Bölüm 19: Bir Kahramanla Aşk Yaşamayı Dileyen Grimoire Dükkânı Kızı 11

avatar
962 1

Chikyuu Tenseisha no Koroshikata - Bölüm 19: Bir Kahramanla Aşk Yaşamayı Dileyen Grimoire Dükkânı Kızı 11


 Bölüm 19: Bir Kahramanla Aşk Yaşamayı Dileyen Grimoire Dükkanı Kızı 11

 

Çevirmen:Ratelnim

Editör:Kurogane

 

“Ruby, iyi misin? Biraz mola verelim mi??”

 

“H, hayır … iyiyim …”

 

Coura’dan ayrılışımızın ikinci gününde Ruby ve ben ciddiyetle yürüdük ve yürüdük...

 

Ruby’nin dedesini iyileştirecek ilacı bulmak amacıyla Sephor’a doğru yürüdük.

 

Yol iyi durumdaydı fakat durmadan yürümek her hâlükârda zor bir işti.

 

Girmiş olduğum Elf kadınının vücudu kuvvetliydi bu yüzden ben pek bir sıkıntı yaşamıyordum, ama normal hayatında kitap taşımaktan başka hiçbir fiziksel aktivite yapmayan Ruby zor zamanlar geçiriyordu.

 

Yorgunluk ve kas ağrıları.

 

Uzun yolculuklarda dikkat etmeniz gereken en önemli şeylerden biri: ayak ve kasık yaralarıydı.

 

“Oh, ağaçlı güzel bir yer var. Ruby ağaçların gölgesinde biraz dinlenelim mi?”

 

“E, evvet …”

 

Ruby ağaçlardan birinin köklerinin üzerine keyifsizce çöktü.

 

“Hey Ruby, merhemi tekrar sürelim mi?”

 

“Lütfen …”

 

Ruby’nin ayakkabılarını çıkardım ve morarmış topuklarına merhem sürdüm.

 

“Şimdi de, kasıklarına sürelim. Hadi, etrafta kimse yok, pantolonunu çıkar.*”

 

//ÇN:O kadar masum söylüyor ki...

 

“U, um … Kendim sürerim … kya!!”

 

Nazikçe dirense de pantolonunu çıkardım.

 

Şimdi üzerinde sadece külotu kalmıştı, Ruby kaderine boyun eğdi ve bacaklarını ayırdı.

 

Sahte bir sakinlikle, ellerimi Ruby’nin kasıklarının arasına soktum ve yavaşça merhemi sürdüm.

 

“Hayır .. Shuka, gıdıklanıyorum …”

 

“Biraz dayan.”

 

Bu sözü biraz da kendime söylüyordum.

 

Sadece biraz daha dayan, sadece biraz daha...

 

Sadece biraz daha dayanacaktım ve Ruby benim olacaktı.

 

//DN:Yüzüklerin efendisindeki ufak yaratık vardı ya aklıma bi anda nedense o geldi kıymetlimissss benim olmalı kıymetlimisss

 

***

 

Sonraki gün ve ondan sonraki gün yürümeye devam ettik.

 

Yolun bir kısmında tepemize yağmur yağdı fakat yol boyunca hiç hırsıza ya da hayduda rastlamadık ve yolculuğumuz huzurlu bir şekilde devam etti.

 

Yürürken, Ruby aşama aşama değişmeye devam etti.

 

Şu ana kadar hep huzursuz olan Ruby, şimdi çok daha iyimserdi.

 

Yolculuk insanı değiştiriyordu.

 

***

 

Beşinci günde.

 

“Hey Ruby, bir önerim var. Ne dersin, kestirme bir yol var, denemek ister misin?”

 

“Kestir … me?”

 

“Evet”

 

Haritayı açıp yere serdim.

 

“Eğer orman boyunca gidersek, arazinin zorluğunu dikkate alsak dahi yolculuğumuz üç gün kısalmış olacak. Dedenin ilacını daha erken götürebiliriz.”

 

“H, hadi gidelim!”

 

Ruby enerjik bir şekilde cevap verdi.

 

“Tamam, bu güzel bir cevap.”

 

Ruby ve ben beraber Lülüca ormanına girdik.

 

Burası aşırı büyümüş yüksek ağaçlarla kaplı bir ormandı.

 

Otlar ayaklarımıza dolanıyordu ve sağda solda ağaç kökleri vardı.

 

Ruby yürürken takılıp düşecek diye endişeleniyordum, ancak beş günlük yürüyüşün ardından doğada yürümeye alışmış olmalı.

 

Yürüyüşü sabitti.

 

***

 

“Waa … Dere …!”

 

Gün batımına doğru orman yolunun ortasındaki dereye vardık.

 

Ayın yansıması suyun yüzeyinde yakamozlar oluşturuyordu, bizi ayartmaya çalışan bir fahişe kadar güzeldi.

 

“Shuka … biraz dalmak istiyorum … !”

 

“Ah, tamam”

 

İkimiz de kıyafetlerimizi çıkarttık.

 

Ruby güçlenmişti ve artık yanında bir kadın varken soyunmaktan utanmıyordu.

 

Tabi, benim erkek olduğumu bilmiyordu. ( ͡° ͜ʖ ͡°)

 

Ruby tuniğini çıkardığında göğüsleri birer puding gibi göz alıcı bir şekilde sallandı … dayan, ben, dayan.

 

Ilık suya bir küvete girer gibi girdik.

 

Ruby’nin kavun-vari şeyleri suda yüzüyordu.

 

Dönüştüğüm Elf Kadını Shuka’nın da sağlam bir vücudu vardı, kendimi onunla karşılaştırmadan edemiyordum ….

 

Hayır, şey, aklımdan geçenler beni biraz kaybolmuş hissettirdi.

 

“E—i!”

 

“Oof… !?”

 

Ruby aniden bana su sıçrattı.

 

Ne nostaljik bir şey.

 

“Haha, demek öyle. Al bunu!”

 

“Kya…!”

 

Su sıçratarak birbirimizi kovaladık.

 

“Şimdi yakaladım seni!”

 

Onu arkadan yakaladım ve kollarımı göğüslerine sardım …. Gerçekten, bu göğüsler inanılmazdı.

 

……...

 

Suda oynamaktan yorulduğumuzda, mükemmel gökyüzünü seyrettik.

 

Duygusal bir havaya bürünmüştüm …. Eski dünyam bu yıldızlardan birinin çevresinde mi dönüyor diye merak ediyordum.

 

“Shuka”

 

Ruby birden bana seslendi.

 

“Hm?”

 

“S … seninle tanıştığım için çok mutluyum. Eğer sen çıkıp gelmeseydin, d … dedem hastalandığında ne yapacağımı bilemezdim. Hiçbir şey yapamazdım …”

 

“Hm? Hayır, ben fazla bir şey yapmadım. Çok uğraştın çünkü içinde mücadele edecek gücün vardı. …. Ve eğer ben yardım etmeseydim bile, şu Yuutarou denen çocuk gelip sana yardım etmez miydi?”

 

” … Yuutarou, gelip bana yardım edebilirdi, sanırım. O herkese yardım eder …”

 

“Ama” diye devam etti Ruby.

 

“Şimdi düşününce … Yuutarou bana yardım ettiği zamanlar kendimi sevmiyordum. ben bir şey yapmasam da her şey iyiye gidiyordu. Aslında benim hakımda bir şey değişmiyordu, sadece dış dünyada bazı olaylar yaşanıyordu …”

 

“Öyle mi? Ya şimdi? Kendini daha çok seviyor musun?”

 

“… evet, şimdi kendimi daha çok sevdiğimi hissediyorum.”

 

“Gerçekten mi? İyi o zaman.”

 

Suyun içinde Ruby’yi kucakladım.

 

Göğüslerimiz birbirimizinkine baskı yapana kadar sıkıca onu sardım.

 

“Kendini sevmeye devam ettikçe, eminim en iyi romanını yazabileceksin.”

 

***

 

Ruby suyun kenarında uyuyakaldı.

 

Yorgunluk onu sonunda yakalamıştı. Tek bir ses bile çıkarmadan ölü gibi uyuyordu.

 

Onu uyandırmamak için sessizce ayağa kalktım.

 

Derenin kenarındaki büyük ağacın arkasına gittim.

 

“Seni beklettim, ha, Liu”

 

Liu onu birkaç gün önce gönderdiğim ayak işinden dönmüştü ve buradaydı.

 

Ona bir harita vermiş ve burada beklemesini söylemiştim.

 

“Tanrım, bu kadar uzun süren ne! Koca göğüslü kızın memelerini mıncıklarken diğer insanları bekletmeye utanmıyorsun, değil mi? Şimdi de kendini bir soylu mu sanmaya başladın? Bir kral mısın? Ha?”

 

Liu’nun bugünkü şikayetlenmeleri durmak bilmeyen bir sağanak gibiydi.

 

Ruby ile beraber olmak kötü değildi ancak böyle söylendiğini duymak beni gerçekten daha da huzurlu hissettiriyordu.

 

Liu yalnız değildi.

 

Yanında başka bir Ork daha getirmişti.

 

Elf’e benzeyen Liu’nun aksine, bu arkadaş klasik çirkin bir Orktu.

 

“Siz … Sör Motoki olmalısınız, Kraliçe Luna’nın misafiri. Sizinle tanışmak bir onurdur, ismim Dyra, er Dyra”

 

Ork savaşçı önümde diz çöktü.

 

Üç yıl önceki Coura saldırısına katılan erlerden biriydi.

 

Liu’ya gidip onu yakındaki bir Ork kalesinden getirmesini istemiştim.

 

Ona kim olduğu önemli değil sadece Coura saldırısına katılmış askerlerden birini getir demiştim.

 

“Şimdi, Düşes Ka’Liu, Sör Motoki, benden ne yapmamı istiyorsunuz? … hayır, demek istiyorum ki, benden istediğiniz her şeyi yaparım.”

 

Ork Dyra bizle resmi bir tonla konuşuyordu.

 

“Ah, senden biraz oyunculuk yapmanı isteyeceğim.”

 

Bunu söyledikten sonra cebimden küçük bir şişe çıkardım.

 

Şişedeki kanı üzerime döktüm.

 

“Liu, sen Coura’ya geri döneceksin. ….. Sen Dyra, sen bana saldıracaksın. Yakalarımdan tutup beni havaya kaldır ve beni öldürecekmiş gibi davran.”

 

“T, tamam …”

 

Biraz şaşkın olmasına rağmen, Dyra söyleneni yaptı ve beni havaya kaldırdı.

 

Kanla kaplıydım ve çirkin bir Ork beni yakalarımdan tutup havaya kaldırmıştı, tamamen saldırıya uğramış gibi görünüyordum.

 

Sonra yaptığım şey ise:

 

“GUUAAAAAAAHHH…!!”

 

Çığlık attım.

 

&&Ork Motokiye napacak?Plan nasıl devam edecek?Ruby orku görünce ne yapacak?

 

&&Merak ediyorsanız Takipte kalın;)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44362 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr