Cilt 9 Bölüm 35: Hedef: Anarşik Topraklar!

avatar
7935 9

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 35: Hedef: Anarşik Topraklar!


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 35 – Hedef: Anarşik Topraklar!

 

ÇEVİRİ: GİN DÜZENLEME: DR.HİLULUK

 

Gözleri kapalı, meditasyon pozisyonunda yerde oturan Linley’in saçları, yumuşak bir rüzgarla havalandı. Ruhu toprak ve rüzgarla bütünleşmişti.

 

“Gümbür..” Linley yerin derinliklerindeki kızgın magmayı hissedebiliyordu.

 

“Vızz..” Linley rüzgarın hızındaki değişimleri hissedebiliyordu. Yukarda, atmosferin yüksek tabakalarında rüzgar çok güçlüyken, başkentin sokaklarında çok daha nazik esiyordu. Linley rüzgardaki en ufak değişimi bile açık şekilde seçebiliyordu.

 

Eğitim yaparken hissettiklerinden hoşlanıyordu. Edindiği yer  yeni iç görüde, her seviye atladığında ruhunun neşesini ve değişim geçirdiğini seziyordu!

 

Bu her seferinde içini titreten duygu yüklü bir deneyimdi.

 

“Belki de Savaş Tanrısının sözleri doğrudur. Eğitimde tek bir yol izlemek mantıklı olabilir. Toprağın yasaları sınırsız ve derin. ‘Evrenin Nabzı’(1) bu yasaların oldukça derin ve engin bir parçası olsa gerek.” Linley bunu hissedebiliyordu.

 

O ve Haydson, ikisi de toprağın yasalarını takip etseler de, farklı yollar izlemişlerdi.

 

Onun titreşim saldırıları açıkça Haydson’un kilerden üstündü!

 

“Dummm.” “Dummm.” Linley, bütün dikkatini yeryüzünden yükselen özgün ritme vermişti. Linley bir kez daha kendini tamamen bu ritme kaptırıp içinde yatan engin gerçekleri çözmeye çalıştı.

 

Haydson’la dövüştüğünden beri, Linley, Yulan Kıtasındaki en güçlü uzmanlardan birisi olarak kabul edilir olmuştu. Çoktan adı Haydson, Kutsal İmparator ve Karanlık Resul seviyesindekilerle bir anılır olmuştu. İmparatorluk Başkenti Channe’de de Baruch Klanı’nın konumu inanılmaz yükselmişti.

 

Ne kadar ünlenmiş olsa da, kimse Linley’i rahatsız etmeye cesaret edemiyordu.

 

“Her yeni iç görüyle, farklı hissediyorum.” Linley gözlerini açtığında yüzünde kendiliğinden oluşan bir gülümseme vardı. Linley hayretle iç çekti, “ ‘Evrenin Nabzı’ bile ölçülemeyecek derinlikte ve büyüklükte sırlar içeriyor. O halde Toprağın Yasaları ne kadar muazzam ve sınırsız?”

 

İlah seviyeye ulaşmanın bu kadar zor olmasına şaşmamalı..

 

Savaş Tanrısı gibi olağan üstü biri bile beş bin yıl geçmesine rağmen hala Yarı Tanrı seviyesindeydi.

 

“Abi!” Wharton ve Barker kardeşler koşarak geldi.

 

“Geldiğinizi biliyordum.” Linley gülerek ayağa kalktı. Toprakla bir bütünken Linley, Wharton ve diğerlerinin geldiğini hissetmişti.

 

Herkes öğle yemeğini bitirdikten sonra..

 

“Zassler.” Linley ayağa kalkıp gülümseyerek Zassler’a işaret etti. Zassler’ı kendi avlusuna götürdü. Arından ikisi karşılıklı oturdular.

 

“Efendi Linley, istediğiniz bir şey mi var?” Zassler soran gözlerle baktı.

 

Linley’in yüzünde garip bir ifade vardı. İç çekti. “Zassler, benim Baruch Klanımla ilgili meselelerden haberdarsın.” Zassler uzun süredir burada, malikanede yaşıyordu. Doğal olarak öğrenilmesi gereken her şeyden haberdardı. Zassler hemen kafasını salladı.

 

Linley sakince, “Anne babam çoktan öldüler ve bu işin arkasındaki asıl güç Işık Kilisesi. Geçmişte, Hess şehrinden ayrılırken günün birinde Işık Kilisesini yok edip, kökünü kazıyacağıma yemin ettim.”

 

Zassler, Linley’in bu hedefinden haberdardı.

 

Linley Zassler’a bakıp, “Şu an gücümün sürekli arttığının farkındayım. Dahası, Bebe,Haeru ve Barker kardeşlerle.. Işık Kilisesiyle baş edebileceğime inanıyorum. Işık Kilisesine karşı harekete geçmeyi düşünüyorum.!”

 

“Başlıyor musun?” Zassler irkilmişti.

 

Linley açıkça Işık Kilisesine karşı harekete mi geçecekti?

 

“Linley, şu an gücümüzün oldukça fazla olduğu doğru olsa da, Işık Kilisesinin kökleri de oldukça derine iniyor…” Zassler aceleyle onu vazgeçirmeye çalıştı. O da Işık Kilisesini yok etmek istese de, akılcı davranmalıydılar.

 

Linley gülümseyip elini salladı, “Hayır, henüz onlarla kafa kafaya dövüşmeyeceğim.”

 

“Geçen sefer, Anarşik Topraklardan bahsettiğini duydum. Işık Kilisesinin o bölgeye büyük önem verdiğini söylememiş miydin? Ve orada oldukça büyük bir gücün yattığını?”

 

Zassler sekiz yüz yıldan fazla yaşamıştı ve ömrünün çoğu Anarşik Topraklarda geçmişti.

 

“Tabii ki de oraya değer veriyorlar!”

 

Zassler detaylı bir biçimde açıklamaya koyuldu, “Linley ,anladığım kadarıyla Işık Kilisesi saf ruhları Işık Hükümran’ı için kurban etmenin dışında, onun için çok sayıda müride ihtiyaç duyuyor! Ona ne kadar çok tapılırsa o kadar ‘inanç’ gücü ortaya çıkıyor. Işık Kilisesi tam da bu sebepten, sürekli ‘Tanrının ışığını tüm dünyaya yaymak’ saçmalığından bahseder.”

 

Linley başıyla onayladı.

 

Zassler tırnaklarını birbirine vurarak konuşmaya devam etti. “Linley, tüm kıtada, en büyük kaos doğunun büyük çayırlarında, Anarşik Topraklarda ve 18 Kuzey Dükalığında hüküm sürer!”

 

“Bu yerler içinde 18 Kuzey Dükalığı bitmeyen bir savaşın içindeyken, büyük çayırlardaki At beyleri vahşilikleriyle ünlüdür. Gözlerini kan bürümüştür. Sence Işık Hükümranı’na tapma ihtimalleri var mı? At beylerinin doğası gereği Işık Kilisesinin orada başarılı olma şansı yok.” Zassler sakince konuşuyordu. “18 Kuzey Dükalığına gelince, onlar çoktan ‘Buz Tanrıçası’na tapıyor.”

 

“Buz Tanrıçası?” Linley 18 Kuzey Dükalığı hakkında pek fazla şey bilmiyordu.

 

“Doğru.” Zassler başıyla onayladı. “18 Kuzey Dükalığı birbirleriyle bitmeyen bir savaşın içinde olsalar da, Buz Tanrıçası Mabedi oranın mutlak hakimi. Ayrıca mabedin kökleri inanılmaz derin. Dahası Buz Tanrıçası hırslı biri değil ve bugüne kadar 18 Kuzey Dükalığından dışarı çıkmadı. Doğal olarak Işık Kilisesi oraya girip kendine azılı bir düşman edinmek istemez.”

 

Linley güldü.

 

Linley her zaman bunu merak etmişti. 18 Kuzey Dükalığı, ‘Karanlık Orman’ın kuzeyinde bulunurdu. Tek sınır komşusu O’Brien İmparatorluğu ve boyutu yaklaşık bir İdari Bölge kadardı. O’Brien İmparatorluğunun gücü düşünülürse, orayı ele geçirmek zor olmamalıydı…

 

Ancak neden yapmamışlardı?

 

Linley bu sorusunun cevabının Buz Tanrıçası Mabedi olduğunu ancak şimdi öğrenmişti.

 

“Bu iki seçenek mümkün olmadığını için kalan tek seçenek Anarşik Topraklar oluyor!” Zassler iç çekti. “Anarşik Topraklar adından da anlaşılacağı gibi son derece kaotik bir bölge. Korkutucu bir biçimde.”

 

“Kaotik mi? Nasıl?”

 

Zassler duyguyla iç çekti. “Öncelikle, geçmişteki sayıma göre 48 Dükalık vardı. Ancak Anarşik Topraklarda sınırlar çok sık değişir. Birkaç yılda bir Dükalıkların sayısı oynar. Belki 50 olur belki 40. Söylemek zor. Bu kaotik olmasının ilk sebebi.”

 

“İkinci sebebi ise sınır komşuları. O’Brien İmparatorluğu, Rohault İmparatorluğu ve doğunun büyük çayırlarının sınırında. Bu üç büyük gücün de bölgeyle ilgili planları var!”

 

“Üçüncü sebebe gelince hem Işık Kilisesinin hem de Gölge Tarikatının Anarşik Toprakları etkilemeye niyeti var. Bu topraklarda her iki din de çok güçlü ve etkili. Bu iki din birbirine tamamen zıt ve aralarındaki anlaşmazlıkların çözümü yok.”

 

Bunları dinleyen Linley kendini iç çekmekten alamadı. Bunca etkiden sonra Anarşik Topraklar kaos içinde olmasaydı şaşılırdı.

 

“Aynı zamanda dördüncü bir sebep daha var!” Zassler tekrar iç çekti. “Anarşik Toprakların kuzeyinde uçsuz bucaksız Karanlık Orman var. Karanlık Orman’da sayıları Sihirli Canavarlar Sıra Dağlarından az olmayan sayısız sihirli canavar mevcut. Birkaç on yılda bir, sayısız sihirli canavardan oluşan bir dalga Karanlık Ormandan çıkıp Anarşik Topraklara saldırır. Bu sıradan bir felaket değil!”

 

Linley’in yüzü değişti.

 

Bir sihirli canavar sürüsü saldırısı mı?

 

Kutsal İttifak’ın yaşadığı Kıyamet Günü’nden sonra, Linley büyük bir sihirli canavar sürüsünün ne kadar korkutucu olabileceğini biliyordu. O gün tam anlamıyla kıyametti.

 

“Tabi ki bir sihirli canavar dalgası olarak tanımlansa da, ‘Kıyamet Günü’ ile kıyaslanamaz.” Zassler güldü. “Karanlık Ormandan gelen sihirli canavarların çoğu düşük ya da orta seviye olur. Çok nadir aralarında yüksek seviye canavarlar bulunur. Sayıca çok olsalarda, saldırı zamanları tüm dükalıklar birlikte çalışarak canavarların bir şekilde üstesinden gelir.”

 

Linley şimdi anlamıştı.

 

Eğer yüksek sayıda canavarlar az sayıda olursa, sürünün verebileceği hasar çok daha az olurdu. Ayrıca Kutsal İttifakı işgal eden sürü kadar kalabalık olmuyorlardı. Doğal olarak verebilecekleri hasar sınırlıydı.

 

“Linley, Kutsal İttifakın başına gelenle farklı olan nokta şu; Karanlık Ormandan saldırsan sürü sadece bir kereliğine saldırmıyor. Her birkaç on senede bir bu saldırı tekrarlanıyor. Sonuç olarak Anarşik Topraklarda kalıcı bir barış sağlamak mümkün olmuyor.” Zassler iç çekti.

 

Linley de gizlice iç çekmekten kendini alamadı.

 

Bu dört sebepten ötürü Anarşik Topraklar gerçekten de sonsuza kadar sürecek bir kaosa mahkumdu.

 

“Dükalıklar küçük olsa da, tüm 48’ini topladığımızda Anarşik Topraklar’ın tamamı O’Brien İmparatorluğunun yaklaşık yarısı kadar ediyor. Aslında Anarşik Toprakların, Kutsal İttifakın şimdiki topraklarıyla eşit olduğunu söylemek yanlış olmaz.”

 

Linley de kafa salladı.

 

Kıyamet Gününden sonra Kutsal İttifak eski topraklarının üçte ikisi kadar toprağa sahipti. Ve ayrıca O’Brien İmparatorluğu devasa bir imparatorluktu.

 

O’Brien İmparatorluğunun yarısı kadar olan Anarşik Toprakların, Kutsal İttifakla aynı yüz ölçümüne sahip olması mantıklıydı.

 

“Böyle büyük bir alan doğal olarak Işık Kilisenin iştahını kabartıyor. Işık Kilisesi ve Gölge Tarikatı orada pek çok uzman bulunduruyor ve kökleri oldukça derin.”

 

Bunu duyan Linley güldü.

 

Toprakları Kutsal İttifaka eşit olan bir bölgeye Işık Kilisesi kaç uzman göndermiş olabilirdi ki?

 

“Eğer Işık Kilisesinin yirmi ya da otuz azizi varsa, orada 5 ya da 6 hadi en fazla 7 aziz bulunduruyorlardır.” Diye düşündü.

 

Kutsal Ada kesinlikle Işık Kilisesinin en fazla uzmanı barındırdığı yerdi.

 

Anarşik Topraklara gönderilenler büyük ihtimalle Işık Kilisesinin en güçlü azizleri de değildi.

 

“Kardeşimin düğününden sonra Anarşik Topraklar’a gideceğiz.” Linley Zassler’a bakıp gülümsedi. “Işık Kilisesine karşı savaşımız Anarşik Topraklardan başlayacak.”

 

Işık Kilisesinin Anarşik Topraklarda kurmak için binlerce yıl harcadığı temelleri yıkmak büyük ihtimalle onları delirmenin eşiğine getirecekti.

 

“Anarşik Topraklar!” Zassler’ın gözleri parladı. “Harika!”

 

Linley gülümsedi. Işık Kilisesinin orada binlerce yıl içinde kurduğu temelleri yıkmak bir iki yıl içinde başarılacak bir iş değildi.

 

“Orada zamanımın bir kısmını eğitime ayırıp geri kalanında Işık Kilisesiyle ilgileneceğim. Anarşik Topraklardaki güçlerini yok ettikten sonra, insan formumda aziz seviyeye varmış olurum. O zaman ‘Evrenin Nabzı’ konusunda oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmış olurum. İşte o zaman.. Işık Kilisesine doğrudan savaş açacağız.” 

 

Linley zihninde ne yapacağını net bir şekilde planlamıştı.

 

Bu planlara göre hareket edecekti. Aceleci ya da sabırsız davranamazdı. Her seferinde bir adım atarak Işık Kilisesinin kökünü kazıyacaktı.

 

Wharton önceden Linley ve Haydson’un dövüşünden önce kafasını düğün işlerine veremeyeceğini söylemişti. Düello bittikten sonra düğün tarihini Ekim’in 15’i olarak belirlediler.

 

Ekim ayının başlarıydı... Hem kontun malikanesi hem de kraliyet sarayı yaklaşan büyük düğünün hazırlıklarıyla meşguldu.

 

Düğün merasimi nişan merasiminden çok daha önemliydi.

 

Kont Wharton’un Malikanesi, Linley’in konağı…

 

“Linley, gemimiz ve mürettebatımız Yulan İmparatorluğuna dönmeyi planlıyor. Ustamla birlikte gitmeliyim.” Delia Linley’e baktı. Konuşurken dudakları aşağı doğru kıvrılmıştı. Daha önce gülmekte olan Linley bu sözleri duyduğunda ciddileşti.

 

Delia’nın gideceğini öğrendiğinde üzgün hissetmekten kendini alamamıştı.

 

Delia’yla geçirdiği son birkaç ay son on yılda geçirdiği en huzurlu zamanlardı. Her gün neşeyle geçmişti.

 

“Gidiyor musun?” Linley zoraki bir biçimde gülümsedi. “O halde sana güvenli yolculuklar dilerim.”

 

Delia gülümsedi. Linley’in ondan ayrılmaya gönülsüz olduğunu anlamıştı. “Ancak.. ustama önden gidebileceğini ve şimdilik burada bir vatandaş olarak kalabileceğimi söyledim.”

 

“Ya?!” Linley gülse mi ağlasa mı bilememişti.

 

“Üzüldün mü?” Delia kaşlarını çattı.

 

“Sevindim, sevindim!” Linley aceleyle cevap verdi ve ardından ciddi bir ifadeyle Delia’ya baktı. “Delia, sana söylemem gereken bir şey var.”

 

“Nedir?” Delia beklentiyle Linley’e baktı.

 

“Kardeşimin düğününden sonra, büyük ihtimalle Anarşik Topraklar’a gideceğim.”

 

“Ya. O halde ben de gelirim.” Delia en ufak tereddüt etmemişti.

 

Ancak tam o sırada, bir insan figürü son hız Linley’in konağına dalarken heyecanlı bağırışlar duyuldu. Kapıda Gates’in yüksek sesli bağırışı duyuldu. “Efendim, dördüncü kardeşimiz de seviye atlayıp 9. Seviyeye ulaştı!”

 

Beş Barker kardeşten dördü şu anda aziz seviye gücündeydi.

 

“Bir başka Aziz?” Linley yüzünde beliren gülümsemeyi engelleyemedi. Bu beş kardeş gerçekten de mucizeler yaratabiliyordu.

                               

                                           ###########

ÇN.(1) Daha önce ‘yasaların’ bu dalını ‘Toprağın titreşen dalgaları’ olarak çevirmiştim. Evrenin Nabzı kulağa daha hoş gelmiyor mu? :)

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr