Cilt 7 Bölüm 23: Çılgın

avatar
6895 12

Coiling Dragon - Cilt 7 Bölüm 23: Çılgın


 

Çevirmen : Ratel

 

BAM!” “BAM!” “BAM!” “BAM!

  …..   Altı dev meteor altı Özel Uygulayıcıya doğru vahşi bir şekilde iniyordu. Altı Özel Uygulayıcının hepsi ellerini altlarındaki toprağı yarmak için kullandılar ve yerin içine girmeye çalıştılar.   Altı dev meteorun yere çarpışı, dünyanın devasa patlamalarla şiddetle sallanmasına neden oldu, sanki bir anda yerden devasa gök gürlemeleri çıkmaya başlamıştı..   “BOOOOM!”   Dünya yüzeyinde altı devasa derin krater oluşmuştu, her biri onlarca metre derinliğindeydi.Korkutucu şok dalgaları her yöne yayılıyordu ve yerin kendisi de bükülmeye ve dalgalanmaya başlamıştı, her yöndeki evler devriliyor ağaçlar köklerinden sökülüyordu.   Yüzlerce metrelik dairesel bir alanda her şey toza dönmüştü.   Bu korkunç patlama tüm Hess Şehrinin dikkatini üstüne çekmişti. Hess Şehrinin kapılarından yeni çıkan Dervişler, Dawson Holdinginin adamları ve diğer güçlü uzmanlar, herkes buradan gelen titreşimleri hissetmişti.   …..   Yayılan güç dalgası Linley’e de ulaştı ama Linley hiç hareket etmeden olduğu yerde bir aptal gibi dikiliyordu. Güç dalgalarının onu istedikleri gibi hırpalamasına izin verdi.   Linley ahmak gibi olduğu yerde durdu, göz yaşları durmadan akıyordu.   “Ah…ah…ah…” Linley konuşmayı unutmuş gibi gözüküyordu. Tüm bedeni panikle titriyordu ve kalp ağrısından göklere doğru kükremek istiyordu.   Linley dizlerinin üzerine çöktü..   Kalbini parçalıyormuş gibi hissettiren derin bir keder Linleyi yutmuştu.   Linley’in zihni aniden Doehring Cowart’la beraber olduğu anılarda yüzmeye başladı.   …..   Bu ışık halesin beyaz saçlı beyaz sakallı beyaz cüppeli yaşlı bir adama dönüştüğünü gördüğü ilk seferdi. Çocuk-Linley şaşkınlıkla bağırdı, “Sen...kimsin sen?”   “Merhaba, ufaklık. Benim ismim Doehring Cowart. Ben Pouant İmparatorluğundan Aziz-seviye bir Grand Magusum!” bu Linleyle Doehring Cowart'ın ilk karşılaştıkları zamandı.   ….   “Büyükbaba Doehring, neden konuşmuyorsun? Toprak elementi özüne olan yakınlığımın ne seviyede?” Linley’in büyü yeteneklerinin test edildiği ilk sefer.   “İyi. Son derece iyi. Toprak Elementi özüne olan yatkınlığın son derece yüksek.” Doehring Cowart’ın yüzü gülümsemeyle aydınlandı. “Bildiklerime dayanarak, sadece bin büyücüden birinde seninki kadar güçlü bir toprak elementi özü yatkınlığı bulunduğunu söyleyebilirim. Gerçekten.”    Doehring Cowart’ın övgüsü çocuk-Linley’i konuşamayacak kadar heyecanlandırmıştı.   ….   Pouant İmparatorluğu çağından Aziz-seviye bir Grand Magus. Küçük bir çocuk. Ve böylece Poutant İmparatorluğunun Grand Magusunun himayesi altındaki bu çocuk büyücülük yoluna ilk adımını atmıştı.   …..   Düz Keski Okulu yöntemini kullanarak oymacılık yapmak. Büyülü Yaratık Sıradağlarında eğitim yapmak. Deneyimli Doehring Cowart’ın gözetimi altındaki Linley göz kamaştırıcı bir hızda gelişim kaydediyor ve olgunlaşıyordu.   Ama Linley herkesin ilgi odağı haline geldiği zaman…   …kimse onun arkasında Poutant İmparatorluğu çağından kalan Aziz-seviye bir Grand Magus ruhu olduğunu bilmiyordu.   ….   “Linley. Gelecektei kendine dayanman gerekecek.” Büyükbaba Doehring Linleyin kafasını son defa sevgiyle okşadı.   Dünyayı-sarsan yasak büyü ‘Göksel Meteor’un İnişi’ni kullandıktan sonra, Büyükbaba Doehring kaybolup gitmişti.   “Linley. Elveda.”   “Bunu hatırla. İyi yaşa.”   …..   Linley’in zihni Büyükbaba Doehring’le geçirdikleri zamanın imgeleriyle yüzüyordu. Bu nazik hoşgörülü yaşlı adam Linley’e çok şey katmıştı, Linleyin ayrılamaya dayanamayacağı birisi haline geleli uzun zaman olmuştu   //Büyükbaba cennette, kalbin ferah olsun.   // Valeriy Maladze - Nebesa (Cennet)   “Hayır…hayır….”   Linley kafasını tekrar tekrar salladı.   Buna inanmaya niyetli değildi. Büyükbaba Doehring gerçekten ölmüştü. Dahası, ölümünden sonra ruhu da dağılmıştı.   “İmkansız. Büyükbaba Doehring, dışarı çık. Dışarı çık.” Linley Kıvrilan Ejder yüzüğüne baktı, başlarda durmadan inliyordu, sözleri yalvarma tonu almadan hemen önce gözyaşları buz soğuğu pullarına dökülmeye başladı.   Linleyin bedeninden kan sızmaya devam ediyordu, ama Linley hiçbir şey hissetmiyordu.   “Büyükbaba Doehring.”   Linley Kıvrılan Ejder yüzüğünün tekrar parlamasını ve ak cüppeli, ak saçlı ve ak sakallı büyük baba Doehring’in önünde bir kere ortaya çıkmasını tüm yüreğiyle istiyordu. Linley Büyükbaba Doehring’in böyle basitçe öldüğüne inanamıyordu. O bi daha asla yanında olmayacaktı.   //Ben yanındayım, Büyükbaba Retel :D    O çocukluğundan beri Büyükbaba Doehring’le birlikte olagelmişti. O zamandan beri Büyükbaba Doehring’le hiç ayılmamıştı. Asla!   Kalbinin derinlerinde Linley Büyükbaba Doehring’in varlığına uzun zaman önce gerçekten alışmıştı. Radyant Tapınağında mahpusken bile şu anki kadar umutsuz ve yanlız hissetmemişti. Kalbı her zaman sakin olagelmişti...çünkü arkasında Büyükbaba Doehring’in desteği vardı. Ama şimdi…   Büyükbaba Doehring gitmişti. Sonsuza dek!!   “Neden. Neden.” Linley’in sesi titriyordu. “Gökler, önce annem öldü, sonra babam. Neden. Neden Büyükbaba Doehring’i de aldınız?”   “NEDENN!!!” Linley başını kaldırdı ve göğe doğru kükredi. Sesi gökyüzünde yankılandı.   “Ah…ah….” Linley dizlerinin üzerine çöktü. Perişan bir şekilde ağlamaya başladı, ancak ne kadar ağlarsa ağlasın o sevecen yaşlı adam tekrar ortaya çıkmadı. O ölmüştü ve sonsuza kadar onu yanlız bırakmıştı..   “Büyükbaba Doehring.”   Linley daha önce hiç olmadığı kadar zayıf ve kırılgan hissetti. Bu ruhsal bir kırılganlıktı. Yetimdi. Öksüzdü. Ve şimdi hep yanında olan Doehrin Dedesi de gitmişti.   Linley’in yanında sadece Bebe kalmıştı, ki o bile Büyükbaba Doehring’in varlığından bihaberdi.   “Patron. Hey, Linley, Patron!” Bebe Linleyi kormuş bir şekilde itekledi.   Linley Bebe’ye bakmak için başını çevirdi..   “Bebe.” Linley aniden Bebe’yi kollarına aldı.   “Patron, demin sen  ‘Büyükbaba Doehringdiyordun. Büyükbaba Doehring kim? Demin korkutucu bir ruhsal enerji patlaması hissettim. O da neydi?” Bebe tamamen şaşkındı.   Büyükbaba Doehring’in adını duyunca Linley’in kalbi bir kez daha acıyla sızladı.. Parmağındaki Kıvrılan Ejder yüzüğüne bakmak için kafasını eğdı. Ama… Büyükbaba Doehring asla bir daha dışarı çıkmayacaktı.   “Hışırtı.” Aniden, son derece düşük bir dizi ses duyuldu. Linley bakmak için döndü. Meteorlar tarafından oluşturulan devasa kraterlerin içinden, mor-cüppeli bir figür sürünerek dışarı çıktı. Sadece o da değil. Diğer beş adamda yavaşça dışarı çıkmaya çalışıyorlardı.   Göksel Meteor’un İnişi – Toprak-stili bir yasak büyüydü.. Aziz-seviye bir Grand Magus bu büyüyü kullanmış olsaydı, şüphesiz altısı da ölmüş olurdu.. Ama Doehrin Cowart tek bir büyügücü parçasına bile sahip olamayan bir Aziz-seviye Grand Magustu. Büyü kanunlarına göre, büyügücü elemental öz denen erlere hükmeden koöutanlardı. Büyügücü sayesinde ruhsal enerji bu askerlere hükmederek güçlü büyüler oluşturuyordu.   Doehring Cowart bundan farklı olarak kendi ruhunun ruhsal enerjisini tüketmişti, oluşan güçlü ruhsal enerji patlamasıyla elemental özü direk olarak kontrol etmiş ve yasak büyü Göksel Meteor’un İnişi’ni kullanmıştı.   Hiç büyügücünün olmaması yüzünden, tüm ruhsal enerjisini tüketse bile, Doehring Cowart’ın büyüsünün gücü normal bir Göksel Meteor’un İnişi büyüsünün 10% – 20%’u gücündeydi. Buna rağmen, yasak büyünün %10 ila 20’si bile 6 Özel Uygulayıcıyı ölümün kıyısına kadar ezmişti.   6 mor cübbeli figürün dışarı süründüğünü görmek, Linley’in kalbini aniden dizginsiz sınırsız ve bastırılamaz bir öfkeyle doldurdu.   “Ah!!!!!” Linley bir çığlıkla mor cüppeli figürlere doğru şimşek gibi fırladı. Altı Özel Uygulayıcı, Linleyin onlara doğru hücum ettiğini görünce o kadar korktular ki gözleri ay kadar yuvarlak oldu.   //Aha beyle   “Ah!!!!!” Linley kollarına güç aktararak Özel Uygulayıcıyı çıplak elleriyle ikiye böldü.   “Geberr.” Linley başka bir Özel Uygulayıcının kafasını fiziksel olarak bedeninden ayırdı.   “Haaaargh!” Linley’in keskin pençeleri üçüncü Özel Uygulayıcının göğsünü deldi, kalbini söküp çıkardı ve pençeleriyle onu paramparça etti.   “Öll!” Linley dördüncü Özel Uygulayıcının boğazına dişleriyle yapıştı ve boğazını parçaladı. Onların etlerini yemek ve kanlarını içmek istiyordu!   “Ah!!!!” Linley’in figürü aniden beşinci Özel Uygulayıcının önünde belirdi. Ağır yaralanmış Özel Uygulayıcı kendini savunmaktan acizdi, tek yapabildiği Linley onu bacaklarından ikiye ayırırken dehşet içinde izlemek oldu.   Altıncı Özel Uygulayıcıya gelirsek…   “Sen…sen…” Ağır yaralı altıncı Özel Uygulayıcı, önündeki dehşetengiz sahneyi izledikten sonra, Linley’in Cehennem Diyarından bir şeytan gibi üstüne hücum ettiğini gördü. O kadar korkmuştu ki bedeni titremeye başladı ve korkudan can verdi.   Altıncı Özel Uygulayıcı zaten ölmüş olsa da, Linley onun kafasına vahşice yumruk savurdu ve kafasını patlattı.   Bunu izlemek, Bebe’yi biraz korkutmuştu.   Uzaktan izleyen savaşçılar da korkudan aptala dönmüştü. Bir insanın bu kadar vahşi, bu kadar acımasız ve bu kadar korkutucu olabileceği hiç akıllarına gelmemişti. Bu Linley’in şu anki görüntüsünden dolayı özellikle doğruydu. Bedeni kırılmış pullarla kaplıydı ve tüm bedeni kanla kırmızıya boyanmıştı. Koyu altın rengi gözleri bile donuk bir kırmızıyla ışıldıyordu.   “Patron, sen…sen…sorun ne?” Bebe endişelenmişti.   Linley altı Özel Uygulayıcıyı vahşice öldürdükten sonra aniden yere oturdu, enerjisi gitmişti. Orada oturdu ve boş boş baktı, yüzünde ne düşündüğüne dair hiçbir belirti yoktu.   “Patron.” Bebe Linley’i çılgınca itti.   Linley aniden başını kaldırdı ama göz yaşlarının tekrardan akmasına engel olamıyordu. Kafasını bacaklarına doğru eğerek tekrar ağlamaya başladı.   …..   Altı devasa meteor yüzlerce metrelik bir alanı moloz haline getirmişti. Altı mor-cüppeli adam ise şeytani bir ucubenin elinde can vermişti.   Ama sonra, o şeytani ucube aniden başını bacaklarının arasına alıp ağlamaya başlamıştı.   ……   Şu anda neredeyse on bin izleyici vardı, olanları yüzlerce metre uzaktan izliyorlardı. Bu insanların hiç biri gördükleri şeyi anlamıyordu.   “O şeytan ağlıyor mu?”   Şaşkınlıktan ağızları açık kalmıştı.   “O şeytan çok… çok üzgün görünüyor.” Genç adam yakın bir arkadaşına tereddütle böyle söyledi. Arkadaşı yavaşça kafa salladı..   İzleyenlerden hiçbiri daha yakına gitmeye cesaret edemiyordu. Saniyeler önce olan korkunç şeyleri görmüşlerdi. Sekizinci seviye savaşçılar bile önlerinde duran kişinin ne kadar güçlü olduğunu tam olarak anlayamıyorlardı.   “Şeytan ağlıyor mu?” Yale, George, ve Reynolds uzun bir yoldan yeni gelmişlerdi. Bu sözleri duyunca, hepsi aynı anda harekete geçtiler.   “Çekilin yoldan! Açılın!” Yale sinirle bağırdı.   Dawson Holding’in korumaları izleyicileri hızla iki tarafa ayırmaya başladı. Yale, George ve Reynolds delice savaş alanının merkezine koştular   Ama olayın merkez üssüne vardıklarında sersemlediler.   Birkaç yüz metre içindeki her şey moloz yığınlarına dönüşmüştü. Altı kratere baktığınızda, altı dev meteorun ne kadar korkunç olduğunu gözlerinizin önüne geliyordu. Ve sadece bu altı adamın cesedine bakarak onları öldürenin ne kadar vahşi biri olduğunu hissedebiliyordunuz. Vücudu kırılmış pullarla kaplı şeytan orada oturmuş hıçkırıyordu.   ‘Şeytan’ın yanında duran Bebe’yi ve yerde yatan adamantine ağır kılıcı gördükten sonra, Yale ve diğerleri onun Linley olduğuna daha da emin olmuşlardı.   “Üçüncü kardeş.” Yale, George ve Reynolds hızla ileri fırladılar.   Tam bu anda Monroe Dawson da oraya varmıştı. Adamlarına hızla emretti, “Çabuk şu altı cesetten kurtulun ve hemen gidin. Kimse bu olayla Dawson Holdingin bir alakası olduğunu anlamasın.” Konuştuktan sonra, Monroe Dawson kendisi de alandan ayrıldı.   “Üçüncü kardeş.” Yale, George ve Reynolds endişeyle bağırdılar.   Linley’in Fenlai Şehrinde Clayde’a suikast yapmayı denediği zamandan beri, Yale Linley’in Ejderkan Savaşçısına dönüşmeye kadir olduğunu tahmin ediyordu. Fikirlerini Reynolds ve George la da paylaşmıştı. Ve şimdi Bebe’yi ve kenara atılmış adamantine kılıcı gördüklerinden onun Linley olduğuna eminlerdi.   Linley’in bedeni hafifçe sallandı.   Kafasını kaldırarak etrafındakilere baktı ve Yale, George ve Reynolds’u gördü. Linley sonunda konuştu. “Sizler…”   “Hadi gidelim, hemen.” Yale ısrar etti. “Demin Özel Uygulayıcıları öldürdün. Eğer Radyant Kilisesi bunu öğrenirse bu senin için felaket olur.” Yale hızla Linley’in kalkmasına yardım etti. Linley onun kendini ayağa kaldırmasına müsaade etti.   “Bebe. Gidelim.” Linley Bebe’yi kucakladı ve yürümeye başladı.   Yale şaşkındı, çünkü Linley adamantine ağır kılıcına hiç dikkat etmediğini fark etti. Aceleyle söylemeden edemedi, “Üçüncü kardeş, ağır kılıcın.”   “Ağır kılıç mı?” Linley kafasını çevirdi. Bir anlık şaşkınlıktan sonra anlamış gözüktü ve gidip ağır kılıcını aldı.   Tam o anda Dawson Holding’in adamları da geldi ve altı mor-cüppeli Özel Uygulayıcının cesetleriyle ilgilendiler..   “Üçüncü kardeşin sorunu ne?” George sessizce Yale ve Reynolds’a sordu.   Yale de kafasını salladı, aklı karışmıştı. “Hiç bi’ fikrim yok. Bebe iyi gibi görünüyor. O zaman neden üçüncü kardeş kalbi kırıldığı zamankinden bile daha kötü acı çekiyormuş gibi görünüyor? O kadar üzgün görünüyor ki sanki ruhunu kaybetmiş gibi.”   Linley  Dawson Holdinginin adamlarının ona yolu göstermesine müsaade etti, ufak bir geçitten gizlice geçerek gizemli bir köşke vardılar.     //Dede öldü beyler, Bölüm bunu anlatıyo ...  





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr