Editör: Kinyas

Bölüm 692: Ölümsüz Kule, Mühürlü Çökük Rüzgâr Ejderhası

Su Sha'nın kim olduğu bilinmiyordu. Bu kişinin kim olduğu bilinmediği için Chu Mu bu adamın kaçan kadının bir adamı olduğunu varsayıyordu. Ne de olsa kaçan kadın onuncu âleme tek başına giremezdi.

Chu Mu “Kadında Kutsal Dal Çiçeği'nin imparator sınıfı gücü var. Ama daha onuncu fazda olmadığı için gücü muhtemelen üst kademe hükümdarla eşdeğerdir. Mo Xie, mühür kırma özelliğinin ona karşı mükemmel olacağını söylemiştin. Güzel yani, onu bulursak öldürmemiz zor olmaz.” dedi.

Prenses Jin Rou, Chu Mu ve Mo Xie'nin konuştuğunu görünce gülümseyerek, “Chu Mu belki onuncu âlemin son onurunu da aradan çıkarırsın. Sonuncu onur ödülü imparator sınıfında genç bir ruh hayvanı. İmparator sınıfından genç ruh hayvanı bulmak çok zordur. Bu Göklerin Altındaki Savaş'ı belki tek şansın olabilir. Bir kere kaybettin mi ileride imparator sınıfından genç bir hayvan bulmak çok zor olur.” dedi.

Chu Mu başını sallayarak gülümsedi.

Vakit kalırsa Chu Mu gerçekten de onuncu âlemin son onurunu elde etmeye çalışabilirdi. Ne de olsa işin ucunda imparator sınıfından bir hayvan vardı! Onuncu faza ulaştırdı mı onuncu seviye unvanlılara kafa tutabilirdi!

    ...

İkinci yıldız noktası harabe ve büyük bir heykeldi. Chu Mu hemen içerideki mühürlü canlıyı serbest bıraktı.

Tıpkı Chu Mu'nun beklediği gibi muhafız üst kademe hükümdar bir ruh hayvanıydı. Önceden olsa Chu Mu'nun bunla başa çıkması çok zor olurdu.

Ama şimdi durum farklıydı. Mo Xie hiçbir teknik kullanmadan birkaç turdan sonra bu üst kademe hükümdar muhafızı öldürmüştü. Bu iş çok kolay olmuştu.

“Wuwuwu!”

Prenses Jin Rou'nun Yükselen Buz Lanetli Şeytan Tilki'si koca gözlerle Mo Xie'yi izliyordu.

Wogu Bölgesi'ndeyken Yükselen Buz Lanetli Şeytan Tilki'si Mo Xie'den güçlüydü. Ama kim derdi ki Mo Xie Yedi Günahlı Tilki olacak? Mo Xie, Yükselen Buz Lanetli Şeytan Tilki'sinin bile karşısına çıkmaya cesaret edemediği üst kademe hükümdarın işini kolaylıkla halletmişti İblis ve tilki türü olduğu için gücü, gece ve gündüz arası fark gösteriyordu. Küçük buz tilkisinin onuru kırılmıştı.

Prenses Jin Rou, küçük tilkiyi okşayarak sinirini bozmamasını söyledi.

Prenses Jin Rou zaten Chu Mu'nun ruh hayvanının sürekli evrim geçirebildiği fikrine alışmıştı. Ama yine de Chu Mu'nun bu kadar da fazla yükselmesini beklemiyordu. Evrim geçiren Yedi Günahlı Tilki'yle birlikte genç nesilde ona kafa tutabilecek kimse kalmamıştı.

Prenses Jin Rou tilkisini “Üzülme. Onuncu faza geldiğinde seni güçlendireceğim. Sen de imparator sınıfına ulaşabilirsin.” diye teselli etti.

“Wuwuwuw!” Küçük buz tilkisinin hâlâ morali bozuktu. Bu süreç ne kadar güçlendirilirse güçlendirilsin evrim geçirmek kadar hızlı olamazdı.

Chu Mu'nun üst kademe hükümdarın işini hallettiğini gören Prenses Jin Rou elindeki haritaya bakarak, “Bu yolu takip ederek onuncu âlemin son onur kalesine ulaşabiliriz. Yolda babanın mühürlü ruh hayvanının olduğu yer, yani Ölümsüz Orman da olacak.” dedi.

“Hadi gidelim o zaman.” Chu Mu, Karanlık Yıldırım Düş Hayvanı'nın sırtına atladı ve Acınası görünüş hâline dönen Mo Xie'yi omzuna alıp yola koyuldu.

Chu Mu, Prenses Jin Rou'nun Ölümsüz Şehir'de ne yapmak istediğini çok merak ediyordu. Prenses yürürken Chu Mu arkasından bakarak düşüncelere daldı.

“Chu Mu...” Prenses Jin Rou arkasını dönüp de Chu Mu'nun kendisine baktığını görünce kelimeler boğazına takıldı.

Chu Mu biraz utanmış görünüyordu. Düşüncelere dalmış hâli yanlış anlaşılmıştı.

Prenses Jin Rou gerçekten de güzeldi, ona şüphe yoktu. Yüzündeki peçe bile güzelliğini gizleyemiyordu, hatta insanı daha da meraklandırıyordu.

Ama Chu Mu'nun Ye Qingzi'si vardı. Ye Qingzi onun için en ideal insandı.

Bu yüzden Prenses Jin Rou'yla çok vakit geçiriyor olsa da Chu Mu'nun aklından başka hiçbir şey geçmiyordu.

Prenses Jin Rou hemen kendini toparladı ve sözlerine devam etti, “Babanın mühürlü hayvanıyla ilgili çok şey duydum.”

“Duymak isterim neymiş.” Chu Mu bakışlarını gizlemedi, nasıl olsa kötü bir şey düşünmüyordu.

Prenses Jin Rou, Chu Mu'ya baktı. Yüzünde bir şey belli etmese de içten içe “Bu Chu Mu nasıl bir insan da bana gizliden gizliye bakıp bu kadar sakin kalabiliyor? Hem de sevdiği kadın bu kadar tehlikedeyken...” diye düşündü. “İnsan daha dikkatli olur!”

Prenses Jin Rou “Chu Tianmang'ın kısıtlaması Ruh İttifakı tarafından çok iyi gizlenmişti. Ancak orada olanlar detayları biliyor. Ölümsüz Şehri'ndeki mühürlü ruh hayvanı yanılmıyorsam Chu Tianmang'ın Çökük Rüzgâr Ejderhası.” dedi.

“Çökük Rüzgâr Ejderhası!”

Chu Mu çok etkilenmişti.

Gerçekten de Çökük Rüzgâr Ejderhası'ydı! Babasının ruh hayvanlarıyla ilgili konuşmalarını dinlerken Chu Mu babasının birkaç ruh hayvanıyla ilgili daha da bir kederlendiğini hissederdi.

Chu Mu bunu geçmişte anlayamazdı. Ama şimdi anlıyordu. Bu ruh hayvanları muhtemelen bir zamanlar ona dünyayı karış karış gezerken yoldaşlık eden hayvanlardı!

En zayıf ejderha türleri bile en azından hükümdar sınıfında olurdu. Ve çoğu ejderhaların da hükümdar sınıfında çok güçlü oldukları söylenirdi. Yedi Günahlı Tilki kadar kusursuz olmasalar da yine de hükümdar sınıfının yenilmezleri arasında sayılırlardı!

Prenses Jin Rou “Çökük Rüzgâr Ejderhası en başta serbest bırakılacakmış. Ama Ruh İttifakı'ndan Tian Ting ona gereksiz bir ceza vermiş ve böylece hayvanı Ölümsüz Şehri'ne mühürlemişler. On yıla yakın süredir burada.” dedi.

Chu Mu kaşlarını çatarak “Ruh İttifakı'ndan Tian Ting... O kralın altındaki Mücerretler'den değil mi? Bana biraz şu adamdan bahsetsene.” diye sordu.

Prenses Jin Rou “Tianxia Şehri'nde kralın altındaki Mücerretler'den çok bahsedilir. Ama aslında Mücerretler kraldan çok uzaktadır. Neyse şimdi biz Tian Ting'den bahsedelim.” diye devam etti. “Tian Ting Ruh İttifakı'nın On Altı Mücerret'inin altında olan çok güçlü bir uzman. Onlarla kapışabileceğini söyleyenler bile var...”

Chu Mu, Prenses Jin Rou'nun dediklerinin doğru olduğunu, halk arasında dolaşan söylentilerden farklı olduğunu biliyordu.

“Ama bu sadece kulaktan dolma bilgiler. Yani Tian Ting en azından Ruh Sarayı'nın kıdemli yaşlıları kadar güçlü değildir. Anladığım kadarıyla gücü ortalama bir yaşlı kadar. Wanxiang Şehri'nden gelmiş ve Ruh İttifakı'ndaki On Altı Mücerret'le pozisyonları için savaşacakmış. Ama Tianxia Şehri'nin dört liderinden biri olmuş ki bu olayın Sonsuz Okyanus'la bir alakası olabilir...”

“Tian Ting, Wanxiang Şehri'nde büyümüş. Çok kibirli biriymiş ve Tianxia Âleminin uzmanlarını hep hor görürmüş. Baban Chu Tianmang da Tianxia'dan olduğu için Tian Ting'in şehriyle alay ettiğini duyunca onunla düelloya tutuşmuş ve Tian Ting'i mahvetmiş. Hatta sinirden ruh hayvanlarından birini bile öldürmüş. İşte ikisinin arasındaki kan davası böyle başlamış. Chu Tianmang gücünü kaybedince Tian Ting gelip Çökük Rüzgâr Ejderha'sına bu cezayı vermiş. Ama halbuki en başta ejderha affedilecekmiş. Ejderha böylece Ölümsüz Şehri'ne mühürlenmiş.”

Bu hikayeyi duyan Chu Mu'nun kalbine sanki bir öküz oturmuştu. Chu Tianmang'ın dört liderden birini yenecek kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Ayrıca yendiği kişi Tian Ting, yani Ruh İttifakı'nın On Altı Mücerretler'inden biri olma ihtimali olan adamdı. Chu Tianmang zirve dönemlerindeyken ne kadar güçlüydü?

Babasını iyi tanıyan birini bulmak zor olduğu için Chu Mu bu sorunun cevabını bir türlü bulamıyordu.

Prenses Jin Rou “Babanın en parlak dönemleri... Onunla ilgili çok bir şey bilmiyorum. Çünkü babanın işlediği suç çok ciddiymiş. Ruh İttifakı onunla ilgili tüm bilgileri sanki sır gibi mezara gömmüş. Ama herhalde kendi neslinde onu yenebilen yoktu.” dedi

Prenses Jin Rou da olayı tam olarak bilmiyordu, bu yüzden Chu Mu tam gerçeği öğrenememişti. Konuyu değiştirip Çökük Rüzgâr Ejderha'sının durumunu konuşmaya başladılar.

Çökük Rüzgâr Ejderha'sını Chu Tianmang hayatının sonraki aşamalarında elde etmişti. Mühürlüyken onuncu faza yeni ulaşmıştı. Bu yüzden Chu Tianmang'ın ruh hayvanlarının gerisinde olsa da potansiyeli çok yüksek bir hayvandı. Ne de olsa bu bir ejderhaydı!

Chu Mu, Chu Tianmang'ın tanımını düşündü... “Çökük Rüzgâr Ejderhası, gümüşten heybetli uzun bir kudret...

Gururlu bir yaratıktır, yemek olarak ancak savaştan kazandıklarını yer.

Bazen bir fırtına kadar öfkeli, bazen de okyanusun ılık akıntıları kadar nazik olur...

Rüzgâr gibidir, özgürlüğün ta kendisidir. Vadilerin, dağların, bulutların tepesinden süzülür de süzülür...”

    ...

Bir zamanlar bu kadar özgür ve gururlu bir hayvan olan Çökük Rüzgâr Ejderha'sının küçücük bir yere tıkıştırıldığını, hapsedildiğini düşünen Chu Mu, içinde daha da büyük bir acı duydu.

Chu Mu daha fazla beklemek istemiyordu. Çökük Rüzgâr Ejderha'sını salmak, onun tekrar gökyüzünde özgürce uçmasını izlemek istiyordu...

    ...

Ölümsüz Kule çok uzakta değildi. Dördüncü günde Chu Mu buraya vardı.

Ölümsüz Kuleler bir grup siyah sivri yapılardı. Her biri otuz metre yüksekliğinde vardı. Uzaktan bakınca bulutlardan inen kılıçları andırıyorlardı!

“Wuwu!”

Tam Chu Mu Ölümsüz Kulelere girecekken Mo Xie Chu Mu'ya yakında insanların olduğunu haber etti.

Chu Mu ve Prenses Jin Rou hemen gizlenerek gözlemlemeye başladılar.

Bir süre sonra Chu Mu birkaç ruh hayvanı eğitmeninin Ölümsüz Kuleler etrafında dolaştığını gördü. Bir şey arıyor gibi duruyorlardı.

“Li Huang patron, Çökük Rüzgâr Ejderha'sının burada olduğuna emin misin?” Tiz bir ses duyuldu.

“Evet eminim. Çökük Rüzgâr Ejderha'sının kan ve kalbi, Camgöbeği Gizli Ejderha'm için kusursuz ruh eşyaları. Belki bir ruh kristali bile olabilir!” Li Huang'ın sesi duyuldu. Sesi açgözlülük ve zulüm doluydu!

Bunu duyan Chu Mu hemen yumruklarını sıktı!

Chu Mu tam da Camgöbeği Gizli Ejderha'yla ilgili yaşadıklarını hatırlamıştı. Li Huang'la burada, Çökük Rüzgâr Ejderha'yla ilgili planlar yaparken bulacağını hiç düşünmemişti. Gerçekten de bu herif fazla oluyordu!