Bölüm 989: Ne Demek Yakındılar?

avatar
1342 26

Charm of the Soul Pets - Bölüm 989: Ne Demek Yakındılar?


Çevirmen: Çıngıraklı

Editör: Mariposa



Bölüm 989: Ne Demek Yakındılar?


Uzak Batı Denizi Bölgesi uçsuz bucaksızdı.

 

Mor sis mavi denizi kaplıyor, güzel bir renk cümbüşü yaratıyordu.

 

Sis, deniz rüzgarı ile sürekli şekil değiştiren bir ejderha ya da anka kuşu gibiydi.

 

Ancak, bu sis parçalanamaz ya da rüzgarla inceltilemezdi, her zaman hafifçe fark edilebilir yüzeyde süzülüyordu.

 

Sakin deniz yüzeyinde, tamamen siyah ve yakışıklı bir yaratık duruyordu, göz bebekleri uzaktaki sise bakarken zevkle ışıldıyordu.

 

Burada!

 

Sonsuz Okyanus'ta bu kadar zaman koşarak geçirdikten sonra sonunda buldu.

 

Burası şeytanların krallığıydı, tüm şeytanların kutsal toprakları, en güçlü şeytanların son dinlenme yeri. Hedefleri şuydu; Şeytani Mezar Höyüğü!

 

Deniz diyarında duran Ye, güçlü şeytan aurasının ona çarptığını hissediyordu. Bu kutsal topraklar yıllarca, bilinmeyen bir süre boyunca var olmuştu fakat her adi şeytanın ruhunun derinliklerine işlenmiş, doğumundan itibaren aramakla yükümlü olduğu bilenen bir iz gibiydi...

 

Şu anda, Ye'nin karanlık gözlerini kırpıyordu.

 

Kral - Küçük Gece'nin hiç düşünmediği ve düşünmeye teşebbüs etmediği bir sözcüktü.

 

Ancak, o insan hapishane adasını terk edip güçlenmek için yolculuğa çıktığından beri Kral kelimesi içine derinden işlendi. O kadar derindi ki, insan ne zaman siyah gözlerini kullanıp yukarı baksa ve azmetse Gece kanının kaynadığını hissediyordu.

 

Vücudundaki kan ve huzursuz ruhu, hapishane adasını terk etmesi içindi ve bir gün "ev" olarak işlenen yere bakmak kaderinde vardı.

 

Orası, adi şeytanların gerçek yuvasıydı, gerçek sonları.

 

“Seni bir daha gördüğümde kalplerinin kralları olman gerekiyor!"

 

Gece ve Chu Mu kalben bağlıydı. Başta ayrıldıklarında Gece çılgınca koştu. Aynı zamanda, koşarken gözleri yaşartan kelimeleri duydu.

 

Sonunda Şeytani Mezar Höyüğü'nü buldu. Dönüp Sonsuz Deniz'e baktığında gözleri yavaşça tekrar yaşardı çünkü kalbindeki gerçek kral olma yolunda bir adım daha atmıştı.

 

Gece yine ileriye döndü ve mor sisle örtülü topraklara baktı. Deniz suyuna basarak uzun zamandır beklediği kutsal topraklara doğru yürüdü.

 

Sırf Şeytani Mezar Höyüğü'ne ulaştığı için hala rahat değildi çünkü Şeytani Mezar Höyüğü olsun ya da herhangi bir şeytan evi olsun, girmeden önce bu topraklardaki şeytanların kabulünü görmesi gerektiğini biliyordu.

 

Buraya gelmeden önce hayatta kalmak için genç şeytanlara ihtiyaç duyan, inlerinde öylece zayıfça yatan sayısız yaşlı şeytanla karşılaştı. Gözleri boşlukta kaybolmuştu ama Şeytani Mezar Höyüğü'nden bahsedildiğinde gözlerindeki pişmanlık kolayca görülüyordu.

 

Sayısız güçlü şeytan bu kutsal topraklara ayak basmıştı fakat bu yerin koruyucuları tarafından kovulmuştu. Şeytan topraklarında yer edinmeye çalışan sayısız şeytan zalim savaşta can vermiş ve bu kutsal toprakların uçurumuna gömülmüştü.

 

Burası tüm adi şeytanların gerçek yuvasıydı ama aynı zamanda onların mezarıydı!

 

Bu yerde, güçlü şeytanlar her yerdeydi. Çoktan yüksek seviye imparator sınıfına ulaşmış Gece adaya girmeye şansının olmayacağını biliyordu çünkü ona buraya gelmesini söyleyen yaşlı şeytanlar da orta ve yüksek seviye imparator sınıflarıydı!

 

    ...

 

İki ay sonra, kan gölünü dönen Ruh Şehri nihayet barışa kavuştu.

 

Bu şehir yetenekliydi. Tarihte birçok kez yok edilmişti ama her zaman sayısız insan tarafından yeniden inşa edilmişti ve hala ruh öğretmenleri için en yetkili şehir olarak duruyordu.

 

Bu savaş çoğunlukla meydandaki tüm doğu sokaklarını yok ettiğinden ağır bir kayıp olmuştu. Ancak, Ruh Şehri'nin devasa ve sağlam temeli nedeniyle tamamen kurtarılamaz değildi.

 

Şehir Efendisi hala Yang Que'ydi.

 

Ancak, şehir sadece Yang Que tarafından yönetilmiyordu.

 

    ...

 

“Kardeşim, gerçekten gidiyor musun?” Ruh Sarayı'nın dışında, Ye Qingzi çoktan toplanmış ve gitmeye hazırlanmış Ye Wansheng'e bakıp endişeyle konuştu.

 

Ye Wansheng Ye Qingzi'nin yanından geçti ve saçlarını ovuşturdu, “Hala gitmemi mi istiyorsun? Erkeğinle git, kardeşinin yürümesi gereken kendi yolu var.”

 

Ye Wansheng alçak bir sesle konuştu, “Erkeğinin yanında yürümek benim de gururumu incitiyor.”

 

Ye Wansheng'in her “erkeğin” lafıyla Ye Qingzi'nin yüzü kırmızıya döndü.

 

Kardeşler cidden hayatları boyunca beraber olmuş ve asla uzun süre ayrılmamıştı. Bu ayrılık Ye Wansheng'in kararıydı. Sonuçta, nihayet öğretmenlerinin son isteğini gerçekleştirdiklerinden artık kendi hayatlarını yaşayabileceklerdi.

 

“Hadi gidelim, Wanxiang Şehri'nde buluşuruz.” Ye Wansheng uzun süre kalmadı ve elini sallayıp Yabani Yıldız Şeytan Atı'nı sürerek uzaklaştı.

 

Ye Qingzi kardeşinin ayrılışını izledi ve kendini kötü hissetti. Ancak, Ye Wansheng'in köşeyi dönüp birlikte ayrılırken hemen bir kadınla buluştuğunu fark etti.

 

“Pislik, tek başına gitmiyor, yanına Shen Yue'yi almış." Ye Qingzi dudağını ısırdı, daha önce hissettiği azıcık üzüntü kayboldu.

 

“Shen Mo, gerçekten kardeşini ona mı satıyorsun?” Chu Mu kenara çekildi ve Shen Mo'ya bakarken olayı komik buldu.

 

“Birbirlerini seviyorlar, bu yüzden gerçekten satış değil. Kör değilim, kızın adamdan nefret ettiğini ama gizliden gizliye ondan hoşlandığını nasıl anlamam. Bunu yapıyor çünkü adamın gösterişli kişiliğinden biraz utanıyor.” Shen Mo gülümsedi. Cümlesini tam bitirmişti ki başka bir cümle daha ekledi: “Ancak, bu çocuk kız kardeşime kötü davranırsa onu parçalarım.”

 

Bunu duyan Chu Mu güldü ve başını iki yana salladı, “Neden tüm kardeşler aynı ki.”

 

Shen Mo duraklayıp Ye Qingzi'ye baktı ve Chu Mu'nun homurdanmasını çabucak anlayıp güldü, “Genç Efendi Chu artık yenilmez olduğuna göre bunu yapmak için güce ihtiyacı var.”

 

Yenilmez mi? Chu Mu öyle düşünmüyordu. En azından, yarı şeytan olmadan Mu Qingyi'nin tek bir ruh hayvanını bile yenemezdi.

 

Lafı açılmışken Chu Mu, Qingyi'ye gerçekten teşekkür etmek zorundaydı. Eğer ona Buz Aynası Dünyası'nda geri çağırma ruh tekniğini vermeseydi Zhu Chao onu öldürmeye geldiğinde gerçekten sorun yaşardı. Sonuçta, Beyaz Kabus henüz orada değildi.

 

Beyaz Kabus olmasaydı Chu Mu sadece egemen sınıfı savunmaya sahip olurdu ama egemen sınıfı teknikleri olmazdı. Kendisi sorun yaşamayacak olmasına rağmen Ye Qingzi'yi kurtaramayabilirdi.

 

“Şimdi ne yapacaksın?” Shen Mo sıcak sevgi dolu çifte baktı ve tek kaşını kaldırdı.

 

“Varış noktamız Wanxiang Şehri. Yoldayken eğitim yapacağız fakat gidecek belirli bir yerimiz yok." Chu Mu, Qingzi'ye baktı ve dedi ki:

 

“İmparator Cariyesi'ni tanıyor musun?” dedi Shen Mo.  

 

“Duydum.” Chu Mu başını salladı.

 

İki cariye Göksel Cariye ve İmparator Cariyesi'ydi. Göksel Cariye Mu Qingyi, Chu Mu'nun tanıdığı biriydi. Buz Aynası Dünyası'nda paylaştıkları azgın öpücük hala arada bir aklına geliyordu fakat bir düşünceden başka bir şey değildi.

 

İmparator Cariyesi'ne gelince, Chu Mu onun hakkında pek bir şey bilmiyordu. Sadece Wanxiang Bölgesi'ndeki herkesin kalbini kazanmış bir tanrıça olduğunu biliyordu. Mu Qingyi bile ona kıyasla sönük kalıyordu.

 

“Bu kadın Xiangrong Şehri'nde Doğanın Övgüsü yapacak. Ağaç tipi ruh hayvanlarının güçlü yanlarını büyütmek istemiyor muydun? Xiangrong Şehri'ne gidebilirsin,” dedi Shen Mo.

 

“Ağaç tipi ruh hayvanının gücünü yükseltmek, bunun Doğanın Övgüsü'yle ne ilgisi var?" diye sordu Chu Mu.

 

“Kendisi Xiangrong Şehri'nin Şehir Efendisi ama nadiren şehre döner ve şehir de bitki dünyası ruh hayvanları için cennettir. Teng Lang'ın Göksel Cariye ile yakın olduğunu söylediğini duydum. O yüzden muhtemelen sana bir referans verebilir. İmparator Cariyesi'nden herhangi bir taktik alabilirsen ağaç tipi ruh hayvanların için harika olur. Kabus Sarayı'mızın Kıdemli Han'ının Bin Gözlü Şeytan Ağacı onun sayesinde üst kademe imparator sınıfına ulaştı.” Shen Mo konuşurken hayranlık belirtlileri gösteriyordu.

 

Chu Mu'nun yüzü anında karardı. Teng Lang'ın kocaman bir ağzı vardı. Chu Mu içten içe neden bir Kabus Sarayı Gen Efendisi'nin Ruh Sarayı Üçüncü Genç Efendisi'ne yakın olduğunu merak ediyordu. Birkaç yıl önce ezeli düşman değiller miydi?

 

Ancak, Chu Mu çabucak başka bir sorun buldu ve “İmparator Cariyesi de tarafsız mı?” diye sordu.

 

Kabus Sarayı Kıdemlisi'ne bile yardım ettiklerine göre Ruh İttifakı'nın bu iki yetkili kadını tarafsız gibi görünüyordu.

 

“Evet. Çatışmayı sevmiyor ve bazen üç sarayda bize yardım ediyor. Onunla bir kez karşılaştım ve bir insanın ölümlülerin üstünde olmasının ne demek olduğunu gerçekten anladım.” Ayrıca, Shen Mo, İmparator Cariyesi'ne de hayran kaldığı için ona vurulmuş olabilirdi.

 

Chu Mu, Shen Mo'nun sözleriyle birden Chu Lang'ın lafını hatırladı; her erkeğin ikinci rüyası iki kadın tanrıçayı fethetmektir.

 

Ruh İttifakı'nın iki cariyesi muhtemelen inanılmaz güzeldi, yoksa nasıl bu kadar kişiyi peşlerine takabilirlerdi.

 

İkisinin de ulaşması imkansız olması çok kötüydü.

 

Shen Mo, Xiangrong Şehri'ne gidebileceğini önerdiğinden Chu Mu Şeytan Ağacı Askeri'ni orada eğitebilirdi. Ye Qingzi ile konuştu ve bir sonraki hedeflerini Xiangrong Şehri yapmak için onunla görüştü.

 

“Chu Mu, sana bir soru sormama izin ver.” Ye Qingzi, Chu Mu'nun kolunu kucakladı ve yüzünü hafifçe kaldırdı. Tatlı dudaklarında bir gülümseme açtı, neredeyse insanı daha fazla örnek almak için davet ediyorlardı.

 

“Hmm, sor.” Chu Mu umursamadı, onun yerine Ye Qingzi'yi öpmeye çalışmak için başını eğdi.

 

Ye Qingzi sakince ondan kaçındı ve nazikçe gülümsedi, “Göksel Cariye ile yakınsınız derken ne demek istedi?”

 

Chu Mu çabucak tepki verip ter dökmeden yanıtladı, “Sadece tanışığız.”

 

“Ah.” Ye Qingzi başını salladı ve üstelemedi.

 

Chu Mu nihayet Ye Qingzi'yi herkesin içinde öpmeye cesaret edemeyince biraz suçlu hissetti. İçten içe terliyor ve kadınların neden bu kadar keskin içgüdüleri olduğunu merak ediyordu. Shen Mo'dan gelen sıradan bir söz ile bir şeyin yanlış olduğunu nasıl anlayabilmişti?

 

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr