Bölüm 66: Takip

avatar
5217 63

Desolate Era - Bölüm 66: Takip



Bölüm 66: Takip

 

Ji Ning’in aniden bir kilometre katedip siyah sakallı lideri yakalaması, Alevkanadı Kabilesi’nin üyelerini dehşete düşürmüştü. Hepsi diz çökerek yalvarmaya başladı. “Genç efendi Ji Ning, bizi bağışlayın!” “Genç efendi Ji Ning, lütfen sinirlenmeyin!”

 

 Dalgalardan zarar görmeyen diğer kabile üyeleri, Alevkanadı Kabilesi’nin üst seviye üyelerini diz çökmüş bir vaziyette görür görmez aynı hareketi uygulamaya başlamıştı. O esnada dalgalar kaybolmuş ve dehşete düşen bütün kabile üyeleri diz çökmüştü.

 

Çok geçmeden Ning’in kavradığı siyah sakallı adam dışında yüzlerce savaşçı diz çökmüştü.

 

“Pa!” Elini havaya savuran Ning siyah sakallı adamı kenara fırlatmıştı.

 

“Genç efendi Ji Ning.” Siyah sakallı adam titriyordu.

 

“Beni tanımıyor musun?” Ning ona bir bakış attı.

 

Siyah sakallı adam başını iki yana sallayıp hemen cevapladı, “Hayır hayır, olur mu öyle şey! Genç efendi Ji Ning’in namını çok önceleri duymuştum.”

 

“Peki niye saldırı emri verdin madem?” Ning’in suratı ekşidi.

 

“Ben…ben…” Siyah sakallı adam bir anlığına ne diyeceğini bilememişti. Tabii bu durum Ning’in aklını daha da karıştırmıştı. Önündeki lider açıkça adını duymuştu ve kesinkes ondan korkuyordu…Peki o zaman neden öyle bir emir vermeye cüret etmişti?”

 

Ning kükredi, “Sana soruyorum, neden Karadiş Kabilesi’ne saldırıyorsunuz?”

 

Siyah sakallı adam tereddüt ediyordu.

 

 Yanında duran yüksek seviyeli üyeler hemen konuştu, “Genç efendi Ji Ning, Karadiş Kabilesi yalnızca küçük kabilelerden biridir… Alevkanadı Kabilemiz onlara saldırmak istemiyordu lakin, şef gelmemizde ısrar ettiği için ona karşı çıkmadık, sonuçta ufak bir kabileden bahsediyoruz.”

 

“Bu kararı şef kendi başına verdi.”

 

“Hepimiz ona karşı çıktık.”

 

“Altı ay önce şef bizleri görmezden gelerek zorla kabile savaşçılarını alıp yalnızca birkaç yüz kişinin yaşadığı bir kabileyi ele geçirerek herkesi, ister çocuk ister de kadın olsun iyi arkadaşı Zig’e köle olarak sattı! Şurada duran adam bahsi geçen Zig! Şef ona çok güveniyor!” Gümüş saçlı yaşlı bir adam Ji Ning’in yanında duran uzun saçlı gence işaret etmişti.

 

Swoosh!

 

 Diz çökmüş bir vaziyette duran genç adam aniden siyah bir ışık hüzmesine dönüşerek Ning’e atıldı.

 

“Clang!”

 

Ji Ning’in vücudu yaratık kürkleriyle kaplıydı ve kürklerin altında da onu koruyan çeşit çeşit büyülü hazine bulunuyordu. Doğal olarak bu hamleyi kolayca karşılamıştı.

 

“Hmph.” Ning uzun saçlı genç adama baktığında, genç adamın suratı çoktan kararmaya başlamıştı. O esnada Alevkanadı Kabilesi’nin yüksek seviyeli üyeleri çoktan öfke dolu kükremeler savurarak genç adamı yatıştırmaya çalışıyordu. “Genç efendiye saldırmaya cüret ettiğine göre ölmeyi hakediyor.”

 

“Dokunmayın!” Ning hemen kükredi.

 

Lakin Alevkanadı Kabilesi’nden kaslı bir adam çoktan ileriye atılıp uzun saçlı gencin koluna dokunmuştu. Genç adamın kolundaki simsiyah renk anında kaslı adamın sağ koluna bulaşmıştı.

 

“Swish!” Ning parmağını uzattığı gibi ortaya çıkan kılıç ışığı kaslı adamın sol kolunu kesmişti.

 

Uzun saçlı genç adam yere yığıldı. Vücudu siyaha dönmüş ve bütün deliklerinden siyah kanlar akmaya başlamıştı. Tabii Ning’in kestiği kaslı adamın kolundan da siyah kanlar akıyordu.

 

“Zehir!”

 

 Etrafı çevreleyen Alevkanadı Kabilesi’nin üyeleri şaşkına dönmüştü.

 

Ning’in suratında ciddi bir ifade vardı. “Ne keskin bir zehir ama.”

 

“Aaaah!!” Alevkanadı Kabilesi’nin şefi, anında yerdeki cesedi göstererek bağırmaya başladı. “Oydu! Oydu! Genç efendi Ji Ning, hepsini o yaptı. Daha önce bana bir ağız dolusu duman tükürdüğünde aklımı kaybetmiştim. Her ne kadar yaşananları anlayabiliyor olsam da Zig’e efendim gibi davranarak ona bütün kalbimle hizmet etmiştim. Benden ne istiyorsa onu yapıyordum. Ölmemi istese bile karşı gelmeyecektim. Sizin adınızı duyduğumda bana saldırmamı emreden oydu. Doğal olarak size karşı çıkmak istemiyordum lakin bana talimat verir vermez saldır emrini vermek zorunda kaldım.”

 

 Siyah sakallı adam yerdeki cesede şaşkın ve öfke dolu ifadelerle bakıyordu. “Şu duman işte.”

 

Bunu duyan kabile üyeleri şoke olmuştu.

 

“Ne?” Ning de şaşırmıştı.

 

Koca Kırlangıç Dağı’nda, yalnızca “Karaateş Tarikatı” insanları kontrol etmeye yarayan uyuşturuculara sahipti ve en ünlü ürünleri de “Kutsal Ateş Hapı”ydı. Bu hapı yutan insanlar tarikata mutlak bir sadakat duyarak ölümden bile korkmuyorlardı lakin, “Kutsal Ateş Hapı” duman yoluyla uygulanan bir ilaç değildi.

 

“Böylesine bir şeyi yapan insan ya çok güçlü bir büyücüdür ya da gizemli bir simyacı.” Ning içten içe şaşırmış ve başını çevirip lidere bakmıştı. “Konuş. Şu Zig senden ne istiyordu?”

 

“Köle almamı!” Siyah sakallı adam konuştu. “İlk önce bizden iki kez, toplam iki bin köle almıştı! Ardından, beni kontrol ederek bana ufak kabileleri ele geçirmemi ve bütün üyeleri köle olarak ona satmam için emir vermişti. Adamlarını yollayarak köleleri bizden alıyordu.”

 

Ning’in aklı karışmıştı. O kadar köle almanın ne anlamı vardı ki? Normalde, kabileler günlük işler ya da hizmetçilik görevleri için köle alımı yapıyordu. Sonuçta kölelerin de yemek yemesi gerekiyordu ve bu kadar köleyle ilgilenmek kolay iş değildi.

 

“Adamları mı?” Ning sordu. “Demin köleleri almak için adamlarını yolluyor mu dedin? İçinde çocukların, kadınların ve yaşlıların olduğu bir grubun hızlı ilerlemesine imkân yok. İzlerini bulabilmeniz lazım.”

 

“Buluruz efendim, buluruz.” Siyah sakallı adam alelacele onayladı. “On gün önce, adamları bir grup köleyi almak için gelmiş ve ardından doğuya yönelmişti. İki gün önce, kabilemizdeki av ekiplerinden biri o köle topluluğuyla karşılaşmıştı. Muhtemelen, iki gün daha geçtiğine göre fazla uzaklaşmış olamazlar. Onları hemen bulabiliriz.”

 

Ning onayladı.

 

“Mowu, Güz Yaprağı.” Ning başını çevirerek mesafeye baktı.

 

Mowu ve Güz Yaprağı hemen yanına koşmuştu.

 

“Genç efendi.” İkili Ning’e bakmaya koyuldu.

 

“Yapmam gereken bir şey var.” diye konuştu Ning. “İkiniz, hemen en yakınlardaki siyah zırhlı korumalara haber verin ve korumalardan yüzünü alarak Mavitaş’ı Yılankanadı Gölü’ne götürün. Babam göldeki binayı ayarlayacaktı ve geçici olarak gölün ortasındaki adada yaşayacaksınız.”

 

“Tamam.” Mowu ve Güz Yaprağı onayladı.

 

“Sana gelinceyse,” Ning siyah sakallı adama baktı. “Hemen av ekiplerini ayarlayıp bana iki rehber bulacaksın. Köle topluluğunu bulmak istiyorum.”

 

“Tamam, genç efendi.” Siyah sakallı adam hemen kükremeye başlamıştı, “Üçbıçak, Kartkumaş, buraya gelin.”

 

—————————–

 

Ning iki rehberle birlikte siyah yaratıklara binmiş ve yalnızca geceleri dinlenerek sıkı takibe başlamıştı. Yüzlerce yaşlı insana ve çocuğa sahip olan köle topluluğu doğal olarak yavaş ilerleyecekti. Muhtemelen günde en fazla yüz kilometre gidebiliyorlardı.

 

“Genç efendi, burada bariz ayak izleri var.” Esmer bir adam konuştu. “İzler çok açık. Muhtemelen buradan geçeli bir gün bile olmamış. Yakında onlara ulaşacağız.”

 

“Tamam.” Ning onayladı.

 

Grup takibe devam ediyordu.

 

Çok geçmeden kalabalık figürlerin olduğu bir manzarayla karşı karşıya kalmışlardı. Kadınların ve adamların bulunduğu insan grubunun çoğu prangalarla birbirlerine bağlanmış, bir ağaç gövdesi taşıyordu. Böylece, gruptan biri kaçmaya çalışırsa diğerlerini de yanına sürükleyecekti ve mesele gayet açık olacağından, kölelerin yanında ilerleyen gözcüler hemen duruma müdahale edecekti.

 

“Çabuk, yürüyün.” Kırbaçlara kuşanan köle gözcüleri arada sırada kırbaçları savuruyorlardı. Bazı ufak çocuklarsa bağlanarak atların üstüne yerleştirilmişti. Her atın üstünde sekiz ila on civarında ufak çocuk görülebiliyordu ve bu sayede grup fazla hız kaybetmiyordu.

 

 Kadınların ve adamların suratları gerçekten içler acısıydı.

On beş gün önce hepsi kendi kabilelerinde, aileleriyle birlikte huzur ve barış dolu hayatlar yaşıyordu lakin artık, bilinmeyen bir bölgeye giden köleler haline gelmişlerdi.

 

“Siz ikiniz, siyah yaratıkları alıp geri dönün. Kabile üyelerinizi ayarlayın, şunları Yılankanadı Gölü’ne göndermek için hazırlık yapmaya başlasınlar.” Elini havaya savuran Ning, iki yaratıkbaşı kadar altını çıkarmıştı. “Sen benimle geliyorsun. Ödüllendirileceksin.”

 

“Teşekkürler, genç efendi.” İki kabile üyesi hemen genç efendiye teşekkür etmişti.

 

Ning başıyla onayladıktan sonra siyah yaratığın göğsüne bir şaplak attı. Yolculuk esnasında bu yaratıkla birlikte çok zaman geçirdiği için ondan pek ayrılmak istemiyordu.

 

“Artık gidebilirsin.” Ning aşağıya atlayıp kendi başına ilerlemeye başladı. Sonuçta, önlerinde ilerleyen köle grubu çok yavaş gidiyordu ve genç adamın yaratık binmesine gerek kalmamıştı.

 

————————

 

Köle grubu dağ ormanlarına ilerlemeye devam ediyordu. Yol esnasında, her ne kadar bazı yaratıklarla karşılaşmış olsalar da köle gözcülerinin neredeyse hepsi Houtian’ın zirvesindeydi ve üçü de Habistanrı Houtain ustasıydı. Kolayca yaratıkları öldürebiliyorlardı.

 

“Çok garip.” Ning kendi kendine konuştu. “Geniş çaplı köle alımları ve büyük kabilenin liderlerinden birini ilaç kullanarak kontrol edip köle satışına devam etmek. Köle gözcülerinin arasında Houtian’ın zirvesinde olan Habistanrı ustası herifler bile var.”

 

“Çabuk!”

 

“Yürüyün!”

 

“Neredeyse geldik.” Köle gözcüsü keyifli görünüyordu.

 

Ning gizlice onları takip ediyordu. Geldikleri mekân çoktan Ji Klanı ve Demirağaç Klanı’nın arasındaki sınır sayılabilirdi ve önlerinde sıradağlar uzanıyordu.

 

Köle grubu dağ eteğine doğru ilerlemeye koyuldu.

 

“Dağa gireceğiz.” Grup yürümeye devam ediyordu.

 

Ning arkalarından yürüyordu ancak tam dağ eteğine geldikleri esnada gökyüzündeki parlak güneş aniden değişmişti. Adeta gün geceye dönüşmüştü. Artık etrafları simsiyah bir havayla kaplanmış, yalnızca bölgedeki ufak tefek ayrıntılar seçilebilmeye başlamıştı. Bölge siyah bir dumanla kaplıydı.

 

Siyah duman her yeri kaplıyordu ve beraberinde de soğuk bir aura taşıyordu.

 

“Formasyon.” Ning hemen bir formasyona adım attığını anlamıştı.

 

“Birileri ölmeye gelmiş demek, hahahah!!” Şeytani, kulakları sağır eden bir kahkaha duyuldu, “Ufak insan çocuğu, etin kesinkes leziz olacaktır. Seni yavaş yavaş yiyeceğim.”

 

Ning oracıkta duruyor, etrafındaki sınırsız dumana bakıyordu. Zar zor on metre ilerisini görebiliyordu on metrenin ardında, her şey kapkaranlıktı. Ellerinde çoktan Karakuzey Kılıçları belirmişti.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr