Bölüm 4: Yeni Ruh Hayvanı Aramak

avatar
8007 34

Charm of the Soul Pets - Bölüm 4: Yeni Ruh Hayvanı Aramak


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 


Bir başka kampta, daha belirgin ve daha lüks bir ahşap kulübenin salonunda, dört adam vardı. Üçü, daha demin çocukları izleyen reislerdi.


Bu üç reis, Camgöbeği Kabus Adası’nın liderleriydi ve her birinin emri altında yirmi reis bulunuyordu. Bu adada, ağızlarından çıkan her şey kanundu.


Ama şu anda, Camgöbeği Kabus Adası’nın bu üç lideri, beyaz kıyafetler içindeki bir adamın önünde saygılı bir şekilde duruyorlardı. Daha demin, çocukların önündeyken acımasız ve vahşiydiler ama şu anda, bu tip duygular ve ifadeler sergilemiyorlardı. Doğrusu, ifadelerinin yeterince içten olmamasından, hareketlerinin yeterince saygılı olmamasından korkuyorlardı.


“Lider Xia, adamızı bir kez daha ziyarete gelmeniz bizim için bir şereftir.” Reislerden biri çok saygılı bir şekilde konuştu.


“Cao Yi, buraya gönderdiğim velet öldü mü?” diye sordu Lider Xia denilen adam.


Lider Xia otuzlu yaşlardaydı. Cildi solgundu, güçsüz, hasta bir adamın görünüşüne sahipti. Tüm bedeni soğuk bir his veriyordu.


“Henüz ölmedi.” dedi ada lideri Cao Yi.


Lider Xia hafifçe şaşırmış bir ifade sergiledi ve kendi kendine mırıldandı. “Gangluo Şehri’nde, işverenin verdiği bilgiler, o veletin Ruh Öğrencisi Âlemi’ne daha yeni girdiğini söylüyordu. Ruh gücü bu kadar zayıfken Beyaz Kabus ikinci seviyeye geçtiği an ruhunun yutulması gerektiğini söylemek makuldü. Neden hâlâ ölmedi?”


Üç adam, Lider Xia’nın ne hakkında konuştuğunu bilmiyor, merakla birbirlerine bakıyorlardı.


“Lider Xia, onu hemen öldürmemizi ister misin? Beyaz Kabusunuz’un o kadar zayıf bir ruhu yemesi bile onurlu Beyaz Kabusunuz’a bir hakarettir!” dedi Cao Yi.


“Buna gerek yok. Hâlâ ölmemiş olması, Beyaz Kabusum’un ihtiyacı olan ruh gücüne sahip olduğunu gösteriyor. O piç görünüşe göre biraz yetenekli. Diğerlerinin düşündüğü kadar güçsüz değil. Bu da iyi; şimdilik, burada başka uygun bir konak yok, bu yüzden Beyaz Kabusum’u şimdilik beslemesine izin vereceğim. Birkaç seviye artışını kimse kaldıramaz…” dedi Lider Xia.


Bunları söyledikten sonra ayağa kalkıp konuştu: “Burada eğitim almaya devam etsin. Öldükten sonra, Beyaz Kabusu adama gönderirsiniz.”


“Ya ölmezse?” Reislerden biri kısık sesle sordu.


“Aptal! Bir Beyaz Kabus’un büyümeye başlayabilmesi için binden fazla cesede ihtiyacı olduğunu bilmiyor musun? O velet nasıl hayatta kalabilir?” Cao Yi, az önce konuşan astına sinirli sinirli baktı.


“Evet, evet, evet, benim aptallığım, benim aptallığım…” Az önce soru soran reis, kafasıyla sarımsak dövüyormuş gibi hızlı bir şekilde başını salladı.


Lider Xia şiddetli bir kahkaha patlattı ama hiçbir şey söylemedi. Arkasını döndü ve kapıdan dışarı çıktı.


Doğrusu, Lider Xia da Chu Mu’nun hayatta kalabileceğine inanmıyordu. Bunun nedeni, Beyaz Kabus’un her seviye atlayışında arkasında bir kan izi bırakmasıydı. Beyaz Kabuslar, yeterince büyümeden önce, nispeten yüksek seviye bin konağa ihtiyaç duyuyordu.


Lider Xia’nın yeni doğmuş Beyaz Kabusu, sahip olduğu potansiyelle çocuğun ruhunu yutmakla yetinebilirdi.


Yine de bunun tek nedeni, Beyaz Kabus’un seviyesinin düşük olmasıydı. Bir kez seviye atladığında, ihtiyaç duyacağı yiyecek miktarı katlanarak artacak ve daha güçlü bir konak aramak zorunda kalacaktı. On beş yaşında, güçsüz bir ruh hayvanı eğitmeni olan Chu Mu, bunu karşılayamayacaktı.


Lider Xia Beyaz Kabus üçüncü seviyeye geçtiğinde, Chu Mu’nun zamanının dolacağını tahmin ediyordu.


Ahşap bir kulübenin içinde…


"Bu adada yüksek seviyeli ve yetenekli ruh hayvanları sınırlı sayıda olmalı, bu yüzden savaşçı ruh hayvanlarımızı diğerlerinden daha çabuk yakalamalıyız. Dandik bir ruh hayvanı elde edersek, üç ay boyunca sıkı çalışıp yetişim yapmamıza rağmen, ilk ona girmek çok zor olur!”


Dün geceki ölüm kalım savaşı, Ting Yu’nun uzun bir uyku çekememesine sebep oldu. İkinci günün sabahında, yola çıkmaya ve kendi ruh hayvanını yakalamaya karar verdi.


“Haklısın, sana iyi şanslar.” Chu Mu hafifçe başını salladı ve hazır bir şekilde onu bekleyen Ting Yu’ya hitaben konuştu.


“Ne? Benimle gelmeyi planlamıyor musun?” diye sordu Ting Yu.


“Tek başıma gideceğim. Sen de bu odada tek başına kalmak istemiyorsun, değil mi? Bunun için iyi bir ruh hayvanıyla karşılaşmalıyız!” dedi Chu Mu kayıtsızca.


Ting Yu dudaklarını büzerek dedi ki: “Ama daha fazla kişi birlikte çalışmazsa, bir insan tek başına nasıl ruh hayvanını yenip ona yakalayabilir ki?”


Ekseriyetle, bir ruh hayvanı eğitmeni ilk kez ruh hayvanıyla savaştığında, klanı, öğretmeni ya da kıdemlisi ona yardımcı olurdu. Bir ruh hayvanı eğitmeni, sadece bir gelişme dönemi yaşadıktan sonra ruh hayvanıyla tek başına savaşabilecek duruma gelirdi.


Bu bakımdan, Kabus Adası’nın eğitim tarzı eşsizdi. Ruh hayvanı eğitmenlerinin, Kabus dışında, ilk savaşçı ruh hayvanlarını elde etmek için kendi yöntemlerini düşünmesi gerekiyordu. Genellikle de bu yöntem, ruh hayvanıyla bizzat savaşmaları oluyordu.


“Yağmacı bir toplumda yaşadığımızı anlamış olmalısın. Başkalarıyla bir takım oluşturursan, elbette kimsenin senden çalmaya cesaret edememesine sebep olabilecek bir özelliğin yoksa, farzımuhal Zhou Shengmo gibi diğerlerinden daha üstün bedenin, bundan kesinlikle zararlı çıkarsın. Bu yüzden, tatmin edici bir ruh hayvanı yakalamak istiyorsan, en iyi şansın yalnız başına hareket etmen…” dedi ciddi bir şekilde Chu Mu.


“Ama...Başkalarına güvenmiyorum…” Ting Yu her nasılsa sevimli bir şekilde konuştu.


“Ben de güvenmiyorum.” dedi Chu Mu. Bunu söyledikten sonra, çantasıyla beraber ahşap odadan ayrıldı.


Ting Yu, Chu Mu’nun gidişini izlerken öfkeyle ayağını yere vurdu. Dedi ki: “Hmph, dün ilacı sürmene yardım ettiğimi ne çabuk unuttun. En kötü ihtimalle, iyi bir ruh hayvanıyla karşılaşırsak ilk önce senin yakalamana izin verirdim. Seni adi herif!”


Chu Mu, Ting Yu’nun şikayetlerini görmezden geldi. Sonuçta ilaç sürmek basit bir işti ve oldukça muhtemeldi ki, bir gün Ting Yu da yaralanacak ve o zaman Chu Mu da ona yardım ederek ödeşecekti. Burası, vahşi, kana susamış, zalim ve boş bir adaydı; medeni bir şehir değildi. Neden genç bir hanıma nezaket göstermek ya da onu bir kardeş gibi bağrına basmak zorundaydı ki…


İlaç bir gecede etki göstermişti ve Chu Mu, rahat bir şekilde yürüyebiliyordu. Sırtındaki acı tamamen geçmemişti ama dayanabileceği boyuttaydı.


Chu Mu daha önce adanın topografyasını incelemişti ve az çok fikir yürütebilecek kadar bilgiliydi. Oldukça sık ormana girdiğinde, Camgöbeği Kabus Adası’nın merkezine uzanan yoldaki engelleri birbiri ardına aşıp bir peri gibi hareket etti.


Kabus Adası’nın çevresi yirmi kilometreydi ve ada uzun zamandır Kabus Sarayı’nın bölgesi olsa da, reisler genellikle adanın dış bölgelerinde hayatlarını sürdürürlerdi. Adanın on kilometre yarıçaplık iç çemberine çok nadir girerlerdi.


Camgöbeği Kabus Adası’nın kendisi ufak bir ekosistemdi. Burada farklı ruh hayvanlarının yetiştiği bölgeler vardı. İyi bir ruh hayvanı yakalamak için şansın yanında, iyi bir algıya ve kafi güce ihtiyaç vardı.


Şans, sadece yüksek seviye bir ruh hayvanının karşına çıkıp çıkmayacağını belirlerdi.


Algı, ruh hayvanının seviyesini ve yeteneğini ayırt edip edemeyeceğini...


Güç ise, eğitmenin ruh hayvanını yakalayıp yakalayamayacağını…


Teoride, ruh hayvanı çok güçsüz de olsa, çok güçlü de olsa, yakalama şansı daima vardı.


Çocukların çoğu, adanın dış bölgelerinde ruh hayvanı aramaya başlamıştı. Bu insanlar sık sık yürüyüp sık sık duruyorlar, iyi ruh hayvanlarının yanından geçip gitmediklerini kontrol ediyorlar ve karşılaştıkları her canlıyı gözlemliyorlardı.


Ama Chu Mu öyle yapmıyordu. Adanın dış bölgelerindeki hiçbir yerde durmadı. Ne tür bir ruh hayvanıyla karşılaşırsa karşılaşsın dönüp bakmadı. Bunun yerine, doğrudan adanın iç bölgelerine doğru yürümeyi sürdürdü!


Adanın iç bölgeleri, tehlikeli bir yerdi. Bir reis bile buraya girmeye kolay kolay cesaret edemezdi. Chu Mu’nun korkmadan devam edebilmesinin sebebi ise, hedeflerinin çok yüksek olması ya da kendine çok güvenmesi değildi.


Aksine, diğer çocuklar gibi adanın dış bölgelerinde kalsaydı ve nispeten düşük seviye bir ruh hayvanı arasaydı, sahip olduğu bilgi ve idrak ile ilk ona girme şansı elde edebilirdi.


Ama bunu başarsa bile ölümün üstesinden gelemeyecekti. Bunun nedeni de, bedeninde Camgöbeği Kabuslar’dan çok daha ürkütücü olan Beyaz Kabus’un bulunmasıydı. Güçlü bir ruh hayvanı elde etmedikçe, kendi gücünü arttırmada ciddi sıkıntılar yaşayacaktı.


Bu, Chu Mu’nun iyi bir ruh hayvanı yakalayarak ve yavaş ama emin adımlarla kendini güçlendirerek sağlam bir temel inşa etmek istememesinden değildi. Aksine, kendi gereksinimlerinin yüksek olmasından dolayıydı. Camgöbeği Kabus Adası’ndaki diğer çocuklarla aynı seviyede kalırsa, kesinlikle kendi pozisyonunu koruyamazdı.


Bir ölüm yolunda yürümeye zorlanmıştı ve tek şansı, bu ölüm bölgesinde hayatta kalmak için savaşmaktı!

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44239 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr