Bölüm 33: Dünya ile Bir

avatar
5450 72

Desolate Era - Bölüm 33: Dünya ile Bir



Bölüm 33: Dünya ile Bir

 

Beyaz cübbeli adam gizlice sudan çıkmış, mücadeleyi izlemeye koyulmuştu.

 

“Genç insan gerçekten sağlam biriymiş.” beyaz cübbeli adam hayran kalmadan edememişti: “Kralı vücudunu ufaltacak raddeye kadar zorlayabildiğine göre güç bakımından benden çok daha üstün… Görünüşe göre ileride genç insanlarda karşılaştığımda daha dikkatli olmalıyım. Yine de gencin buradan canlı çıkamayacağını biliyorum!”

 

“Öldükten sonra, onun tadına bakmam şart. Öyle güçlü bir gence… Üç yüz yıllık hayatımda rastlamamıştım.”

 

“Huh.”

 

“Ne yazık ama.” cübbeli adam mücadeleyi izlerken başını iki yana salladı.

 

Ji Ning’in üstündeki kürklerin büyük bir kısmı paramparça olmuş ve genç adamın göğsünden kan damlaları akmaya başlamıştı. Saç tokaları çoktan yerle bir olmuş ve saçı artık darmadağınık bir şekilde rüzgârda savrulmaya koyulmuştu lakin ellerinde tuttuğu Karakuzey Kılıçları’nı hala sapasağlam kavrayabilecek güce sahipti ve gözleri de hiç olmadığı kadar parlak ve alevlerle kaplıydı!

 

Arzu!

 

İstek!

 

Zaferi elde etmek için yanıp tutuşan arzu alevleri! Her ne kadar mücadele esnasında rakibinden geri kalıp sürekli yara alıyor olsa da, Ning bir an için bile pes etmeyi düşünmemişti.

 

———————–

 

“Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği’nde çalışıyorsan ne olmuş yani?” beyaz cübbeli adam gülümsedi: “Hala daha Houtian Alemi’ndesin. Sürekli yara alıp sürekli iyileşiyorsun ancak her iyileşmende vücudundaki enerjiden büyük bir kısım kaybediyorsun! Enerjin bittiğinde… İşte o zaman tamamen yorulacak ve savaşma kabiliyetini yitireceksin.”

 

Bu yetenekli gencin gelecekte Yabaniyaratıklar tarafından paramparça edildiğini görebiliyordu.

 

“Ne yazık ama. Bu bölgede, zaman verildiği takdirde kesinkes efsanevi bir figür haline gelecek birini yitireceğiz.” eyaz cübbeli adam mücadeleyi dikkatle izliyordu.

 

“Huh?”

 

Beyaz cübbeli adamın suratı hafiften değişti: “Kılıç oyunu…”

 

———————-

 

Mavi Gökyılanı gerçekten güçlüydü. Boyut olarak küçüldükten sonra vücudu adeta demirden bir kırbaca dönüşmüştü. Ayrıca yaratık çeviklik bakımından da akılalmaz bir gelişme yaşamıştı! Güç, savunma, hız konularında Ning’den daha üstündü… Ning’in tek avantajı ellerinde tuttuğu Karakuzey Kılıçları’ydı.

 

Mavi Gökyılanı’nın baskılı saldırıları Ning’in öyle bir ruh haline sokmuştu ki genç adamın aklında yalnızca bir sonraki yapacağı saldırılar yer alıyordu! Başka bir şey düşündüğü yoktu. Tek odağı önündeki mücadeleydi!

 

Öldür!

 

Gebert!

 

Önündeki Mavi Gökyılanı korku dolu bir kâbus gibiydi. Saldırıları Ning’in “Aniyıldırım Kesiği”nden bile daha hızlıydı! Kıvrılan vücudu, Ning’in “Ebediyete Akan Ufak Akıntılar”ından bile daha elastikti! Kırbaç gibi kuyruğu Ning’e vurduğu her darbeyle genç adamın nefesini kesiyordu lakin şans bu ki Karakuzey Kılıçları’yla mücadeleye tutunmayı başarıyordu.

 

Eğer ilk kılıç karşılayamazsa, devreye ikinci kılıç giriyordu!

 

Clang! Clang! Clang!

 

İlk başlarda sürekli yara bere içinde kalıyordu lakin hem Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği’nde çalıştığı için hem de panzehir hapını yuttuğu için mücadeleden geri kalmıyordu. Kan kaybına gelince… Bu konu Ning’in umurunda bile değildi!

 

Zamanla…

 

Mavi Gökyılanı, rakibinin kavradığı Karakuzey Kılıçları’nı geçmekte zorlanmaya başlıyordu. Yaratık artık Ning’i öyle kafasına estiği gibi yaralayamıyordu.

 

“Huahhuahua…” kılıçlar dört bir yana savruluyor, dünyanın gücünü çağırıyordu.

 

Mavi Gökyılanı zümrüt bir ışık hüzmesine dönüşerek Ning’in etrafını kuşatmış ve birbiri ardına saldırılar savurmaya başlamıştı ancak o muazzam, tanrısal kılıç oyununa bir de dünyanın gücü eklendiğinde genç adamın defansı akılalmaz boyutlara ulaşmıştı… Ardı ardına gelen kılıç ışıkları cıva edasıyla akıyor, herhangi bir boşluk vermeksizin Mavi Gökyılanı’nın saldırılarını karşılıyordu.

 

“Hmm?” Ning aniden tekrar düşünmeye başlayabildiğini hissetmişti.

 

Daha önce, Mavi Gökyılanı’nın kurduğu baskının altında bütün odağını savunmaya vermişti ancak şimdiyse baskı azaldığından dolayı biraz düşünme fırsatı bulmuştu ve düşünme fırsatı bulduğunda Ning baskı altında yaşadığı gelişmeleri, muazzamlaşan, mükemmelleşen kılıç oyununu görmüştü. Adeta zaman geçtikçe kılıç oyunu olağanüstü bir seviyeye doğru ilerliyordu.

 

“Kılıç oyunum…” Ning geniş bir kahkaha savurdu.

 

“Hahahaha!!!!”

 

Ning aniden geniş bir kahkaha daha savurmuş, keyiften deliye dönmüştü: “Sınırlarımı aştım, hahahah! Mavi Gökyılanı sana teşekkür etmem lazım. Sonunda “Dünyayla Bir” seviyesine adım atabildim!”

 

Dünyayla Bir!

 

İki büyük, kanlı mücadeleyi, özellikle de Mavi Gökyılanı’nın ona kurduğu baskıyı deneyimledikten sonra Ning nihayetinde o son adımı atmayı başarıp kılıç oyununda “Dünyayla Bir” seviyesine ulaşmıştı! Aslında, Ning çoktan bildiği kılıç tekniklerinde “gelişmiş” seviyesinin zirvesine adım atmıştı ve bir sonraki seviyeye adım atmaya da bir hayli yaklaşmıştı. İhtiyacı olan tek şey azıcık şans kırıntısıydı.

 

Eğer Batı Vilayet Şehri’nde kalıp yavaş yavaş, aynı şeyleri tekrar ederek çalışsaydı kim bilir bu seviyeye ulaşması kaç yıl sürecekti…

 

————————–

 

“Tıssssss!” düşük, öfkeli bir tıs. Mavi Gökyılanı deliye dönmüştü. Kibirli yaratık önündeki gencin aniden bu kadar gelişebileceğini düşünmemişti.

 

“Niye sinirleniyorsun ki?” Ning su yüzeyinde koşuyordu: “Artık senden korkmuyorum!”

 

“Hisssssssssssss.”

 

Öfkeyle tıslayan Mavi Gökyılanı, Ning’e doğru vahşice atılmış ve artık kendi savunmasını gözetmeksizin varını yoğunu ortaya koymaya başlamıştı. Önceleri, Mavi Gökyılanı avantajı elinde bulundurduğundan savunmaya fazla odaklanmamıştı ancak şimdiyse Mavi Gökyılanı ne pahasına olursa olsun önündeki genci öldürmeye karar vermişti.

 

“Gel bakalım, yılancık!” Ning, Karakuzey Kılıçları’nı kavradı. O esnada sahip olduğu kılıç oyununu sergileyebilmek ona keyif veriyordu. Tabii durum böyle olunca genç adamın sergilediği figürler de göze zarafet ve keyif veren hamleler halini almaya başlamıştı.

 

Birbiri ardında muazzam, mükemmel ve tanrısal kılıç hamleleri savurmaya koyuldu.

 

En basit kesikleri, delikleri bile kırılamaz, aşılamaz bir duvarı andırıyordu!

 

“Bugünlük bu kadar yeter, Mavi Gökyılanı. Gelişmeme yardım ettiğin için en içten dileklerimle sana teşekkür ediyorum!” diye bir kahkaha savuran Ning kaçmaya başladı.

 

Ellerinde tuttuğu kılıçlar o esnada Yağmurdamlası Sutrası’nın “Derin” tekniğini uyguluyordu. Rakibine hamle yapmaya yeltenmemiş, sadece savunmaya odaklanmıştı ki bu durum Mavi Gökyılanı’nı sinirden deliye çevirmişti. Çünkü ne yaparsa yapsın gence zarar veremiyordu ve göz açıp kapayıncaya kadar Ning’i elinden kaçırmıştı!

 

Uzun bir zamanın ardından…

 

“Grrrrrrr.”

 

Mavi Gökyılanı geri yüzmeye başladı. Yapabileceği tek şey hoşnutsuzluğunu dile getirerek kükremekti. Hayatı boyunca “Dünyayla Bir” seviyesine ulaşan birkaç Xiantian seviyesindeki insanla karşılaşmıştı ancak buna rağmen rakiplerinin işini bitirmeyi bilmişti… Lakin, daha demin karşılaştığı ikiz kılıç kullanan genç adam öyle bir yeteneğe sahipti ki yaratık bir gençle değil adeta iki insanla savaşıyor hissine kapılmıştı. Ayrıca bu iki insanın düşünceleri ve hareketleri de birbirlerine mükemmel derecede bağlıydı. Durum böyle olunca, ikiz kılıçların arz ettiği tehlike de on katına çıkmıştı.

 

Ning ne tür bir dezavantaja düşerse düşsün, hatta kılıçlarından biri pozisyonunu kaybetmiş olup genç adam “Dünyayla Bir” seviyesinin sınırına ulaşamamış olsa bile diğer elinde tuttuğu kılıç “Dünyayla Bir’ seviyesini koruyabiliyordu. Durum böyle olunca tek elle savaşmak zorunda kalan genç adam aslen normal bir “Dünyayla Bir” ustasına denk sayılabilecek güce sahip oluyordu!

Ancak şimdi….

 

Ning gerçek manada “Dünyayla Bir” seviyesine adım attığı için akılalmaz bir gelişme göstermişti. Xiantian Tanrıyaratığı’ndan bile kolayca kaçabilmişti.

 

————————-

 

Swoosh!

 

Rüzgâr kadar hızlı koşuyordu.

 

“Hahahaha…” Ning keyiften dört köşe olmuştu. Suyun üstünde kafasına nasıl eserse o şekilde ilerliyor ve dağ ormanlarına girmeden önce Doğuetek Bataklığı’nı turluyordu. Uzunca bir süre koştuktan sonra Ning bir ağaç tepesine zıplamıştı. Ağaç zirvesine çıktıktan sonra duraksamayan genç adam kendini on-on beş metre daha fırlattıktan sonra normal bir tepeye iniş yapmıştı. Ufak hareketlerle bu ufak dağ tepesine gelmeyi başarmıştı.

 

Dağ tepesine oturduktan sonra, Kaletaşı’ndan bir meyve şarabı çıkaran genç adam başını kaldırıp şaraptan bir ağız dolusu yudum almıştı. Ardından, Ning keyifle bağırdı: “Muazzam! Bugün gerçekten mükemmel bir gün!”

 

Bugün iki Yabaniyaratık’la karşılaşmış ve Suyun Gergedan Kralı’nın işini bitirmişti! Daha güçlü olan diğer Yabaniyaratık, Mavi Gökyılanı ise gerçekten beklentilerini aşmıştı. Rakibinin baskısına maruz kalan Ning’in kılıç oyunu aniden limitlerini aşarak “Dünyayla Bir” seviyesine adım atmıştı.

 

“Dünyayla Bir!”

 

İnsanın kendi başarısından dolayı tatmin oluşu, Ning’in yaşadığı duyguları açıklıyordu: “Her ne kadar Batı Vilayeti’ndeki Xiantian ustaları büyülü hazineler kullanabiliyor olsalar da yetenek bazında çoğu benden daha zayıf.”

 

“Ama, babamın tam olarak hangi seviyede olduğunu bilemiyorum. Babam dış dünyaya açılmadan bile Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın bir numaralı figürü olarak görülüyordu ve “Dünyayla Bir” seviyesine yıllar önce adım atmıştı. Ardından, on yıl boyunca dış dünyaya açılıp annemle tanışmış… O zamandan beri Batı Vilayet Şehri’nde huzur dolu bir hayat yaşıyor. Ne kadar güçlendiğini kimse bilmiyor!” Ning meseleyi düşünmeye koyuldu: “Yine de, geçen sefer Yılankanadı saldırdığında babamın savurduğu kılıç hamlesi…”

 

O kılıç hamlesi gerçekten insana dehşet veren bir hamleydi.

 

“Babamın yetenek seviyesini geçmiş olmama imkân yok.” Ning başını salladı: “Neyse boş verelim bunları. Daha Xiantian’a bile adım atmadım.”

 

Xiantian yaşam formları akılalmaz güçler barındırıyordu.

 

Hatta bu seviyedeki Ki Artıcıları bile büyülü hazineleri, mühürleri ve formasyonları kullanabiliyordu. Mesele Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği ustalarına geldiğindeyse… Bu seviye onlara akılalmaz dönüşümler bahşediliyor ve gerçek manada Habistanrı olarak görülmeye başlıyorlardı. Sonuçta, Habistanrı Çağı’nda doğan Habistanrılar’ın hepsi dünyaya gözlerini açtıkları anda Xiantian Alemi’ne denk bir güce sahip oluyorlardı.

 

“Pratik yaptığım teknik en güçlü Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği olarak görülüyor. Ji Klanı’nın tarihinde bir kişi bile bu tekniği kullanarak Xiantian’a adım atabilmiş değil.” Ning bu konuda endişeliydi: “O zaman ben nasıl kıracağım bu zincirleri?”

 

Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı akılalmaz derecede zordu!

 

Aslında Ning’in doğuştan gelen yetenekleri, örneğin bir Yenidoğan kadar saf olan kanı ve [Nuwa’nın Resmi]’ni içeren Hayal Tekniği sayesinde ruhu dehşet verici bir seviyeye ulaştırmıştı! Onun için vücut geliştirme teknikleri bir hayli yararlıydı zira hızlı gelişmeler kaydediyordu. Sıradan bir Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği seçmiş olsaydı, Xiantian’a çoktan ulaşmış olacaktı.

 

Bunun karşılığında, Ning’in Ki Arıtıcılığı’ndaki yeteneği biraz zayıf kalıyordu.

 

Ana karnında yaralandığı için meridyen sistemi zarar görmüştü. O zamanlarda, babası Ji Yichuan ve Vilayet Lordu Ji Young genç adamın vücudundaki meridyenleri incelemiş ve durumun sıradan olduğunda karar kılmışlardı. Xiantian yaşam formlarının büyük bir çoğunluğu iki farklı ölümsüzlük yolundan biri olan Ki Arıtıcılığı’nı seçiyordu. Habistanrı Vücut Geliştirme Teknikleri hiç kolay değildi! İçlerinden bir kişi bile Ki Arıtıcılığı’nda sıradan yeteneğe sahip olan Ning’in, Vücut Geliştirme konusunda akılalmaz bir yeteneğe sahip olacağını düşünmemişti!

 

“Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı’nda bazı bilgiler yazıyordu.”

 

“Yin ve Yang’ın bir olup, ateş ve suyun birleşmesi gerekiyor. Ay’ın ve Güneş’in ayrı güçlerinin birleşerek Parlakızıl ilahı gücüne dönüşmesi gerekiyor.” Ning meseleyi düşünmeye koyuldu: “Ancak ateş ve suyu nasıl karıştıracağım? Güneş ve Ay’ı nasıl birleştireceğim yahu?”

 

Ning’in bildiği tek şey suyun ve ateşin karışamayacağıydı! Peki o zaman, ateş ve suyu nasıl birleştirecekti?

 

Bu inanılmaz derecede zorluğa sahip olan bir adımdı.

 

“Xiantian’a adım atmam lazım!” Ning aniden ayağa fırladı. Dağ tepesinde dikilirken gözleri parlıyordu: “Xiantian Alemi, uzak Cennet Alemi’nde bu seviye başlangıçtan başka hiçbir şey değil! Habistanrılar’a göre, bu seviye onların yalnızca doğdukları zaman sahip olduğu güçten öteye geçemiyor! Eğer Xiantian’a adım atamazsam kendi kaderimi nasıl oluşturacağım?!”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr