Bölüm 119: Hâlâ Yaşıyorsa Bu Pozisyon Senin Olamayabilir!

avatar
6108 24

Charm of the Soul Pets - Bölüm 119: Hâlâ Yaşıyorsa Bu Pozisyon Senin Olamayabilir!


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

 


Kabus Şehri, Sonsuz Deniz’in doğu tarafındaki uzak ve kıvrımlı sıradağların içine kurulmuştu. Sonsuz Deniz’in doğusunda, çok geniş bir alanı kaplayan sarp ve yüce sıradağlar vardı ve birçok şehirler arası ticaret yolu Sonsuz Sıradağlar’dan geçmek zorundaydı.


Tüccarlar mallarını taşımak için genellikle dayanıklı ruh hayvanları kiralar ya da mallarını Sonsuz Sıradağlar’ın güney-kuzey doğrultusunda taşımak için uçabilen ruh hayvanları kiralardı.


Ama uçabilen ruh hayvanları çok pahalıydı. Her tüccar bu taşıma maliyetlerine dayanamazdı.


Elbette dağlara birbiri ardına tırmanmak pek pratik değildi, bu yüzden insanlar Sonsuz Sıradağlar boyunca dolana dolana ilerlemek zorundaydı. Ama dağlar boyunca uzanan sadece iki yol vardı. Dağları güney-kuzey olarak ayıran bu iki yol, sıradağların kuzey ucunda birleşiyordu. İşte bu kesişim noktasında da, Kabus Şehri bulunuyordu.


Kabus Şehri, tüm kıtadaki en nüfuzlu yer olmasının yanı sıra, gelişmiş bir onuncu seviye şehirdi.


Xia Guanghan’ın Buz Kanatlı Kaplanı bir aylık uçuşun ardından nihayet Chu Mu’yu bu uzak şehre getirdi.


Buz Kanatlı Kaplan’ın sırtında oturan Chu Mu, gökyüzünden Kabus Şehri’ni izlerken duygulandığını hissetti.


Wangluo Şehri, sekizinci seviye bir şehirdi ve Kabus Şehri’nden iki seviye daha düşüktü. Kabus Şehri’nin ihtişamı ve azameti pek çok insanın kalbini derinden etkilerdi. Bilhassa şehrin genişliğini ve görkemini bulutlu gökyüzünden izlemek, Chu Mu için daha da etkileyici bir sahne olmuştu.


Heybetli, sakin, kadim...Gökyüzünü ayakta tutan bir sütun gibiydi. Sınırsız dağların merkezinde yatıyor, köklü tarihiyle birlikte şehirlerin kralı hissi yaratıyordu!


Tüm büyük şehirlerin hava sahalarında isteyenin uçabilen bir ruh hayvanıyla istediği gibi şehre girmesini önlemek için yasaklar olurdu.


Heybetli ve etkileyici Kabus Şehri de uçabilen ruh hayvanları için yasak uyguluyordu ama bu tip yasakları aşabilecek insanlar da vardı. Şehirde yeterli gücünüz ve pozisyonunuz varsa hava sahası yasağını aşabilirdiniz! Ve bu yasak konusunda ayrıcalığı olanlar, çoğu kez şehrin yöneticileri olurdu!


Buz Kanatlı Kaplan, sırtındaki Chu Mu’yla birlikte şehrin sınırlarına girdikten sonra çabucak bir grup Kabus Sarayı reisi onları durdurmak için uçabilen ruh hayvanlarına binerek yanlarına geldi.


Ama bu devriyeler, Buz Kanatlı Kaplan’ın Xia Guanghan’a ait olduğunu fark ettikten sonra saygı ifadeleri gösterip yolu açtılar!


Devriye yapan reislerin hepsi, beşinci evrede ya da daha yukarıda olan savaşçı sınıfı ruh hayvanlarına binen Ruh Askerleri’ydi! Ama bu şehirdeki binlerce Gökyüzü Şövalyesi’nden birkaçıydılar sadece. Sırf bundan bile Kabus Şehri’nin muazzam gücü anlaşılabilirdi.


Kabus Sarayı Savaş Alanı…


Kabus Sarayı Savaş Alanı, şehrin tam merkezinde bulunuyordu. Düzgün ve çok geniş bir kaya parçasıydı. Ortasında duran görkemli saray inşaatı göz ardı edilirse, tek başına Gobi Çölü’nün ortasında duruyormuş gibiydi.


Savaş alanı, tamamen çöl ortamının taklidiydi. Kaya kumlarıyla dolu Gobi’nin içinde, savaş alanını iki parçaya ayıran ve savaş alanı boyunca uzanan bir yarık vardı.


Şu anda savaş alanının her iki tarafında da birkaç saldırgan ruh hayvanı vardı. Birbirlerine bakıyorlar, yarığın kenarında durup kum fırtınasıyla yüzleşiyorlardı!


Savaş alanının kuzey tarafında yüksek koltuklar vardı. Oradan tüm savaş alanı görülebilirdi. Ruh hayvanı eğitmenlerinin görüşleri insanüstü olduğundan, mesafe uzak olsa bile, bu avantajlı noktada oturduklarında, savaş alanındaki tüm savaşları kolayca görebilirlerdi.


Yüksek koltuklarda bir düzine kadar kişi oturuyordu. Tüm bu insanlar Xia Guanghan’ı lider olarak gördüklerinden onunkinden daha alçak koltuklarda oturuyordu. Xia Guanghan savaş alanındaki iki gencin ruh hayvanları arasındaki savaşı, şimdiden sonucu biliyormuş gibi ilgisiz bir şekilde izliyordu.


“Patron Xia, keyifsiz görünüyorsun.” Xia Guanghan’ın yanında oturan Su Yu yavaşça ağzını açıp konuştu.


Xia Guanghan başını sallayarak dedi ki: “Savaş, üç dakika içinde bitecek!”


Su Yu gülerek cevap verdi: “Patron Xia, öyle görünüyor ki, bu pozisyon önünde sonunda benim olacak!”


Su Yu’nun sözlerini duyduktan sonra, Su Yu’nun yanında oturan yaşlı adam gülerek konuştu: “Kabus Prensi Su, biraz kibirlisin sanki. On sekiz yaşındayken bir Mavi Kabus’u kontrol edebilen Jia Ming’i, Kabus Sarayı’nın yükselen yıldızını unutma!”


“Patron Zhou, Jia Ming’le çok fazla övünüyorsun!” dedi Su Yu onaylamadan.


“Elbette. Sıradaki o. Dördüncü seviye çift tip ruh kristaline bahse girerim ki, Jia Ming, beşinci evre Gri Kurt’un sahibini yenecek.” Patron Zhou denen adam gülerek konuştu.


Patron Zhou’nun Kabus Sarayı’ndaki pozisyonu, Xia Guanghan’ın hemen altındaydı. Xia Guanghan bu sefer Küçük Prenses için bir kavalye seçmekten sorumluydu ve sakallı Patron Zhou da denetmenlik yapıyordu.


Görünüşe göre, Kabus Sarayı gençlerinin bu yarışma için buraya toplanmasının nedeni, Küçük Prenses’in sadık kavalyesi olmak için seçilmekti.


Ama aslında, Xia Guanghan bu seçim sürecinde olağanüstü bir katılık sergiliyordu. Bu katılık da, daha akıllı insanların, bu ‘iş’in gelecekte yaşanacak daha büyük bir olayla ilişkili olduğunu fark etmelerine neden oluyordu.


Bu yüzden, kavalye seçim savaşları şatafatsız da olsa, birçok genç ve güçlü insan kendi statülerini bir kenara bırakıp yeni pozisyonu elde etmek için gelmişti.


Mavi Kabus Sarayı Efendisi’nin en büyük oğlu olan Su Yu, bazı bilgiler sızdırıldıktan sonra bu pozisyonu elde etmek için uğraşmaya başlayan genç ve güçlü kişilerden biriydi.


Su Yu, uzun zaman önce Kabus Sarayı’nda ünlenmişti. Sahip olduğu zalim Mavi Kabus’la, akranları arasından nadiren ona rakip olabilecek birileri çıkardı. Bu adamın rekabetçi yapısı yüzünden, bu pozisyon için savaşmak isteyenlerin yarısından fazlası anında kaybetmişti…


Jia Ming de gençler arasında göze çarpan biriydi. Bu genç, en alt seviyeden başlayarak tırmanmıştı. Patron Zhou tarafından fark edildikten ve birkaç yıl eğitildikten sonra, Kabus Sarayı’ndaki en güçlü insanlardan biri olmuştu. Su Yu’ya benzer şekilde, bir gencin Kabus Sarayı’ndan kazanabileceği en büyük şeyi kazandı: ‘Kabus Prensi’ unvanını!


“Sekiz dakika, hehe, Jia Ming’in gücü de artmış gibi. Sekiz dakika içinde bir Ruh Öğretmeni’yle ilgilenebiliyor.” Patron Zhou savaş alanındaki mavi kıyafetli gence baktı ve memnun bir şekilde gülümsedi.


Jia Ming, Patron Zhou tarafından eğitilmişti. Patron Zhou ona içeriden bilgiler verdiğinden, o da bu kritik pozisyonu elde etmek istiyordu.


“Patron Zhou, Jia Ming’in on dakika içinde kazanacağına dair dördüncü seviye çift tip ruh kristaline bahse girdiniz madem…”


O anda Su Yu kendine güvenen bir gülümseme sergileyerek konuşmaya devam etti: “O zaman ben, Su Yu, on dakika içinde Jia Ming’le ilgileneceğime dair dördüncü seviye çift tip ruh kristaline bahse giriyorum. Beceremezsem on dakika sonunda teslim olacağım ve bu ruh kristali de senin olacak!”


Su Yu bunları söylerken uzamsal yüzüğünden parıldayan bir ruh kristali çıkardı.


“Hayvan tipi ve yıldırım tipi dördüncü seviye ruh kristali!” Patron Zhou, Su Yu’nun bu kadar kibirli olmasını beklemediğinden biraz şaşırdı. Biraz zaman geçtikten sonra dedi ki: “Bu şeyi bir bahse koymaktan emin misin?”


“Eminim!”


“Öyleyse, kazanırsan ne istiyorsun?” dedi Patron Zhou.


“Hiçbir şey. Bu bahis, Jia Ming’in benim gözümde bir çöp parçası olduğunu kanıtlamak için!” dedi Su Yu küçümser bir şekilde.


Kasten rahatsızlığa sebep olan Su Yu, bunları söylerken herkes şaşırdı.


İfadesizliğini koruyan Xia Guanghan’ın bakışları Su Yu’ya düştü ve dedi ki: “Sen gerçekten de Kabus Sarayı’nın bir numaralı egoistisin!”


Su Yu soğukkanlıca güldü ve bedenini oturduğu yüksek koltuktan savaş alanına götürmek için bir rüzgar çağırmak maksadıyla büyü sözlerini okudu. Bu, onu savaşını daha yeni bitirmiş Jia Ming’in görüş açısına soktu.


“Patron Xia, sence Su Yu gerçekten de Jia Ming’i on dakika içinde yenebilir mi? Jia Ming hafife alınacak birisi değil!” Xia Guanghan’ın yanındaki kadın kısık sesle konuştu.


Bu kadın, Xia Guanghan’ın kişisel hizmetçisiydi. Xia Guanghan gibi o da daima buz kadar soğuktu.


“Evet, bunu yapabilecek güce sahip.”


Savaş başladı ama zaman geçtikçe dördüncü seviye çift tip ruh kristali alacağını düşünen Patron Zhou’nun hayal kırıklığı arttı.


Savaş alanında yaşananları görünce, Patron Zhou aslında Su Yu’yu hafife alan kişinin kendisi olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.


“Yedi dakika…Jia Ming’in diğer rakiplerini yenmek için kullandığı süreden daha hızlı…”


“Kabus Sarayı’nın bir numaralı egoisti olmasına şaşmamalı. Gerçekten de kibirli olmaya layık. Mavi Kabusu’nu bile çağırmadığı hâlde yedi dakikada kazandı.”


“Jia Ming’in gücünün hatırı sayılır olduğunu düşünmüştüm ama Kabus Sarayı’nın bir numaralı egoistiyle arasındaki fark çok açık.”


Çok geçmeden, bu konuşmalar daha yüksek koltuklara da ulaştı. Birçok insan sadece Su Yu’yu duymuş, onu daha önce hiç görmemişti. Şimdi şaşırtıcı gücünü sergilemişti ve gerçekten de ününün hakkını veriyordu.


Savaş Alanı’nda, Su Yu diz çökmüş Jia Ming’i küstahça izliyor, gülümsüyor ve kibrini gizleme gereği duymuyordu.


“Üç yıl daha eğitim yapsan bile benim dengim olamazsın.” Su Yu ruh hayvanını geri çağırdı ve Jia Ming’e bir daha bakmadan yüksek koltuklardaki yerine doğru yavaşça yürümeye başladı.


Yüksek koltuklara varıp kendi koltuğuna oturduktan sonra, öfkeli Patron Zhou’yu görmezden gelip Xia Guanghan’a baktı. “Patron Xia, işleri uzatacak bir adam gibi görünmüyorsun. Neden sonuçları açıklamıyorsun? Bu pozisyonu benim elimden alabilecek birinin olması mümkün mü?”


Xia Guanghan, Su Yu’ya baktı ve daima ifadesiz yüzünde garip bir ifade ortaya çıktı. “On dakika bekle.”


“Neden on dakika bekliyoruz?” dedi Su Yu kafası karışmış bir şekilde.


“Patron Xia, burada Su Yu’nun dengi olabilecek hiç kimse yok. Doğrusu, tüm Kabus Sarayı’nda bile Su Yu ile savaşabilecek birkaç kişi var sadece. Şimdi tüm rakiplerini yendiğine göre, tereddüt etmenin ne gereği var?”


“Patron Xia, benim on dakikam çok değerlidir, bana bir sebep söylersen beklemeye razıyım.” dedi Su Yu.


Xia Guanghan Kabus Şehri’nin gökyüzüne baktı ama bakışlarını çabucak kaydırarak dedi ki: “Sana çok güçlü bir rakibin olduğunu söylediğimi hatırlamıyor musun?”


“Anımsıyorum biraz.”


“Hâlâ yaşıyor ve şu anda Kabus Şehri’nin hava sahasında. Ve o kişi hâlâ yaşıyorsa, bu pozisyon senin olmayabilir!”

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr