Bölüm 4: Ve Böylece Ork Kraliçesine Katılmaya Karar Verdim – Geçmiş 4

avatar
1239 2

Chikyuu Tenseisha no Koroshikata - Bölüm 4: Ve Böylece Ork Kraliçesine Katılmaya Karar Verdim – Geçmiş 4


Bölüm 4: Ve Böylece Ork Kraliçesine Katılmaya Karar Verdim – Geçmiş 4

 

Çevirmen:Ratelnim

Editör:Kurogane / Extacy12

 

Şeytan Kılıçlı Kai

 

İkiz Bıçaklı Ruruka

 

Şifacı Elf Elieya

 

Ve Eşsiz Büyü [Ayna] kullanıcısı Motoki, isimli bendeniz.

 

Dördümüzden oluşan parti sürekli gelişti.

 

Goblinler ve Orklar gibi yarı-insanları yenilgiye uğrattık ve onlara ait pek çok kaleyi yok ederek, İnsanların yaşam alanını genişlettik.

 

Yenilmezdik.

 

“Biz eşsiziz değil mi? En güçlüsüyüz! Şimdi tek yapmamız gereken içmek!”

 

“Yup, sadece içmek! Aslında içmek dışında hiçbir şey istemiyorum! Nefes alacak kadar zamanımız varsa yapılabilecek en iyi şey bunu içkiyle doldurmak!”

 

“Ahmak, nefes almazsan ölmez misin...”

 

“Ölsem bile içmeye devam ederim...”

 

Kai ve Ruruka bir kaleyi indirdiğimiz her seferinde böyle oluyorlardı.

 

Alevlerle çevrelenmiş vaziyette en yakın kasabadan aldıkları içkilerle sabaha kadar alem yapıyorlardı.

 

“Saçmalamayın … Bunun iyi olduğunu sanmıyorum.”

 

Elf Elieya mantığın sesi gibi görünüyor ve Kai ile Ruruka’ya durmalarını mırıldanıyordu; fakat elindeki şişeyi hiç bırakmıyordu.

 

En fazla içmek isteyen gerçekten de oydu, değil mi?

 

Herkes âna yakalanmıştı.

 

Şey, tabii ki yakalanacaklardı. Güzel bir an olduğunda buna direnmeye kimin gücü yeter ki?

 

Ancak, benim içinde bulunduğumuz durumla ilgili küçük bir problemim vardı.

 

“Sorun ne, Motoki? Hep sessiz durdun. Hasta mı hissediyorsun…?”

 

Elieya endişeli bir şekilde benle konuştu.

 

“Hayır, sadece biraz rahatsızım. Sarhoşum, belki de”

 

“İyileştirme kullanmamı ister misin …? Huh, ama sarhoşluk üzerine etki eder mi ki acaba? Sanırım karaciğerin üzerinde iyileştirme uygulamayı deneyebilirim …?”

 

“Hayır, ben iyiyim. Beni ayıltmak için Elf iyileştirme büyünü kullanamazsın, değil mi ...Gidip biraz hava alacağım”

 

Bir bahane yaratıp partiden ayrıldım.

 

Elieya bundan daha fazlasını sormak için ısrar etmedi.

 

İyi bir kızdı, ama basitçe tek düşündüğü Kai’ydi.

 

Hatta benimle konuşurken bile, Ruruka’nın yanındaki Kai’ye bakışlar atmaya devam ediyordu.

 

Çimlerin arasından yürüdüm ve bir uçurumun tepesinden aşağıya baktım.

 

Gördüğüm şey demin yok ettiğimiz Goblin Kalesiydi.

 

Goblin evleri ve gözcü kuleleri hala gürüldeyen alevler içindeydi.

 

Bunu biz yapmıştık.

 

Parti arkadaşlarım Goblinleri öldürürken bir an bile düşünmüyorlardı, ama ben bu konuda suçluluk duyuyordum.

 

İyi bir insan olduğumdan falan değil.

 

Aralarında goblinleri en iyi anlayan ben olduğumdan dolayı böyleydi.

 

Partideki rolüm sızmak ve istihbarat toplamaktı.

 

Ayna yeteneğimi kullanarak, yarı-insanlara dönüşüyor ve savaş başlamadan önce düşman yerleşimlerine sızıyordum..

 

Orklarla ve Goblinlerle yan yana yaşarken, onların askeri güçlerini, kurdukları tuzakların yerlerini ve aynı zamanda yiyecek durumlarını öğreniyor ve kaydediyordum ve bu bilgileri dışarıdaki dostlarıma götürüyordum.

 

Yarı-insanlarla yaşarken, pek çok şeyi anlama imkanına sahip oluyordum.

 

İnsanlarla yarı-insanların o kadar da farklı olmadığını hissetmeye başlamıştım.

 

İnsan şehri sokaklarında, Goblinler ve Orklar barbar vahşiler olarak kabul edilmelerine rağmen, onların da gayet normal sosyal yaşantıları vardı.

 

Onların da duyguları vardı.

 

Cidden, İnsanlar ve Yarı-insanlar birebir aynıydı.

 

Pek tabii ki hepimiz arkadaş olalım el ele tutuşup barış çubuğu içelim demiyorum.

 

Savaşmak sıkıntı değil.

 

Tabii ki kendi sınırları içinde kalırsa.

 

Savaşmak, ufak zaferler kazanmak veya uçuk yenilgiler yaşamak tamamen sağlıklı şeylerdir.

 

Ama gerçekte, İnsanlar ezici bir şekilde baskındı.

 

İnsanlar her zaman kazanıyordu.

 

Neden böyleydi?

 

Çünkü sadece İnsanlar dünyadan gelen yeniden-doğmuş savaşçılara sahipti.

 

Ve onların hileli yetenekleri vardı.

 

Yeniden-doğanların ortaya çıkma sebebini sadece İnsan Kralı ve onun en yakın Rahipleri biliyorlardı.

 

Her neyse, eğer bu devam ederse İnsanlar ve onların müttefikleri Elfler dünya üzerinde baskın bir hegemonya kuracaklardı... Bu bir şekilde beni ürkütüyordu.

 

Herkesin aynı olduğu ve ancak insanların Kral olduğu bir dünya.

 

“Nereden bakarsam bakayım, çok sıkıcı görünüyor.”

 

Dönüşüm yeteneği Ayna’ yı kullanabilmeye başladığımdan beri Çeşitlilik denen şeyi çok sever olmuştum.

 

Pek çok çeşide sahip olmak en iyisiydi.

 

Sadece birine sahip olmak sıkıcıydı.

 

Dünyayı tek bir adalet ve muhakeme altına almak.... Bu çok sıkıcıydı. Bu cehennemdi.

 

Keşke.

 

Eğer Goblinlerin ve Orkların dünyalı yeniden-doğanlara karşı direnebilecekleri bir yol olsaydı...

 

O zaman savaşlar tekrar dengelenirdi.

 

….Böylesi daha eğlenceli.

 

“O zaman bunu yapmalıyım değil mi?”

 

Bunu kafaya koyduğum gün uğurlu bir gün gibiydi. Kendi başıma düşünmeye ve uygulamaya karar vermiştim.

 

Bundan sonra yarı-insanların ….(Orklar, Goblinler, Trolller, Hayaletler, Koboldlar...) liderlerine gidip onlara yeniden-doğanları nasıl öldüreceklerini öğreteceğim. Ayna kullanarak onlarla kolayca iletişim kurabilirim.

 

Kai’nin partisiyle dolaşırken Dünya göçmenlerinin zayıflıklarını fark etmiştim.

 

Bunları iyi kullanırlarsa direnebilirler.

 

“Elveda Kai, Ruruka, Elieya”

 

Diye fısıldadım ve çimenle kaplı arazi boyunca koştum.

 

İlk olarak, Orkların ülkesine gideceğim.

 

***

 

Bu nedenle bir Ork’a dönüşüp Ork Kraliçesi O’Luna’nın mülküne girdim.

 

Kraliçe Luna ile görüşmeyi başardım.

 

Luna ilk başlarda bana karşı tedbirli olsa da onun emri altında iki yada üç olayı yoluna koyduktan sonra, beni arkadaşı olarak görmeye başladı.

 

Ork ülkesinde bu kadar uzun süre kalmayı planlamıyordum ….farkına vardığımda Luna’nın şatosunda bir yıldan fazla süredir kalıyordum.

 

Bunun nedeni, Luna’nın akıllara zarar güzelliğiydi.

 

Ork ve elflerin aynı soydan geldiklerini duymuştum ama, ama Luna’da elf kanı çok güçlü gözüküyordu, bir Orkun yapısı ve bir Elfin güzelliği mucizevi bir kadının ortaya çıkmasına neden olmuştu.

 

Ona ilk görüşte aşık olmuştum.

 

Diğer gün Luna benden bir istekte bulundu.

 

“Benim yerime Dünyalıları öldürür müsün?” demişti.

 

Dünya göçmeni dostlarımı kendi ellerimle öldürmek istemiyordum, ancak... her bir Dünyalı’yı öldürdüğümde Luna’nın kendini bana biraz daha açacağı bir anlaşma yapmıştık.

 

O zaman yapacağım.

 

Şimdilik, eğer hedefi öldürürsem, Luna bana bir gece boyunca göğüslerini mıncıklama izni verecekti.

 

“Umm, göğüslerim görebileceğin en üst-sınıf meyveler … yap … ne istiyorsan yap …!”

 

//ÇN:Çük kafalı işte…

 

//DN:Şuan beyniyle düşünmüyor kontrolü başka birisi aldı

 

 

&&Bizim beyinsiz napak? Gerçekten kendi türünü öldürecek mi? Öldürdükten sonra ne olacak?

 

&&Merak ediyorsanız Takipte kalın?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44369 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr