Bölüm 41: Çiçeklerin Rayihalı Kokusu

avatar
5294 74

Desolate Era - Bölüm 41: Çiçeklerin Rayihalı Kokusu



Bölüm 41: Çiçeklerin Rayihalı Kokusu

 

Demirağaç Zhan, mavi bir bulut hüzmesine dönüşerek hızla kaçıyordu. Tam o esnada kalın, geniş ağaçlar herifin üzerine atılmaya başlamış, Zhan’in önünü kesmeye koyulmuştu. Hatta bazı ağaçlar köklerinden koparak herife doğru bile savruluyordu.

 

“Neler oluyor?” Demirağaç Zhan’in suratı soldu.

 

 Siyah kırbacıyla heybetli bir hamle yaptıktan sonra kırbaç ona doğru uçan ağaçları ikiye ayırmıştı ancak ağaçlar Demirağaç Zhan’i yavaşlatmıştı.

 

“Huahua…”

 

Dört bir yandan sayısız dal, ağaç gövdesi ve hatta toprak parçaları bile kendilerini Demirağaç Zhan’e fırlatıyordu.

 

“Ne, ne oluyor burada?!” Demirağaç Zhan şaşkına dönmüştü.

 

“Bu taş, dal, ağaç parçaları neden bana doğru uçuyor?” Zhan daha önce böyle bir şeyi ne duymuş ne de görmüştü. Zifu Öğrencileri bile uçmak için sadece büyülü hazinelerini kullanabiliyordu! Böyle sıradan şeyleri uçurmayı başarabilmek için Zifu Öğrencisi olmak bile yeterli değildi.

 

Sayısız taş parçası ve ağaç gövdesi gökyüzüne fırlamış, Demirağaç Zhan’e odaklanarak herifin hızını azaltmıştı.

 

“Demirağaç Zhan, kaçamayacaksın!” Arkadan başka bir ışık hüzmesi daha geliyordu. Tabii bu ışık hüzmesi Ji Ning’den başkası değildi.

 

“Nasıl yapıyorsun bunu?” Zhan ağaç parçalarıyla uğraşırken kaçmaya uğraşmıştı ancak ona doğru gelen sayısız taş parçası, ağaç gövdesi ve toprak parçalarından sebep tam hızını koruyamıyordu.

 

Ji Ning soğuk bir gülümseme savurdu.

 

Doğru ya…

 

Bunu yapan genç adamdan başkası değildi. Daha demin, Zhan “İlahi Hareket Mührü” ve “Hafif Vücut Mührü”nü kullandıktan sonra neredeyse ondan kaçmayı başarmıştı. Doğal olarak Ji Ning herifi yakalamak için elinden geleni yapmak zorunda kalmıştı! O telaşlı anında Ning akılalmaz düşünce dalgalarının göletteki suyu ve toprağı bile sallamayı başardığını görmüştü!

 

Bilincinin görünmez bir el edasıyla yakınlardaki ağaçları, toprakları ve diğer şeyleri kavrayabildiğini fark etmişti.

 

“İlahi irade!” Ning keyiflenmeden edememişti.

 

Kişinin ruhu akılalmaz bir güce ulaştığında, bazı gariplikler yaşanabiliyordu.

 

Genel bağlamda, yalnızca Zifu Öğrencileri zihinlerini ikiye bölmeyi başarabiliyordu!

 

Aynı şekilde, yalnızca Wanxiang Üstadı seviyesine ulaşan kişiler “İlahi irade” yeteneğini kullanabiliyordu!

 

Kadim Taoistler “Cennetin Gözü”nü açarak “İlahi His”lerini kullanabiliyordu!

 

Hayal teknikleri öyle her yerde karşılaşabileceğiniz şeyler değildi. Üstelik bu tür teknikler akılalmaz gizemleri de beraberinde taşıyan kavramlardı. Ji Klanı’nda Hayal Tekniği diye bir şeyi ne duyan ne de gören bir insan vardı! Kişi ruhunu güçlendirmek istiyorsa ne mi yapmalıydı? Genelde, iradeyi geliştirmek için Tao konusunda meditasyon yapmak ve ilk önce vücudu güçlendirerek, ardından ruha odaklanmaktı. Ji Ning’in [Nuwa’nın Resmi] konusundaki gelişmesi çoktan limitine ulaşmıştı. Bir önceki gece Tao konusunda yaşadığı aydınlanma genç adamın ruhuna büyük bir katkı sağlamıştı.

 

Tao konusundaki bilgileri arttıktan sonra, gökyüzünün bahşettiği su ve ateş ikilisi genç adama Habistanrı vücudu vermişti. Vücudu güçlenince, ruhu da bir kez daha gelişme kaydetmişti.

 

 Durum böyle olunca, genç adam farkına varmamış olsa da ruhu “İlahi İrade” yaratabilecek seviyeye ulaşmıştı. Tabii bunu yalnızca Demirağaç Zhan’i kovalamaya başladığında öğrenmişti. Çaresiz kalan Ning o esnada iradesiyle suyu ve toprağı etkilemeyi başarmış, bu sayede genç adam neler yapabileceğini anlamıştı.

 

“Kaçamayacaksın.” Ning ilahi iradesini kullanarak yakınındaki taşları, ağaçları ve toprağı kullanarak Zhan’in etrafını sarmalıyordu.

 

———————————-

 

“Yoksa bunu yapan o velet değil mi? Ölümsüzlük yolundaki heybetli figürlerden biri, veledin potansiyelini görüp ona yardım etmeye falan mı karar verdi yoksa?” Demirağaç Zhan bütün gücüyle kaçmaya çalışsa da bunu başaramıyor, gitgide kalbindeki korku ve telaş artıyordu.

 

“Suateş Nilüferi!” Ning’in bakışları ona odaklanmıştı.

 

Devasa alev nilüferi Demirağaç Zhan’in üstünde belirmiş, geniş su nilüferiyse adamı alt taraftan kuşatmıştı. İkili yavaş yavaş dönmeye başladı.

 

“Hangi üstat burada acaba?” Demirağaç Zhan yüksek sesle konuşmuş, elindeki Tao mührünü kavramıştı. Bahsi geçen bu Tao mührü illüzyonumsu bir elmasa dönüşmüş ardından herifin vücudunda kaybolarak adamı garip bir altın ışık hüzmesiyle çevrelemişti. “Bendeniz Demirağaç klanının öğrencilerinden biriyim ve Karejder Dağı’yla da aramda sağlam bir ilişki vardır.”

 

“Debelenmeyi kes.” Ning çoktan mekâna ulaşmıştı.

 

“Ji veledi.” Demirağaç Zhan’nin vücudunu sarmalayan altın ışık hüzmesi titriyor ve genişliyordu. Herif elindeki siyah kırbacı savurduğu gibi kırbaç Ning’e doğru uzamaya başlamıştı.

 

Ning iki elinde de kılıç tutuyordu. Bir yıldırım kadar hızlı ve şimşek kadar atikti.

 

“Chi!” Sol elindeki Karakuzey kılıcı “Derin” tekniğini uygulamaya başladı. Karaağaç Asmakırbacı, Karakuzey Kılıcı’na dokunduğu gibi kılıcın etrafını çevrelemişti ancak Ning sol elindeki kılıcı döndürmeye başlamıştı…Karaağaç Asmakırbacı kılıcın etrafına dolanıyordu ve nihayetinde, Ning sol eliyle kırbacı kavramıştı.

 

Swish!

 

Ning’in sağ eliyse solundan daha hızlıydı.

 

“Bırak!” Zhan kükreyerek kırbacını çekiyor ancak alet yerinden oynamıyordu. “Hayır, burada ölemem. Bu velede ölemem!” Ölümün yaklaştığını hisseden Demirağaç Zhan iyice çılgına dönmeye başladı. Öyle ki, elindeki Karaağaç Asmakırbacı’nı bile bırakmıştı.

 

Başını çevirip kaçmaya başladı!

 

“Bang!” Suateş Nilüferi’yle mücadele eden altın ışık hüzmesi nihayet parçalanıp kaybolmuştu.

 

“Aahhh.” Demirağaç Zhan’in Suateş Nilüferi’yle karşı karşıya kalan kıyafetleri toz parçalarına dönüşmüş, ardından ortaya çıkan vücudu da yavaştan kararmaya başlamıştı. Herif acı dolu bir çığlık savurdu.

 

Swish!

 

Bir yağmur damlası, Demirağaç Zhan’in alnını delip geçti.

 

Ardından, Suateş Nilüferi kayboldu. Ning kılıcını çekip sessizce kavrulan Demirağaç Zhan’e bakmaya başlamıştı.

 

Demirağaç Zhan’in gözleri yuvalarından fırlamak üzereydi. Herifin kaşları bile tamamen kavrulmuş, oracıkta, alnının tam orta yerinde kanlı bir delik belirmişti. Gözlerinde şaşkınlık ve öfke dolu bir ifade yer alıyordu. “Velet” diye bahsettiği bu genç adamın ellerinde can vereceğini düşünmemişti. Kalbinde, kaçışını engelleyen üstattan da nefret eden bir duygu yeşeriyordu. Eğer o üstat araya girmeseydi, kolayca kaçabilecekti.

 

“Ölümsüzlük yolu demek?” Ning kendi kendine konuştu, kalbindeki heyecana hâkim olamıyordu.

 

Nihayet!

 

Nihayet bir Xiantian yaşam formu olmuştu!

 

Ünlü, dört bir yana nam salmış olan Demirağaç Zhan bile onun ellerinde can vermişti.

 

“Her ne kadar ölümlüler dünyasına reenkarne olmuş olsam da!” dedi Ning. “Kendi çabalarım sayesinde Xiantian yaşam formu olmayı başardım! Ayrıca meseleye daha yeni başlıyorum! Benliğime, Ji Ning’e yeni başlıyorum!”

 

 Geçmiş hayatındaki ve güncel hayatındaki tecrübeler…

 

 Bütün bu yaşadıkları Ning’in kalbinde güçlenmek isteyen bir duygu oluşturmuştu. Kendi kaderini kontrol edebilmek istiyordu. Ne diğerleri tarafından ne de kader tarafından zincirlere vurulacaktı!

 

“Daha yeni başlıyorum!” Ning birkaç adım öne atıp Zhan’in cesedine yürüdü. Tek bir düşüncesiyle herifi küle çevirmiş ve geride yalnızca bir kol zırhıyla, Karaağaç Asmakırbacı kalmıştı.

 

“Oh?” Kol zırhı ve siyah kırbaç Ning’in ellerine doğru uçmaya koyuldu. Ning aletleri yakından inceliyordu. “Demek bu kol zırhı aslında boyut tipi büyülü hazineymiş! Ayrıca kırbaç da büyülü hazine olsa gerek.”

 

“Hm.” Ning geri döndü.

 

Göletin yanına dönmüş, İkiz Yin Yang Enerji Formasyonu’nun sekiz flamasını toplamıştı. Flamaların her biri siyah-gri renk karışımından oluşsa da adeta kalp atışlarına sahiplerdi.

 

“Büyülü hazineler, Tao mühürleri. Bunları kullanmak için Xiantian Ki Arıtıcısı olmam gerekiyor.” Ning eşyaları Kaletaşı’na depolamıştı: “Ki Arıtıcılığı’nda da Xiantian’a ulaşmam lazım.”

 

——————————–

 

Ning etrafı temizledi. Bi’an Kaplanı ve Demirağaç Zhan çoktan küllere dönüşmüştü. Ning bir kez daha göletin yanına bağdaş kurmuş ve meditasyonuna başlamıştı zira…vücudundaki Ki’yi Xiantian’a ulaştırmanın çok da zor olmayacağını hissetmişti!

 

Mücadeleden sonraki gece!

 

Ning göletin yanında bağdaş kurmuş oturuyordu ve o esnada, vücudundaki dantianı değişmeye ve titreşmeye başlamıştı! Normal, güçlü ki demetleri hareket etmeye başlamış ve bazıları da sıvılaşmaya koyulmuştu. Birbiri ardına sıvılaşan ki demetleri Ning’in vücudunu sis hüzmeleriyle kuşatmıştı.

 

“Demek limitlerimi aşmak üzereyim.” Ning gülümsedi.

 

 Ana karnındayken meridyenleri hasar görmüştü. Eğer Ki Arıtıcılığı’na güvenerek Xiantian’a adım atmaya çalışsaydı, işi hiç kolay olmayacaktı ancak Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı’nda Xiantian seviyesine ulaştığında Ning’in bütün vücudu Ay’ın Gerçeksuyu ve Güneş’in Gerçekateşi sayesinde Habistanrılar’ın vücuduna dönüşmüştü. Vücudu baştan aşağıya değişim yaşadığı için ölümlü vücudu Habistanrı vücuduna dönüşmüş ve genç adamın meridyenleri de yenilenmişti!

 

O esnada, Ning’in meridyen ağı birleşerek mükemmel bir hale ulaşmıştı. Hatta sahip olduğu meridyen kanalları çoğu Xiantian Ki Arıtıcısı’ndan bile daha genişti! Üstelik Ning’in aydınlanma konusunda derin bir yeteneği vardı. Bu koşullar birleştiğinde, genç adamın bir üst seviyeye geçmeye yaklaşması da kaçınılmaz olmuştu.

 

“Depo tipi büyülü hazine.” Ning kol zırhını eline alıp vücudundaki Ki’yi aktif etti. Çabucak aleti bağlamayı başarmıştı.

 

“Depo tipi büyülü hazineler ve doğal Kaletaşları gerçekten bambaşka şeylermiş.” Ning keyiflenmeden edememişti. Ele geçirdiği kol zırhı akılalmaz bir boyut barındırıyordu. Karmaşık alanın içinde onlarca metre büyüklüğünde bir bölge yer alıyordu. Ayrıca içeride altın, yemek, kıyafet gibi bir sürü de şey bulunuyordu.

 

En değerli şeylerse, sekiz Tao mührüydü! Bu mühürler Demirağaç Zhan yıllar yılı uğraşlarının sonucunda toplanmış hazinelerdi. Bugün, herif tek bir mücadelede üç mührü kullanmıştı ancak yine de ölümün pençelerinden kaçmayı başaramamıştı.

 

“Başka büyülü hazine yokmuş…” Ning başını iki yana salladı. Yine de böyle bir şeyin olacağını düşünmüştü. İki-üç büyülü hazineye sahip olan Xiantian yaşam formları bile oldukça şanslı olarak görülüyorlardı.

 

“Bu yay hiç fena değilmiş.”

 

Elini havaya savuran Ning basit, gösterişten uzak görünen oku çıkarmıştı. “Muhtemelen Demirağaç Zhan normalde bu oku kullanıyordu. Xiantian’a ulaştığıma göre sağlam bir yaya ihtiyacım var.”

 

Hua!

 

Oka güç uyguladıktan sonra canavarca Habistanrı heybeti kolayca yayı çekmişti.

 

“Güzel.” Ning övgü dolu bir kelime savurdu. Ardından yayı incelemeye koyulmuştu. Yayın üstünde “Jia Yong” kelimelerine benzeyen iki karakter çizilmişti. Ning ismi görünce biraz şaşırmıştı. “Muhtemelen yayı yapanın adıdır.”

 

“Batı Vilayet Şehri’ne döndükten sonra kırbacı başka bir hazineyle değiştireceğim.” Ji Ning her şeyi toparlamış, keyifli keyifli konuşmuştu: “Kemikleri donduran soğuğu tecrübe etmeden, nasıl olur da çiçeklerin rayihalı kokusunu teninde hissedebilirsin ki? Dört yıl kılıç pratiği yaptım. Bu raddeye ulaştığım gibi limitlerimi aştım ve artık yeni bir dünyaya adım atmak üzereyim. Sanırım bu “çiçeklerin rayihalı kokusunu teninde hissetmek” cümlesine benziyor.”

 

 Bu macerada, Ki ve Habistanrı konularında Xiantian’a adım atmıştı.

 

Hatta ruhu “İlahi İrade” seviyesine bile ulaşmıştı.

 

 Göletin yanında dokunmayı başardığı Tao parçacığı sayesinde akılalmaz bir yetenek “Suateş Nilüferi”ni geliştirmişti.

 

“Oh, doğru ya. O vardı!” Ning derin bir nefes çekip zihnini boşalttı. Ardından annesinin ona verdiği ve sahip olduğu en değerli şey olarak gördüğü altın kitabı çıkardı. Annesi Ning’in bu tekniği diğerlerine öğretmesini yasaklamıştı. Ayrıca tekniği öğrenmeye Xiantian’a adım attıktan sonra başlaması gerektiğini de öğütlemişti.

 

 Ning dikkatle kitabın altın kapağına ve üstünde yazan dört kelimeye baktı: [Rüzgâr Kanadı Atlatma Tekniği]!

 

Ardından, kitabı açmış ve okumaya başlamıştı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr