Bölüm 72: Kahramanvari, Heybetli Bir Kükreyiş

avatar
4588 66

Desolate Era - Bölüm 72: Kahramanvari, Heybetli Bir Kükreyiş



Bölüm 72: Kahramanvari, Heybetli Bir Kükreyiş

 

 Şişeden fırlayan beyaz duman cesetlerden alınan bir çeşit hayat özüydü. Bu öz kişinin vücuduna dokunduğu gibi iç organlara yayılıyor ve vücudu çürüterek sıvıya dönüştürüyordu! Xiantian’ın zirvesinde olan siyahlı adam bile bu dumana karşı panzehir kullanmak zorundaydı. Karşısında duran genç ondan zayıftı ve herifin çıkarımlarına göre Ji Ning Xiantian’a adım atalı fazla olmamıştı.

 

“Nasıl bir dahi olursan ol, Habistanrı Vücut Geliştirme Ustası olarak benden zayıfsın. Bu dumana ben bile dayanamıyorsam sen kesinkes dayanamayacaksındır!” Siyahlı adam beklenti dolu gözleriyle izliyordu.

 

Ning’in suratı değişti. Gerçekten de durum “ustasına bak öğrencisini al”dan farksızdı! Geçmişte, Ning formasyonun arkasındaki Zifu Öğrencisi’nin zehir konusunda usta olduğunu varsaymıştı ve şimdiyse karşısında duran siyahlı adam bu varsayımını adeta doğruluyordu.

 

Beyaz duman…Ning vücuduna yayılan karıncalanma hissini fark ediyordu.

 

“Dayanmam lazım!” Ning vücudundaki Parlakızıl ilahi gücüne odaklanmış ve kadim Habistanrı yaşam enerjisi zehre karşı mücadele etmeye başlamıştı.

 

“Geber!” Zor kullanarak vücudundaki özü bastıran genç adamın sırtındaki kanat tipi büyülü hazineler açılmış ve Ning aniden yerde yatan siyahlı adama doğru atılmıştı. Vücudundaki zehirden kurtulup kurtulamayacağını düşünmeden, genç adam ilk önce önündeki adamı öldürecekti! Aksi takdirde zehirde can verir ve siyahlı adam da hayatta kalmayı başarırsa o zaman neler yaşanacağını düşünmek bile istemiyordu!

 

“Hahaha, ne kadar hareket edersen o kadar hızlı öleceksin.” Siyahlı adam altı mekiklik uzun asayı kavramış, yeri sallayan adımlarıyla bütün gücünü açığa çıkarmıştı! “Geber!” Uzun asayı kaldırdığı gibi asa ufak bir dağ edasıyla Ning’e doğru inmeye başlamıştı!

 

Shua! Shua!

 

 Rüzgarkanat Atlatması’na bel bağlayan Ning hayalet edasıyla ilerliyor, geniş bir yay çizerek siyahlı adama yan tarafından yaklaşıyordu.

 

“Geber! Geber! Geber!” Ning sakinliği bir kenara bırakıp çılgına dönmüşçesine saldırıyordu. Bu esnada siyahlı adamın asası da Ning’i karşılamak için yön değiştirmişti. İkili daha önce uzun sayılabilecek bir süre boyunca mücadele ettikleri için kimin nasıl bir güce sahip olduğu ortaya çıkmıştı. Siyahlı adam fiziksel bağlamda güçlüydü ve Ning fevkalade kılıç oyununa sahip bir ikiz kılıç ustasıydı.

 

Dong!

 

 Hemen yanlarında duran baş boyutlarındaki taş fırlamış ve ses hızını aşarak siyahlı adama atılmıştı. Mesafe çok yakındı ve taş siyahlı adamın arkasından ilerliyordu…herifin de başının arkasında gözleri yoktu. Zar zor da olsa taşı hissetmeye başladığında, taş çoktan ona ulaşmıştı!

 

Bang!

 

Ning’in ilahi iradesiyle kontrol ettiği taş akılalmaz bir hızda ilerliyordu. Bu taşın ortaya çıkardığı etki, adeta bütün gücüyle hamle yapmaya yeltenen bir üst seviye Xiantian Habistanrı Vücut Geliştirme Ustası’na denkti!

 

Taş paramparça olmuştu.

 

 Siyahlı adamın başı kanıyor ve herif dengesini sağlamakta zorlanıyordu.

 

“Clang!” “Chi!”

 

İki kılıç ışığından birisi uzun asaya takılmış olsa da diğeri herifin suratını delip geçmiş ve beraberinde kanla birlikte, beyin parçacıklarını da götürmüştü!

 

Bang!

 

Altı mekiklik uzun asanın gücü Ning’i birkaç adım geriye çekilmeye zorladı ve doğal olarak genç adam kılıcını geri çekmişti. Siyahlı adamın alnının orta yerindeki delik dehşet verici görünüyordu ve böyle bir yaranın iyileşmesine de imkân yoktu! Onu bırakın, Ning’in bile kafatası delinmiş olsaydı, genç adam hayatını yitirmek durumunda kalırdı.

 

“Sen…sen…” Habistanrı Vücut Geliştirme Ustaları’nın akılalmaz yaşam güçleri olduğundan, siyahlı adam hayatına son birkaç saniyeyi daha katmayı başarmıştı. Ning’e bakıyor ve ağzını açmaya çalışıyordu: “Sen…”

 

 Ardından yere yığılarak etrafı toza dumana kattı.

 

“Huff…huff…huff…” Ning oracıkta dikilirken nefesini kontrol etmekte güçlük çekiyordu. Önündeki cesede baktığında, bu siyahlı adamın ne denli ölümü kabullenmediğini ve ne denli hayatta kalmak istediğini anlayabilmişti. Muhtemelen bu siyahlı “kıdemli öğrenci” hala daha arkadan aldığı saldırıya anlam verememişti. Doğru ya, ona arkadan kim saldırmıştı?

 

İlahi irade. Bu kavram Ning’in ölümcül tekniklerinden biriydi.

 

 İlahi İrade’yi kullandığında, eğer rakibini öldüremezse karşı tarafın anında kaçmaya çalışacağını biliyordu. Büyük ihtimalle, bu siyahlı adam durumu anlasaydı Kaçış Mühürleri kullanarak mekândan uzaklaşabilirdi. Tabii durum böyle olunca Zifu Öğrencisi bile Ning’in “ilahi irade” yeteneğine sahip olduğunu öğrenecekti. Uzun lafın kısası genç adam bu yeteneğini kafasına estiği gibi kullanmıyordu. Tekniği kullandığında, rakibini öldüreceğinden emin olmak zorundaydı.

 

 Daha önce, Ning herifle başa baş mücadele ederken zehirlendiği için zaman harcayacak lüksünün kalmadığını anlamıştı. Bu yüzden ilahi iradesiyle taşı kontrol etmişti.

 

Genel güç bakımından ikili birbirine denk sayılabilirdi. Ölüm kalım mücadelelerinde kişi en ufak bir dikkatsizliğe bile meyil vermemek zorundaydı. Beraberinde akılalmaz bir güç taşıyan taş herifin başına çarptığında, adamın asa teknikleri adeta paramparça olmuştu. Doğal olarak dengesini kaybeden herifin Ning’in hayalet gibi kılıç tekniklerine de karşı koyma şansı kalmamıştı! Nihayetinde, alnına aldığı darbeyle öteki dünyayı boylamıştı.

 

“Haha…” Ning kahkahalar atıyor ve başı kaldırdıktan sonra kahramanca bir sesle kükrüyordu: “Gelin! Kim gelirse gelsin onu öldüreceğim!! Kaç kişi gelirse gelsin, hepsini öldüreceğim!! Hahahaha…”

 

 O esnada Ning aklını kaçırmıştı.

 

Genç adam gerçekten zor bir durumdaydı ve klanının üyeleri de yakalanmıştı. Hayatta kalma şansı yok denilebilecek kadar azdı. Durum böyle olunca Ning aklını da iyice kaybetmişti. Doğal olarak bu vahşi ve umutsuz anında bir düşmanı öldürmek onu akılalmaz bir biçimde tatmin etmişti!

Zeminde derin oyuklar oluşmuş ve parçalanan taşlar dört bir yana saçılmıştı. Sonuçta, bu mücadele esasında Ning’in kılıç oyunu dünyanın kendi gücünü ortaya çıkarmıştı ve rakibinin de ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. İki güçlü rakibin karşılaşması, ortalığı yıkıp geçmişti.

 

“Zehir?” Ning, Parlakızıl ilahi gücünün yarattığı akılalmaz yaşam enerjisinin yavaş yavaş da olsa zehri bertaraf ettiğini hissedebiliyordu. “Görünüşe göre Habistanrı vücuduma karşı bir şey yapamıyor.”

 

Ning, henüz hayatını kaybeden siyahlı adamdan farklıydı.

 

Siyahlı adam zehre karşı koyamıyordu…ancak Ning bir numaralı Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği’nde çalışıyordu. Üstelik [Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı] güneşin ve ayın bahşettiği güçlerin birleşiminden oluştuğu gibi, genç adamın ilahı vücudu da Gerçekateş ve Gerçeksu’dan oluşmuştu. Nitelik bakımından genç adamın vücudu diğer Habistanrı Vücut Geliştirme Ustaları’nın vücutlarından kim bilir kaç kat daha güçlüydü!

 

“O siyahlı adamın gücü daha önce gelen heriften daha üstündü. Muhtemelen bu mekandaki pozisyonu da daha yüksektir. Belki de formasyonun gizemleriyle ilgili bir şey bulabilirim.” Ning çabucak siyahlı adamın vücudunu incelemeye başlamıştı lakin ne yazık ki….

 

 Meselenin arkasındaki Zifu Öğrencisi formasyonlar konusunda bir usta sayılmazdı. Herifin yaptığı tek şey formasyon flamalarını kuralına göre dizmekti. Durum böyle olduğundan, Ning siyahlı adamın üstünde herhangi bir ipucu bulamamıştı.

 

“Yine de bir sürü Tao Mührü ve şişesi varmış.” Ning hepsini toplamıştı lakin bu şişeleri inceleyecek zamanı olmadığını anlamıştı. İlk olarak, zehirlenebileceği için şişe kapaklarını açmaya cesaret edemiyordu ve ikinci olarak da genç adamın zehirlerle uzaktan yakından alakası yoktu. Onun için en iyi seçenek formasyona odaklanarak bu konudaki bilgilerini geliştirmekti. Asıl önemli olay, bir an önce bu formasyondan çıkmaktı.

 

——————————

 

Dağın içinde.

 

 Fiyakalı kıyafetlere bürünmüş altı kişi, kıdemli öğrenci kardeşlerinin talimatları üzerine Xiantian yaşam formlarına işkence etmeye başlamıştı.

 

“Haha, meseleyi bizzat kıdemli öğrenci kardeşimiz halledeceğine göre genç efendiniz Ji Ning’in hayatta kalacağını falan düşünmeseniz iyi olur.”

 

“Formasyondayken kıdemli öğrenci kardeşimizin Ji Ning’e ‘çok genç’ dediğini duymuştum? Ufak Yedili, bu yıl otuzuna basıyorsun. Yoksa Ji Ning senden de mi genç?” Altı öğrenci kendi aralarında konuşuyordu.

 

 Yakınlardaki bir sütunda sallanan kel adam onlara kükremişti, “Genç efendi Ji Ning bu yıl ya on ikisine ya da on birine basmıştı! Ona kıyasla, siz solucan parçalarından farksızsınız!”

 

“Kapa çeneni.” Meseleye yakın hizmetçiler hemen herifi kırbaçlamaya başladı. Aralarından bir tanesi de yanan demirleri herifin vücuduna basıyordu.

 

“Aptallar! Kendinizi genç efendi Ji Ning’le mi kıyaslamak istiyorsunuz!!”

 

“Ne kadar ezik ve değersiz olduğunuzu anlatacak kelime bile bulamıyorum!”

 

“Hahaha neredeyse otuzuna basmış ve bir de kendini genç efendi Ji Ning’le mi karşılaştırmak istiyor? Gülmekten karnıma ağrılar girecek yahu!!”

 

Kırlangıç Dağı’nda yakalanan yüze yakın Xiantian yaşam formu kükreyip dalga geçmeye başlamıştı.

 

“Dövün şunları, vurun!” Altı öğrenci de sinirlenmişti.

 

Aniden…

 

“Gelin! Kim gelirse gelsin onu öldüreceğim!! Kaç kişi gelirse gelsin, hepsini öldüreceğim!! Hahahaha…” O vahşi, coşkulu kükreyiş beraberinde heybetli ve akılalmaz bir çılgınlık taşıyordu!

 

“Ne?!” Altı öğrencinin de suratı değişmişti.

 

 Bu sesin kıdemli öğrenci kardeşlerine ait olmadığını biliyorlardı. Peki o zaman bu ses…formasyona yakalanan Ji Ning’e mi aitti?

 

“Yoksa kıdemli öğrenci kardeşimiz öldü mü?” Hepsi panik halindeydi. Şüphesiz ki kıdemli öğrenci kardeşleri grubun en güçlü üyesiydi. Ona ait gizli ve vahşi yöntemleri kullanmadığında bile akılalmaz bir güce sahipti.

 

Kıdemli öğrenci kardeşim!”

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim!”

 

Altı öğrenci formasyona doğru kükremiş, lakin kıdemli öğrenci kardeşlerinden bir cevap gelmemişti.

 

“Eğer kıdemli öğrenci kardeşinizi bulmak istiyorsanız, o zaman Yeraltı Krallığı’na gitmek zorunda kalacaksınız!” O vahşi, heybetli ses bir kez daha yankılandı.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşimiz ölmüş.” Altı öğrenci birbirlerine şaşkınlık dolu ifadelerle bakıyordu.

 

“Sadece on bir ya da on iki yaşlarında olan bir çocuk tarafından öldürüldü.”

 

“Bu kadar küçük olmasına rağmen kıdemli öğrenci kardeşimizi öldürebiliyor mu yani? D…dünyada böyle ucubece yeteneğe sahip biri olabilir mi!? Bizim okulda bile böyle bir canavarla karşılaşmamıştık. Yalnızca o efsanevi, heybetli klanların bu tarz yetenekleri var diye biliyordum.” Altı öğrenci şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı zira bu dünyayla ilgili bir sürü tecrübeye sahiplerdi.

 

 Bahsi geçen kendi okulları da büyük bir okuldu.

 

Lakin daha önce Ji Ning gibi birini ne duymuş, ne de görmüşlerdi….

 

“Kakaka…” Metal tabakalar bir kez daha açılmış ve siyah, kasvetli tünel gün yüzüne çıkmıştı. Tünelin içinden yeşil bir ışık hüzmesi saçılıyordu ve o soğuk, şeytani aura altı öğrenciyi titretmeye yetiyordu.

 

“Oğlum Gan!” Keskin ses titriyordu. “O ‘Ji Ning’ oğlum Gan’ı öldürdü. Geberteceğim, seni geberteceğim!!!”

 

 Altı öğrencinin de kalbi sarsılmıştı. Hizmetçilerse çoktan yere yığılmıştı.

“O ‘Ji Ning’ daha on bir ya da on iki yaşında mıymış? Canavar, resmen canavar. Eğer düşmanımız olmasaydı onu okulumuza çağırabilirdim lakin Gan’ı öldürdüğüne göre onu kesinkes gebertmem gerekiyor!” Keskin ses nefret doluydu: “Ufak Yedili, içeri gel.”

 

“İçeri mi geleyim?” Yakışıklı genç şaşırmıştı.

 

Daha önce dağdaki o mağaraya hiç girmemişti zira mağara yasaklı bölgeydi.

 

“Çabuk, gel!” Keskin ses öfkelenmişti.

 

“Tamam.” Yakışıklı genç daha fazla tereddüt etmeye cüret edememiş ve boğazını temizledikten sonra karanlık tünele atılıp mağaraya dalmıştı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr