Bölüm 24: Ji Ning ve Yılankanadı

avatar
5630 80

Desolate Era - Bölüm 24: Ji Ning ve Yılankanadı



Bölüm 24: Ji Ning ve Yılankanadı

 

Salon oldukça sessizdi. Kalın mumlarda yanan ufak alevler dört bir yanı aydınlatıyordu.

 

Ji Ning başını eğmiş, masadaki yemekleri götürmeye koyulmuştu. Bugün babasının dönüşünü kutladıklarından sebep biraz da olsa şarap içme fırsatını yakalamıştı.

 

“Baba.” dedi Ning.

 

“Mm.” Ji Yichuan oğluna baktığında suratında ekşi bir ifade yer etmişti.

 

Ning babasının iyi bir ruh halinde olmadığını biliyordu zira Yılankanadı’nı öldürmeyi başaramamıştı. Xiantian Alemi’nin üst seviyelerinde bulunan ve buna ek olarak bir de gölün derinliklerinde saklanan bir Yabaniyaratık’ı öldürmek gerçekten kolay iş değildi. Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı gerçekten Yılankanadı’nı tek bir hamlede öldürmek isteseydi, bunun için büyük bir bedel ödemeleri gerekecekti ve bu bedeli de ödemeye hiç niyetleri yoktu. Klanı’nın gururu ve onuru için çoktan Yılankanadı Gölü’nün etrafındaki yaratıkları öldürmüşlerdi ve gölün etrafına normal zırhlı askerlerin yanında, Xiantian yaşam formları da yerleştirmişlerdi. Sonuç olarak Yılankanadı, gölü terk etme şansını yitirmişti. Bunun uzun bir mücadele olacağına şüphe yoktu. Yılankanadı ufak bir dikkatsizlik yaptığı esnada gölü çevreleyen Ji Klanı’na ait Xiantian yaşam formları hemen yaratığın işini bitirecekti.

 

“Dışarı çıkıp maceralara atılmak istiyorum.” Ning konuştu.

 

“Macera mı?” Yichuan’ın suratı ekşimişti.

 

Yuchi Kar hemen cevapladı: “Ning, Yılankanadı tarafından saldırıya uğrayalı daha ne kadar oldu? Artık Yabaniyaratıklar’ın dehşet verici canlılar olduğunu biliyor olmalısın. Batı Vilayeti’nin dışında… Yüksek dağlarda ve derin göllerde yaşayan bir sürü Yabaniyaratık var. Dış dünyaya açılmak için daha çok küçüksün. Birkaç yıl daha bekle.”

 

“Batı Vilayeti’nde, artık pratik yapabileceğim hiç kimseyi bulamıyorum.” Ning başını iki yana salladı.

 

Yichuan soğuk bir ses tonuyla araya girmişti: “Kaç yaşındasın? Dış dünyaya açılmak için en azından on altı yaşına basana kadar bekleyeceksin!”

 

“Ama baba!” dedi Ning: “Çocukluğumdan beri Batı Vilayeti’ndeydim. Sürekli Vilayet’in bu ufacık merkez bölgesinde yaşadım. Dünyadaki diğer şehirleri de görmek istiyorum. Senin gibi dış dünyaya açılıp Yabaniyaratıklar’la mücadele ederek onları öldürmek istiyorum!”

 

“Yabaniyaratıklar mı? Ufacık gücünle…” Yichuan başını salladı.

 

“Sahip olduğum gücün nesi varmış?” diye cevapladı Ning aceleyle: “Yılankanadı’nın tam güç saldırıları altında bile hayatta kalmayı başardım. Gücüm düşündüğün kadar az değil!”

 

Yichuan şaşırmış ve aniden aklına bir şey gelmişti: “Doğru ya, sana sorma şansı bulamamıştım. Yılankanadı’nın saldırılarından nasıl kurtuldun?”

 

Yanında oturan Kar gülümsedi: “Yichuan, Yılankanadı’yla uğraştığın ve geri dönme fırsatı bulamadığın için sana söyleyemedik. Oğlumuz, Yılankanadı tarafından saldırıya uğradığı o ölüm-kalım anında, ayak oyununda ‘Dünya ile Bir’ seviyesine ulaştı. ‘Dünya ile Bir’ seviyesindeki ayak oyununu kullanarak da Yılankanadı’nın saldırılarını kolayca savuşturdu.”

 

“Dünya ile Birmi?” Yichuan hayranlık dolu gözleriyle Ning’e bakıyordu.

 

“Üç hamlemi karşıla bakalım.” aniden elini havaya savuran Yichuan’ın önünde üç kılıç belirmiş ve kılıçlar yıldırım hızıyla Ning’e atılmıştı.

 

Ning yemek masasında diz üstü oturuyordu lakin buna rağmen bir rüzgâr edasıyla ona gelen kılıçları savuşturmayı başarmıştı.

 

“Ne düşünüyorsun?” Ning gururla konuştu.

 

“Gerçekten başarmışsın.” Yichuan oğluna hayranlık dolu gözlerle bakıyordu: “Dünya ile Bir… Ayak oyununda Dünya ile Birseviyesine ulaştığına göre kılıç konusunda da… Dünya ile Bir seviyesine ulaşmana fazla zaman kalmamış olsa gerek.”

 

Yichuan oğluna baktığında, kalbindeki heyecana hâkim olamamış ve hemen meseleyi düşünmeye başlamıştı. Oğlu, insanın aklını başından alacak bir yeteneğe sahipti. Kırlangıç Dağı çevresinde kesinlikle onun gibi bir yeteneği bulmak mümkün değildi. Böylesine bir yeteneğe normal bir insanmış gibi davranmak söz konusu bile olamazdı! Ning’in hızlı ilerleyişi düşünüldüğünde, genç adamın gerçekten de Batı Vilayet Şehri’nde yapabileceği çok şey kalmamıştı.

 

“Eğer dış dünyaya açılmak istiyorsan buna izin vermeyeceğim diye bir şey yok.” Yichuan oğluna baktı: “Ancak izin vermemi istiyorsan istediğim şeyi yapacaksın.”

 

“Yichuan!!” Kar endileşenmiş ancak Yichuan elini uzatarak onu durdurmuştu.

 

“Baba, dinliyorum.” Ning heyecan dolmuştu!

 

Yichuan başıyla onayladı: “Altın Kılıç Seremonisi dört yılda bir yapılır. Bu seremoniye katılmak için on altı yaşından küçük olman gerekiyor. Senden, bu yıl yapılacak olan Altın Kılıç Seremonisi’ni kazanmanı istiyorum! Altın kılıcı elde edebildiğin sürece dış dünyaya açılmana izin vereceğim.”

 

“Altın kılıç mı?” Ning’in gözleri parlamıştı.

 

Bu altın kılıç meselesini çoktan öğrenmişti. Eğer altın kılıcı ele geçirebilirse Vilayet Lordu olacaktı ve geçmiş yıllarda yaptığı antrenmanlar boyunca da babasından bu meseleyi dinlemişti.

 

“Altın kılıcı ele geçirmek basit.” Ning, Yichuan’a şüpheli bir bakış attı: “Baba, muhtemelen kılıcı ele geçirmek için gücümün onda birini kullansam yeterli olacaktır. Yani böyle bir istekte bulunmanı anlayamıyorum. Gerçekten de Vilayet Lordu pozisyonu senin için bu kadar önemli mi?”

 

 Babası tamamen kendisini ölümsüzlük yoluna adamıştı.

 

“Vilayet Lordu pozisyonu mu?” Yichuan başını iki yana salladı: “Sen Ji Yichuan’ın oğlu, benim en büyük gurur kaynağımsın. Gelecekte beni bile geçebileceğini düşünüyorum… Vilayet Lordu pozisyonu senin için bir anlam ifade etmiyor. İleride kanatlarını açıp göklere yükseleceksin.”

 

Ning’in kafası karışmıştı: “O zaman baba, neden altın kılıcı ele geçirmemi istiyorsun?”

 

“İlk sebep, Ji Lee’ye hayal kurmasının ne kadar anlamsız olduğunu göstermek.” Yichuan devam etti: “İkinci sebebi de… Altın kılıcı ele geçirdiğinde anlayacaksın. Uzun lafın kısası, altın kılıcı almayı başarırsan dış dünyaya çıkmana izin vereceğim lakin olur da bunu başaramazsan, uslu bir çocuk olup Batı Vilayet Şehri’nde kalacaksın.”

 

“Tamam.” Ning gülümsemeye başlamıştı.

 

Öte yandan Kar gayet endişeliydi.

 

“Yeter bu kadar, gidip dinlenebilirsin.” dedi Yichuan.

 

Ning hemencecik havaya fırlamış ve keyif dolu ruh haliyle odasına dönmüştü. Ana salondaysa Yichuan hareketlerini Kar’a açıklıyordu.

 

……..

 

Ertesi günün şafağı…

 

Ning ebeveynleriyle yemek yerken annesinden birkaç kelime dinliyordu: “Altın kılıcı ele geçirdiğinde, sana ben de engel olmayacağım ancak yanında birkaç kişiyi de götürmen gerekiyor.”

 

“Birkaç kişi mi?” Ning söylendi: “Ama maceraya gidiyorum. Arkamda bir sürü insan getirmemin ne anlamı var ki?”

 

“İki kişi götürsen yeter.” Kar gülümsedi: “İlk olarak Güz Yaprağı’nı götüreceksin. Kendisi senin hal ve hareketlerine alışkın olduğu için başının çaresine bakmakta sana yardımcı olacaktır. Diğeriyse Mowu… Mowu zamanında, siyah biniciler arasındaki Dokuzdiş Savaşçıları’ndan biriydi ve ondan sonra da uzun bir zaman boyunca babanı takip etmişti. Yani sadık ve güvenilir biridir. Her ne kadar senin kadar güçlü olmasa da vahşi doğayla ilgili geniş bir tecrübeye sahiptir.”

 

Ning biraz düşündükten sonra başıyla onayladı: “Tamam, öyle olsun. Başkasını götürmem ama.”

 

…..

 

“Genç efendi, dış dünyaya mı açılacaksınız? Beni de yanınızda mı götüreceksiniz?” Güz Yaprağı bir hayli heyecanlanmıştı. Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’na getirildiği günden beri şehri terk etmemişti.

 

“Orada sarsak sarsak durmasana. Hadi çabuk, kütüphaneden Kırlangıç Dağı’nın etrafında yaşayan Yabaniyaratıklar’la ilgili kaynakları getir. Ayrıca kabileleri ve haritaları da istiyorum. Hepsini buraya getir.” Ning keyifle talimat veriyordu: “Meseleyi iyice öğrenip kendime bir rota çizmem lazım.”

 

“Tamam, genç efendi.” Güz Yaprağı hemen yola koyuldu.

 

Güz Yaprağı küçük yaştan itibaren Ning’in özel hizmetçisi olduğu için kaliteli Ki Arıtıcılığı tekniklerini öğrenmiş ve nihayetinde Houtian Alemi’nin zirvesine yaklaşmıştı. Onun pozisyonunda olan birinin böylesine teknikler öğrenmesi garip değildi zira tehlike anında efendisini kurtarması gerekebilirdi.

 

“Geliyorum.” Güz Yaprağı kitaplarla geri dönmüştü. Kadının kucakladığı kitaplar gerçekten sayı bakımından az değildi. Ayrıca ağırlık olarak da muhtemelen birkaç yüz kiloya ulaşıyordu.

 

Ning hemen kitapları karıştırmaya başladı.

 

Efsanevi Yabaniyaratıklar’ı inceliyordu…

 

Ning kitapları incelemeden önce meseleyi yakından bilmiyordu ancak artık dağlarda ve derin göllerde ne kadar Yabaniyaratık yaşadığını öğrenmişti. Bunun asıl sebebi Yabaniyaratıklar’ın dikkatli ve uğraşılması güç canlılar olmasıydı. Durum böyle olunca Yabaniyaratıklar çeşit çeşit bölgeye yayılmıştı. Yabaniyaratıklar genelde geniş insan katliamları yapmıyor ve aynı şekilde Ji Klanı da Yabaniyaratıklar’ı katletmemeye dikkat gösteriyordu. İki grup arasında da yazılı olmayan bir anlaşma vardı.

 

Her ne kadar bazı kabileler katledilip bazı Yabaniyaratıklar öldürülse de… Bu, kontrol altına alınabilecek bir seviyede yaşanıyordu! Sonuçta iki tarafın da geçmek istemediği görünmez bir çizgi bulunuyordu. Olur da bu çizgi aşılırsa, işte o zaman herkes ortalığın kan gölüne döneceğini iyi biliyordu!

 

“Karadiş Kabilesi.” Ning haritaya işaret etti: “Elimde en güncel haritayı tutuyorum ve Karadiş Kabilesi de yeni kaydedilen ufak bir kabile. Bahar Çimeni’nin babasının kurduğu kabile bu olsa gerek. Tam şurada, bizden yalnızca bin kilometre uzakta.”

 

“Genç efendi, Karadiş Kabilesi’ne uğrayıp Bahar Çimeni’ni ziyaret etmemiz şart.” Güz Yaprağı komuştu.

 

“Tabii ki öyle yapacağız.”

 

Ning başıyla onayladı: “Yine de öyle gezi muhabbeti yapmayacağız. Maceraya çıkıyoruz burada! İlk olarak şuraya, ardından buraya, sonra da… Şuraya gideceğiz!” Ning birbiri ardına tehlikeli bölgeleri işaret etmişti.

 

“Gösterdiğiniz yerlerin hepsinde Yabaniyaratıklar yaşıyor.” Güz Yaprağı şaşkına dönmüştü.

 

“Evet.” Ning’in gözleri parıldıyordu. “Bu yolculukta birkaç Yabaniyaratık öldüreceğim! Merak etme, seçtiğim bütün Yabaniyaratıklar Xiantian Alemi’ne henüz adım atmış yaratıklar. Yılankanadı’yla kıyaslanabilecek kadar güçlü değiller. Hepsiyle tek tek savaşacağım, ta ki Xiantian Alemi’ne bizzat adım atana dek! Xiantian Alemi’ne adım attığımda, gidip Yılankanadı’na bir ziyaret yapma zamanım da gelmiş olacak!”

 

Güz Yaprağı endişeyle konuştu: “Genç efendi, Yılankanadı Xiantian Alemi’nin üst seviyelerinde olan bir Yabaniyaratık ama…”

 

“Kendime güvenim tam.” dedi Ning.

 

Bir numaralı Habistanrı Vücut Geliştirme Tekniği [Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı], sonsuz potansiyele sahipti. Şu an için yalnızca üçüncü evrede olan genç adam Xiantian Alemi’ne yeni adım atmış sıradan Ki Arıtıcıları’yla aynı seviyede sayılabilirdi!

 

Dördüncü evreye geçtiğinde, üst seviye Xiantian Ki Arıtıcıları’yla denk olacaktı.

 

Yılankanadı’yla direkt karşılaşsa bile rakibine denk olacaktı lakin sahip olduğu öngörü ve aydınlanmalar konusunda rakibinden üstün olacaktı!

 

“Yabaniyaratık. Yılankanadı...” Ning’in gözlerinde vahşi bir ifade belirmişti. Yılankanadı’nın ona aniden saldırdığı görüntüyü bir türlü unutamıyordu: “Bu sefer, maceraya gittiğimde seni en sona bırakacağım. Umarım ben yanına gelmeden önce ölmezsin!”

 

————————-

 

Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı dört yılda bir yapılan Altın Kılıç Seremonisi için hazırlanmaya başlamıştı. Sayısız kabileden sayısız yetenekli genç heyecanla doluşmuş ve birbirleri ardına seremoniye kayıt yaptırmaya başlamıştı. Bu mücadelede rakiplerini bir bir yenerek yücelmek istiyorlardı! Adlarını sayısız kabileye duyurmak istiyorlardı!

 

“Bu sefer Altın Kılıç Seremonisi’nin ardından kabileme döndüğümde kesinkes ilk sekize girmiş olacağım, böylece Xiantian Alemi’ne adım atmamı sağlayacak teknikleri öğrenebilirim. Eğer bunu başarırsam Xiantian yaşam formu olma şansı kazanacağım!” simsiyah ten rengiyle, sırtına bir kılıç ve vücuduna da hayvan kürkleri kuşanan bir genç kendi kendine söyleniyordu. Ayaklarına giydiği derinden yapılma ayakkabıları bir hayli eskimişti.

 

“Uluyankaplan adını dört bir yana duyuracağım!”

 

“En güçlü benim!”

 

“Ölümsüz büyüleri öğrenmek için tek bir şansım kaldı.”

 

Kabilelere ait her gencin istekleri farklıydı ve hepsi de seremoniye kayıt yaptırmaya koyulmuştu.

 

Bu kutsal bir seremoniydi.

 

Öyle bir seremoniydi ki, kabile gençleri için ilahı bir seremoni olarak görülüyordu.

 

Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nın topraklarında yaşayan birçok genç yetenek seremoniye katılmaya gelmişti. Hepsi ünlenmek ve bu seremoni sayesinde ya Ki Arıtıcı tekniklerini ya da güçlü saldırı tekniklerini öğrenmek istiyordu. Eğer bu yetenekleri öğrenebilirlerse gelecekte de güçleneceklerine şüphe yoktu!

 

……

 

“Ne? Ji Ning bu yılki seremoniye mi katılıyormuş?” haberleri daha yeni alan Ji Lee şaşkına dönmüştü. O esnada kulağında asılı duran kızıl yılan da konuşmuştu: “Daha on yaşında. Seremoniye katılmak için isterse dört yıl daha bekleyebilir. Niye şimdi katılıyor ki?”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44296 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr