Bölüm 914: Resmen Aziz!

avatar
1367 26

Charm of the Soul Pets - Bölüm 914: Resmen Aziz!


Çevirmen: Çıngıraklı

Editör: Mariposa



914. Bölüm:Resmen Aziz!

 

Zaman geçmek bilmiyordu.

 

Hapishane Adası'nda geçirdiği üç yıl boyunca bile Chu Mu böyle bir acı yaşamamıştı. Bu işkence kendi düşüncelerini kısıtlamak için değildi, daha çok içindeki büyük sıkıntı onu yarı şeytan yapıp benzer sahneleri kalıcı bir şekilde yok etmek istemesinden dolayıydı!

 

Yarım ay sonra, Chu Mu ve Miu Qingyi'nin kendi düşünceleri oldu, ikisi de aralarında bir şey olmasını istemediğinden ayrılmayı düşündü.

 

Ama sadece bir çıkış vardı. Eğer ayrılırlarsa bu, bir kişinin çıkışın tam tersine gideceği anlamına geliyordu.

 

Ve bu yerde tek başına yürümek zihinsel baskının büyük ölçüde büyümesine neden olur, muhtemelen onları delirtirdi.

 

İkisi de delirmek istemediğinden mesafe koyarak devam etmeye karar verdiler.

 

Uzaktan yürümek tek başına yürümekle pek de farklı değildi. Tek fark, zihinsel eşiklerinin maksimum seviyesine ulaştıklarında durup arkalarındaki kişiyle konuşabiliyorlardı. Böylece zihinsel dünyaları sessizliğe mahkum olmuyordu.

 

Tabii ki uzun süre konuşamazlardı, yoksa beyinlerini hızla ele geçiren arzuyu kontrol etmeleri mümkün olmazdı.

 

“Ne zamandır buradayız?” diye sordu Chu Mu.

 

“Saymadım.” Miu Qingyi başını iki yana salladı, gözleri uyanıktı ama Chu Mu'ya baktıklarında biraz muğlaklaştı.

 

Bu ifade aslında bir numaraydı. İnsanlar böyleydi; bir duyguyu bastırdıkça o kadar sert geri teperdi. Miu Qingyi sayısız adam görmüştü ve peşinden koşan çok sayıda insan vardı. Kaynaklar için, yararlar için, ya da gerçekten aşk için. Ancak aklında sadece meditasyon vardı ve bu yönde herhangi bir düşüncesi yoktu, yani doğal olarak hiç kimseyi sevmemişti.

 

Ama geçmişte hiç ilişkisi olmayan bu adam kısa sürede Miu Qingyi'ye daha da sevimli geldi. Konuşmak kalbinin hızla atmasına neden oluyordu.

 

Bunun sadece zihinsel arzuların büyütülmesinin bir sonucu olduğunu ve gerçek hisleri olmadığını bildiğinden mantıklı kalması gerekiyordu.

 

Birkaç kelime konuştuktan sonra artık Chu Mu ile konuşmaya cesaret edemedi ve Dokuz Renkli Anka Kuşu'nu hızla ileriye sürdü.

 

Miu Qingyi'yi hızla kaçarken görünce Chu Mu acı acı güldü. Chu Mu'yu bundan daha fazla suspus eden hiçbir şey yoktu.

 

Zaman hissiyatı yok olmuştu ama içinde, Miu Qingyi bir kez daha ona yaklaşırsa kendini kontrol edemeyeceğine dair bir his vardı çünkü gelirse zihni tamamen çökecekti.

 

“Gelme, lütfen gelme!” Mantığın son tutamı Chu Mu'nun zihninde mücadele ediyordu. Yavaş yavaş yaklaşan Miu Qingyi'yi gören Chu Mu, onun da sınırlarında olduğunu biliyordu.

 

Belki arzusu için değil, sadece yalnızlığını gidermek için gelmişti. Ancak, ilk adımı kim atarsa tamamen düşecekti.

 

“Bence ayrılmalı ve yürümeliyiz.” Miu Qingyi, Chu Mu'nun önüne uçtu ve konuştu.

 

Chu Mu hiçbir şey söylemedi. Sadece başının ağrıdığını hissetti ve gözlerindeki tek şey Miu Qingyi'nin çekici vücuduydu.

 

Miu Qingyi durakladı. Chu Mu'nun ona doğru yürüdüğünü fark etti fakat ateşli bakışları gözünü ondan alamamasına sebep oldu. Bu sıkıcı ve ölümcül dünyada, siyah gözleri çok çekiciydi, bu da onun uzaklara bakamamasına neden oluyordu.

 

“Her neyse, mücadele etmeyi bırak, bu o, hayatının geri kalanını birlikte geçireceğin kişi o...” Miu Qingyi'nin zihninde bir şeytan sesi dolaşıyordu.

 

Sert ama biraz beklentiyle Chu Mu'nun önüne yürüdü.

 

Chu Mu orada boş boş duruyordu. O anda, zihninde bir mantık belirdi ve bakışları Miu Qingyi'nin vücudundan Miu Qingyi'nin altındaki derin pençe izine doğru yöneldi!

 

Miu Qingyi fark etmiş gibi görünmüyordu ve üstüne bastı. Yumuşak ve çekici vücudunu Chu Mu'nun göğsüne bastırdı ve Chu Mu tepki veremeden dudakları dudaklarına yapıştı.

 

Sıcak dudaklar Chu Mu'nun aklını boşalttı ve elleri neredeyse içgüdüsel olarak o şehvetli vücudunu yoklamaya başladı.

 

Miu Qingyi, potansiyele sahip bu adamın gelecekteki partneri olduğuna karar vermiş gibi artık kendine engel olmadı. Daha önce hiç sarılmamış veya öpüşmemiş olsa da bunlar bilmesi gereken şeyler değildi; kontrolü içgüdülerine bırakıp içindeki ateşi dışarı saldı.

 

Chu Mu bir adam olarak cazibesini daha derinden hissetti. Pençe izini görmesine rağmen bu bedenin tadına varamadan ayrılmak için neredeyse iki aya daha ihtiyacı olabileceğini hatırlamak, ölümden daha kötü bir şeydi...

 

Buzlu zeminlerde tek bir leke dahi yoktu. Gökyüzü ve yer birbirini yansıtıyordu. Bu buzlu dünyadaki tek şey ikisi arasında yanan ateşti. Miu Qingyi'nin vücudundaki tıbbi aroma bedeninin kokusuyla karışıyordu.

 

Chu Mu'nun kanı arzu ve ateşle kaynıyordu. Bir kadının dudaklarının bu kadar yumuşak, dilinin bu kadar tahrik edici olacağını hiç düşünmezdi. Vücutları arasındaki sürtüşme adeta kıyafetlerini eritiyordu.

 

Bu öpücük çok uzundu, neredeyse her şeyi unutmalarına neden oldu...

 

Ancak, tam arzu ile yanıp tutuşurken ve zaman duygularını yitirmişken ellerini uzatıp birbirlerini ittiler!!

 

İçlerinden biri yanlışıkla dilini ısırdı ve o acı yitirdikleri mantıklarını geri kazanıp birbirlerine itmelerine yol açtı!!

 

O dudaklar tekrar birbirine yapışacak olursa bir daha ayrılmaları imkansız olurdu.

 

Ancak, ikisi de bunu yapmadı. Başlarını birbirlerinden çevirip derin derin nefes alarak akıllarındaki tüm cinsel düşüncelerden kurtuldular.

 

Eğitim bir testti ve vücudun cazibesi de ölümcül bir testti. Chu Mu sahte bir beyefendi olmak istemiyordu fakat en azından prensiplerini korumak zorundaydı. Şu anda yaptığı şey prensiplerinin ötesindeydi. Chu Mu kendisinin her şeyi yapmasına izin veremezdi. Sanki Qin'in ruhunu temizlemek için neredeyse hafıza sıvısı kullanması gibiydi. Yanlış bir adım atamaz ve bu zihinsel baskıya kendini kaptıramazdı!

 

“Ayaklarının altında Beyaz Kaplan pençeleri var. Bu pençelerle birlikte buradan ayrılabileceğiz.” Chu Mu uzun bir süre sonra kendini biraz daha uyanık hissetti ve Miu Qingyi'ye dedi.

 

Miu Qingyi başını salladı ve az önce olanların bahsini açmadı, “Hemen gidelim.”

 

    ...

 

Chu Mu ve Miu Qingyi şanslıydı. Daha önce doğru yönde yürümüşlerdi ve Evren Buz Kapısı'ndan ayrılmaları sadece bir ay sürmüştü.

 

Chu Mu bu ay mücadele etti. Çoktan öpüştükleri için biraz daha öpüşmelerinden zarar gelmezdi. Ancak, tüm bu düşünceler bir an geldikten sonra hemen gitti.

 

Buz ayna dünyasından ayrıldıklarında korkunç zihinsel baskının anında düştüğünü hissettiler. İkisi de tuttukları nefesi bıraktı. Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar buraya geri dönmeyebilirlerdi.

 

Tabii ki, zihinsel gölge hemen silinmeyecekti. Alışmak için biraz zamana ihtiyacı vardı.

 

“Chu Fangchen, hiç Wanxiang Hükümeti'ne girmeyi düşündün mü?” Miu Qingyi sordu.

 

“Aaa, ben Ruh Sarayı'nın bir parçasıyım...” Chu Mu tereddüt ederek söyledi.

 

"Egemen sınıfına ulaşabilirsen..." Miu Qingyi, Chu Mu'nun söylediklerini anlamadığını düşündü ve lafına bir cümle ekledi fakat kalp atışlarının hızlanması onu durdurdu.

 

Miu Qingyi'nin Chu Mu'ya olan hisleri her zaman iyi yöndeydi. Bu yüzden Evren Buz Kapısı'ndan ayrıldıktan sonra bile güçlü bir itici duygu hissetmedi. Kadere ve alın yazısına inanıyordu.

 

Eğer bu adam egemen sınıfına adım atabilirse onunla çok fazla temasta olacaktı. Bu şekilde, ilişkilerini daha da geliştirmeyi düşünebilirdi. Tabii ki, bu sadece bir düşüncesiydi...

 

“Majesteleri'ne iyi niyeti için teşekkür ederim...” Chu Mu doğal olarak Miu Qingyi'nin neyi ima ettiğini anladı ama zarifçe reddetti.

 

Miu Qingyi kaşlarını çattı. Wanxiang Bölgesi'nin kraliçesi olarak bizzat ima etmesiyle yine de reddedileceğini düşünmüyordu. Bu dünyada onu reddedecek adamlar var mıydı?

 

“Bana karşı kötü hislerin mi var?” Miu Qingyi kendine engel olamayıp sordu.

 

Kötü hisler... Dürüst olmak gerekirse, Chu Mu onunla bu kadar zaman geçirdikten sonra düşündüğü kadar kibirli ve küstah olmadığını keşfetti. Ondan çok daha zayıf olan Chu Mu'ya karşı bile tepeden bakıp sinir bozucu davranmadı.

 

Başka bir deyişle, Chu Mu'nun onun hakkındaki izlenimi değişti.

 

“Sevdiğim biri var.” Chu Mu, herhangi bir yanlış anlaşılma olması ihtimaline karşı açıklama ihtiyacı hissetti. Kötü hisler yoktu ama sevgiden çok uzaktı.

 

Bunu söylediğinde, Chu Mu acı acı güldü. Tanrıça gibi olan Miu Qingyi'nin ima etmesiyle onu reddedince resmen bir aziz gibi hissetti!

 

Ancak, Chu Mu kadınların nasıl düşündüğünü anlamıyordu.

 

Birinden hoşlandığını söylemeseydi Miu Qingyi konum, statü veya güç farkı diye yazar geçerdi.

 

Ancak, Chu Mu sevdiği biri olduğunu söylediği için Miu Qingyi kendini çok rahatsız hissetti!

 

Bırak kadınları, erkekler bile başka bir erkek yüzünden bir kadın tarafından reddedildiklerinde kıskançlık duyar ve diğer erkekle aralarında bir rekabet hissederdi. Özellikle Miu Qingyi gibi savaş tanrıçası seviyesinde bir kadının rekabet etme ihtiyacı doyumsuzdu!

 

Yani, Chu Mu hoşlandığı biri olduğundan bahsettiği an Miu Qingyi kıskanmamasına rağmen yine de “Bu kadın gerçekten bu kadar güçlü mü? Ben ondan daha mı kötüyüm?” diye düşündü.

 

“Israr etmeyeceğim ama her ne olduysa sır olarak saklayalım, tamam mı?” Miu Qingyi rahatsız hissediyordu ama bunun yüzünden savaşmak için konumunu ayaklar altına alacak değildi.

 

Her neyse, Miu Qingyi kendini çoktan ifade ettiğini düşünüyordu. Eğer kabul etmezse, gelecekte her biri kendi yollarında yürüyebilirlerdi. Bu adamı zihninden silebilirdi. Kendisine sürekli katı davranan Miu Qingyi için bu çok zor değildi.

 

Ya da en azından öyle düşünüyordu...










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr