Bölüm 102: Yağmurun Altındaki Zarif Figür

avatar
5821 27

Charm of the Soul Pets - Bölüm 102: Yağmurun Altındaki Zarif Figür


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

 


Bu bir yıl içinde, üç bin mahkumdan geriye sekiz yüz kişi kalmıştı. Geçtiğimiz birkaç aydır da, her gün birkaç mahkumun ismi karanlığa dönüşüyormuş gibi görünüyordu. Yani bunca zamandır hayatta kalabilenler, kesinlikle sıradan insanlar değildi.


Toplam yirmi parşömen vardı. Chu Mu az önce öldürdüğü mahkumdan bir tane daha almıştı. Geçen ay öldürdüğü iki Yang Ailesi üyesinden de iki tane parşömen almıştı.


Kendisininkiyle birlikte, toplam dört parşömeni olmuştu. Diğer mahkumlar arasında da, muhtemelen onun kadar çok parşömeni olan yoktu.


Yağmurun altında kalan Chu Mu, geniş dağ bölgesinde kendi başına yürümeye devam ediyordu. Elindeki haritada bulunan bir sahile doğru yürüyordu. Mahkumlardan biri, Chu Mu onu öldürmeden önce ona çok önemli bir bilgi vermişti. Bu bilgi, Cao Yi’nin şu anda o sahilde bulunan gizli bir resifte, bir su canlısı yakalamaya çalıştığıydı.


Ada çok büyüktü, bu yüzden Cao Yi ile rastgele karşılaşmaya çalışmak anlamsızdı. Bu nedenle, Chu Mu bu bilgi güvenilir olmasa da bu şansı elinden kaçırmak istemedi.


Camgöbeği Kabus Adası’nda yaşadığı aşağılama ve Cao Yi’nin yarışma sırasında ona kurduğu komplo, Chu Mu’nun unutamayacağı şeylerdi.


Chu Mu, Cao Yi’nin dört tane ruh hayvanı olduğunu biliyordu. Ve güç bakımından zayıf olmayan bir Camgöbeği Kabus’a sahipti; dahası, onu savaşması için çağırabiliyordu.


Hapis Adası’nda, Chu Mu Camgöbeği Kabusları’nı savaşmaları için çağırabilen bir sürü mahkumla karşılaşmıştı, bu yüzden onlara oldukça aşinaydı.


Ama Cao Yi’nin Camgöbeği Kabusu’nu çağırdığını daha önce hiç görmemişti. Üstelik buraya geleli bir yıl geçmişti, yani Camgöbeği Kabusu’nun gücü artmış olmalıydı.


Cao Yi’nin Ruh Askeri seviyesindeki ana ruh hayvanı, daha önce Camgöbeği Kabus Adası’nda çağırmış olduğu Dehşet Kurdu olmalıydı. Chu Mu o zamanlar Dehşet Kurdu’nun üçüncü evrede olduğunu hatırlıyordu. Ama bu bir yıl içinde, Dehşet Kurdu eğer ölmemişse, gücünü çok arttırmış olmalıydı.


Cao Yi’nin Ana Camgöbeği Kabus Adası’na giderlerken savaşması için bir Su Elementali çağırdığını da hatırlıyordu. Su Elementalleri, orta hizmetçi sınıf ruh hayvanlarıydı. O, Cao Yi’nin Ruh Öğrencisi’yken elde ettiği ruh hayvanlarından biri olmalıydı. Onun ne kadar güçlü olduğu açık değilse de, Chu Mu doğuştan yeteneklerinin fena olmadığını duymuştu.


Ayrıca Cao Yi’nin çağırdığı Camgöbeği Kuş vardı bir de. Camgöbeği Kuş yüksek hizmetçi seviyesindeydi ve Cao Yi’nin Ruh Öğrencisi seviyesindeki ana ruh hayvanıydı. Ama o Xia Guanghan tarafından öldürülmüştü.


Chu Mu çabucak sahil bölgesine ulaştı. Hapis Adası’nın sahili, aşılmaz uçurumlardan ibaret değildi. Yine de resifler ve garip girdaplar vardı. Su tipi bir ruh hayvanıyla bile, bu bilhassa tehlikeli denizi aşmak çok zor olurdu.


“Parşömen parlıyor, Cao Yi’de de bir parşömen olmalı.” Chu Mu’nun yüzünde bir gülümseme belirdi. Cao Yi’nin yerini bulmak için parşömendeki parıltının yoğunluğunu kullanmaya başladı.


“Parşömen tekrar parlamaya başladı.” Cao Yi hemen parşömenin parlamaya başladığını fark etti ve yüzünde uğursuz bir gülümseme ortaya çıktı. Soğuk bakışlarla yanındaki perişan kıyafetli genç kıza baktı.


Cao Yi’nin yanında duran, zamanında Chu Mu ile aynı takımda olan amelelerden Xin Xue’ydi.


Aslında, Camgöbeği Kabus Adası’ndayken de sık sık geceyi Cao Yi’nin kulübesinde geçirdiği olmuştu.


Xin Xue’nin yetenekleri pek iyi değildi. Hayatta kalmasının sebebi, bedenini Cao Yi’ye sunması ve Cao Yi’den oldukça iyi bir ruh hayvanı almasıydı.


Cao Yi, Xia Guanghan’ı kızdırmış ve bundan dolayı Hapis Adası’na atılmıştı. Ayrıca kendi başına kaçmasının çok zor olacağını biliyordu. Bu yüzden, bağlantılarını kullanarak utanmazca Xin Xue’yi de adaya getirtmişti. Onlara eşlik eden reise rüşvet verdikten sonra, Xin Xue’yi de adaya attırtmış ve onu kölesi yapmıştı.


Cao Yi, Hapis Adası’nın korkunç koşullarının farkındaydı. Xin Xue’yi beraberinde bu adaya getirmesinin amacı, onu merhamet dilenerek hayatta kalabilme yöntemi olarak kullanmak istemesiydi.


“Ne yapman gerektiğini biliyorsun, değil mi?” Cao Yi, Xin Xue’ye baktı ve emredici bir ses tonuyla konuştu.


Xin Xue’nin gözleri uzak bir yere çevrildi. Cao Yi’nin suistimali yüzünden acı çektiği açıktı ama ondan korkuyordu.


Dikkatli bir şekilde Cao Yi’nin ellerinden parlayan parşömeni aldı ve onun bakışları altında, parlamanın yoğunlaştığı yöne doğru yürümeye başladı.


Xin Xue’nin ifadesi kasvetliydi. Bunu yapması emredildiği her seferinde, korku ve aşağılama hissediyordu…


Xin Xue ormana varıncaya dek yürümeye devam etti. Işığın gittikçe daha parlak olduğunu görünce olduğu yerde durdu. Parşömeni yere koydu ve ifadesiz bir şekilde perişan kıyafetlerini çıkarmaya başladı.


Bu, bunu yaptığı ilk sefer değildi. Tüm bedeni uyuşmuş gibi görünüyordu ama hayatta kalmak için bedenini ve onurunu sunmaktan başka şansı yoktu.


Cao Yi ise, onu kullanıyordu sadece. Adadaki pek çok mahkumu öldürmüş, bir sürü fayda sağlamış ve gücünü epey arttırmıştı…


Elbisesinin sadece yarısını çıkaran Xin Xue, bir erkeği nasıl baştan çıkaracağını çok iyi anlamıştı. Özellikle de böyle izole ve yoksunluğun bol olduğu bir adada...Her mahkum, tüm o katliamın ve mücadelenin ortasında, oldukça yoğun bir şehvete sahip olurdu. Bu nedenle daha onun cazibesine direnebilecek hiç kimse çıkmamıştı.


Xin Xue’nin cildi biraz kirli olsa da, çekiciliğini örtecek kadar da değildi. On yedi yaşında olmasına rağmen olağanüstü gelişmiş vücudu, erkeklerin çoğunun kanının kaynamasına neden oluyordu.


Kıyafetlerini çıkardıktan sonra, vücudunun üst yarısı tamamen çıplak oldu. Çiseleyen yağmur bedenine düşerek vücudunun parlamasına ve daha erotik görünmesine sebep oldu. Islanan saçları, çıplak vücuduna yapıştı. Çenesinden ve boynundan süzülen yağmur suları, inip kalkan memelerinin arasından akarak tahrik edici bir sahneye sebebiyet verdi…


Oradan akan yağmur suyu altındaki tek parça giysi olan eski külotunu ıslatarak bedenine yapışmasına ve küçük kalçalarının daha kavisli görünmesine neden oldu…


Yağmurun altında, gözlerinin önünde böylesine çekici bir sahneyle karşılaşan Chu Mu bile afalladı. Kalbinin derinliklerinden kadının yanına giderek şehvetini onun bedeninin tadına bakarak dindirme arzusu yükseldi…


Chu Mu on altı yaşındaydı. Böyle bir sahneyi görünce, her erkeğin gösterdiği tepkiyi göstermeden duramazdı. O kadar uzun zamandır savaşıyordu ki, o da diğer mahkumlar gibi olmuştu. Kalbinin derinliklerinde oldukça yoğun bir şehvet vardı. Normalde yaşamın ve ölümün kıyısındayken psikolojik ihtiyaçlarını bastırırdı. Bir kadın görmemiş olsaydı bu arzusu önemli olmazdı, ama bir kadın görünce, şehveti kontrolden çıkmıştı.


Chu Mu, şehvetinin kontrolden çıktığı bir durumdaydı, ama önlerinde her yerinden cazibe fışkıran bir kadın gördüklerinde akıllarını kaybedip de umursamazca siklerinin derdine düşen mahkumlar gibi değildi. Üstelik, Xin Xue’yi de tanımıştı.


Xin Xue, ona yaklaşan mahkumun da baştan çıkarıldığını hissedebilmişti. Mahkumların olağanüstü şehvetli bakışlarına çoktan alışmıştı. Bu bakışların ardından başına gelecek kontrolsüz tecavüzlere bile alışmıştı. İfadesiz bakışlarla ona doğru gelen mahkuma bakıyor ve haz arzusundaymış taklidi yapmaya hazırlanıyordu.


Ama Xin Xue yağmur altında ona doğru yürüyen adamı görünce, yüzündeki ifadesizliğin yerini bir şaşkınlık aldı!

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44337 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr