Bölüm 915: Bu da Kim?

avatar
1388 27

Charm of the Soul Pets - Bölüm 915: Bu da Kim?


Çevirmen: Çıngıraklı

Editör: Mariposa



915. Bölüm: Bu da Kim?

 

Chu Mu, dönmeden önce Buz Müslini Vadisi'nden Evren Buz Kapıları'na ve buzlu saraya gitmenin sadece 5 ay süreceğine inanmıştı.

 

Mu Qingyi'nin de fikri bu yöndeydi. Ruh hayvanlarının çoğu darboğazda olsa da, 5 ayını gizemli bir miras için harcamak biraz fazla savurganlıktı.

 

Ancak, Evren Buz Kapıları'ndan ayrıldıklarında ikisi zaman akışının iki taraf arasında farklı olduğunu hissetti.

 

“Kar Şehri'nden sadece 2 ay önce ayrılmış olmalıyız.” Mu Qingyi, Kar Şehri'ndeki mevsimin hafif değişiminden dolayı tahmin etti.

 

Normalde, Kar Şehri'nin tüm mevsimleri karlı geçerdi fakat yine de her mevsim değişim olurdu; böylece, zamanı tahmin etmek için mevsimleri kullanmak en iyisiydi.

 

“Zaman duygumuz da kalmamış.” dedi Chu Mu.

 

Bu çok normal bir fenomendi. Çok sıkıcı bir ortamda ya da işkenceye maruz kalındığında zaman o kişi için anormal bir şekilde yavaşlardı. Chu Mu, ne kadar süre geçtiğini söylemek için algısına güvendiğinden normalde çok doğru olan algısının onu aldatacağını hiç beklemiyordu.

 

Sadece iki ay geçtiğinden Chu Mu çok daha sakindi. Ning Maner'a ve Beyaz Kabuslar'a kimse göz kulak olmadığından bir sorun çıkmasından çok korkuyordu.

 

İkisi Kar Şehri'ne doğru uçtu fakat çabucak Kar Şehri'nin dışında yoğun bir kargaşa olduğunu keşfettiler. Çeşitli göz kamaştırıcı ve güzel teknikler havada uçuşuyordu. Rüzgar, yıldırım, gök gürültüsü ve düşen kayalar vardı... Bu farklı özellikli teknikler Kar Şehri'nin dışındaki karlı topraklarda iç içe geçmişti!

 

Bunlar savaş alevleriydi. Ruh hayvanı ulumaları Kar Şehri'nin çevresini kuşatmış, birbiriyle çarpışan teknik kokuları bölgeyi istila ediyordu.

 

Savaş!

 

Kar Şehri'nin savaşı!

 

Chu Mu geri döndükten sonra onuncu sınıf şehrin böylesine büyük çaplı bir savaşa gireceğini hiç beklemiyordu!

 

Savaşın iki tarafı açıkça üç büyük saray ve Ruh İttifakı'ydı. İçinde zirve imparator uzmanlarının olduğu bu savaştan ne kadar rahatsız edici enerji dalgalarının yayılacağını hayal etmek zordu!

 

Chu Mu ileri baktı. Kar Şehri'nin eskisi kadar sağlam olmadığını görebiliyordu. Güney ve batı duvarları neredeyse tamamen düşmüştü. Duvarın her iki tarafında da her şey yok edilmişti ve kırmızı alevler sokakları doldurup evden eve sıçrıyordu. Kirli karda yatan birkaç masum ceset görmek bile mümkündü. Her yerde aileleri için ağlayan siviller ve küçük çocuklar vardı. Ancak, hala başı boş olan cesetler görülüyordu...

 

Kar Şehri'nin büyüklüğü Tianxia Şehri'ninkinden aşağı kalmıyordu. Dış şehirde kaç kişinin yaşadığı bilinmiyordu fakat savaştan çıkan dumana göre çok fazla insan felakete kapılmıştı.

 

Yine de, bu bir savaştı. Bu zayıf insanların hayatları ve ölümleri üzerinde hiçbir kontrolü yoktu.

 

 Üç büyük sarayın Kar Şehri'nde Ruh İttifakı ile savaştığını belirlemek mümkündü. Chu Mu ve Mu Qingyi Dokuz Renkli Anka Kuşu sürüyordu. Mu Qingyi hemen dibinde olduğundan ona baktı.

 

İki taraf arasında savaş çıktığı anda duruşu son derece önemliydi. Özellikle üç oluşum ve Ruh İttifakı arasındaki sorun çözülemeyecek bir noktaya gelmişken...

 

Mu Qingyi'nin yüzü ifadesizdi. Doğrudan savaşa doğru uçtu.

 

Dokuz Renkli Anka Kuşu hızlıydı ve kuzey tarafını savunan muhafızlar onu durduramadı.

 

Şehrin merkezine uçtuğunda aniden bir büyü yapıp şaşırtıcı bir şekilde egemen sınıfı Veliaht Anka Kralı'nı çağırdı!

 

Kar Şehri'ni gümüş bir ışık doldurdu ve altın renkte aydınlattı. Egemen sınıfının muazzam gücü, bu savaşın havasını karartacak kapasiteye sahipti.

 

“Sen burada kal.” İlgisizce Mu Qingyi, Chu Mu'ya dedi Daha sonra, Veliaht Anka Kralı'nın üstüne atlayıp onlarca kilometre uzanan güney şehrinin dışında savaşmak için savaşın göbeğine doğru uçtu.

 

Chu Mu doğal olarak boş boş duramazdı. Fakat uygun kanat tipi bir ruh hayvanı yoktu ve bu yüzden Dokuz Renkli Anka Kuşu'nu onu götürmesi için ikna etmeye çalıştı.

 

Dokuz Renkli Anka Kuşu doğal olarak Chu Mu'yu şehrin merkezine bıraktıktan sonra efendisinin peşinden gitmek istiyordu. Ancak, Chu Mu'dan ayrılamayacağından onu da beraberine alıp Mu Qingyi'nin peşinden uçtu.

 

Chu Mu uçarken ruh andacını yayıp Ning Maner ve Beyaz Kabus grubunu aradı.

 

Ning Maner eğlenmekten keyif alsa da akıllı biriydi ve sınırını biliyordu. Gerçi son iki ay içinde, üç büyük sarayın büyükleriyle birkaç kez çarpışmıştı fakat keşfedilmemişti. Ancak, bu iki ayda yapacak eğlenceli bir şey yoktu ve Ning Maner kesinlikle savaşa katılamazdı.

 

Lakin katılmasa bile bu masum sivillerin etkilenmesini öylece izleyemezdi. Böylece, şefkatli Ning Maner Beyaz Kabuslar'ı şehrin güney ve kuzey kesimlerinde gizleyip herhangi bir yeteneği olmayanları belli bir ölçüde korumalarını söyledi.

 

Çarpık sokaklarda küçük beyaz bir cübbe giyiyor ve parçalanmış bacaklı bir bedenin yanı başında eğiliyordu. Kanlı yarayı dikkatlice dikti.

 

Ning Maner bu kadarını yapabilirdi. Bayılmış adamın hayatını güvenceye aldıktan sonra sadece bir kurtarma ekibinin onu götürmesini bekleyebilirdi.

 

“Abi döndü mü?” Ning Maner aniden Chu Mu'nun ruh andacını tespit etti.

 

Son iki ayda, Chu Mu ve Ning Maner arasındaki ruh bağı görünüşte kopmuştu. Yakın zamana kadar geri bağlanmamıştı. Ning Maner artık şehirde olduğunu hissediyordu.

 

“Kız, şu ikisini şehrin güney tarafına götür.” Chu Mu, Ning Maner'le konuşmak için ruh andacını kullandı.

 

“Tamam, tamam!” Ning Maner aceleyle kabul etti.

 

Chu Mu'nun emri olmadan Beyaz Kabuslar'ın savaşa katılmasına özerk bir şekilde izin veremezdi. Chu Mu geri döndüğüne göre huzursuz Beyaz Kabuslar çok mutlu olacaklardı!

 

Kâbus hükümdarı ve diğer dokuz Beyaz Kabus Ning Maner'in yakınlarındaydı. Krallarının döndüğünü öğrendikten sonra kendilerini açığa çıkardılar. Kabus hükümdarı Ning Maner'i yakaladı ve yoldaşlarını kralının bulunduğu yere getirdi!

 

Güney şehir kulesinde. Asil Dokuz Renkli Anka Kuşu, arkasında dokuz uzun renk şeridi taşıyordu. Chu Mu, Mu Qingyi'nin savaşa bu kadar çabuk katılacağını hiç beklemiyordu. Dokuz Renkli Anka Kuşu kulenin yanından uçtuğu anda yarı kırık bir çatıya indi ve sessizce orada durdu.

 

Şehir duvarında ve şehir kulesinde çok fazla muhafız yoktu. Çoğu kendilerini savaşa atmıştı.

 

Bu sınıftaki bir savaşta, şehir bir dekorasyondan ibaretti.

 

Savaş onlarca kilometre boyunca esip gürlüyordu ve ne kadar uzaklara gittiği görülemiyordu. Daha da uzaktaki insanlar ve ruh hayvanlarını görmek zordu. Sadece ara sıra ışık parıltıları ve enerji patlamaları karlı yamacın ötesinde hala savaş olduğunu gösteriyordu.

 

Şehir duvarının ötesindeki beş ya da altı kilometrelik kar yamacı net bir şekilde görülebiliyordu. Sayısız ruh hayvanı eğitmeni ve ruh hayvanı savaşıyordu. Yaratıkların çatışmasının ortasında, bazen şehre inip büyük ölçekli yıkıma neden olabilecek korkunç enerji patlamaları gerçekleşiyordu.

 

Beyaz karda, hatta şehirde bile dört bir yan kırmızıya bürünmüştü. Açık katliamın ve umarsızca öldürmenin neden olduğu zulüm kelimelerle tarif edilemezdi.

 

Chu Mu yıkılmış şehir duvarında tek başına duruyordu. Beyaz giysileri rüzgarda uçuşuyordu. Hafiften dağınık saçları alnında adeta dans ediyordu ve tüm benliği şeytani bir aura yayıyordu. Katliamı izlerken şehir duvarında durmayanların gözlerindeki soğukluk ve vahşilik bile bir şaka değildi!

 

“Hu hu hu hu hu~~~~~~~~~~~”

 

Chu Mu'nun arkasında aniden garip beyaz şeytan alevi topu yanmaya başladı. Şeytan alevleri uçup dans etmeye başladı.

 

Alev topunun ortasındaki Şeytani Siluet bir şekil çizin titreyen beyaz alevler var oldu ve nihayet aşırı şeytanilik, vahşilik ve karanlıkla dolu Kabus hükümdarına dönüştü.

 

Kabus hükümdarı Chu Mu'nun arkasında durdu ve saygılı bir şekilde başını eğip kralının emirlerini bekledi.

 

Ardından, Kabus hükümdarının yanında iki şeytan alevi topu tutuştu. Onlardan iki şeytan aurayla dolu figür çıktı. Güçlü bir yaratığın kibri ve egosu gözlerinden görülebiliyordu. Ancak, krallarını gördüklerinde hemen başlarını eğdiler ve bir emir için Kabus hükümdarı gibi beklediler.

 

Biraz zaman geçti ve aynı anda yedi alev topu daha tutuştu. Hepsi orada, insanları tir tir titretecek korkunç bir görkem ile dolu bir şekilde duruyordu!!!

 

Şehrin duvarından dört kilometre uzakta savaşı komuta eden Yaşlı Kıdemli Jiang kırık şehir duvarına baktı ve hayrete düştü!

 

Bu on şeytani alev figürü açıkça on Beyaz Kabus'tu. Alevlerinin renginden, hepsi yüksek seviye imparator sınıfına ulaşmıştı!

 

Dahası, bunların merkezinde üç tanesi daha derin şeytan alevleriyle duruyordu. Onların ihtişamları daha da gaddarcaydı. Kendi Beyaz Kabus'u muhtemelen onlardan daha kötüydü!

 

Son olarak, diğerlerine korku aşılayan bu on Beyaz Kabus'un önünde beyaz kıyafetli bir adam duruyordu!

 

Bu adamın şeytaniliği ve kibrini saklaması gerekmiyordu. Yaşlı Kıdemli Jiang'ın daha önce hiç hissetmediği bir şeydi. Bir insanın yaşlı kıdemlilerin saygı duyacağı bir şey yapabileceğine inanmak zordu!

 

Şehir duvarına bakarken bakışları dehşetle ve şaşkınlıkla doluydu! O da kimdi!

 

    ...

 

“Şehrin beş kilometre yakınında bulunan tüm Ruh İttifakı üyelerini öldürün.” Chu Mu ilgisizce bakışlarıyla etrafını süzdü. Ses tonu sakindi fakat içinde gizli öldürme niyeti vardı!

 

“Nie!!!! Nie!!!!!!!”

 

“Nie!!!!!!!!”

 

On Beyaz Kâbus sonunda kan dökmenin tadını çıkarabilecekti! Aslında bir kan havuzunun üstünde dans eden on Kabus'u andırıyorlardı!

 









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr