Bölüm 61: Gölü Kana Bulamak

avatar
5022 64

Desolate Era - Bölüm 61: Gölü Kana Bulamak



Bölüm 61: Gölü Kana Bulamak

 

Yılankanadı’nın devasa, kanlı ağzından sıvı bir ok fırladı. Swish! Swish! Swish! Siyah ışık hüzmeleriyle parıldayan zehirli oklar Ji Ning’e doğru uçuyor lakin genç adam okları savuşturmaya yeltenecekmiş gibi görünmüyordu. Sol elindeki Karakuzey Kılıcı anında “Derin” tekniğini kullanarak zehirli sıvı oklarını kenara itmiş ve genç adam Yılankanadı’nın vücuduna inmişti.

 

“Çatırt…” Yılankanadı’nın pulları hemen daralmış ancak çok geçmeden zehirli sıvı Yılankanadı’nın vücuduna emilmişti.

 

Ning’in sol eli zehirli sıvıyı hala daha itiyor ve sağ eli de Yılankanadı’nın başına doğru hamle yapıyordu!

 

Kılıcı parlak bir ışık hüzmesine çoktan dönüşmüştü!

 

Hua!

 

Genç adamın kılıcı Yağmurdamlası’nın Gerçek Manası’nı taşıdığı için sahip olduğu hız Yılankanadı’nı bile şaşkına çevirmişti. Çabucak başını çevirmeye çalıştı.

 

“Taşları Delen!” Ning’in gözlerinde soğuk, vahşi bir ışık yer etmişti, “YAĞMURDAMLASI!!!”

 

 Kılıç ışığı Yılankanadı’nın yanına saplanmış ve pulları direkt olarak delip geçerek yaratığın başının yan tarafına kadar ilerlemişti. Açılan yaranın ardında kişi zor da olsa beyaz kafatasını görebiliyordu ve tabii aynı esnada yaradan yeşil kanlar da fışkırmaya başlamıştı.

 

“Beni yaraladı mı?” Yaşlı yaratık çoktan aklını kaybetmişti. Vahşice başını sallıyor; pullu, devasa kanatları Ning’e atılıyor ve hatta kuyruğu bile genç adama doğru hamle yapıyordu. Bir anlığına yaratık ruhunu şeytana kaptıran bir varlığa bürünmüştü. Sudaki akılalmaz dalgalanmalar da bu şeytana benzer değişimine eşlik ediyorlardı.

 

 İki elinde kılıç, Ning adeta bir gölgeye benziyordu. “Seni yaralamakla kalmayıp öldüreceğim de!”

 

Her ne kadar Yılankanadı, Ji Ning’in sergilediği kılıç oyunundan sebep şaşkına dönmüş olsa da yaratık, onun gibi yaşlı ve kadim bir canlının böylesine ufak bir insan tarafından öldürülebileceğine inanmıyordu. Üstelik, Ning en çok sevdiği oğlunu öldüren şahıstı…o esnada, yaşlı yaratık Yılankanadı’nın aklında tek bir düşünce vardı: Ji Ning’i öldürmek!

 

Huahuahua…

 

Göl suları dalgalanıyor ve devasa, pullarla kaplı kanatların yaptığı hamleye anlaşılması, öngörülmesi zor yaratık kuyruğu eşlik ediyordu. Gölün su altındaki kısmı su yaratıklarının bölgesiydi ve bu bölgede, Yılankanadı adeta kanatlı bir kaplana dönüşmüştü.

 

(Çn: Hemen belirtelim, biraz Çin Mitolojisi…Kaplan yaratıkların kralı olarak görülür arkadaşlar Çin Mitolojisi’nde. Kaplana kanat vermek de akılalmaz bir avantaja sebebiyet veriyor yani.)

 

“Askerlere karşı generalleri, su dalgalarına karşı yeryüzünü kullanmak” prensiplerini uygulayan Ning uygun, gerekli teknikleri uygulayarak rakibinin saldırılarını karşılıyordu. Genç adamın kılıç ışıkları bir oraya bir buraya saçılıyor, her hamlelerinde Yılankanadı’nın kanatlarına ve kuyruğuna yaralar açıyorlardı.

 

“Bu nasıl olabilir!!”

 

“Beni yenebilmesi mümkün değil!”

 

 “Geber! Geber! Geber! Seni geberteceğim!!” Yaşlı yaratık Yılankanadı çılgına dönmüştü.

 

Ning mücadeleye devam ediyor ve arada sırada, tek bir bakışıyla etrafında ateş nilüferlerini ya da su nilüferlerini oluşturuyordu. Ateş nilüferi ve su nilüferi Yılankanadı’nın direkt olarak üstünde ve altında belirerek yaratığı kapana kıstırıyordu. Nilüferler ters yöne dönmeye başladıklarında, Yılankanadı parçalanan pulların oluşturduğu acıdan sebep kükremeye başlamıştı.

 

“DÖNÜŞ!”

 

Hemen başında, bir buz dalgası beliren yaratığın başı sarsılmış ve Suateş Nilüferi’ni nihayetinde yerle bir etmişti.

 

——————

 

Göldeki vahşi mücadele devam ediyor, mekân kaosa bürünüyordu. Artık düşük su yaratıklarının hiçbiri mücadeleye yaklaşmaya cesaret edemiyordu.

 

Yılankanadı’nın vücudu yaralarla kaplanmış ve yaralardan akan yeşil kan gölü yeşile boyamaya başlamıştı.

 

Gölün üstünde…

 

Beyaz kürklere bürünmüş Ji Yichuan, eşi Yuchi Kar’la orada dikiliyordu. Gölün yüzeyi durmaksızın titriyor ve adeta gölün dibinde yaşanan mücadelenin etkisi dört bir yana saçılıyordu.

 

“Sarsılıyor.” Yichuan’ın gözleri parladı.

 

Kar da başıyla onaylamıştı, “Görünüşe göre Ning o yaşlı yaratık Yılankanadı’na sıkı bir mücadele veriyor. Aksi takdirde, gölde bu kadar sarsıntı olmazdı. Şuraya baksana, göl yeşile dönüyor ve bir sürü balık ölüsü görebiliyorum.” Sarsılan göl sularında birbiri ardına balıklar ve deniz canlıları belirmeye başlamıştı ve hareketsiz kalan bu canlılar muhtemelen zehirden sebep hayatlarını kaybetmişlerdi.

 

Yichuan derin bir nefes çekti. “Yılankanadı’nın kanı…Yaratığın kanı oldukça zehirlidir. Suya karıştıktan sonra balıkların çoğu bundan sebep ölmüş olmalı.”

 

“Çok kan kaybetmiş.” Kar’ın suratındaki keyifli ifade gitgide artıyordu. “Ning’in gücü gerçekten artmış.”

 

“Evet. Xiantian’ın zirvesinde olan Yılankanadı gibi bir yaratığa bu kadar kan kaybı yaşatmak gerçekten kolay bir iş değil.” Yichuan da gayet keyifliydi.

 

—————————

 

Yılankanadı çoktan bütün gücünü kullanmaya başlamıştı lakin daha Ning’in kılına bile dokunamamıştı. Tam aksine, bu küçümseyerek baktığı insan tarafından vücudunda düzinelerce yara açılmıştı. Ning’in elindeki Karakuzey Kılıçları gerçekten affetmiyorlardı….

 

“Xiantian’ın zirvesine ulaştıktan sonra, Ji Klanı’nın hükmettiği bu bölgede benden güçlü olan yalnızca birkaç kişi vardı! Hepsi de ünlü kişilerdi…bu Ji Ning veledi nasıl bu kadar güçlü olabiliyor ki? Muhtemelen Ji Lee bile ona meydan okuyamaz.” Yılankanadı bir süreliğine çılgına döndükten sonra sakinleşmiş ve kaçış planları yapmaya başlamıştı.

 

Ning’in sergilediği güç yaratığın aklını başından almıştı!

 

 Yaşlı bir yaratık olduğu için Yılankanadı’nın vücudu doğal olarak güçlenmişti…Xiantian seviyesindeki Ki Arıtıcıları’nın çoğu kılıç kullanarak onun pullarını delmeyi barışamayan, aciz varlıklardı lakin buna karşılık Ning’in kılıcı adeta yaratığın vücudunu bir kâğıt parçasıymış gibi kesiyordu!

 

“Birkaç yıl içinde, bu velet babasından bile daha güçlü olmayacak mı?” Yılankanadı’nın kalbindeki öfke yavaş yavaş kaybolarak yerini telaşa bırakıyordu. “Onun gibi bir manyakla uğraşabilmeme imkân yok. En iyisi kaçayım!”

 

Swoosh!

 

Kuyruğunu savurduğu gibi başını çevirmiş ve yaratığın iki kanadı titremeye başlamıştı. Yılankanadı tam gaz kaçışına başlamıştı!

 

“Yaşlı yaratık, kaçabileceğini mi düşünüyorsun!?!” Ning o esnada Yılankanadı’nın vücudunda dikiliyor, suyu kontrol ettiği gibi Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanıyordu.

 

“Eğer kaçmak istiyorsam, kaçarım.” Yılankanadı kükredi. Kuyruğunu savurduğu gibi göl suları karışmış ve Ning’e doğru akılalmaz bir su basıncı atılmıştı.

 

 Yılankanadı bu hareketinin ardından keyiflenmeden edememişti.

 

Suyu kontrol ederek bir koridor oluşturmak mı? Yılankanadı da suyu kontrol edebilen bir yaratıktı. Doğal olarak o koridoru parçalamak da onun için pek zor olmamıştı. Eğer Ning’i öldüremiyorsa, kaçma şansını da kullanmayacak mıydı?

 

“Huh?” Aniden Yılankanadı’nın kalbinde bütün vücudunu sarsan bir tehlike belirmişti. Yaratık başını çevirip baktığında….

 

 Arkasında duran göl sularında, Ning sayısız kılıç tipi büyülü hazinenin arasında süzülüyordu. Kılıçlardan her biri de etrafa hafif bir ışık hüzmesi saçıyordu. Xiantian Ki’sinden oluşturulma kılıç ışığı dağılmış ve dağılan ışık hüzmesi oracıkta, Ning’in etrafında süzülen üç yüzden fazla kılıcı gözler önüne sermişti.

 

“Büyülü hazineler mi? O kadar fazla mı?!” Yılankanadı şaşkına dönmüştü.

 

Swish!

 

 Kılıç ışığı göz açıp kapayıncaya dek yüzlerce metreyi katetmişti. Yılankanadı o kılıç ışığında akılalmaz bir gücün yattığını hissedebiliyordu. Başını çevirip ışığı atlatmayı denemişti ancak ışık hüzmesi de bu hareketini takip ederek hafifçe kıvrılıp Yılankanadı’nın başına, hem de kafatasının tam orta yerine girmişti.

 

Bang!

 

 Yılankanadı’nın kafatasını delip geçen kılıç ışığı beraberinde yeşil kanları ve beyin parçalarını taşıyordu.

 

“Aaaaaaaah!!” Yılankanadı şaşkın gözlerini Ning’e odaklamıştı. “Bu formasyon, formasyon…”

 

“Böylesine bir kılıç formasyonu tarafından öldürüleceğin için kendini gururlu hissetmen gerekir.” Ning yavaşa yürüyor, attığı her adımda su ona izin vererek ikiye ayrılıyordu. Yılankanadı’nın parlaklığını yitiren gözlerine yavaş yavaş aşağıya düşen vücudu eşlik etmeye başladı….

 

 Binlerce yıldır yaşayan bu bölge hükümdarı, Yılankanadı Gölü’nün yaşlı yaratığı nihayetinde ölmüştü!

 

Yılankanadı’nın yavaş yavaş batan vücudunu izleyen Ning’in kalbinde karmaşık duygular beliriyordu. Bu yaratık Batı Vilayet Şehri’nde ona saldırmıştı…ve bu hareketi bir sürü olayın başlangıcına sebebiyet vermişti. Genç adam dışarıya açılıp maceraya atıldığında Yılankanadı’nı en güçlü hedefi olarak belirlemişti. Her ne kadar Yılankanadı son zamanlarda Xiantian’ın zirvesine adım atmayı başarmış olsa da Ning onu öldürmeyi başarmıştı!


“Gel.” Ning, Yılankanadı’nın devasa cesedini kavradı. Aklından geçirdiği ufak bir düşünceyle yaratığın vücudunu boş olan depo tipi hazinelerden birine çekti. Her ne kadar Yılankanadı’nın cesedi devasa olsa da bu tür depo tipi hazinelere sığabiliyordu.

 

“Dönme zamanı.” Tekrar aklından bir düşünce geçiren genç adamın önündeki sular yarılmış ve Ning gölün yüzeyine yürümeye başlamıştı.

 

————————

 

Yichuan ve Kar gölün üstünde bekliyorlardı.

 

“Durdu mu?” Kar sakinleşen göl sularına bir bakış attı. “Mücadeleyi bitirdiler sanırım.”

 

“Yılankanadı muhtemelen Ning’e zarar veremedi.” Yichuan konuştu, “Bu sebeple kaçmış olsa gerek…”

 

Kar eşine bir bakış attı. “Yoksa Ning o yaşlı yaratığı öldürmüş olmasın?”

 

“Öldürmek mi? Suyun içinde, o yaşlı yaratık istediği gibi savaşıp kaçabilme yeteneğine sahip. Onu yenmek zor değil ancak öldürmek? Zor, çok zor…” Yichuan daha önce bizzat Yılankanadı’yla birkaç kez mücadele etmişti. Başını sallamadan edememişti lakin çok geçmeden parlayan gözleriyle mesafeye baktı, “Bak, Ning geliyor.”

 

Kar da başını çevirip bakmıştı.

 

 Uzakta, Yılankanadı Gölü’nün ortasında merkez ada bulunuyordu. Beyaz bir dalga adadan yükselmiş ve dalga ortadan ikiye ayrılarak bir koridor oluşturmuştu. Yaratık kürklerine bürünmüş, genç bir adam koridorun içinde yürüyordu.

 

“Ning!” Kar hemen seslendi.

 

———————–

 

Ning koridorda yürüyerek adaya doğru ilerliyordu lakin o esnada kulağına tanıdık bir ses ulaşmıştı. “Ning!”

“Anne?” Ning şaşkına dönmüş ve hemen başını çevirmişti.

 

Uzaktan, beyaz kürklere bürünmüş Ji Yichuan’ı ve Yuchi Kar’ın ona doğru son hızda geldiklerini görebiliyordu. Bu manzara Ning’i hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti.

 

Yichuan ve Kar adaya indi.

 

“Ning.” Kar adaya iner inmez oğlunun elini tutmuş ve onu incelemeye başlamıştı.

 

“Merak etme. Ji Ning yaralanmış olsa bile, Habistanrı vücudunu düşünürsek çabucak iyileşecektir.” Yichuan keyif ve tatminkâr gözleriyle Ning’e bakıyordu. “Xiantian’ın zirvesinde yer alan bir Yabaniyaratık’la mücadele edip, o Yılankanadı’nın kaçmasını sağlamak…Ning, düşündüğümden de fazla gelişmişsin.”

 

Ning şaşırmış ve hemen cevaplamıştı, “Baba, Yabaniyaratık Yılankanadı’nı öldürdüm.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr