Bölüm 670: Bin Hükümdarın Felaketi, Kendinden Mühür

avatar
2213 17

Charm of the Soul Pets - Bölüm 670: Bin Hükümdarın Felaketi, Kendinden Mühür


 

Bölüm 670: Bin Hükümdarın Felaketi, Kendinden Mühür

 

Sonunda derin yeşil gözler hareket etmeye başladı. Ellerinde özel bir kayadan yapılma devasa kılıçlar vardı. Ellerini yavaşça kaldırdılar, gözleri öldürme niyetiyle dolup taşıyordu!

 

Orta seviye hükümdarların ihtişamı her şeyi baskısı altına almıştı. Si Tian birden birkaç tane onuncu faz orta seviye hükümdar heykel muhafız tarafından kuşatıldığını fark etti. Bu heykeller kendisine saldırıyordu!

 

Orta seviye hükümdarların gücü şok edici seviyedeydi. Özellikle de aynı anda saldırdıklarında. Si Tian'ın üstünde dokuzuncu seviye zırh olmasına rağmen başka savunma kullanmadan bu saldırıların hedefi olursa paramparça olurdu!

 

“Bu nasıl mümkün olabilir! Nasıl keşfettiler beni!” Si Tian'ın alnından soğuk terler boşalmaya başlamıştı. Gözü korku doluydu!

 

Si Tian şu anda toplanma alanının merkezindeydi. Etrafında en azından on tane orta seviye hükümdar heykel muhafız vardı!

 

Si Tian'ın şoktan beti benzi atmıştı. Hızlıca bir efsun söyledi ve Lin Yin Canavarı'nı çağırdı!

 

Si Tian'ın efsun söyleme hızı yüksekti. Saldırılar kendisini çarpana kadar Lin Yin Canavarı çoktan belirmişti. Canavar ilk saldırı dalgasını durdurmayı başardı. Ama karşısında on tane orta seviye hükümdar heykel muhafız vardı. Lin Yin Canavarı'nın tek başına bu kadar heykel muhafız karşısında durma şansı yoktu.

 

Lin Yin Canavarı belirdiğinde düşük seviye hükümdar heykeller de odaklarını Kan Canavarı Sunağı'ndan ortaya çevirmişlerdi. Şimdi hepsi öldürme niyeti dolu gözleriyle Si Tian'ın Lin Yin Canavarı'na bakıyordu!

 

20 tane düşük seviye hükümdar heykel vardı. Yirmisinin de aynı anda saldırmasının dehşetini hayal bile etmek mümkün değildi!

 

Si Tian donakalmıştı. Heykel muhafızları uyandırırken kendisini böyle bir ölüm tuzağının içinde bulacağını düşünmemişti.

 

Si Tian birden bir şeyi fark etti. Lin Yin Canavarı'nın heykeller arasında tutsak kaldığını görünce öfkeyle bağırdı: “Qin Ye! Beni kandırdın! Ölümün beter olsun!”

 

“Long long long long!”

 

Si Tian'ın sesi heykeller arasında yitip gitti. Şimdi Si Tian'ın ruh hayvanı çağırıp çağırmasının bir önemi kalmamıştı. Buradan sağ çıkmasının imkânı yoktu...

 

Kısa bir süre sonra toplanma alanının merkezi kan ve et parçalarıyla doldu. Gri heykelleri göz alan bir kırmızı boyamıştı. Şimdi daha da vahşi duruyorlardı.

 

Kan Canavarı Sunağı'nda duran Chu Mu ve diğer üçü Si Tian'ın ölümünü çok net görmüşlerdi.

 

Toplanma alanında bine yakın muhafız heykel vardı. Kim olursa olsun bu heykellerin içinde kaldığında ölmeye mahkûmdu.

 

Bu heykeller Kan Canavarı Sunağı'na doğru harekete geçtiğinde dördünün Si Tian'ın ölümü karşısında şok olacak vakitleri bile yoktu!

 

Ye Qingzi ve Prenses Jin Rou o kadar korkmuştu ki yüzlerinde renk kalmamıştı. Çok fazla heykel muhafız vardı. Bu heykeller aynı anda saldıracak olsa Kan Canavarı Sunağı yerle bir olurdu!

 

“Chu Mu.” Ye Qingzi Chu Mu'nun koluna yapıştı. Avuçları ter içerisindeydi.

 

Yüzlerce heykel muhafız... Bu orduyu durdurmak imkânsızdı!

 

“Bizim de sonumuz Si Tian gibi olacak...” Prenses Jin Rou'nun sesi titriyordu.

 

Ye Wansheng terler içerisinde “Ölü. Ölü. Burada öleceğimi düşünmezdim!” dedi.

 

On tane heykel muhafız olsa bile karşılarında başa çıkması zor olurdu. Şimdi karşılarında yüzlerce heykel vardı!

 

Chu Mu “Prenses, Kan Canavarı Sunağı mühürünü kullanmayı biliyor musun?” diye sordu.

 

Prenses Jin rou başını salladı. Zeki biri olduğu için hemen Chu Mu'nun niyetini anlamıştı. Şok içerisinde sordu, “Bizi içeri mühürlemek mi istiyorsun?”

 

Kendini mühürlemek! Bu tehlikeden kaçmanın tek yolu Kan Canavarı Sunağı'na kendini mühürlemekti!

 

Chu Mu, “Bu kadar fazla heykelle başa çıkamayız. Elimizden sadece kendimizi Kan Canavarı Sunağı'na mühürlemek gelir. Mühürlemeyi bilmiyorsan artık öteki tarafta görüşürüz.” dedi.

 

Prenses Jin Rou “Mühürü açmak mühürü bozmaya benzer. Muhafız yaratığı öldürüp ruh andacımızla mühür örgüsünü tersine çevirip kendimizi mühürlememiz gerekir. Ama son muhafız yaratık kendini bu merdivenlerin altında gizliyor.” diyerek kurnaz muhafızı işaret etti.

 

Muhafız yaratık da bir heykel muhafızdı. Bu heykel muhafızın rengi lacivertti ve onu fark etmesi oldukça kolaydı. Si Tian çoktan diğer beş muhafızı öldürmüştü. Chu Mu geldiğinde sonuncuyu öldürmek üzereydi. Şimdi mühürü tamamlamak için bu son heykel muhafızı öldürmeleri lazımdı.

 

“Long long long long!”

 

“Long long long long long!”

 

Devasa kaya tipi enerji her yeri doldurmuştu. Kaya parçaları gökyüzüne yükselip duruyordu. Sanki dünya tersine dönecekti de gökten kaya yağacaktı!

 

Devasa heykeller Kan Canavarı Sunağı'na doğru geliyordu. Heykellerin attığı her bir adım tüm toplanma alanını sallıyordu!

 

Yeşil gözler Kan Canavarı Sunağı'ndaki dört kişiye bakıyor, ölüm dolu auraları ileri ileri bastırıyordu!

 

Heykel muhafızlar Kan Canavarı Sunağı'nı öldürmekle sorumluydu ve ona zarar veremezlerdi. Bu yüzden heykeller gücünü birleştirip de dört kişiyi öldürmüyordu. Çünkü o zaman Kan Canavarı Sunağı da yerle bir olurdu.

 

Ama heykeller Kan Canavarı Sunağı'na girerse dördünün etrafı sarılmış olacaktı. O zaman da heykeller ellerindeki kayadan kılıçlarla dördünü paramparça ederdi.

 

“Zhi zhi zhi zhi!”

 

Siyah gökyüzünde çevik bir muhbir hayvan uçuyordu. Normalde toplanma yerinden bilgi alacaktı ama buraya yaklaşınca bu devasa kaya tipi auraya yakalandı ve daha fazla yaklaşmaya cüret edemedi. Uzaktan izleyip gördüklerini ruh hayvanı eğitmenlerine aktarıyordu.

 

“Aman tanrım, toplanma yerindeki heykeller uyanmış!”

 

“Bunlar hükümdar sınıfı heykel muhafızlar. Bir tanesi bile ruh hayvanlarımı mahvetmeye yeter... Bir de tüm bir ordu uyanmış. Bine yakın var! Ölümsüz Şehir ne kadar korkunç bir yer böyle!”

 

Büyük bir yaygara kopmuştu. Chu Chen ve Si Tian'la ilgili son haberi uzun bir süre önce almışlardı. Ama gelen bu bilgiyle birlikte tüm durum değişmişti.

 

Olanları birinin ağzından dinlemelerine rağmen herkes Kan Canavarı Sunağı'ndaki korkunç manzarayı sanki bizzat kendileri görmüş gibi hayal edebiliyordu.

 

“Chu Chen ve diğerleri mutlaka ölmüştür...” Bu haberi alan Shang Heng'in yüz ifadesi değişmişti.

 

Zhao Cheng “Bitti, her şey bitti. Herkes ölmüştür.... Nasıl olabilir bu? Bu normal bir yarışma değil!” diye bağırdı.

 

Ting Lan dudaklarını ısırdı ve bir şey demedi. İkinci kademe yarışmacılar olmasının bir önemi yoktu. Böyle bir durumda Saray Lordu uzmanları olsa bile mahvolurdu!

 

Chu Ning ve Chu Xing donakalmıştı. Chu Mu'nun her bir adımda zorlanmasını, ama hep ileri gitmesini izlemişlerdi. Hatta bu muhteşem hikâyeyi anlatan bir aile kitabı bile yazıyorlardı. Ölümsüz Şehir'de böylesine korkunç bir felaket olacağını nasıl bilebilirlerdi!

 

    ...

 

Sunak toplanma alanında.

 

Prenses Jin Rou Chu Mu'ya “Chu Mu, mühür önceden açılmış gibi duruyor. Muhafız yaratığı öldürürsek mühürün içi tamamen açılacak.” dedi.

 

Ye Wansheng “Ama mühre girersek sonsuza kadar oraya kısılmaz mıyız?” dedi.

 

Prenses Jin Rou “Hayır. Biri açarsa serbest kalırız. Ayrıca bu mühürü biri daha önce açmış gibi. Yani içeriden kuvvetle saldırırsak hâlâ Alan Mührü'nü kırabiliriz.” dedi.

 

Prenses Jin Rou “Ama... Muhafız yaratığı öldürdüğümüzde mühür belirecek. Mühür belirdikten sonra mühürün gücü dış dünyayı içine alacak. Yani muhafız yaratığı öldürürsek tüm hızımızla sunağın merkezine koşmalıyız yoksa dışarıda kalırız.” dedi.

 

Prenses Jin Rou'nun dediklerini duyan üçünün kalbi sıkıştı.

 

Bu sözlerden şu anlam çıkıyordu; hayvanlardan biri muhafız yaratığını öldürmeliydi ama bu hayvan geri dönemeyecekti...

 

Chu Mu da Ye Qingzi de Ye Wansheng de Prenses Jin Rou da hayvanlarının hayatını kendi hayatları kadar önemsiyordu. Bir ruh hayvanını feda etmek çok zor bir şeydi. Ayrıca muhafız yaratık zayıf da değildi. Bunu öyle her ruh hayvanı yapamazdı.

 

Muhtemelen bu görevi sadece Zhan Ye, Beyaz Kâbus, Mo Xie ve Prenses Jin Rou'nun Beyaz Kâbus'u yapabilirdi.

 

Chu Mu “Muhafız yaratığı öldürdükten sonra mühür ne kadar bir süreliğine belirecek?” diye sordu.

 

Heykel muhafızlar yaklaşmaktaydı ve fazla zamanları yoktu.

 

Prenses Jin Rou “Bir saniye.” dedi.

 

Chu Mu gözlerini lacivert muhafız yaratığa çevirdi. Chu Mu şimdi tamamen konsantre olmuştu.

 

Chu Mu üçüne “Siz ruh hayvanlarınızla birlikte mühürün ortasına gidin.” dedi.

 

“Chu Mu?” Ye Qingzi, Chu Mu'ya baktı. Ne yapmak istediğini bilmiyordu ama içinde kötü bir his vardı.

 

“Chu Mu, ne yapacaksın?” Ye Wansheng, bir şeylerin yolunda olmadığını hissetmişti.

 

Chu Mu ciddi ciddi “Daha fazla bir şey demeyin. Dediğimi yapın.” dedi.

 

Üçü Chu Mu'nun ne kadar ciddi olduğunu görünce başka bir şey demeye cesaret edemediler. Hızlıca mühürün merkezine gidip ruh hayvanlarını yanlarına çağırdılar.

 

Chu Mu üç hayvanına “Mo Xie, Zhan Ye, Beyaz Kâbus... Siz de oraya gidin.” dedi.

 

“Wu Wu Wu!” Mo Xie isteksiz isteksiz bağırdı.

 

Mo Xie, yaratığı kendi öldürmek istiyordu. Zamanında dönebilecek hıza sahipti.

 

“Nie!nie!” Beyaz Kâbus da gönüllü olmak istiyordu. Şeytan Silüeti ve Tayf Yer Değişimi sayesinde anında uzak yerlere seyahat edebiliyordu.

 

“İçeride durun!” diye emir verdi Chu Mu ruh hayvanlarını susturarak.

 

Chu Mu'nun üç hayvanını da merkeze yolladığını gören Ye Qingzi, Ye Wansheng ve Prenses Jin Rou birden olayı anladılar. Chu Mu muhafız yaratığı kendisi öldürecekti!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr