Bölüm 602: Ölüm Şafağı, Boşluğun Çeyreğini Söndürmek

Onuncu faz en üst kademe hükümdar, bu yuvadaki en güçlü yaratık olan onbinayakla kıyaslanabilecek bir güçtü!

O sırada Chu Mu ruhunun yükseldiğini hissedebiliyordu. Bu yükselme Chu Mu'nun ruh andacını da etkiledi ve onu yavaş yavaş altıncı andaç ruh ustasına doğru geliştirdi!

Chu Mu, Zhan Ye'nin Cesur Sızlayan Kalbi kullanarak gücünü bu kadar arttırabileceğini hiç düşünmezdi, Chu Mu bile bu seviyeden çok uzaktı!

Üst kademe hükümdar! Zhan Ye'nin yaydığı antik aura dövüş seviyesini neredeyse üst kademe hükümdarlara yaklaştırıyordu. Ölümün kara parıltısıyla kaplıydı. Bedenine ve ruhuna işlenmiş olan Boynuzlu Hayvan Sembolü'nden Azrail'in öldürme enerjisi akıyordu.

“Houhou!”

Zhan Ye bedenini tamamen açmıştı. Cılız vücuduyla kara boşluktaki sayısızca devasa binayağın karşısında duruyordu!

Üst kademe hükümdarın aurası görülmese de çoktan yüreğe korku salan bir enerji alanı oluşturmuştu. Zhan Ye hâlâ üç metre boyunda olmasına rağmen aurası yüzünden tüm binayaklardan büyükmüş gibi hissettiriyordu!

“Beng!”

Zhan Ye birden harekete geçti, bedeni patlayıcı bir güçle doluydu. İleri doğru sıçradığında her yere cesetler saçıldı. Zemin bile göçmüştü, normal kayalardan çok daha güçlü boşluk kayaları bile Zhan Ye'nin gücüne dayanamamıştı!

Chu Mu, Zhan Ye'nin hareketlerini artık zar zor seçebiliyordu. Zhan Ye'nin etrafında gizemli bir enerji olduğunu anlayabiliyordu, sanki Zhan Ye devasa bir canavar ruhuna sahipti. Binayak dalgaları karşısında Zhan Ye'nin bu devasa canavar ruhu daha korkutucuydu!

Zhan Ye pençesini uzattı. Anında soyut canavar ruhu ve karanlık tipi aura Zhan Ye'nin içine girdi ve canlı Boynuzlu Hayvanları aydınlattı!

“Sila!”

Sonunda Zhan Ye ileri kaydı!

Numara falan yoktu. Zhan Ye'nin pençeleri arkasındaki sayısız onuncu faz binayağa ve yüksek seviye hükümdara doğru sallandı!

Şafağın ışığı karanlığı kırıp geçerken Zhan Ye'nin iki pençesi karanlık boşlukta kesişiyordu. Önce yüksek seviye hükümdarın bedenini parçaladı, sonra da yıkıcı güç boşluğun kenarlarından merkeze doğru ilerledi!

Bu iki şafaktan hançer karanlık boşluğu dörde bölmüştü. Binayaklar kocaman olduğundan neredeyse bin tane binayak etkilenmiş ve Azrail'in tırpanına kurban gitmişlerdi!

“Shuaaaaaa! Shuaaaaaaa!”

Boşluğun her yerinde feryatlar kopuyordu.

Azrail'in şafak hançerleri uçtuğunda kafatasları, uzuvlar, bacaklar, beller, kuyruklar havada uçuşmuştu. Binayaklar paramparça olmuş, her yer kan gölüne dönmüştü.

Chu Mu'nun görüşü karardı. O sırada boşluğun kenarında duruyordu. Boşluk bir kabağı andırıyordu. Kaya bariyerin olduğu yer kabağın açılışıydı ancak bu saldırı boşluğun dörtte birine ulaşmıştı. Bu boşluğun binlerce metrelik bir çapı vardı. Yani çeyreği demek binlerce metre demekti!

Bunu hayal etmesi zordu... On metreden uzun binayaklarla dolu bu alanda şafak hançerleriyle birlikte hepsi kıyma olmuştu!

Azrail'in Şafak Hançerleri, Zhan Ye'nin tekniği Şafak Işıkları'na benziyordu, fakat bunlar ışık değil gece boyunca uzayan Azrail'in pençeleriydi!

Öncesinde binayakların aurası dalga dalga geliyordu. Tam da hepsi ileri doğru atlayacakken paramparça olmuş ve ölmüşlerdi.

“Bu....”

Bin metrelik bir alanın cesetlerle dolu olduğunu gören Chu Mu şok içerisindeydi. Bütün bunları Zhan Ye'nin yaptığına inanamıyordu.

Li Şehri'ndeyken Chu Mu birçok onuncu faz yüksek seviye hükümdar ve üst kademe hükümdar görmüştü. Hatta imparator sınıfından bir hayvanın gücüne bile şahitlik etmişti. Ancak Yarı Şeytan olan Chu Mu, kendisi ve o alem arasındaki gerçek güç farkını ölçemiyordu.

Şimdi Zhan Ye'nin yüksek kademe hükümdar saldırısının sayısız binayak öldürdüğünü gören Chu Mu sonunda ruh hayvanlarının ne kadar güçlü olduğunu anlamıştı.

Tüm boşluğa sessizlik hakimdi. Ancak kısa bir süre sonra kıymaya dönmüş bedenler arasından bir hareketlilik sezildi.

Bu hareket hâlâ yaşamakta olan binayaklardan geliyordu. Bu binayaklar yavaş yavaş cesetlerin içinden çıktılar ancak gıklarını çıkarmaya bile korkuyorlardı.

Hepsi Zhan Ye'den kat kat büyüktü, ancak yine de onun karşısında acınası böcekler gibi dostlarının cesetleri arasından kaçmaya çalışıyorlardı...

“Sidong! Siji!”

Birden tüm boşluk sallandı!

Bu onbinayağın sesiydi! Bunlar gerçekten de yeri göğü sarsan varlıklardı. Hareket ettiğinde sanki bir dağ hareket etmiş gibi olurdu!

“Onbinayak!” Binayakların kralı harekete geçmeden önce bile daha kalbi sakinleşmemişti.

Onbinayak duygusuzca yavrularının bedenlerine basa basa boşluğun kenarına doğru geliyordu!

Kırmızı gözleri normal insanlardan katbekat daha büyüktü. Devasa aurası önceki binayaklardan çok daha üstündü, şimdi ise Zhan Ye'ye tepeden bakıyordu!

Zhan Ye etkin canavar ruh modundaydı. Gücü en üst seviyelere çıkmıştı, onbinayaktan bir sıra uzaktı. Hayatının bu muhteşem anında Zhan Ye'nin içerisinde korku yoktu, karşısındaki onbinayak olsa bile öldürürdü!

Onbinayak, Zhan Ye'ye baktı. Çevresinde birkaç yüz tane yüksek seviye hükümdar binayak belirdi!

“Sidong!”

Onbinayak ağzını açtı, mağara gibi bir ağzı vardı!

Boğazının derinliklerinden dokuzuncu seviye rüzgâr tipi tekniklerinden bile korkutucu bir nefes geldi ve Zhan Ye'nin cılız bedenini salladı.

“Hou!” Zhan Ye ise geri çekilmedi. Onbinayağın kükremesi karşısında Zhan Ye'nin antik canavar aurası hemen Zhan Ye'yi içine alan devasa bir canavar ruhuna dönüştü ve onun da kükremesi en az onbinayağın kükremesi kadar korkutucu çıktı!

Onbinayak yüksek bir zekaya sahipti ancak başka bir türden bu kadar güçlü bir yaratığın nasıl olup da burada belirdiğini anlayamıyordu.

Kırkayak türleri hep zayıflara zorbalık yapan bir türdü. Onbinayak bu güçlü varlığın tehdidini hissedebiliyordu.

Onbinayak ölen evlatlarının öcünü almak için Zhan Ye'yle başka bir bölgede savaşabilirdi. Ancak Zhan Ye'yle burada savaşamazdı, savaşın enerjisi daha da çok binayak öldürürdü!

Sonunda onbinayak, Zhan Ye'ye saldırmadı.

Onbinayak “Sidong!” diye öfkeyle uyardı.

Onbinayak, Zhan Ye'ye bir çocuğu daha ölürse onu paramparça edeceğini söyledi.

“Hou!” diye kükredi Zhan Ye hafifçe. Zhan Ye onbinayağın savaşacak yüreği olmadığını biliyordu. Arkasını dönüp Chu Mu'ya doğru gitti.

Onbinayak hareket etmedi. Yüksek seviye hükümdarlar da kan kırmızısı gözleriyle bedenini kaldırarak Zhan Ye'yi izledi.

Chu Mu olduğu yerde duruyordu. Onbinayağın belirmesi Chu Mu'yu şok etmişti. Ancak Zhan Ye'nin bu yuvanın kralına boyun eğdirmesine daha da çok şaşırmıştı!

Bu sefer Chu Mu, Zhan Ye'yi artık ölen bir kral olarak değil de üst kademe şanlı bir hükümdar olarak görüyordu!

Chu Mu, tüm hayvanlarının üst kademe hükümdar olabileceğine ve ruh hayvanı aleminin zirvesine çıkabileceğine inanıyordu. Ancak bunun bu kadar erken gerçekleşeceğini ve bunu ilk başaranın Zhan Ye olacağını düşünmüyordu. İçinde bir alev hissetti, kanı enerjiden fokur fokurdu!

Zhan Ye üst kademe hükümdar olmaya çok yakındı ve Chu Mu ruh hayvanının bu güçlü onbinayakla hiçbir kısıtlama olmadan savaşmasını istiyordu.

Ancak Chu Mu, Zhan Ye'nin enerjisinin biteceğini de biliyordu, bu yüzden savaşmanın bir anlamı yoktu. Şu anda en önemli şey buradan gidip Zhan Ye'yi dinlendirmek ve iyileştirmekti.

Onbinayak, Zhan Ye'nin gitmesine izin vermişti ve Chu Mu hemen Zhan Ye'yi buraya geldiği tünele götürdü.

Mo Xie'nin bulduğu tünel farklı bir boşluktan açılmıştı.

Aslında yukarıda onları boşluktan hemen çıkaran bir açıklık vardı. Prenses Jin Rou mağarada birçok kez dönerek Kadın Efendi'yi kaybetmişti, o yüzden yol biraz uzun sürmüştü.

“Zhan Ye, ruh hayvanı uzayına geri dön, fazla enerji harcaman hayatını tehlikeye atabilir.” Chu Mu, Zhan Ye'nin tüm potansiyelini kullandığını biliyor ve onun için endişeleniyordu.

“Hou…”

Zhan Ye kafasını salladı ve yukarı baktı.

Zhan Ye üst kademe hükümdar olduğu için duyuları inanılmaz derecede kuvvetlenmişti. Yukarıda bir grup düşman olduğunu hissedebiliyordu. Bu grup Kadın Efendi'nin adamlarıydı!