Cilt 1 Bölüm 5: Büyüme (2)

avatar
7271 19

Coiling Dragon - Cilt 1 Bölüm 5: Büyüme (2)


 

 

Zaman hızla aktı ve göz açıp kapayıncaya kadar salondaki sandıklı saat on bir kez çaldı, şu an saat sabahın 11`ydi.

 

Hogg evde mi?“ net bir ses yankılandı. Baruch malikânesinde korumalar yoktu bu yüzden bu kişi hiç bir zorluk yaşamadan buraya kadar gelmişti.

 

Hogg suratını asarak elindeki büyük kitabı yere bıraktı. Hafif gülümseyerek “Linley, bu gün burada bırakıyoruz.“ dedi ve dönerek misafir salonuna doğru yürüdü.

 

Ah, Hogg, sevgili arkadaşım! Geçenlerde mandal kuşunun öttüğünü duyunca iyi bir şeyler olacağını biliyordum. Gerçekten de öyle oldu, öğleye doğru mektubunu aldım, okur okumaz çok memnun oldum.

 

Sevgili Philip, ben de seni görmekten çok mutluyum. Hillman çabuk git “Azılı Aslan“ heykelini getir bana. Philip, gel salona geçip bekleyelim. Heykel yakında burada olur.

 

Linley bu sözleri duyunca kalbine sancılar girdi.

 

Yine aile eşyalarını mı satıyoruz?“ Linley o “Azılı Aslan“ heykelinin babasının en çok hoşlandığı eşyalardan biri olduğunu iyi biliyordu. Fakat Wushan şehrinden çok az vergi toplayan Baruch klanı ekonomik olarak gerçekten kritik durumdaydı.

 

Neyseki Baruch klanı antik bir klandi ve zamanla pek çok değerli eşya toplamıştı.

 

Maalesef ki en büyük stoklar bile uzun yıllar süren müzayede ve satışlara dayanamazdi. Bu noktada klandaki değerli eşya sayısı çok azdı. Linley dayanamayıp dönüp sandıklı saate baktı. “Acaba bu saatin satılmasına daha ne kadar var.

 

Asil bir auraya sahip uzun, altın saçlı, orta yaşlı bir adam, Hogg`un yanında salona doğru yürüdü. Linley bu adamın Philip olduğunu tahmin etti.

 

Oh bu sevimli çocuk senin oğlun olmalı, değil mi Hogg?“ Philip sıcak bir şekilde Linley`e gülümsedi. “Linley Baruch, değil mi? Sana Linley diyebilir miyim?

 

Onur duyarım efendim.“Linley sağ elini göğsüne koyarak saygıyla hafifçe eğildi.

 

Ne kadar sevimli bir çocuk.“ Philip çok memnun görünüyordu.

 

Yanında Hogg güldü. “Philip, çocukla zaman harcamayı bırak. Bak çok uzun zamandır istediğin “Azılı Aslan“ geldi.” O konuşurken Hillman büyük heykeli kolayca taşıyordu ve sonra rahatça yere bıraktı.

 

Bu yaklaşık yarım tonluk bir heykeldi fakat Hillman`in ellerinde hafif bir oyuncak gibiydi. Hillman`in gücü açıkça görünüyordu.

 

Bay Hillman, gücünüz beni şaşırtıyor. On iki şehri kontrol etmeme rağmen benim malîkanemde siz, korumaların kaptanı gibi güçlü biri yok.“ Philip konuşurken gülümsüyordu. Fakat sözlerinin altındaki anlam gayet açıktı, Hillman`i kendisi için çalışmaya davet etmek istiyordu.

 

Hillman soğukça cevap verdi. “Wushan şehri benim evimdir, efendim.

 

Maruz görün beni.“ Philip hemen affını istedi.

 

Philip dönüp Hogg`a baktı. “Hogg, söylemek zorundayım, bu heykeli çok sevsem de, “Azılı Aslan“ heykelinin el işçiliği zirvede bir eser sayılmaz, büyük ustaların yaptığı başyapıtlardan çok aşağıda.

 

Philip, almak istemiyorsan unut gitsin.“ Hogg sözü hiç dolandırmadı.

 

Philip`in gözleri elinde olmadan daraldı, fakat sonra güldü. “Haha… Hogg, kızma. Almak istemiyorum demiyorum. Sadece gerçekleri söylüyorum. Şöyle diyelim, ben bu heykele 500 altın veririm. Ne diyorsun?

 

Beş yüz altın mı?“ Hogg yüzünü astı.

 

Bu fiyat Hogg`un umduğundan çok daha azdı. O en az sekiz yüz altın bekliyordu.

 

Yulan kıtasında bir altın para, on gümüş paraya oda bin bakır paraya denk geliyordu. Sıradan bir insan yılda yirmi ya da otuz altın kazanırdı. Sıradan ordudaki bir asker bile yılda en çok yüz altın filan kazanırdı.

 

Hogg kafa sallayarak “Bu fiyat çok az.“ dedi.

 

Hogg, sen de biliyor olmalısın Yulan kıtasında bütün bu 10.000+ yılda sayısız heykel yapıldı. Bir heykelin gerçek değeri el işçiliğinden gelir. Bundaki el işçiliğine gelirsek… Eh, sadece hoşuma gittiği için istediğimi söyleyebilirsin. 500 altın gerçekten verebileceğim en yüksek miktar. Eğer kabul etmiyorsan. Vazgeçelim o zaman.

 

Philip gülerek sandıklı saate doğru dönüp baktı. Gözleri parlayarak “Hogg, eğer bu saati satmak istersen seve seve bin altın veririm.

 

Hogg`un yüzü düştü.

 

Ahem, iki bin altında olabilir. Son teklifimde bu olur.“ Philip hızlıca üsteledi.

 

Hogg sert bir şekilde kafa salladı. “Sandıklı saat satılık değil! Heykele gelecek olursak altı yüz altın ver ya da almadan git.

 

Philip bir anlığına Hogg`u iyi bir süzdü, sonra gülümseyerek “Peki, Hogg, istediğin gibi olsun. Altı yüz altın. Kâhya, altı yüz altın getir bana.“ bütün zaman boyunca dışarıda bekleyen evin hizmetçisi altınlarla beraber hemen koştu.

 

Altı kese sarı altın.

 

Altı yüz altın, Hogg, istersen sayabilirsin.“ Philip gülümsedi.

 

Hogg keselerin ağırlıklarını bir tarttı. Sadece ağırlıklarına dayanak Hogg burada 600 altın olduğuna emindi. Her kesede yüz altın. Hogg gülümseyerek onayladı. “Philip, akşam yemeğine kalmaya ne dersin?

 

Philip gülerek “Gerek yok, hala evde yapmam gereken işler var.“ dedi.

 

Akabinde Philip`in kâhyası iki güçlü savaşçıya heykeli kaldırıp taşımaları için talimat verdi, anında ikisi zorlukla da olsa taşımaya başladılar.

 

Philip ve yanındakiler ayrıldıktan sonra, Hogg, gözlerinde sönük bir bakışla altı kese altına baktı. Bu sefer taş heykeli sattı, ya bi dahakine? Malikânede hala pek çok eşya olsa da er geç bir şeyleri kalmayacaktı.

 

Baba, ben de heykeltraş olmak istiyorum!“ Linley aniden söyledi.

 

Yulan kıtasında meşhur usta heykeltıraşların heykellerinin on binlerce altın ettiğini Linley gayet iyi biliyordu. Bazı meşhur heykeltraşların heykelleri yüz bin altın ediyordu. Maddi değeri bir yana bu heykeltıraşların sosyal statüleri de çok yüksekti.

 

Eğer usta bir heykeltıraş olabilirsem, o zaman… babam artık aile eşyalarını satmak zorunda kalmaz.“ Linley kendi kendine düşünüyordu.

 

Heykeltıraşlık mı?“ Hogg soğuk gözleriyle Linley`e bir bakış attı.

 

Linley Kutsal Birlikteki yüzlerce milyon insandan en azından bir kaç milyonunun heykeltraşlığa uğraştığı bilmiyor musun? Ama yine de Kutsal Birlik`teki gerçek ustalar sadece bir elle sayılabilir. Öte yandan iyi bir öğretmenin yoksa kendi başına başarılı olmana imkan yok.

 

“Asil heykeltıraşların olduğu alana sıradan insanlar ulaşamaz. Sadece inanılmaz yüksek fiyatlı heykelleri görüyorsun, peki ya heykeltıraşların çoğunun yılda sadece bir kaç düzine altın kazandığını biliyor musun?

 

Hogg`un sesi çok sertti.

 

Linley çok korkmuştu, hemen yere diz çöktü. Sadece heykeltıraşlıkla ailesinin durumunu düzeltebileceğini düşündüğü için böyle konuşmuştu. Babasının bu kadar kızıp onu azarliyacagina hiç beklemiyordu.

 

Hogg soğuk bir sesle “Yeter. Atalarımızın salonunun temizliğe ihtiyacı var. Yemekten sonra git ve temizle.“ dedi.

 

Evet baba.“ Linley saygıyla cevapladı.

 

Linley`e bakarak Hogg iç geçirdi. “Heykeltıraşlık mı? Ah, çocuğum. Biliyor musun geçmişte ben de buna çalıştım? Bütün bir on yılı bunu öğrenmeye ayırdım. Ama maalesef heykellerim beş para etmedi.“ Hogg da bir zamanlar aptalca bir rüya görüp, klanin durumunu düzeltmek için büyük bir usta olmayı düşlemişti.

 

Ama kalbinde çok çaresizdi. On yıl harcamasına rağmen, heykellerinin hiçbir değeri yoktu. Heykeltıraşlık alanı bir piramit olarak görülebilirdi.

 

Bu ünlü ustalar piramitin tam zirvesindeydi. Yüksek statünün tadını çıkarıyorlardı ve her yaptıkları heykel yüz binlerce altın ediyordu.

 

Ama piramidin dibindeki sayısız düşük seviye heykeltraşın yaptığı heykeller iç parçalayıcan kadar ucuzdu. Yaptıkları heykellerin çoğu sıradan insanlar tarafından, bir kaç gümüşe ev dekorasyonu için alınıyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr