Bölüm 661: Ölüm Her Yerde, Ölümsüz Şehir

avatar
2736 14

Charm of the Soul Pets - Bölüm 661: Ölüm Her Yerde, Ölümsüz Şehir


 

Bölüm 661: Ölüm Her Yerde, Ölümsüz Şehir

 

Aynalı Kılıç Dağı, gecenin geç vakitlerinde açıldı. Söylentilere göre biri Ayrık Ruh Kapısı'nın özel ay ışıklarıyla açıldığını görmüştü.

 

Bu söylentiler de yanlış değildi. Aynalı Kılıç Dağı aslında bu Ayrık Dünya Kapıları denen yerdi ama bu kapı ruhlar dünyasına değil, mühürlü Ölümsüz Şehri'ne açılıyordu.

 

Dokuzuncu âlem başladığında Chu Mu'nun gözleri ve ruh andacı bağlıydı. O da uzun bir yoldan Aynalı Kılıç Dağı'na getirilmişti. Kapılardan içeri girdi ve ufka kadar uzanan kemiklerin olduğu bir yere geldi.

 

Chu Mu, Ayrık Dünya Kapıları'nın nasıl açıldığını bilmiyordu. Bildiği tek şey özel bir yerden geçtiğiydi. Bu yerde yoğun ve karanlık bir aura hakimdi. Sanki ölülerin toprağına girmişti. Burada sanki yaşayan hiçbir şey yok gibi bir hissiyat veriyordu ama sürekli hareket eden şeyler vardı.

 

Gözündeki bağ kaldırıldığında Chu Mu, tepede karanlık ve ezici bir gökyüzü olduğunu fark etti!

 

Gökyüzündeki bulutlar ufku bulandırıyordu ve burası kasvetli bir yerdi. Sanki bir şey insanın kalbini bastırıyordu da ağzından içeri nefes girmiyordu.

 

Chu Mu'nun etrafı harabe binalarla doluydu. Bu şehir kara ufukla birlikte oldukça şeytani ve antik bir havaya sahipti.

 

Aslında buraya şehir denemezdi. Daha doğru bir tanım Yeraltı Sarayı olurdu, hiç ev yoktu bu şehirde. Her yerde evler yerine yıkık duvarlar ve kara kayalar vardı.

 

Şehirde birçok ‘duvar’ vardı. Bu duvarlar, toprak ve bitkilerin kapladığı kırık sütunlardan oluşuyordu. Yer yer aşınan duvar bu toprak ve bitkiler arasından bazen gözüküyordu. 

 

Duvarlar çok uzundu ve karışıktı. Duvarlar tüm Ölümsüz Şehri'ni kaplıyordu, yolları ise bitkiler tamamıyla örtmüştü. Bu ‘duvarlar’ arasından ara sıra soğuk bir ışığın parladığı gözükürdü. Bu pusuya yatmış bir yaratık olabilirdi.

 

Ölümsüz Şehir çok büyük değildi. Bir eğim üzerine kuruluydu ve şehrin içine girdikçe rakımı yükseliyordu.

 

Chu Mu binaların arasından ileri baktı. Uzaklarda ve siyah gökyüzünün altında, eğimin tepesinde harabe bir gri saray gözüküyordu

 

Bu sarayın kubbesi sanki gökyüzüne dokunabiliyordu. Gökyüzündeki bulutlar garip bir şekilde iç içe geçmişti, sanki bu bölgenin altında bir enerji hapsedilmiş gibiydi!

 

Chu Mu, Aynalı Kılıç Dağları'nın ardında böylesine garip bir dünyanın gizli olduğunu düşünmezdi. Burası ışığın noksan olduğu karanlık bir dünyaydı!

 

Toprak Krallığı'ndan bir genç “Bu efsanevi dokuzuncu şehir demek! Gerçekten de insanın ufkunu açıyor!” dedi.

 

Chu Mu'nun etrafında dokuzuncu âleme katılan birçok ikinci kademe yarışmacı vardı. Onlar da burayı ilk defa görüyordu, yüzleri şok ve hayranlık içerisindeydi.

 

Chu Mu gözleriyle şöyle bir etrafa bakındı, dokuzuncu âleme ikinci kademeden katılan yaklaşık yüz kişi vardı.

 

Yani bu yüz kişi Göklerin Altındaki Savaş'ında ikinci kademenin en güçlüleriydi. Her biri belli krallıkların ve şehirlerin rakipsiz isimleriydi, orta yaşlı ve yaşlı ruh hayvanı eğitmenleri bile onların rakibi sayılmazdı.

 

“Söylentilere göre burada onuncu fazdan ve komutan sınıfından aşağı canlılar yokmuş...”

 

Biri küçümseyici bir ses tonuyla “Onuncu faz komutandan mı korkuyorsun?” dedi.

 

Burada bulunan herkes bir uzmandı. Göklerin Altındaki Savaş uzun bir süredir devam ediyordu ve buraya kadar gelebilen eğitmenlerin hepsinin dokuzuncu faz orta seviye hükümdarı vardı. Onuncu faz yüksek seviye komutan dokuzuncu faz orta seviye hükümdarla eşdeğerdi. Bu yarışmacıların hepsi dört hayvan kontrol edebildiği için onuncu faz komutan onlara çok da korkutucu gelmiyordu.

 

Ruh Hayvanı Sarayı'ndan Wu Qing “Yazık. Onuncu faz komutan bir er, bir piyadeden fazlası sayılmaz. Yani burada onuncu faz komutanlar grup hâlinde dolaşır.” diye sırıtarak bu cahil yarışmacıları bilgilendirdi.

 

“Grup mu... Ciddi misin sen!” Wu Qing'in dedikleri insanları korkutmuştu.

 

“Herkes beni dinlesin!”

 

Bir ruh andacı tüm sesleri bastırdı, herkes susmuştu.

 

“Bu dört tahtta oturan Xie Tao!”

 

“Kralın altındaki en güçlü kişi. Tüm asıl hayvanlarının imparator olduğu söylenir!”

 

Yarışmacılar hemen bu yıkık duvarın üstünde duran adamı tanımıştı.

 

Burada bulunan insanlar ikinci kademenin en güçlü gençleriydi. Ama Xie Tao'ya kıyasla hepsi bir hiçti!

 

Bu insanların âlem taht adaylığını almaları bile onlar için eşsiz derecede büyük bir başarı sayılırdı.

 

“Ölümsüz Şehir gizemli ve tehlikeli bir şehirdir. Ancak gerçek uzmanlar bu şehrin acımasız testleri karşısında ayakta kalabilir. Göklerin Altındaki Savaş normal bir yarışma değildir, herkes kendi güvenliğinden sorumludur. Yarışmacılar her an bir ruh hayvanını ya da kendi hayatlarını kaybedebilir. Ölümsüz Şehir her köşede tehlikelerin bulunduğu bir yerdir. Ölümler sık sık görülür. Bu yüzden kendinizi iyi hazırlayın.

 

Bildiğiniz üzere Ölümsüz Şehir'deki varlıkların hepsi onuncu fazdadır ve en zayıfları komutan sınıfındadır. Bu komutanlar her zaman gruplar hâlinde dolaşır. Ayrıca sahte hükümdar ve düşük seviye hükümdar hayvanlar da sık sık görülür. Eğer dokuzuncu âleme şans eseri gelmişseniz pes etmenizi öneririm çünkü gücünüz buradaki en zayıf hayvanları öldürmeye bile yetmeyecektir!”

 

Xie Tao'nun sesi çok sertti ve insanlar kendilerini bir baskı altında hissetti. Birçok insan yeterince güçlü olmadığını düşünerek pes etmek istedi.

 

Onuncu faz sahte hükümdarın gücü dokuzuncu faz yüksek evre orta seviye hükümdara eşdeğerdi. Burada bulunan yarışmacıların birçoğunda dokuzuncu faz yüksek evre bir ruh hayvanı bile yoktu.

 

Belki de onuncu faz sahte hükümdarla karşılaştıklarında sayı üstünlüğüne güvenebilirlerdi ama düşük seviyede orta seviye bir hükümdarla karşılaştıklarında hiçbir şansları olmazdı!

 

Xie Tao sözlerini bitirdikten sonra birkaç kişi pes etmişti.

 

Bu yarışmacılar için dokuzuncu âleme kadar gelmek yeterliydi. Bu yarışmacılar son onuru elde etmenin imkânsız olduğunu biliyordu.

 

“Burası şehrin güney tarafı. Kan Canavarı Sunağı'na birçok yoldan gidebilirsiniz. Her bir yolun birçok ayrımı vardır, yanlış yoldan giderseniz çemberler çizip durabilirsiniz. Hatta asıl yoldan da ayrılabilirsiniz. Bu yüzden izlediğiniz yolu iyi takip etmeli ve yön duygunuzu iyi kullanmalısınız. Yollarda karşınıza birçok tehlikeli canavar çıkacaktır. Bunları yenmelisiniz.

 

Ve sizi uyarıyorum, ayağınızın altında kan renkli bir işaret belirirse Ölümsüz Şehri'nin farklı bir yerine doğru gidiyorsunuz demektir. Bu yollar siz gençlerin gidebileceği yerler değildir. Buraya gitmeniz tek bir anlama gelir; ölüm!

 

Ölümsüz Şehir'de birçok mühürlü muhafız yaratık da vardır. Bu muhafızlar mühürlü ama güçlü canlıların yanında bulunur. Muhafızların koruduğu varlıklar en az yüksek seviye hükümdardır. Sizin içinde bulunduğunuz bölgeye mühürlenen varlıklar Ölümsüz Şehri'nin en güçsüzleri olsa da yine de buralara gitmemeniz en iyisi olur. Mühürlü varlıkların gücünün yükselip yükselmediğini bilemeyiz. Bu yüzden aç gözlülük yapıp da ölümünüze koşarak gitmeyin.”

 

Yaşlı Xie Tao'nun dedikleri yarışmacıları şaşkına döndürmüştü.

 

Muhafız varlıklar demek yüksek seviye hükümdarları koruyordu ve bu varlıkların mühürleri açılırsa hepsini yok edebilirdi.

 

Bir de Yaşlı Xie Tao buranın Ölümsüz Şehrin en zayıf yeri olduğunu söylemişti. Bu da Ölümsüz Şehir'de daha da güçlü ve gizemli ruh hayvanlarının mühürlendiği anlamına geliyordu!

 

Xie Tao'nun dedikleri insanların yüreklerine korku salmıştı. Âlemi tek başına geçmeyi düşünen küstah yarışmacıların çoğu şimdi takım arkadaşları aramaya koyulmuştu!

 

Dokuzuncu âlemde şayet çok güçlü değilseniz tek başına âlemi geçmek imkânsıza yakındı.

 

Xie Tao “Geri dönüş yolu basit. Yeşil izler görüyorsanız sola dönün ve Ölümsüz Şehir'den çıkarsınız.” dedi.

 

Xie Tao “Ayrıca Ölümsüz Şehir'de uçmak yasaktır. Siyah bitki duvarları sayısız ölmeyen ruh hayvanı tarafından oluşturulmuştur. İnsanların bu duvarlar üstüne yükselmesine izin vermezler. Eğer böyle bir şey yaparsanız hemen saldırırlar. Çok güçlü değiller ama sayıları çok fazla. Üstlerinden geçerseniz bir anda yüzlerce bitkinin binlerce asması tarafından saldırıya uğrarsınız.” diye ekledi.

 

Büyüleyici Dünyalar'da, yasaklı ve tehlikeli bölgelerin neredeyse hepsinde uçmak yasaktı. Savaş sırasındayken uçmak olabilirdi ancak bir yaratığın alanına uçarak doğrudan girmek demek genelde bir grup ruh hayvanının saldırısına uğramak demekti. Doğal dünyada bu büyük bir tabuydu. Ruh hayvanı eğitmenlerinin hepsinin bunu unutmaması gerekirdi.

 

Bu yüzden kimsenin aklından Ölümsüz Şehir'de uçmak geçmiyordu.

 

“Tamamdır, söylemem gereken her şeyi söyledim. İyi şanslar. Dönebilirseniz iyi olur.” Xie Tao sözlerini bitirdikten sonra duvardan indi ve yarışmacılara istediklerinde Ölümsüz Şehir'e girebileceklerini belirtti.

 

Xie Tao'nun sözlerini duyan, en başta cesur ve sabırsız  yarışmacılar aceleyle şehre girmekten vazgeçtiler.

 

Ölüm ve bilinmeyen tehlikelerle dolu bir şehir. Kim buraya girmek isterdi ki?

 

 Lacivert kıyafetli bir adam öne çıktı. Adam hiçbir şey demeden harabe şehre girdi!

 

Tek başınaydı!

 

Adam takım kurmakla falan ilgilenmeden şehre tek başına girmişti!

 

“Bu... Bu Ruh İttifakı'ndan Si Tian!”

 

“En güçlü kişi olarak bilinmesine şaşmamak lazım. Baksanıza tek başına girdi!”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr