Bölüm 167: İlk Savaşacak Olan, En Güçsüz Chu Mu

avatar
5856 15

Charm of the Soul Pets - Bölüm 167: İlk Savaşacak Olan, En Güçsüz Chu Mu


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

 


“Bazı yönlerden özel olmalı. Chu Mu’nun küçük kız kardeş için seçtiği Şeytan Ruhu Kelebeği gerçekten müthişti. Kendi yaş grubunda onun rakibi olabilecek ruh hayvanı eğitmeni kalmadı!” dedi Chu Xing.


Savaşı izlemek için gelen Chu Ning başıyla onayladı. Chu Ning, Chu Mu’nun gerçek gücünü biliyordu ve Chu Mu, Yang Jie’yi yendiği seferki gibi Buz Perisi’ni çağıracak olursa Chu Mu’nun tüm rakiplerini ezip geçeceğini düşünüyordu.


“Ruh hayvanı seçmek için bir ay geçirdikten sonra elbet yetenekli bir tanesiyle karşılaşacaktır. Anlayışı o kadar da iyi olmayabilir.” Chu Ying ‘her şeye karşı çıkmalıyım’ tavrını sürdürmeye devam etti.


“Yaşlı cadı…” Chu Yishui, Chu Ning’in arkasına saklanarak kısık bir sesle ona hakaret etti.


………


Bugün Zhan Ye epey aktifti. Daha önce olduğu gibi karşı saldırı yapma taktiğini umursamadı ve en baştan itibaren saldırgan bir tutum sergileyerek rakibine nefes alma fırsatı vermedi.


Zhan Ye Parçalanmış Organ Yeniden Doğuşu’na sahipti ve Kendini İyileştirme yeteneği çok güçlüydü. Ama savunması da çok kötü olmadığından rakibi ona kolayca zarar veremiyordu.


Zhan Ye şiddetli saldırılarla vahşi tarafını gösterdi ve rakibe karşı saldırı imkanı vermeyerek savaşı çabucak bitirdi.


Daha önceki karşılaşmalarda, bir kez Karanlık Yıldırım Düşü Hayvanı’nı bir kez de Şeytan Ağacı Askeri’ni çağırmasının dışında, tüm savaşları Mo Ye sonuca ulaştırmıştı.


Su Ailesi’yle olan savaş çok endişe verici değildi zaten. Asıl önemli olan savaş, yarın Zhou Ailesi’ne karşı yapılacak olandı. Sonuçta genel perspektiften bakıldığında Zhou Ailesi’nin gücü üçüncü sıradaydı. Chu Ailesi beklenmedik bir sürpriz yaşamadıkları sürece Zhou Ailesi’ni yenerse, ilk üçe girecekti!


Elbette Chu Ailesi’nin hızla kendini toparlaması için birinci olması en iyisi olacaktı. Sonuçta birinciye verilecek ödül, Chu Ailesi’nin birkaç sene önce başka şansları olmadığı için sattıkları altıncı seviye bölgeydi!


……….


Savaş bittikten sonra Chu Xing diğerlerini de alarak arenadan ayrıldı.


Yarışmadaki son birkaç savaşta, Chu Ailesi’nden hiç izleyici gelmemişti ama yarınki savaş en önemlisi olduğundan dört büyük ailenin ve diğer oluşumların insanları izlemeye geleceklerdi.


Arenadan çıktıkları an, hemen başka bir takımın yavaşça arenaya doğru yürümekte olduğunu gördüler. Aralarında Chu Ailesi takımını inceleyen, göze çarpan kıyafetler giyen bir adam da vardı.


“Chu Xing ve diğerleri…” Gösterişli ve temiz giyimli adam hemen yanındaki Zhou Ailesi gençlerine fısıldadı.


“Zhou Pan…” Chu Lang bu genç adama bakarken biraz düşmanlık sergiledi.


Göze çarpan kıyafetler giyen Zhou Pan’ın yüzünde bir gülümseme oluştu ve hemen Chu Xing’in önüne yürüdü. Gülümseyerek ağzını açtı ve dedi ki: “Yarın senin ailenle benimki savaşacak. Yarışmada hangimizin daha güçlü olduğu belirleneceği için çok heyecanlıyım!”


“Bana yenildikten sonra böyle konuşamayacaksın.” dedi Chu Xing düşmanca.


Chu Mu dört yıl boyunca buradan ayrı olduğu için Zhou Pan’ı çok bilmiyordu. Ona bir kez baktıktan sonra hemen Chu Yishui’nin yanına gitti.


Chu Yishui, Chu Mu’nun bilmediği pek çok şey biliyordu ve hemen Chu Mu’nun kulağına yanaşarak fısıldamaya başladı: “Abi, bu Zhou Pan, büyük abinin korkunç düşmanı. Beş yıl önce, büyük abi bu adama karşı kaybetti. Bu adamın saygılı görünüşüne aldanma. Gerçekte, herkesten daha acımasız. Beş yıl önce büyük abim pes ettiğinde daha ruh hayvanını geri çağıramadan büyük abimin en çok sevdiği Işık Gergedanı’nı katletti. O zaman Işık Gergedanı zaten beşinci evredeydi ve potansiyeli çok büyüktü. Ölmeseydi, muhtemelen şu an altıncı evrede olacaktı, hatta yedinci evreye yaklaşmış olacaktı!”


Chu Yishui’nin sözleri üzerine Chu Mu o zamanı düşündü ve Chu Xing’in bu olaydan sonra uzun bir süre bunalımda olduğunu hatırladı.


Ruh hayvanları sonsuza kadar büyüyemezdi. Ve güç seviyeleri yükseldikçe güçlenmeye devam etmeleri daha da zorlaşırdı!


Altıncı ve yedinci evrelerin, ruh hayvanlarının çoğunluğu için sınır olduğu söylenebilirdi. Komutan sınıfı bir ruh hayvanı yedinci seviyeye gelebilirse, gücü kesinlikle çok büyük olurdu. Ama ne yazık ki, yedinci evreye gelebilecek pek ruh hayvanı yoktu.


Chu Xing’in Işık Gergedanı büyüme konusunda çok yetenekliydi ve ailedeki herkes onun yedinci evreye girmekte sıkıntı yaşamayacağını söylüyordu. Chu Xing, Işık Gergedanı’na kendi hayatı kadar çok değer veriyordu ama ne yazık ki, beş yıl önce Zhou Pan tarafından öldürülmüştü. Chu Xing’in bu kadar düşmanca hisler beslemesine şaşmamak gerekiyordu…


“Yi, bu Chu Mu değil mi? Chu Ailesi turnuvaya katılacak başka birini bulamadı mı gerçekten? Rakip olarak Chu Yi’den bile daha işe yaramazsın. Ama tamamen pes etmene gerek kalmayacak! Chu Ailesi birkaç yıl önceki utancı yeterli bulmamış anlaşılan!” Zhou Ailesi’nden Zhou Lijun, Chu Mu’yu fark etti ve yüzüne alaycı bir gülümseme yerleşti.


Zhou Ailesi’nden Zhou Lijun, zalimliği tüm Wangluo Şehri’nce bilinen bir kadındı. Güzel bir görünüşe sahip olsa da, karakteri leşti.


Chu Mu bu şeytani kadını biraz hatırlıyordu. Bu şeytani kadın, Qin Menger’e karşı oldukça yoğun bir kıskançlık besliyordu. Qin Menger sık sık Chu Mu ile takılmaya başladığında, o da sık sık Chu Mu’yla ruhunu kaybettiği için dalga geçmeye başlamıştı. Chu Mu’yu her gördüğünde oldukça sert sözler söyler, onunla alay edip dururdu.


Chu Ailesi’nde, Chu Ying en sinir bozucu kadındı. Ama Chu Mu’ya göre, Chu Ying sadece sızlanmaktan zevk alıyordu. Bir kısmı onun karakterinden geliyordu, biraz da can sıkıntısından dolayı bunu abartıyordu. Ama önündeki Zhou Lijun, sadece sızlanmıyor, herkesi küçük görüyordu!


“Zhou Lijun, değil mi?” Chu Mu başını kaldırıp bu kadına bakarken ifadesi her zamanki gibi soğuk ve ciddiydi…


Chu Mu’nun konuşması, Chu Ailesi’ndeki herkesin şaşırmasına sebep oldu ve hepsi birden Chu Mu’ya döndü.


Kısa zaman önce geri dönmüş Chu Mu’nun, dört yıl öncekinden çok farklı olduğunu biliyorlardı. Soğuk ve sert bir adam olmuştu, başarıya karşı da başarısızlığa karşı da duyarsızdı, övgüye de meydan okumaya da aldırmıyormuş gibi görünüyordu…


Ama Chu Mu’nun soru sorulmadığı sürece konuşması çok nadirdi. Bilhassa böyle koşullar altında rakip kadının ismini söylemesi…


“Abi…” Chu Yishui, Chu Mu’nun koluna daha sıkı sarıldı ve gözlerini kullanarak Chu Mu’ya bu kadını kışkırtmaması gerektiğini söylemeye çalıştı.


“Oh, dört yıl boyunca ortadan kaybolduktan sonra hiç kimseyle konuşmadığını duymuştum. Görünüşe göre öyle değilmiş. Hâlâ konuşabiliyorsun…” Zhou Lijun’un yüzünde bir gülümseme ortaya çıktı. Gülümsemesi oldukça çirkindi ve bunu gören kimse ayakkabısının tersini onun suratına yapıştırma isteğini bastıramazdı!


“Yarın çağırdığın ruh hayvanların ölecek!” Chu Mu dümdüz bir ses tonuyla konuştu.


Chu Mu’nun sözleri iki etki yarattı. Zhou Ailesi insanları kahkahalara boğulurken Chu Ailesi insanları afalladı.


Zhou Pan, Chu Xing’e baktı ve Chu Mu meselesi hiç önemli değilmiş gibi dedi ki: “Küçük kardeşin çok ilginç. Lijun hadi gidelim. Yarın bu insanlar ruh hayvanlarından fazlasını kaybedebilirler.”


Tavsiyede insanları öldürmek desteklenmiyordu ama rakip ruh hayvanı eğitmeni bir açık verirse, ruh hayvanının doğrudan rakip ruh hayvanı eğitmenine saldırması ve onu öldürmesi de yasadışı değildi. Elbette öldürülen kişinin arkasındaki oluşumun yapabileceklerinden korkulduğundan böyle olaylar pek yaşanmıyordu.


Zhou Lijun, palavracı Chu Mu ile birkaç cümle daha kurarak dalga geçmek istiyordu ama Zhou Pan’ın arkasını dönüp gittiğini görünce oda küçümseyen bir bakış atmakla yetinip onun peşine düştü.


“Dördüncü Kardeş, yarın o kadının işini bitirmelisin. Uzun zamandır ondan hoşlanmıyorum.” dedi Chu Ning.


“Mhm.” Chu Mu başıyla onayladı. Böyle insanlar, birileri onların gururlarını ayaklar altına almazsa nasıl şerefsizler olduklarını asla anlamazlardı!


…………


Chu Ailesi’ne döndükten sonra, Chu Ming, Chu Tianheng ve Chu Ailesi’nden birkaç kişi yarınki stratejileri hakkında tartışmaya başladı.


Bu da, savaş sıralamasını çok dikkatli bir şekilde belirlemeleri gerektiği anlamına geliyordu. Bilhassa güç farkı çok büyük değilken, arenaya ilk çıkacak ve son çıkacak çok büyük önem arz ediyordu.


“Chu Mu, önerin var mı? Sence savaş düzenleri ne olacak?” diye sordu Chu Ming.


“Hiç önerim yok. Ama ilk savaşı kazanmak zorunda olmadığımızı düşünüyorum. İlk savaşı kazanmak için kesinlikle en güçlü kişiyi göndereceklerdir…”


Herkes ilk savaşı kazanmanın bir zorunluluk olduğunu düşünürdü, zira ilk savaşı kazandıktan sonra arenaya çıkacak sıradaki kişiyi biliyor olurlardı. Ondan sonra ikinci çıkacak kişinin özniteliğine göre takım da uygun birini gönderebilirdi. Böyle ilerlemek, zaferi elde etmek için en büyük şanstı.


Elbette savaşacak ilk kişi en güçsüz kişi olamazdı. Sonuçta bir savaş çok değişkenliydi ve son kişinin en güçlü olması gerekiyordu.


Chu Mu’nun görüşüne göre, ilk turda Chu Ailesi’nin en güçsüz kişisi gönderilmeliydi. Hiç değilse, rakibin daha güçlü bir üyesinin savaş gücünü azaltabilirdi.


Pes ettikten sonra, ikinci sahneye çıkacak kişi, Chu Ailesi’nin ortalama güce sahip bir üyesi olmalıydı ama doğru karşı özniteliğe sahip olmalıydı. Böyle yapılırsa, ortalama biri rakibin güçlü üyelerinden birinden kurtulabilirdi. Dahası bu ortalama aile üyesi bir sonraki tur da savaşıp rakibin gücünü azaltabilirdi.


Rakip ilk turda güçlü bir üye göndermese de önemli değildi üstelik, Güçsüze karşı güçsüzün savaşması da işi bir dayanıklılık yarışmasına dönüştürürdü…


Chu Ming ve Chu Tianheng bu fikri mantıklı buldular. Gerçekten de rakibin gücünü rastgele tahmin etmeye gerek yoktu, bunun yerine rakibi görerek uygun birini göndermek daha iyiydi…


“Aslında, savaş düzeni hiç önemli değil…”


Chu Mu en son bu cümleyi söylese de diğerleri bunu duymadı.


Gerçekten de savaş düzeni hiç önemli değildi. Chu Mu’yu ilk sıraya koyarlarsa, o zaman beşini birden indirirdi!


…….


Chu Mu’nun önerisi, ilk sıraya en güçsüzü koymaktı. Ama Chu Mu’yu garip hissettiren şey, ilk önce onun gideceğini söylemiş olmalarıydı.


“Sanırım kendimi ‘aşırı’ güçsüz gösterdim…” Savaş sırasını öğrendikten sonra, Chu Mu acı acı gülümsedi. Görünüşe göre, diğerleri yarın enerjilerini tamamen koruyabilecekti.


……..


Ana yarışmanın ikinci turu, önemli rakiplerin karşılaşmasıydı. Tavsiyenin yapıldığı savaş alanı, Wangluo Şehri’nin merkez meydanında bulunan savaş alanıydı.


Meydandaki savaş alanı, yumuşak kayaların düzeltilmesiyle oluşturulmuş bir yerdi. Savaş alanı üç yüz metreye yüz elli metre uzunluğunda bir dikdörtgendi. Savaş alanının kenarlarında, yirmi metreye ulaşan, antik ruh hayvanları desenlerinin oyulduğu sütunlar vardı.


Beyaz sütunların hepsi bir yerde toplanmamış, kavisli bir şekilde arenaya dağıtılmıştı, böylece seyircilerin görüş açısını engellemedikleri gibi, savaşanlar için de bir engel oluşturmuyorlardı.

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr