2.BÖLÜM {DÜZENLENDİ}

avatar
460 3

ÇILGIN CANAVARLAR DİYARI - 2.BÖLÜM {DÜZENLENDİ}


                                             DÜŞMÜŞ ŞEHİR

 

“Haahhh.”

Ağaçların arasında bir çocuk durmadan koşuyordu. O kadar yorulmuştu ki yüzü kan gibi kıpkırmızı, vücudu yağmurda kalmış gibi sırılsıklam olmuştu. Ama çocuk bunları umursamadan sanki hayatı buna bağlıymış gibi koşmaya devam etti, ta ki bir ağacın köküne takılıp yere düşene kadar. 

 “Haaaaahaaaahaaah”

Gözlerini tek koluyla kapattı ve derin bir şekilde nefes almaya başladı. Sonunda yorgunluktan kurtulurken sakinleşmeyi başarmış gibiydi.

<Leon pov>

Pencereden düşmenin getirdiği acı beni şoktan çıkardı. Şoktan kurtulunca hızla o evden uzağa kaçmaya başladım.

 “Lanet olsun. Burada neler oluyor?”

Rahatladıkça daha net düşünmeye başladım. Bu yüzden daha önce gördüğüm şeyler tekrar gözümün önüne gelince dayanamadım ve kustum.

“Öğğğğkkk”

Uzun bir mide bulantısı seansından sonra kendimi tekrar iyi hissedince, yavaşça ayağa kalktım ve yürümeye başladım.

“Haaaah lanet! Şimdi ne yapmam gerekiyor?”

Bugün o kadar çok ‘ne yapmam gerekiyor?’ diye düşündüm ki, IQ’mun biraz yükseldiğini hissettim ‘Hızlı bir şekilde polis karakolunu bulmam gerekiyor. Ama daha nerede olduğumu bilmiyorum, polisi nasıl bulacağım?’

Bu sefer şansımın iyi gittiğini gördüm, çünkü bir süre ilerledikten sonra karşıma 2 şeritli bir otoban çıktı.

 ‘Şu anda ne kadar güvenli olduğunu bilmesem de otobanda ilerlemek ormanda ilerlemekten daha iyidir.’ Kararımı vererek otoban boyunca yürümeye başladım.

Önüme  BMW marka bir otomobil çıkınca verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu gördüm.

Hemen arabaya koşup yardım isteyecektim ama bir adım bile atmadan aklıma önceki olaylar geldi ‘Lanet olsun. Az daha çok salakça bir şey yapıyordum.’

Bu yüzden yavaş ve dikkatli bir şekilde BMW’ye yaklaşmaya başladım. O kadar yakınına geldim ki elimi biraz bile uzatırsam arabaya dokunabilirdim. Tabii ki böyle salakça bir şey yapmadım, ya alarmı varsa! Bu yüzden arabanın camına yaklaştım ve içine göz attım.

“haaah”

Neyse ki içinde hiçbir şey yoktu, hatta alarmı bile yoktu.

Yavaşça arabanın kapısını açtım. Ama karşımdakini görünce dondum. Koltukları boydan boya kırmızı renge boyayacak kadar kan vardı.

“Aaaaaahhhh”

Bir çığlık atarak arabayla arama en az 20m koydum. O kadar hızlıydı ki ben bile nasıl yaptığıma şaşırdım.

“huf huf”

Kalbim o kadar hızlı atmaya başladı ki yanımda biri olsaydı rahatça duyabilirdi. Bir süre geçtikten sonra yavaşça sakinleşmeye başladım. Bu yüzden tekrar arabaya yaklaşmaya başladım. Ama bu sefer 2 kat daha yavaş ve dikkatlice.

Arabaya yaklaştıkça kalbim ve nefes  hızlanmaya  başladı. Şu anda arabayla aramda 4m vardı ve mesafe durmadan kısalıyordu. Sonunda önceki açtığım kapının önüne vardığımda elim titremeye başladı. Acaba kapıyı açınca ne görecektim, bir zombi, parçalanmış bir ceset  veya daha korkunç bir şey.

“Huf huf. Lanet olsun. Şu an o kadar korkuyorum ki altıma kaçırabilirim.”

Olasılıkları düşündükçe vücudum titremeye ve alnımdan soğuk ter akmaya başladı.

Titreyen ellerimle kapıyı yavaşça açtım ve içeriye gergin bir şekilde baktım. Ama görmeyi beklediğim ceset ya da et parçaları olmadığını anlayınca rahat bir nefes aldım. Tek karşılaştığım koltuktaki kan ve havaya karışmış kanın kokusuydu ‘Lanet olsun. Neden gördüğüm sadece koltuktaki kan olduğu için rahatlıyorum? Bu rahatlamam gereken bir şey mi?’ Ama yapabileceğim tek şey daha fazla düşünmeden sadece arabanın içini aramaktı.

 Arabanın içinde hiçbir şey bulamayınca küfür ettim ve dışarı çıktım ‘Bugün o kadar çok küfür ettim ki bir alışkanlık haline geldi. Ama beni kim suçlayabilir ki?’

“diririririririrrin”

Daha yürümeye başlamamıştım ki arabadan sel gelmeye başladı. Hızla arabaya geri dönüp sesin geldiği yeri aramaya başladım. Sonunda arka koltuğun altında bir akıllı telefon buldum.

“HAHAHAHAHAHAHA sonunda!!”

O kadar sesli güldüm ki etrafımda birileri olsa bana deli gibi bakardı. Neyse ki etrafımda kimse yoktu. Telefonu elime aldığımda yaptığım ilk şey polisi aramaktı.

“Dıt dıt dıt”

Ama telefonu kimse açmadı. Bu o kadar  garipti ki bi an kafam karıştı ama bu konuda ne yapabilirdim ki. Birkaç kez daha denedikten sonra vazgeçtim ve internete bağlanıp harita uygulamasını açtım.

“Bakalım en yakın yerleşim yeri nerede?”

Telefon ile bir süre oyalandıktan sonra olduğum yerden yaklaşık 3 saatlik bir yürüyüşle ulaşabileceğim şehir buldum ‘Nasıl bu kadar uzak olabilir ki? Kendi evimden bile en yakın şehir 1-1.5 saat uzaktaydı.’

“haaaah. Lanet! Burada neler oluyor?”

Uzun bir yürüyüşten sonra istediğim yere ulaşmayı başardım. Ama gördüğüm manzara karşısında o kadar şaşırdım ki ancak gözlerim boş bir şekilde şehre bakabildim.

Şehir, her yerden dumanlar yükselirken, arabalar birbirine girmiş ve her yerde uzaktan bile hissedilebilen bir kan kokusuyla  tam bir kaos durumundaydı.

 “BU DA NE LAN BÖYLE!? ÖHÖ ÖHÖ ÖHÖ”

O kadar sert ve sesli bağırdım ki ciğerlerimdeki hava tükendi, bu yüzden sertçe öksürdüm. Kendimi tekrar toplayınca yavaşça şehre baktım.

 “lanet olsun. Bu lanet yer bile bu şekilde, bu demek oluyor ki çoğu yer bu halde.”

”o zaman şimdi iki seçenek var,  bir geldiğim yolu geri dönmek ve geceye kadar eve varmak, iki şehre girmek ve bilinmeyen tehlikelerle yüzleşmek.”

“heh bi aptal bile bu durumda ne yapacağını bilir tabi ki eve geri dönmek! bu lanet olası bi novel değil” gözlerimden akan küçük bir damla yaş ile boşuna geldiğim onca yolu geri dönmeye karar verdim.

Ne olmuş yani kadın kocasını yiyorsa ondan uzak durursam sıkıntı olmaz, ne olmus yani yolun kenarında ölü varsa şu anda en küçük derdim bile yol kenarındaki bir ölüden daha büyük.

Geldiğim yolu hızlı bir şekilde geri döndüm. Eve vardığımda hava kararmaya başlamıştı. Sabahtan beri bir şey yemediğimi ancak karnım guruldadığında hatırladım. Bu gün yaşadığım şok o kadar büyüktü ki acıktığımı bile unutmuşum.

‘haaah. O zaman şimdi yardımın ne zaman geleceğini yada daha doğrusu gelip gelmeyeceğini bile bilmiyorum. Bu yüzden yediğime ve içtiğime dikkat etmem gerekiyor.’

Neyse ki yaptığım spor yüzünden konserve yemeğe alışmıştım, bu yüzden evimde stokladığım bir sürü konserve yemek ve şişelenmiş su vardı. En azından 2 aylık yemek ve 1 aylık yetecek su vardı.

‘bu bana bir süre yeter ama yakında bu soruna bire çözüm bulsam daha iyi olacak yoksa kaynaklar bittikten sonra çok geç olacak’ böylece bir konserve ve 0.5 L’lik bir şişenin yarısını içtim ve yatamaya gittim.

....

Sabah güneşi odayı aydınlatmaya başladı, odada yatağın üstünde bir çocuk kan çanağı gözleriyle tavana bakıyordu.

‘lanet olsun. O kadar korkuyordum ki gece boyunca gözüme tek damla uyku girmedi.’ yataktan kalkarken kendi kendime söylendim.

‘bu gün ne yapmam lazım? En iyisi biraz erzak bulmak ama nerden bulacağım?’bir süre düşündükten sonra başka evlerden erzak almanın şehre gitmekten daha güvenli olduğuna karar verdim.

‘haaah şehirdeki bilinmeyen sayıdaki canavardansa komşularımla yüzleşmeyi yeğlerim.’ kararımı verdikten sonra mutfağa gittim ‘en azından karnıma biraz yiyecek sokmalıyım yoksa başkalarına yiyecek olurum. Düşüncesi bile vücudumu titretmeye yetiyor.’

Mutfakta biraz yemek yedikten sonra (dünkü olaydan sonra iştahım baya bir düştü)sofradan kalkıyorum ve zihnimi sakinleştirmek için pencereye gittim. doğayı ve hayvanları izlemek her zaman beni sakinleştirmiştir.

Pencerenin hemen önünde durup perdeyi açtım. Ama sonra gördüğüm şey yüzünden kıçımın üstüne düştüm ve sonunda aklımdaki son iplikte koptuktan sonra ağlamaya başladım.

Bir süre ağladıktan sonra, “lanet olsun! neler oluyor burda?! bu şeylerde ne?!” pencereye tekrar bakıyorum ve göğsü parçalanmış, gözlerinin birisinin olması gereken yerde kanlı bir delik olan kargayı hala görebiliyordum.

“huf huf sakin ol sakin leş” kendimi kelimelerle sakinleştirdim “lanet olsun benden o kadar kolay kurtulamazsınız. Gelin hepiniz birlikte gelin! Alayınızı gömeceğim.” penceredeki kargaya doğru bağırdım ama sonra “bekle bekle bekle! Bu şeylerle nasıl başa çıkmalıyım ki? lanet olası bir silahım bile yok.” ellerimin üzerinde yere düştüm.

“belki çatı katında bir şeyler bulabilirim” bir düşününce babamın marangozluk hobisini hatırlıyorum aletlerin çatı katında olması gerekiyordu.

Hızla çatı katına koşuyorum ve babamın aletlerini karıştırıyorum.

“işte burada!” sevinç içinde bir çığlık atıyorum çünkü tek elle tutulabilen kırmızı başlı bir el baltası buluyorum “lanet olsun evet”

“hahahaha..” küçük bir zafer kahkahası atıp pencereden dışarı bakıyorum. Bakarken gözlerim parlıyor” lanet canavarlar, hahaha beni o kadar kolay yiyemezsiniz” sadece bir balta olmasına rağmen açıkça bir silahın verdiği rahatlığın tadını çıkarıyorum. Bir süre sonra elimdeki baltayı sıkıyorum ve kapıya baktım.

“şimdi gidip komşuma bir selam vermem gerekiyor” sakinleşmek için derin bir nefes aldım ve evin kapılarından dışarı çıktım.

Çıktıktan hemen sonra hızlı bir şekilde sağa ve sola döndüm ve lanet canavarlardan bir iz var mı? Diye baktım. Neyse ki hiç görmedim, rahat bir nefes alıp yol boyu yürümeye başladım.

Biraz yürüdükten sonra dün gördüğüm ölü adamı gördüm ama bu sefer adamdan açıkça uzak duruyorum.

‘haaah lanet olsun biraz yanlış bir adım ve orda yatan ben olabilirim.’ biraz durup adama bakıyorum ve yola devam ediyorum.

Biraz daha yürükten sonra karşıma kırmızı renkli ve tek katlı bir ev çıkıyor ‘işte burada’. Elimdeki baltayı sıkıyorum ve yavaşça kapıya yaklaşıyorum.

Eve yaklaştıkça kalbim sıkışıyor, alnımdan soğuk ter akıyor ve özellikle bacaklarım ve kollarım olmak üzere tüm vücudum titriyor.

‘haaah’ derin bir nefes alıyorum ve evin kapısına baltayla vuruyorum, bu sayede kilit kırılıyor ve kapı yavaşça açılıyor.

İçimden küfür ederken yavaşça içeri girdim. Giriş boyunca yürümeye başladım. Giriş, dar ve karanlıktı.

 Her adım attığımda, attığım adımın sesi kulaklarımda çınlıyordu. Elimdeki baltayı o kadar sıktım ki ellerim kansızlıktan bembeyaz olmuştu.

Ve sonunda dün camdan içeri baktığımda gördüğüm odanın kapısına vardım.

 ‘huf huf huf’ derin bir nefes alıyorum ve elimi kapının koluna koyuyorum. ‘lanet olsun. Ya şimdi ya hiç’ vücudumu sakinleştirip kararımı keskinleştiriyorum ve kapıyı hızlı açıyorum.

“aaaaaaaahhhhhhhh” savaş çığlığı atarak içeriye hızla girdim. Ama sonra bana doğru dönen en fazla 4-5 m uzakta siyah saçlı soluk tenli ve kırmızı gözlü kadını görünce sustum.

“şey ahhhhhhh” şokumdan çıkınca tekrar bağırarak kadına doğru koşmaya başlıyorum.

“raaaaa” O da garip bir çığlık atarak bana koşmaya başladı. Bana saldırabileceği bir mesafeye varınca bana doğru kolunu salladı. Ama ben saldırısından çömelerek kaçtım ve elimdeki baltayı aşağıdan yukarıya doğru koluna vurdum.

Kadının kolu darbemden sonra koptu. Bende aramıza biraz mesafe koymak için geriye atladım.

“roooaaar”

ama kadın kolu kopmuş olmasına rağmen sanki hiç bir şey olmamış gibi üstüme saldırmaya devam etti. ‘lanet olsun’ olaylar karşısında bir an şaşırdım. Ama hızla kendimi toplayıp saldırısından kaçmak için kendimi yana attım.

 Bunun sonucu kadın duvara çarptı ve yere düştü, bu fırsatı değerlendirip baltamı kaldırıp ve hızla kadın boynuna indirdim. Kadının başı vücudundan ayrılıyor.

“aaauuurrrgh” kadın garip bir ses çıkartıyor ve bir daha hareket etmiyor.

“ööööğğğkkkk” gördüğüm manzara yüzünden mide bulantısı bir anda geliyor. Bu yüzden yere ellerimin üzerinde düştüm ve kusmaya başladım. Vücudum titremeye ve alnımdan aşağı ter akmaya başladı.

Bir süre kusmaya ve titreme devam ettikten sonra, yalpalayarak yavaşça ayağa kalktım.

Elime baltayı alıp odadan çıkmak için kapıya gittim. Ama o anda korkunç bir önsezi beni uyardı. Bu yüzden hızla arkamı döndüm ve karşımda 1.70 boylarında siyah saçlı, soluk tenli ve kırmızı gözlü bir adam direkt bana bakıyordu.

“aaaarrrrgggghh”

baltamı kaldırdığım anda üstüme atladı. Bu yüzden ikimiz birlikte yere düştük ve mücadele etmeye başladık. neyse ki baltamı zamanında kaldırmayı başardım. Bu yüzden ellerini ve ağzını baltamın sapıyla tutmayı başardım. Yine de üstüme bastırmaya devam ediyor.

‘lanet olsun hayır hayır hayır’ ilk defa ölümün bana bu kadar yakın olduğunu hissediyorum.

Alnımdan soğuk ter akıyor ve gücüm hızlı bir şekilde düşmeye başlıyor ‘lanet olsun ne yapmam lazım hızlı hızlı düşün düşün’ ne kadar düşünsem de aklıma hiçbir şey gelmiyor.

 ‘olabilir mi? Böyle mi öleceğim. Onlardan biri mi olacağım? Hayır istemiyorum!’ daha önce korkmama rağmen önceki korkular şu an yaşadığımla karşılaştırılamazdı.

“yardım-yardım edin lütfen birisi yardım etsin”

Son bir umut olarak yüksek sesle yardım için bağırıyorum. Ama hiç bir cevap alamıyorum. ‘hayır lütfen Allahım lütfen’ içten dua ederken ölümün gittikçe yaklaştığını hissedebiliyorum. Kollarımın gücü bittikçe adam daha fazla yaklaşıyor, o kadar yakın ki nefesini yüzümde hissedebiliyorum. Tam vaz geçmek üzere olduğumda.

“çat! roooaaaarrr”

Bir parçalanma sesi geliyor. Ardından adamın üzerimdeki baskısı azalıyor bunu fırsat bilerek adamı üstümden atıyorum. Gücümün kalan son damlasını yerde yatmakta olan adamın kafasını koparmak için kullandım.

“aaaarrrrrrgggh” adamın başını gövdesinden ayırdıktan sonra  yorgunluktan dolayı elimdeki baltayı düşürüp sırt üstü yattım.

“haahhaaahhaaah”

Derin bir şekilde birkaç kez nefes aldım. Biraz daha yerde yorgunluğumu dinlendirince başımı kaldırıyor ve etrafıma bakıyorum.

Karşımda 1.50 boylarında 8-9 yaşlarında siyah saçlı mavi gözlü ve beyaz tenli, üzerinde beyaz renkte kısa kollu bir kıyafet  ve mini etek olan, kucağında oyuncak bir ayıyı tutan çocuk görüyorum.

Çocuk elindeki ayıyı sıkıca kucaklıyor ve beni dikkatlice gözlemliyor.

“sende kimsin?”

Çocuk sorduğum soru karşısında biraz titriyor. “benim adım lily” çok kısık bir sesle cevap veriyor “be-ben bu evde yaşıyorum. Annem ve babam onlar.” bir süre susuyor.

Bir süre sonra “dü-dün sabah kalkıp odaya gittiğimde annemin babama saldırdığını gördüm. Her yerde kan vardı çok korktum. Bu yüzden hızla odadan kaçtım ve tuvalete girip kapıyı kilitledim.”

“hick uuuuu abi anneme ve babama ne oldu? Korkuyorum lütfen bana ne olduğunu söyle?” Lily konuşurken sustu ve ağlamaya başladı. Ne yapacağımı bilemediğim için yavaşça ona yaklaştım ve onu kucakladım. Lily kucakladıktan sonra daha sesli bir şekilde ağlamaya ve kıyafetimi tutmaya başladı.

“merak etme her şey yoluna girecek” onu sakinleştirmek için yavaşça konuştum ve başını okşadım.

yazar notu:

bu benim ilk yazım arkadaşlar bu yüzden hatalar olabilir hatalar için şimdiden özür dilerim umarım hikayemden memnun olursunuz okuduğunuz için teşekkürler.

 https://www.patreon.com/user?u=47179871 patreon sayfamdan daha ileriki bölümleri erkenden okuyabilirsiniz

twitter hesabımdan benimle iletişime geçebilir veya yeni seriler ve bölümler hakkında bilgi alabilirsiniz

https://twitter.com/BozKurT94567184 

umarım okuduğunuz seriden keyif alırsınız. okuduğunuz için şimdiden teşekkürler.

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44708 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr