Bölüm 52: Bekleyen Ebeveynler

avatar
5156 66

Desolate Era - Bölüm 52: Bekleyen Ebeveynler



Bölüm 52: Bekleyen Ebeveynler

 

Batı Vilayet Şehri’nde…

 

“Yichuan, duyduğuma göre Ji Ning Xiantian’a adım atmış. Tebrikler!”

 

“Yichuan, oğlun cidden nadir görülen bir yetenek.”

 

“Daha on bir yaşındaydı, değil mi? On bir yaşında Xiantian…Geçtiğimiz bin yıl içerisinde gördüğümüz en üst üç yetenekten birisi…”

 

 Normalde soğuk ifadesiyle tanınan Ji Yichuan, bugün keyiften dört köşeydi. Her ne kadar suratı hala daha sert ifadesini koruyor olsa da onu yakından tanıyan insanlar adamın ne kadar mutlu olduğunu anlayabiliyordu. Ning’in Nehiryanı Kabilesi’nin dış duvarlarını üç tekmeye yıktığı gün yaşananlar çabucak Ji Klanı’nın kulağına ulaşmıştı.

 

 Haberler Ji Klanı’nın beş vilayetine de dağılmıştı. Genç adamın babası olan Ji Yichuan doğal olarak keyiflenmeden edememişti. Geçirdiği iki gün boyunca sürekli oğluna övgü dolu sözler savuran kişilerle karşılaşıyordu. İnsan doğası gereği kişiler, övgüyü hak eden kişilere övgü dolu sözler söyleme konusunda epeyi iyi iş çıkarıyorlardı. Ning çoktan bir sonraki Vilayet Lordu olmaya hak kazanmıştı ve bu meselenin üstüne bir de genç adamın canavarca yeteneğiyle on bir yaşında Xiantian’a adım atması eklenince, Ji Yichuan ve Ji Ning’in gelecekte ne denli heybetli olacağı da anlaşılmaya başlamıştı.

 

 Baba oğul ikilisinin Ji Klanı’ndaki Beş Vilayet’te akılalmaz bir pozisyona sahip olacaklarına kesin gözüyle bakılıyordu.

 

“Şu haline bak, ne kadar da keyiflisin.” Yuchi Kar çiçekleri sularken konuştu.

 

“Nasıl mutlu olmayayım ki?” Yichuan taştan bir oturakta oturuyordu. Elini havaya savurduğu gibi şarap kadehini çağırmıştı: “Ning Xiantian’a adım atmadan önce Suyun Gergedan Kralı’nı öldürmeyi başarmıştı. Xiantian alemine adım attığındaysa…Nehir Sansi’yi tek bir tekmesiyle havaya savurabilmiş. Burada bahsettiğimiz Nehir Sansi denilen adam, Xiantian’ın ortasında yer alan eski bir Ki Arıtıcı ustası olmasına rağmen oğlumun tek bir tekmesini bile karşılayamamış. Yani bu da demek oluyor ki Ning Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği’nde de Xiantian’a ulaşmış durumda!”

 

Nehiryanı Kabilesi’ne yerleştirilen siyah zırhlı korumaların raporlarına göre Ning Nehir He’nin hançerini kılıç ışığını kullanarak kenara savurmuştu.

 

Yani bu hareket, Ning’in Ki Arıtıcılığı’nda Xiantian’a ulaştığını açıkça gösteriyordu.

 

Lakin Yichuan oğlunu yakından tanıdığı için genç adamın vücudundaki meridyenleri de iyi biliyordu. Ning ana karnına yaralandığından sıradan meridyenlere sahip olarak doğmuştu. Büyük ihtimalle Vücut Geliştirme Yöntemi’nde Xiantian’a adım attığı için vücudu baştan doğmuş ve Ning’in meridyenleri bu şekilde yenilenmişti.

 

“[Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı].” Yichuan eşine baktı. “Burada [Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı]’ndan bahsediyoruz. Efsanevi bir numaralı Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği! Ji Klanı’mızda daha önce bu tekniği kullanarak Xiantian’a adım atmayı başaran tek bir kişi bile olmamıştı lakin Ning bunu başardı! Gelecekte benden güçlü olacağına şüphem kalmadı artık. Adı sayısız kabileye yayılacak ve Ji Klanı’mız daha da güçlenecektir!”

 

 Yichuan kahramanca bir duyguya kapılmıştı.

“Ji Klanı daha da mı güçlenecektir?” Kar başıyla onayladı: “Belki de oğlum sayesinde Ji Klanı bir zamanlar Yuchi Klanı’mın olduğu seviyeye gelebilir lakin ne yazık ki, Yuchi klanım…”

 

“Sonsuza dek hayatta kalmayı başaran tek bir klan bile olmayacaktır.” Yichuan konuştu: “Sayısız yıldır sapasağlam kalmayı başaran heybetli Büyük Xia Hanedanlığı bile Habistanrı Çağı’ndan beri bir sürü kadim hanedanlığı yıkarak ve parçalayarak bu toprakları birleştirmiş bir hanedanlıktır. Yok olan kadim hanedanlıkların hepsi de uzun tarihlere sahiplerdi ancak nihayetinde onlar da gün yüzünü göremedi, yanlış mıyım?”

 

Yuchi Kar başıyla onayladı: “Haklısın. Çoktan bu olayı kabullendim. Ning’in damarlarında Yuchi kanı da akıyor. Gelecekte, Ning’in adı dört bir yana duyulduğunda Yuchi Klanı’mın Ataları da memnun olacaktır, buna eminim.”

 

“Aynen öyle.” Yichuan başını öne salladı.

 

———————

 

İkili keyifle sohbete daldıkları esnada, şarap içen Ji Yichuan’ın suratı aniden değişmişti. İşte tam o esnada Yılankanadı’nın yuvasında bulunan Ji Ning bir anda gizemli, kadim sualtı malikanesine ışınlanmıştı.

 

“Ne oldu?” Yanında oturan Yuchi Kar eşinin suratındaki değişimi hemen fark etmişti: “Neler oluyor?”

 

“Bir şey yok.” Yichuan başını iki yana salladı: “Aklıma yapmam gereken bir şey geldi de…”

 

Kar’ın suratı ekşidi: “Beni kandırmaya mı çalışıyorsun? Suratına bakarak her şeyi anlayabiliyorum zaten. İrade gücünü göz önünde bulundurursak, normal meseleler panik yapmana sebep olamaz…ve bu kadar panik yaptığına göre önemli bir olay olmuş olsa gerek. Konuş.”

 

Eşine bakan Yichuan iç çekti: “Ning’e yeşim kılıcımı vermiştim. Ne kadar uzak olursa olsun onun yerini hissedebilecektim. Daha önce Batı Vilayet Şehri’nden en fazla on bin kilometre uzaklaşabileceğini söylemiştim. Eğer daha ileriye giderse, onu yakalayıp geri getirecek ve üç yıl boyunca hapse tıkacaktım.”

 

“Ne yani, Batı Vilayet Şehri’nden daha fazla mı uzaklaşmış?” Kar hemen sordu.

 

“Hayır.” Yichuan’ın suratında çirkin bir ifade vardı: “Yeşim kılıcı hissedemiyorum.”

 

“Ne!” Şoke olan Kar hemen ayağa fırlamış ve öksürmeye başlamıştı.

 

“Söylemek istemiyordum ancak beni sen zorladın.” Yichuan hemen eşine destek olmak için ayağa kalkmış ve sırtını sıvazlamıştı: “Daha iyi misin?”

 

Kar telaşlıydı: “Yeşim kılıcı nasıl hissedemezsin ki? Ne kadar uzakta olursa olsun hissedebilirim dememiş miydin? Eğer hissedemiyorsan…Ning’in başına bir şey mi geldi yani?!”

 

“Sakin ol.” Yichuan alelacele konuştu: “Yeşim kılıcı hissedemiyor oluşumun muhtemel iki sebebi olabilir.”

 

“Bunlardan ilki, Ning bir tehlikeyle karşılaşmış ve ardından yeşim kılıcı çıkarıp kırmaya çalışmıştır ancak oğlumuz kılıcı kıramadan, rakibi kılıcı anında toz etmiştir.”

“İkinci ihtimalse…Ning onu hissedemeyeceğim kadar uzak bir bölgeye ışınlanmıştır.”

 

Kar sakinleşti.

 

 Genç kadın tecrübeli bir insan olduğundan başıyla onaylamıştı: “Yeşim kılıcın parçalanıp ufak parçalara dönüşse bile hala hissedebiliyor olman lazımdı. Tabii eğer tamamıyla toza dönüşmüşse hissedebilmen mümkün değil lakin şu an Ning’in gücünü hesaba katarsak…Karşılaşmış olabileceği tehlikeye rağmen yeşim kılıcı çabucak kırabiliyor olması lazımdı. Kılıcı kırabilecek fırsatı nasıl bulamayacağını düşünemiyorum…”

 

“Ayrıca, eğer rakip Ning’i öldürmek istiyor olsaydı, yeşim kılıcı kolayca toza dönüştürebileceğine göre Ning’i de kolayca öldürebilirdi. Niye yeşim kılıçla uğraşsın ki?”

 

Kar’ın düşünceleri sakinleşmesine yardımcı oluyordu.

 

Mantıklı düşünülürse, oğlu hala hayattaydı!

 

“Yani ikinci olasılık.” Yichuan konuştu: “Ning akılalmaz uzaklıkta yer alan bir bölgeye ışınlanmış olsa gerek. Yeşim kılıcı her yerde hissedebiliyorum desem de…aslında bu konuyu biraz abartıyordum. Yine de en azından bir milyon kilometrelik alan boyunca kılıcı hissedebiliyor olmam lazım. Aniden bir milyon kilometre ışınlanması kulağa hiç mantıklı gelmiyor. Büyük ihtimalle Ning başka bir boyuta ışınlanmış durumda. Hatta kadim kalıntılara hapsolmuş bile olabilir…”

 

“Kadım kalıntılara mı?” Kar başını öne salladı.

 

İkili dış dünyaya açıldıkları için geniş birer tecrübeye sahiplerdi. Bu devasa, sonsuz dünyada bir sürü mucizenin yer aldığını iyi biliyorlardı. Habistanrı Çağı’ndan geriye kalan kadim kalıntıları saymak mümkün bile değildi. Bazı heybetli güçler kendi boyutlarını yaratma gücüne sahiplerdi.

 

“Ning’i en son hissettiğin yer neresiydi?” Kar hemen sordu.

 

“Yılankanadı Gölü!” Yichuan cevapladı.

 

“Yılankanadı’na…öhm!” Kar tekrar öksürmeye başlamıştı.

 

 Yichuan hemen konuştu: “Ben giderim. Henüz gelmeye hazır değilsin.”

 

“Oğlum tehlikedeyken burada oturacağımı düşünmüyorsun ya?” Yuchi başını iki yana salladı. “Bu belirtilerin Ning’e hamile olduğumda geçirdiğim hastalıktan dolayı olduğunu biliyorsun. Sıkıntı yok.”

 

Eşinin gözlerindeki ifadeyi gören Yichuan yalnızca başıyla onaylayabilmişti: “Tamam. Gidip Çiçek Hala’yı bulalım da Mavi Ateşkuşu’nu ödünç vermesini isteyelim. Göle olabildiğince çabuk gitmemiz lazım.”

 

—————————

 

Geniş Yılankanadı Gölü gayet sakindi.

 

Tanrısal bir karı koca ikilisi o esnada Mavi Ateşkuşu’nun üstünde duruyor ve kuş son hızda Yılankanadı Gölü’ne uçuyordu.

“Çabuk olun, Heybeti Kral’a Ji Yichuan’ın tekrar geldiğini haber verin. Yanında bir kadın da getirmiş.”

 

“Ji Yichuan.”

 

“Ayırca o Mavi Ateşkuşu’nu sürüyor.”

 

Bazı düşük yaratıklar gökyüzüne bakar bakmaz korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

 

Mavi Ateşkuşu’nun sırtında duran Yichuan Yuchi ikilisi mekânı izliyordu. Çok geçmeden Yichuan kıyı bölgesini göstermişti: “Şurada siyah zırhlı korumalar var. Mavi Ateşkuşu, bizi oraya götür!”

 

 Mavi Ateşkuşu ona söylenen yere uçmuş ve Yılankanadı Gölü’nün kıyılarını gözleyen iki siyah zırhlı koruma şaşkınlık dolu bakışlarla kuşun sırtındaki çifte bakakalmıştı.

 

“Hoş geldiniz, Komutanım!” İki siyah zırhlı koruma da korku içinde diz çökmüştü.

 

“Size tek bir şey soracağım, Ning’i gördünüz mü?” Yichuan sordu.

 

“Gördük.” Korumalardan biri anında cevaplamıştı: “Daha demin, genç efendi Ji Ning gölün üstünde yürüyüp, Yılankanadı’nı mücadeleye çağırıyordu.”

 

“Yılankanadı?”

 

Yichuan ve Kar’ın aklına aynı mesele gelmişti lakin oğullarının bu seviyede Yılankanadı’na karşı yeşim kılıcı kırabilmek için gerekli fırsatı bulmayı bırakın yaratığın saldırılarına bile dayanabileceğini düşünüyorlardı!

 

“Yine de Yabaniyaratık, Yılankanadı genç efendinin çağrılarına yanıt vermedi.” Siyah zırhlı koruma konuştu: “Genç efendi Ji Ning yaratığı birkaç kez daha mücadeleye çağırmıştı. Sesi dört bir yana yayıldığından diğer korumaların da onu duyduğuna şüphem yok lakin Yılankanadı dışarıya çıkmaya istekli olmadığından, bir şey yaşanmadı. Uzakta olduğumuz için genç efendinin nereye gittiğini göremedik.”

 

Ada Yılankanadı Gölü’nün tam ortasında yer alıyordu.

 

Adayla kıyı bölgeleri arasında onlarca kilometrelik bir uzaklık vardı. Mesafe onlarca kilometre olduğundan, siyah zırhlı korumalar Ning’i görmeyi başaramamışlardı.

 

“Oh? Savaşmadıklarına emin misin?” Yichuan hemen sordu.

 

“Eminiz. Hiçbir şey duymadık.” İki koruma da meselden gayet emindi.

 

—————–

 

Yichuan diğer korumalara da aynı soruları sormuş ve hatta Güz Yaprağı Mowu ikilisine bile uğramışlardı. Bu ikiliyle görüşen Yichuan Ning’in öfkeyle göle gelip Yılankanadı’nı öldürmek istediğini öğrenmişti ancak yaratık ortaya çıkmayınca…Ning suyun üstüne kalıp aniden ilerleyince gözden kaybolmuştu!

 

“Nereye gitti?” Kıyıda duran Yichuan ve Kar ikilisi geniş göle bakarak endişeleniyordu.

“Hayatım, aklından ne geçiyor?” Yichuan eşine baktı.

 

Kar cevapladı: “Suda herhangi bir değişim hissedemiyorum. Mücadele yaşanmamış olsa gerek. Muhtemelen kadim kalıntılar meselesi düşündüğümüz gibi gerçekleşmiş! Kadim kalıntılar hemen gölün içinde, bizlerden ufak bir bariyer uzakta yer alabiliyor olabilir ancak bu alanları ne görebilir ne de hissedebiliriz.”

 

“Belki de oğlumuz Yılankanadı Gölü’nün dibinde bulunan toz parçalarından birindeki boyuta hapsolmuştur.”

 

“Ya da kadim, gizli bir formasyona yakalanmış olabilir.”

 

“Ne olursa olsun, şu anki yeteneklerimizle meseleyi görmemize imkân yok.” Kar başını iki yana salladı: “Elimizden tek gelen şey beklemek…oğlumuzun hayatta olduğunu umut etmek…”

 

“Doğru, bekleyeceğiz.” Yichuan geniş göle bakıyordu: “Oğlumuzun uzaktan, gölün içinden geleceğine şüphem yok.”

 

Kar hafifçe onaylayıp eşinin omzuna yaslandı.

 

Oracıkta beklemeye başladılar…oğullarının sapasağlam bir şekilde dönmesini umut ederek…

 

——————–

 

Sualtı Malikanesi’ndeki koridor oldukça karanlıktı. Hatta zaman bile geçiyormuş gibi görünmüyordu.

 

İlahi gücü tamamen yenilenen Ning nihayet ayağa kalktı. Koridorun köşesinde duran cesetlere bakar bakmaz geri dönüşünün olmadığını anlamıştı. Eğer burayı terk etmek istiyorsa, ilerlemek zorundaydı!

 

“Ölmeyeceğim.” Ning cesetlere bakıp yürümeye başladı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr