Cilt 11 Bölüm 37 – İlahi Kıvılcım

avatar
5535 10

Coiling Dragon - Cilt 11 Bölüm 37 – İlahi Kıvılcım


Kitap 11 (Tanrıların Mezarlığı)  Bölüm  37  – İlahi Kıvılcım

Çeviri: Gin   Düzenleme:  Dr.Hiluluk

 

Metalik zemin soğuk bir ışıkla parladı. Sayısız Cehennem Çukuru Kılıç İblisi dehşet içinde o zeminde diz çökmüştü. Liderleri kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi ise saygı dolu bir tavırla Linley’i  yönlendiriyordu. İkisi birer ışık huzmesine dönüşüp ilahi kıvılcımın olduğu yöne doğru fırladılar.

Toplamda Yulan Kıtasına bağlı üç Tanrıların Mezarlığı vardı.

Güney Denizindeki yer altı tüneline bağlı olan Tanrıların Mezarlığı, içlerinde en tehlikeli ve en büyük olandı. Yapıldığından bu yana, tek bir aziz seviye uzman bile bu en tehlikeli Tanrıların Mezarlığının on birinci katının hazinelerine ulaşmayı başaramamıştı. Linley ilk olacaktı!

Rüzgar esip Linley’in uzun saçlarını uçuşturdu.

Linley çoktan insan formuna dönüp uzun cübbesini rahatça sırtına atmıştı. Rüzgar ara süre cübbeyi savurup çıplak göğsünü ortaya çıkarıyordu.

“Süratin Engin Gerçeklerinde içgörü edindiğimden beri, ejder formuna dönüşüp dönüşmemem çok fazla fark yaratmaz oldu.” Linley, elinde Kanlı Menekşeyi tutuyordu. Kanlı Menekşe’nin ‘Boyutsal Cellat’ saldırısı minyatür bir ‘Boyutsal Yarık’ olarak tanımlanabilirdi. Ona dokunan her azizin ölümü kesindi.

Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi endişeli bir şekilde yol göstermeye devam etti.

Kısa bir süre sonra kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi birden durdu.

“Vardık mı?” Linley sordu.

Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi az ötedeki bir yeri işaret edip saygıyla söze girdi. “Lord, Tanrıların Mezarlığının on birinci katının hazineleri oradaki dağın zirvesinde.”

Linley, Cehennem Çukuru Kılıç İblisinin parmağıyla işaret ettiği yöne baktı. Ötede gerçekten de küçük bir metalik dağ vardı, ancak bu dağ çok sayıda Cehennem Çukuru Kılıç İblisi tarafından kuşatılmıştı. Dağın üzerinde bile çok sayıda Cehennem Çukuru Kılıç İblisi uçuyordu.

“Hmm, bu da nesi?” Linley kaşlarını çattı.

Korkan kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi aceleyle açıkladı. “Lord, geçmişte işgalcilerin kaçışırken burayı bulmasından endişe etmiştik. Bu yüzden birkaç on bin Cehennem Çukuru Kılıç İblisini buraya yerleştirip bu önemli hazineleri korumalarını sağladık.”

“Görünüşe göre oldukça geniş düşünmüşsünüz.” Linley sakince güldü.

Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi aceleyle devam etti, “Lord, endişelenmeyin. Hemen hepsine geri çekilmelerini emredeceğim.” Konuştuktan sonra hızla dağa doğru uçtu.

 

---

 

Tanrıların Mezarlığının üçüncü katında.

Soğuk bir rüzgar esiyordu. Birkaç Aziz cesedi dışında, buradaki tek canlı hala uyuklayan Ba-Yılanıydı. “Hiss!” … Ba-Yılanı her nefes verdiğinde, o siyah dumanlar ortaya çıkıyordu. Üçüncü kattaki tek ses o bildik horultuydu.

Birden bire, Ba-Yılanının buz dağının çevresine kıvrılmış devasa vücudu ortadan kayboldu.

“Beklenmedik şekilde, bir insan başarılı mı oldu?” Şeytani görünüşlü, zarif vücutlu genç bir adam, dalgalı yeşil saçlarıyla havada öylece süzülüyordu. Üzerinde desenli mavi bir cübbe vardı ve desenleri yakından incelediğinizde bir yılan derisine baktığınızı anlıyordunuz.

“Demek başardı. Bu az çok özgür kaldığım anlamına geliyor. Bu on bir katı daha fazla beklememe gerek kalmadı.” Yüzünde bir gülümseme belirdi. “Maalesef hala Lord Beirut’un gelmesini beklemeliyim. En az bir iki ay daha... Burada o kadar uzun kaldım ki, bir iki gün çok önemli değil.”

 

---

 

Çok sayıda Cehennem Çukuru Kılıç İblisi aceleyle geri çekilip, Linley’in dağın zirvesine çıkmasına izin verdi.

“Vızzz.” Kalp donduran aurayı hissettiğinde, Linley’in gözleri aydınlanarak dikkatle dağın zirvesine baktı. Dağın zirvesindeki düz bir kayanın üzerinde bir yığın değerli hazine duruyordu. Ancak en değerlileri, doğal olarak ilahi bir aura yayan o üç ilahi kıvılcımdı.

Üç ilahi kıvılcım haricinde, o dev kayanın üzerinde bir sürü kutsal hazine duruyordu. Tam on adet!

“Üç ilahi kıvılcım ve on kutsal hazine! Yüce Hükümran gerçekten de oldukça cömertmiş.” Linley’in kalp atışları hızlanmıştı. Ne de olsa sayısız aziz yalnızca tek bir ilahi kıvılcım elde edebilmenin hayalini kuruyordu, ancak şimdi, onun önünde tam üç tane vardı.

Başka bir şeyden endişelenmeden, Linley, hemen düz kayanın yanına ilerleyip o üç ilahi kıvılcımı dikkatle inceledi.

Üçü de aynı renkteydi. Hepsi de siyahtı. Yalnızca ilahi kıvılcımların merkezleri farklıydı, ikisi soluk bir ışıkla parıldıyordu; birisi soluk maviyken, diğeri toprak sarısı bir renkle ışıldıyordu. Sonuncuya gelince, onda hiç ışık yoktu. Bunun yerine garip, gizli denilebilecek bir aura yayıyordu.

“Parıldayanlardan birisi Toprak-stili, diğeri ise Rüzgar. Sonuncusu ise Yıkım-stili.” Linley kaşlarını çattı. “Ayrıca on birinci kattaki ilahi kıvılcımların hepsi Yarı Tanrılara ait olmalı.”

“Neler dönüyor?” Linley içten içe şüphe dolmuştu.

“Tanrıların Mezarlığını kontrol eden kişi, bu hazineleri ele geçirecek kişinin Toprağın ve Rüzgarın Elemental Yasalarının engin gerçeklerinde eğitim yapan biri olacağını biliyor olabilir mi?” Linley bu yıkım-tipi ilahi kıvılcımın aslında ‘Yıkımın Yolu’na ait olduğunu biliyordu.

Linley, bir kılıç ustası olarak bu yolda da eğitim yapabilirdi.

“Üç ilahi kıvılcım ve her birini kullanabilirim. Böyle bir tesadüf olmasına imkan var mı? Üçünü birden!” Linley önündeki üç ilahi kıvılcıma baktı, aklında hala güçlü bir kuşku hissi vardı.

Linley kafasını kaldırıp etrafına bakındı.

Birden Tanrıların Mezarlığında olup biten her şeyin bir Hükümran Tarafından izlendiği hissine kapılmıştı.

“Belki de…” Linley üç ilahi kıvılcıma tekrar baktı. “Belki de bu ilahi kıvılcımlar ben ‘Süratin Engin Gerçekleri’nde iç görü edindikten sonra buraya yerleştirilmiştir. Belki de çok güçlü bir uzman gizlice girip onları buraya yerleştirmiştir.” Linley bunu düşünmeden edememişti. Ne de olsa bu fazla büyük bir tesadüftü.

Tam üç ilahi kıvılcım?

Neden içlerinde elektrik stili, ışık stili ya da ateş stili yoktu? Hepsi Linley’in doğasına ve elementlerine uyumluydu.

“Böyle güçlü bir uzman tarafından izlendiğim için gurur duymalıyım.” Linley kendiyle sessizce alay etti. Bu konuyu daha fazla düşünmemeye karar verdi. Ne olursa olsun, şu an yalnızca ilah seviyenin kapısına ulaşmış bir temel Azizdi ve henüz bir ilah değildi.

Daha vakıf olmayı hak etmediği pek çok sır ve gizem olmalıydı.

“İlah seviyeyi belirsiz bir biçimde hissedebiliyorum. Büyük ihtimalle geri dönüp eğitime başladığımda birkaç on yıl içinde, İlah seviyeye ulaşacağım.” Linley, ‘Süratin Engin Gerçekleri’nden haberdar olduktan sonra, şu anki anlayış seviyesini hissedebilmeye başlamıştı.

Linley daha önce Savaş Tanrısı’nın bundan bahsettiğini duymuştu.

Kendi çabanla ilah seviyeye ulaşmak bir ilahi kıvılcımı özümsemekten yüzlerce kat daha zordu. Linley elini uzatıp o üç ilahi kıvılcımı avucuna aldı, ardından hemen boyutlar arası yüzüğüne gönderdi. “Bu üç ilahi kıvılcımı kendim kullanmasam bile, Delia ve Wharton’a verebilirim.”

Delia ve Wharton’un yetenek seviyelerini düşününce,  onların kendi başlarını ilah seviyeye ulaşmaları son derece zordu.

Yalnızca Fain ve Desri’nin ilah seviyenin eşiğinde binlerce yıldır sıkışıp kaldığını görmek bile bunun ne kadar zor bir iş olduğunu anlamaya yeterdi.

Linley ‘Rüzgarın Ritmi’ni geliştirdikten sonra Ana Kraliçeyle karşılaşıp onun saldırısını taklit ederek ‘On Bin Kılıcın Odağı’nı geliştirecek kadar şanslıydı. Daha sonra, Aziz Baş Büyücü seviyesine ulaştığı için ‘Boyutsal Yarık’ın içinde saklı sırları hissedebilmişti.

Bu üç olay zinciri sayesinde…

Dahası, Linley ‘hızlı’ ve ‘yavaş’ özelliklerinde yalnızca bazı iç görülere sahipti ve bu iç görüler çok derin değildi.

Güç konusunda ‘Süratin Engin Gerçekleri’ gerçekte ‘Toprağın Engin Gerçekleri’nden bir seviye daha üstündü. ‘Süratin Engin Gerçekleri’nin Rüzgarın Elemental Yasalarının en yüksek, en engin gizemlerinden biri olduğunu söylemek mümkündü.

“ Delia, Taylor, Sasha ve Wharton neler yapıyor merak ediyorum.” Linley ailesini düşünmeden edemedi. “Ve hala Barker’ın…” Linley içten içe hala Barker’ın ölüp ölmediğini konusunu düşünüyordu.

Çaresizce iç çekti.

Ardından,önündeki on kutsal hazineye baktı. Bu on kutsal hazinenin içinde pala, kılıç ve mızrak türü silahlar, siyah bir kitap, gizemli bir kristal küre… ve bir zırh seti vardı. İlah seviye savaş zırhı.

“Bir zırh?” Linley neşelenmişti.

Diğer kutsal hazineler pek ilgisini çekmemişti; ne de olsa çoktan adamantin ağır kılıç ve Kanlı Menekşeye sahipti. Siyah kitap ve kristal küre büyük olasılıkla karanlık stil ve ölüm büyüsü stili kutsal hazinelerdi. Linley onları kullanamazdı.

Linley hemen bu on kutsal hazineyi boyutlar arası yüzüğüne depoladı.

“Bu kutsal hazineler Delia, Taylor, Sasha ve diğerleri için kullanışlı hediyeler olacak.” Linley gülerken aynı zamanda çevresine şöyle bir göz attı. “Görünüşe göre burada başka hazine kalmadı. Oh, doğru.. bir de bu vardı.” Linley kutsal hazinelerin üzerine serildiği düz kayaya döndü.

“Zengin biri gerçekten de cömert olabiliyor. Kutsal hazineleri sergilemek için koydukları bu kaya bile bir hazine sayılır.” Linley kayayı da boyutlar arası yüzüğüne depoladı.

Bu devasa düz kaya, gerçekte kitaplarda okuduğu bir şeydi. ‘Kantaşı’.

Kantaşı neredeyse adamantin cevheri kadar değerliydi. Kantaşı ancak başka boyutlarda bulunabilen bir hazineydi. Gerek büyücü eşyaları gerekse silah yapımı için son derece kaliteli sayılırdı. Eğer biri bir silah dövmek için adamantin ve kan taşı gibi malzemeler kullanırsa, bir kutsal hazine yapması mümkündü.

Linley’in adamantin ağır kılıcı iyi bir silah olsa da, bir kutsal hazine değildi.

Linley gülümseyerek dağdan aşağı uçtu.

Ötedeki kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi gergin bir şekilde beklemişti. Linley henüz ona gitmesini söylememişti, Linley’in onu öldürmesinden korktuğu için kafasına göre oradan ayrılamaya cesaret edememişti.

“Tebrik ederim Lordum.” Linley’in yaklaştığını gören Cehennem Çukuru Kılıç İblisi saygıyla konuştu.

Linley Cehennem Çukuru Kılıç İblisine bir bakış attığında, sırtındaki kırmızı kılıcı fark etti. Elini uzatarak, kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisinin sırtındaki büyük kılıcı işaret etti. “Doğru. Kılıcın ve diğer iki kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisinin büyük kılıçları. Getir onları bana.”

“Ne?” Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi şok içinde Linley’e baktı.

“Beni duymadın mı?” Linley kaşlarını çattı.

“Lord, bu… bu büyük kılıç vücudumda doğal olarak oluştu. Yüz binlerce yılımı aldı. Bu…” Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi isteksizdi.

Bu Cehennem Çukuru Kılıç İblisleri kılıçlardan oluşmasına rağmen, en güçlü kılıçları sırtlarındakiydi. Özleri orada toplanırdı ve o kılıç kıyaslanamaz derecede sert ve güçlü olurdu. Linley’in grubunun onuncu katta karşılaştığı sıradan Cehennem Çukuru Kılıç İblisinin kılıcının keskinliği bile neredeyse bir kutsal hazine seviyesindeydi.

Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblislerinin kılıçları kesinlikle kutsal hazine seviyesinde olmalıydı.

‘Boyutsal Cellat’ı geliştirip Cehennem Çukuru Kılıç İblislerini katlettikten sonra, fark etmişti ki… ‘Boyutsal Cellat’ Cehennem Çukuru Kılıç İblislerinin büyük kılıçlarına zarar vermeyi başaramıyordu. Ne kadar keskin ve dayanıklı olduklarını tahmin etmek zor değildi.

“Hmm?” Linley kaşlarını çatıp soğuk bir biçimde kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisine baktı.

Canı ya da kılıcı. Hangisi daha önemliydi? Bu soruyu sormaya gerek bile yoktu.

“Lordum, hemen diğer iki büyük kılıcı getirmeleri için birilerini yollayacağım.” Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi korkarak hemen sırtındaki kılıcı çekip, saygı dolu bir şekilde Linley’e uzattı.

“Tamam. Aynı zamanda sıradan Cehennem Çukuru Kılıç İblislerinden bin tanesinin büyük kılıcını da bana getir.” Linley sıradan bir şeyden bahseder gibi konuşmuştu.

Kırmızı Cehennem Çukuru Kılıç İblisi hayret etse de, bir şey söylemeye cesaret edemedi. Ne de olsa, Linley yüz bin Cehennem Çukuru Kılıç İblisi öldürmüştü. Bin büyük kılıç fazla sayılmazdı. Yalnızca, kendi kendine bu uzmanın biraz fazla… fazla ‘şey’ olduğunu düşünmüştü. Çoktan inanılmaz güçlüydü ama hala çok sayıda büyük kılıç istiyordu.

“Benim ihtiyacım olmasa da, klanın çocuklarına verebilirim.” Linley kendince böyle düşünmüştü.

Sıradan Cehennem Çukuru Kılıç İblislerinin büyük kılıçları bile değer konusunda adamantin ağır kılıçla karşılaştırılabilirdi. Böyle büyük kılıçlar Yulan kıtasında son derece değerli görülürdü.

“Şanssızım ki boyutlar arası yüzüğüm yeterince büyük değil.”

Eğer daha büyük olsaydı, Linley belki daha fazlasını alabilirdi, ancak bin büyük kılıç da zaten yeterliydi.

Linley bin büyük kılıcı ve üç kırmızı büyük kılıcı boyutlar arası yüzüğüne depoladıktan sonra, saygıyla diz çöken sayısız Cehennem Çukuru Kılıç İblisinin arasından geçerek onuncu kata açılan geçide doğru ilerledi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44240 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr