Bölüm 27: İz Tılsımı

avatar
5794 75

Desolate Era - Bölüm 27: İz Tılsımı



Bölüm 27: İz Tılsımı

 

Vilayet Lordu Ji Young konuştu: “İkinci kardeş, beni dinle!”

 

“Abi.” Ji Lee gözlerini kapayıp açtığında sesinde vahşi bir ifade yer etmişti: “Konuşmana gerek yok. Bugünden itibaren Ji Ning, Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın bir sonraki Vilayet Lordu olacak. Bendeniz Ji Lee, kesinkes onun çağrılarına kulak verecek ve Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı adına sadakatimi sonsuza dek sürdüreceğim. En ufak bir yanlış bile yapmayacağıma söz verebilirim. Gerçekten Ji Ning’e hayranlık duyuyor ve onu boyun eğmeye istek duyuyorum. Ancak sana… Sana karşı kalbimde en ufak bir hayranlık ve boyun eğme isteği bile yok!”

 

Lee arkasını dönüp mekânı terk etmeye koyuldu.

 

“Baba.” yanında oturan Ji Jadewich de onu takip etmeye başlamıştı.

 

Young sessizce Lee’nin gidişini izliyor olsa da suratında geniş bir gülümseme oluşmuştu. İkinci kardeşi Ji Lee’nin ne kadar güçlü ve akılalmaz derecede hırslı bir adam olduğunu biliyordu. Güçlüyü kabullenen ancak güçsüze asla kendini kaptırmayan bir kişiliğe sahipti! Küçük yaştan itibaren güç bakımından Young, Lee’den daha zayıftı. Doğal olarak Lee ona boyun eğmeye yanaşmamıştı lakin Lee’nin zamanında söylediği sözler hala aklından çıkmıyordu. Eğer Ji Yichuan Vilayet Lordu olmak isterse, Lee bu konuya tek bir itiraz bile etmeyecekti!

 

Artık Ning sahip olduğu yeteneklerin babasından bile daha üstün olduğunu ve rakiplerini kolayca yenebileceğini gösterdiğinden, Lee onu kabullenmiş ve genç adama hayranlık duymaya başlamıştı.

 

Eğer boyun eğmişse bu kararının arkasında duracaktı!

 

Eğer boyun eğmezse asla geri adım atmayacaktı!

 

Kendisi hiçbir zaman küçük kardeşi Ji Young’a boyun eğmemişti!

 

…..

 

Güneş batarken…

 

Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın Kartanesi Salonu’nda bu akşam ziyafet veriliyordu! Bir sonraki Vilayet Lordu’nun kim olacağı kesinleştiği için bu haber anında dört bir yana yayılmıştı! Young tahttan indiğinde, Ning bu pozisyonu alarak üstatlardan biri olacaktı. Young ise hem Xiantian yaşam formu hem de eski Vilayet Lordu olduğundan üstatlar arasına katılacaktı.

 

Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nda on büyük üstat yer alıyordu. Klanın geleceğiyle ilgili kritik öneme sahip her karar bu üstatlar tarafından veriliyordu. Ning üstat konumuna geldiğinde, en zayıf üstat yerini ona bırakacaktı! Böylece güç dengesi bambaşka bir hale gelecekti. İnsanlar şu anda hüküm süren soyun ne denli güçleneceğini çoktan fark etmişti.

 

“Wu Sa, Wu Sa Ya!”

 

Salonun orta yerinde, otuzdan fazla yalın ayaklı kadın dans ediyordu.

 

Salonun kenarlarında müzik enstrümanlarının sesleri yükseliyor ve sesler salonu canlandırıyordu. Salonun içinde, Ji Klanı’nın en güçlü üyeleri toplanmış ve birbirleriyle kadeh tokuşturmaya koyulmuştu.

 

Vilayet Lordu’nun varisi olan Ning de artık bu mekânda bir pozisyona sahipti. Önünde, çeşit çeşit lezzetin bulunduğu devasa bir masa duruyordu.

 

“Huahauahua…”

 

Kürklere bürünmüş genç bir kadın kenarda duruyor, arada sırada şarap dolduruyordu. Ning’in kafatasından yapılma kadehinin boşaldığını görünce hemen ileri atılıp kadehi doldurmuştu. Elinde tuttuğu şaraplık onlarca kilo ağırlığındaydı ancak kadın şarabı kadehe koyarken yere bir damlasını bile damlatmamıştı.

 

“Gerçekten kendine özgü bir havası var.” meseleyi izleyen Ning başını iki yana salladı. Başı hafiften dönmeye başlamıştı.

 

Ning’in yanında birden fazla insan oturuyordu.

 

Doğal olarak Ji Yichuan masanın ortasına kurulmuş, Yuchi Kar da onun yanına geçmişti. Geniş, karbeyazı renkte olan köpek ise diğer tarafında duruyordu. Bu köpek Tanrıyaratığı olan “Beyazsu Tazısı”ndan başkası değildi.

 

Burada oturma imkanına sahip olan her şahıs ayrı ayrı özelliklere sahip önemli kişiliklerdi. Ning’in annesi Kar bile buraya Ji Yichuan’ın karısı olduğu için gelebilmişti, aksi taktirde bu salona adım atması mümkün olmazdı.

 

………………….

 

Çoğu Xiantian yaşam formu yanında ailesini ve evcilleştirdiği ruh yaratıklarını getirmişti.

 

Çok geçmeden akşam yerini geceye bırakmış ve müzisyenler, dansçılar, hizmetçiler mekânı terk etmişti. Artık zaman, önemli meseleleri tartışma zamanıydı. Ne zaman klanla ilgili önemli meseleleri konuşmaya başlasalar ruh yaratıkları ve aile üyeleri bile mekânı terk etmek zorunda kalıyordu.

 

“Evet…” Vilayet Lordu Young gülümsedi, “Bugün, Altın Kılıç Seremonisi sonlandı. On yaşında olan Ning, yedi finalisti de tek başına yenerek altın kılıcı almaya hak kazandı. Doğal olarak önceki anlaşmamızdan sebep bir sonraki Vilayet Lordu da kendisi olacak lakin henüz bunun için fazla genç. Pozisyonu almadan önce biraz daha tecrübe kazanması gerektiğini düşünüyorum. Bana kalırsa yirmi yaşına kadar bekleyelim derim. Sizler ne düşünüyorsunuz?”

 

“Katılıyorum.”

 

“Mantıklı.”

 

“Ning’in yetenekleri Yichuan’dan bile üstün olduğuna göre bir sonraki Vilayet Lordu olmasına bir itirazım yok.” Üstatlardan biri daha onaylamıştı. Ji Lee’nin tarafı dahil, meseleye bir tek itiraz bile sunulmamıştı.

 

Kenarda oturan Yichuan nadir gülümsemelerinden birini savurdu: “Vilayet Lordu.”

 

“Yichuan, ne oldu?” Young ona bir bakış attı.

 

“Oğlum için bir şey istiyorum.” dedi Yichuan.

 

Young şaşırmıştı: “Ne istiyorsun?”

 

“İz Tılsımı!!” Yichuan konuştu. Bu kelimeler ağzını terk ettiği an salondaki insanlar şaşkına dönmüştü. Çoğu Xiantian yaşam formu birbirine bakıyordu.

 

“İz Tılsımı mı?” Young, Ning’e bir bakış attıktan sonra söylendi: “Ning, İz Tılsımı’nı mı istiyorsun?”

 

Oracıkta şaşkına dönen Ning, babasına baktıktan sonra onaylamıştı: “Evet.”

 

Yichuan devam etti: “Ning bir sonraki Vilayet Lordu olacağına göre bu tılsımı da istemeye hakkı olması lazım, yanlış mıyım?”

 

“Doğrusun.” Young başıyla onayladıktan sonra derin bir nefes çekti. Elini havaya savurduğu gibi avuç içinde etrafa yeşim ışıkları saçan garip bir yeşim tılsım belirmişti. Yeşim tılsımının üstüne karmaşık diyagramlar ve anlaşılması zor yazılar yazıyordu, aynı zamanda etrafa yaydığı ışık hüzmeleri garip bir şekilde havanın sürekliliğini bozuyordu. “Elimdeki İz Tılsımı, Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’mızın koruyucu hazinelerinden biridir. Rastgele kullanılmaması gerekiyor.”

 

Yichuan başıyla onayladı: “Anladım.”

 

——————

 

Gece geç saatte…

 

Kartanesi Salonu’ndan dönen Ning ve ailesi, yanlarındaki Beyazsu Tazısı’yla yürüyordu.

 

“Baba, anne.” dedi Ning, aklı karışmıştı: “Bu İz Tılsımı denilen şey de neyin nesi böyle? Babam niye istedi?”

 

Kar gülümsedikten sonra oğluna baktı: “Aslına bakarsan, babanın sana seremoniyi kazandığın takdirde dışarıya çıkabileceğini söylemesinin sebebi bu tılsımdı. Çünkü Vilayet Lordu’nun varisi olamadığın takdirde bu tılsımı isteme hakkına da sahip olamayacaktın.”

 

Yichuan donuk bir suratla konuştu: “İz Tılsımı paha biçilemez bir tılsımdır. Üç yüz yıl önce, Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın atalarından biri şans eseri bu tılsıma denk gelmiştir. Zamanında üç tılsım bulan atamız ikisini kullanmış olduğundan geriye bir tek bu tılsım kalmıştır.”

 

“Ne işe yarıyor peki?” Ning sordu.

 

Yichuan gülümsemişti: “İz Tılsımı’nı kullandığın takdirde, on bin kilometrelik bir mesafeyi anında katedebilirsin.”

 

“Ne?!” Ning şaşkına dönmüştü. Anında on bin kilometrelik bir mesafeyi katetmek mi?

 

“Böylesine bir tılsımı almaya çalışsan bile alamazsın evlat. Zaten atamızın bu tılsımı bulması da şans eseri gerçekleşmiş bir olaydır.” Yichuan iç çekti: “Bizler için böylesine bir hazineye sahip olmak… Büyük bir şanstır. Bir sonraki Vilayet Lordu olacağın için tartışma yaşanmadan bu tılsımı almayı başardık.”

 

Yichuan lafını bitirdikten sonra elini havaya savurup etrafa kan kırmızısı bir ışık hüzmesi saçan yeşimden ufak kılıcı çıkarmış ve kılıcı Ning’e uzatmıştı: “Bu yeşim kılıç uzun zamandır kanıma karıştığı için, ne kadar uzakta olursa olsun onu hissedebiliyorum. Bu sefer, maceraya atılmaya gittiğin zaman kılıcı yanından ayırmayacaksın. Unutma, tehlikeli bir duruma düştüğün gibi kılıcı parçalayacaksın. Yeşim kılıcı parçaladığında, hemen durumun farkına varıp İz Tılsımı’nı kullanarak yanına ışınlanacağım.”

 

“Ah!” Ning o esnada babasının neden İz Tılsımı’na ihtiyaç duyduğunu anlamıştı.

 

Yichuan öğüt vermeye devam ediyordu: “Bu seyahatinde, Batı Vilayet Şehri’nden fazla ayrılmana izin vermiyorum! Elimdeki İz Tılsımı’nı on bin kilometre katedebiliyor. Yeşim kılıcını hissettiğim için bana ne kadar uzaklıkta olduğunu anlayabileceğim. Şehirden on bin kilometreden daha fazla uzaklaştığını hissedecek olursam, anında bu tılsımı kullanıp yanına gelecek ve seni yakaladığım gibi üç yıl boyunca yeraltı hücresine hapsedeceğim!”

 

Ning gözlerini ovuşturdu. Yeraltı hücresinde üç yıl mı? Işık görmeyen, sonsuza dek karanlık kalmaya mahkûm olmuş yeraltı hücresinde mi…

 

“Kesinlikle bunu göz önünde bulunduracağım.” Ning aceleyle söylendi.

 

On bin kilometre mi?

 

Fazlasıyla yeter. Sonuçta Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın kontrol ettiği bölge yalnızca birkaç bin kilometre büyüklüğündeydi. Eğer genç adam batıya gitmeye devam ederse diğer hükümdarların arazilerine adım atacaktı.

 

“Ning, oğlum.” Kar endişeyle sordu: “Ne zaman yola çıkmayı düşünüyorsun?”

 

“Ufak ayarlamaları yapmam lazım.” Ning başıyla onayladı: “Yani üç gün sonra.”

 

————————

 

Göz açıp kapayıncaya dek üç gün geçmişti.

 

Şafak vakti. Ning’in odasında…

 

“Ning, oğlum, bunları da yanına al.” Kar elini havaya savurduğu gibi Ning’in yatağında iki kürk takımıyla, başka eşyalar belirmişti.

 

“Anne.” Ning söylenmeden edemedi: “Çoktan her şeyi ayarlardım. Kıyafet, yiyecek, eşyalar…”

 

Yichuan hemen araya girmişti: “Eğer sana al diyorsak alacaksın. Annen o kıyafetleri elleriyle dikti.”

 

Ning’in kalbi teklemişti. Annesine bir bakış atmadan edemedi. Yuchi Kar’ın bakışları oğluna odaklanmış ve Ning, annesinin onu ne kadar sevdiğini hemen anlamıştı. Küçük yaştan beri annesi onun her türlü ihtiyacını karşılamıştı. Adeta Yuchi Kar için oğlundan başka hiçbir şey yoktu. Doğal olarak oğlunun maceraya açılması da onu derinden endişelendirmişti.

 

Eskilerin dediği gibi, “Oğul uzaklara gittiğinde, annesi evde endişeye düşerdi.” üstelik bu sefer oğlu maceraya atılmaya gidiyordu.

 

“Baba.” Ning ciddi bir ses tonuyla söylendi: “Bu sefer dışarı gittiğimde, Ji Lee gizli…”

 

“İmkânı yok.” Yichuan söylendi: “Ji Klanı’mızın bu bölgede ayakta kalabilmesinin tek sebebi sahip olduğumuz birlikteliktir. İç savaş kesinkes yasaklanmıştır. Bu kuralı bozan herhangi bir insan beş Vilayet’in gazabına uğrar! Üstelik, Lee’nin kişiliğini yakından biliyorum. O yalnızca Vilayet Lordu Young’a boyun eğmiyor lakin kalbindeki klan sevgisinin haddi hesabı yok. Kibri kemiklerine kazındığından, böyle alçak hareketlerden de tiksinen bir insandır.”

 

Ning başıyla onaylamıştı.

 

“Ji Lee hakkında endişelenmene gerek yok.” dedi Yichuan: “Asıl endişelenmen gereken karşılaşacağın Yabaniyaratıklar. Yabaniyaratıklar doğuştan gelen yeteneklere sahip ve farklı taktikleri kullanan canlılardır. Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’ndaki Xiantian yaşam formları bile onlara karşı hayatlarını kaybediyor ve daha sen Xiantian Alemi’ne adım bile atmadın!”

 

“Öyle şeyler söylemesene.” Kar hemen araya girdi: “Oğlumuz maceraya atılmaya gidiyor. Daha düzgün şeyler söylemen lazım. Oğlum, annenin sana vereceği bir şey daha var.” konuşurken elinde altın bir kitap belirmişti. Kitabın kapakları altın yapraklardan yapılma görünüyordu ve kapağında da dört antik karakter yer alıyordu: [Rüzgâr Kanadı Atlatma Tekniği]

 

“Bu kitap ayak oyunu tekniğini içeriyor ve annenin sahip olduğu en değerli ölümsüz tekniği. Xiantian Alemi’ne adım atana kadar bunu okumana gerek yok.” diye öğütledi Kar. “Ayrıca, Ji Klanı’ndan herhangi birine öğretme iznin de yok.”

 

“Anladım.” Ning başıyla onayladı.

 

Genç adamın öğrendiği [Gölgerüzgarı Adımları] sadece annesinin bildiği bir teknikti! Bunun sebebi Ji Klanı’nın bile bu tekniğe sahip olmamasıydı. Durum böyle olunca annesi de ona [Gölgerüzgarı Adımları]’nı başkasına öğretmemesi gerektiğini öğütlemişti. Şimdiyse, karşısına çıkan [Rüzgar Kanadı Atlatma Tekniği] de yalnızca annesine ait bir teknikti. Bu sebeple bir kez daha tekniği diğerlerine öğretmesi yasaklanmıştı.

 

 “Tamamdır. Artık gidebilirsin.” dedi Yichuan: “Madem gideceksin, o zaman hemen yola koyul. Adam gibi davran bakayım.”

 

“Baba, anne, gidiyorum.” Ning ebeveynlerine baktı.

 

Ardından, başını çevirdiği gibi mekânı terk etmişti. Dışarıda Mowu ve hizmetçisi Güz Yaprağı onu bekliyordu…

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr