayı bağlayabilmişti. Aksi takdirde, Ning yalnızca Bei Zishan’dan kalan büyü kırıntılarını temizlemek için bile akılalmaz bir zaman harcamak zorunda kalırdı.

 

“Küçül, küçül, küçül.” Ning gitgide küçülen arı yuvası bir insan parmağı boyutlarına indiğinde durmuştu. Elini havaya savurduğu gibi bir kumaş çantayı çıkarmış ve yuvayı çantaya koyduktan sonra çantayı da giydiği zırh tipi kıyafetlerinin içine sokmuştu.

 

“Gelin.”

 

Ning elini savurur savurmaz yerdeki çeşit çeşit eşya depo tipi hazinesine akın etmişti. Bei Zishan’ın seviyeli büyülü hazinelerineyse dokunmamıştı.

 

“Seviyeli büyülü hazineler.” Üstat Mu konuşurken yerdeki kızıl bayrağı gösteriyordu: “İllüzyon Hortlak Bayrağı’nı ben alacağım. İnan bana günahlardan yapılmış bir hazineyi kullanmak istemezsin ve bu hazineyi görevi tamamladığımın kanıtı olarak götürmem lazım. Geri kalanı alabilirsin.”

 

“Tamamdır.” Ning bunu duyar duymaz diğer seviyeli hazineleri toplamaya başlamıştı.

 

Şu an için onları kullanamayacak olsa da daha sonra kullanmak için yanında taşıyacaktı.

 

“İllüzyon Hortlak Bayrağı…” Üstat Mu etrafında gözle görülen siyah bir aura süzülen kızıl bayrağı eline aldı. “Kim bilir bu hazine için kaç insan işkence çekti? Ne korkunç, aşağılık bir günahtır bu! Bei Zishan kesinkes ölmeye mahkumdu zira senin gibi ‘ilahi irade’sini oluşturabilen bir ruha karşı bu bayrağı kullandığında ne olmasını bekliyordu ki?”

 

 Üstat Mu Ning’in güçlü ruhunu kullanarak hortlakları öldürdüğünü düşünüyordu. Aslen, genç adamın Nuwa’nın Hayal Tekniği’ni kullanarak ruhları reenkarnasyon döngüsüne yolladığından haberi yoktu.

 

Şuraya bak. Günahı görüyorsun. Ağır, gözle görülebilen bir günaha bakıyoruz. Ve buna karşılık, karmik başarıları gözle görmek neredeyse mümkün değildir.” Üstat Mu kızıl bayrağı çevreleyen siyah aurayı gösterdi: “Gözle görülebilecek kadar yoğun bir günah… Bunun ne denli büyük ve dehşet verici bir günah olduğunu anlayabiliyorsun, değil mi? Biz Yağmurejderi Korumaları olarak bu tür günahlar işleyen kişileri kesinkes dünyadan silmek zorundayız!”

 

Ning onayladı.

 

——————–

 

Dağ mağarasının içinde, Körbalık ve diğerleri kanla kaplı kıyafetlere bürünmüşlerdi.

 

“Çabuk, kaldırın”

 

“Çabuk.”

 

Siyah yılan ve Mavi Ateşkuşu kölelere kükrüyorken nasıl olur da bu köleler onlara karşı çıkabilirlerdi? Sadık bir şekilde, yürüyemeyen insanları kaldırıp taşımaya başlamışlardı.

 

“Genç efendi?”

 

“Genç efendi Ji Ning nerede?” Körbalık ve Ji Jadewich sordu.

 

Siyah yılan konuşmuştu: “Genç efendi dışarıda.”

 

Körbalık hala kendi başına yürüyebiliyordu lakin Jadewich onun kadar şanslı değildi. Grup mağaradan çıkar çıkmaz yerde yatan cesetleri, dehşete düşmüş ifadelerle dikilen Tao Askerlerini ve mesafede Üstat Mu’yla konuşan Ji Ning’i görmüştü.

 

 Ning başını çevirip mağara girişine baktı. Ustası Körbalık’ın kanlarla kaplandığını ve Jadewich ile diğerlerinin köleler tarafından taşındığını görünce kalbine adeta bir mızrak saplanmıştı. Seslenmekten kendini alı koyamadı, “Usta Körbalık.”

 

“Genç efendi.” Körbalık seslendi.

 

“Siz… Hepiniz…” Ning ne diyeceğini bilemiyordu.

 

“Teşekkürler, genç efendi.”

 

“Teşekkürler, genç efendi Ji Ning.” Sadece Ji Klanı’ndakiler değil, Nehiryanı Demirağaç. Kou Klanı gibi çeşit çeşit oluşuma ait Xiantian yaşam formları da genç adama teşekkür ediyordu. Dantianları parçalandığı için artık ölümsüzlük yolunda yürümeleri söz konusu değildi lakin bir kez daha gün yüzünü görmek, klanlarına dönüp hayatlarına devam edebilmek onlara fazlasıyla yetiyordu.

 

 Ning kalbindeki acı hissi duyuyordu. Karşısında duran bu adamların içinde Ji Klanı’nın düşmanları da vardı lakin hepsi de geçmişte heybetli, saygı gören Xiantian yaşam formlarıydı. Şimdiyse o eski heybetlerinden ufacık bir iz bile kalmamıştı.

 

 Biraz önce Bei Zishan’ın hazinelerini elde ettiği için yaşadığı heyecan çoktan kaybolmuştu. Ning bakışlarını kölelere çevirip kükredi: “Dağda kaç insanı tutsak ettiniz?”

 

“Muhtemelen bir milyondan fazladır lakin yarısından çoğu çoktan ölmüştür…” Gergin ve telaşlı ses tonuyla cevaplayan kölenin suratında dehşete düşen birinin ifadesi yer alıyordu.

 

Bunu duyan Ning şaşkına dönmüştü.

 

Bir milyon mu?

 

“Ne günah!” Üstat Mu başını sallayıp iç çekti: “Ji Ning… Tao Askerleri ve hayatta kalan insanları bırak şu iki ruh yaratığı ayarlasın. Siz ikiniz, Tao Askerleri’nin masum olduğunu sakın unutmayın. Bei Zishan’ın zoraki emirlerinden sebep harekete geçmişlerdi.”

 

“Tamam.” Siyah yılan ve Mavi Ateşkuşu hemen onayladı. Daha önce bu Tao Askerleri’nin Dalga Ejderi formasyonu oluşturduğunu görmüşlerdi. Her ne kadar bu askerlere bir şey yapmayacak olsalar da Tao Savaş Zırhları’nı almaları şarttı.

 

 “Burayı size emanet ediyorum.” Ning konuştu.

 

“Merak etme.” Siyah yılan ve Mavi Ateşkuşu onayladı.

 

“Ji Ning, hadi gidelim. Batı Vilayet Şehri’ne gidecektik, yanlış mıyım?” Üstat Mu konuştu. “Bu insanları da yanımda getirebilirim.”

 

 Lafını bitirir bitirmez elini savuran Üstat Mu’nun bu hareketiyle ortaya bir yaprak çıkmıştı. Yaprak büyümeye başlamış ve çok geçmeden düzinelerce metrelik bir genişliğe ene sahip olmuştu. Bunu gören Ning, Ji Klanı’na ait üyeleri hemen yaprağa yönlendirdi. Kou Nehiryanı ve diğer klanlarsa geçici olarak bu bölgede dinlenecek ve kendi kabilelerini bekleyeceklerdi.

 

“Gidelim.”

 

Üstünde figürlerin dikildiği düzinelerce metre uzunluktaki yaprak çabucak havaya atılmış ve gökyüzünde kaybolmuştu….

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr