Çeviri: bebebiskuvisi

Doğrusu, Cao Yi’nin kıskançlığı oldukça güçlüydü ve Chu Mu gibi birinin ortaya çıkmasına tahammül edemezdi.

Liu Zheng ve Cao Yi arasında oldukça yakın bir ilişki vardı ve Liu Zheng bu yüzden Cao Yi’ye yardım etmeyi kabul etmişti. Liu Zheng, savaş sırasında Chu Mu ile ilgilenmesi için Wang Keluo’yu ayarlamıştı.

“İlk savaşta oyun oynamak zor olacağından ikinci savaşa kadar sabredebildiğin sürece Ayışığı Tilkisi’nin ölümü garanti olacak.” dedi Liu Zheng

“Bu Chu Mu, hayatta kalması gereken üç amelemi öldürdü, yani biraz güçlendi. O takımdayken, takımının ilk turu kazanması sorun olmamalı.” dedi Cao Yi.

“Üçünü mü öldürdü?” Liu Zheng biraz şaşırarak sordu. Bakışları Chu Mu’ya doğru döndü.

Cao Yi başıyla onayladı. “Ama yine de Wang Keluo’nun rakibi olamamalı; ayrıca takımındaki diğer üyeler de güçlü. Onunla ilgilenmek için yeterli olacaktır.”

“Haha, Cao Yi, eski dostum, tekrar sonuncu sırayı garantiledin…” Liu Zheng bir kahkaha attı.

Cao Yi’nin dudağının köşesi kıvrılsa da hiçbir şey söylemedi. İçinden şunları geçirdi. ‘Hmph, bu aptallar gerçekten de Ada Efendisi’nin dandik ödülünü umursadığımı mı düşünüyor?’

Savaşlar, on iki tali ada efendisinin kurasıyla başlayacaktı. İlk turda hem seçenekler hem de izleyen gözlerin sayısı çok olacağından hile yapmak da zor olacaktı.

“Haha, Cao Yi, amelelerimiz tekrar buluşuyor!”

İlk turdaki rakiplerinin Guo Meng’in ameleleri olduğunu öğrenince, Cao Yi’nin ifadesi değişti. Guo Meng’in ameleleri çok güçlüydü. Bu insanlarla karşılaştıklarına göre, Chu Mu ve diğerlerinin ikinci tura kalma şansları çok azdı.

Arenada…

Takım Lideri Feng Gu ve diğerlerinin, ilk turdaki rakiplerinin dünden önceki gün ruh çekirdeklerini çalmaya gelenler olduğunu öğrenince kaşları çatılmıştı.

“Eh, dünya çok küçük…” Rakip takımın lideri, hemen memnun bir gülümseme sergiledi.

Diğer sekiz kişi de dişlerinin gıcırdatarak onlara baktı. Öfkelerini kontrol altında tutmadıkları açıktı. Rakip takımın gücünü görmüşlerdi zaten. Chu Mu da katılsa bile, onların dengi olamayabilirdiler.

“Sakin olun. İyi bir koordineyle kazanma şansımız hâlâ var.” Feng Gu gerçekten de sakinliğini koruyabiliyordu.

Bir reisin öncülüğünde, iki takım da kum ve taş parçalarıyla dolu savaş alanına girdi.

Ruh hayvanı eğitmenleri savaşa katılmayacaktı. Takımlar, üyeler yan yana olmak üzere karşılıklı durdu.

“Ruh hayvanlarınızı çağırın!” Ada Efendisi’nin sesi her yanda çınladı.

Yirmi amele birden çağırma sözlerini söylemeye başladı ve önlerinde hemen açık mavi bir desen ortaya çıkarken, hepsinin önünde bir ruh hayvanı belirdi.

“Chu Mu, Pullu Zırh Canavarı’nı görüyor musun?” dedi ortada duran Feng Gu.

Chu Mu başıyla onayladı. Pullu Zırh Canavarı ortaya çıktığında, savaş alanının dışında da bir yaygara ortaya çıkmıştı. Açıkça görülüyordu ki, ikinci evredeki Pullu Zırh Canavarı, savaş alanındakiler arasında nispeten olağanüstüydü.

“En büyük sorun, bu Pullu Zırh Canavarı. Eğer onu alabilirsen kazanma şansımız var!” dedi Feng Gu.

“Deneyeceğim.” Chu Mu başını salladı. Bunun ardından büyülü sözleri söyleyip Mo Xie’yi çağırdı.

Arenadaki herkes, diğerlerinin çağırdığı ruh hayvanlarına dikkat ediyordu. Chu Mu, Mo Xie’yi çağırdığında herkes iç çekti.

“Seviye altı Ayışığı Tilkisi...O gün ortada görünmeye cesaret edememesine şaşmamalı…” Pullu Zırh Canavarı’nın efendisi olan Zhao Feng kahkaha atarak konuştu.

Guo Meng’in tüm ameleleri, önceki gün görünürlerde olmayan onuncu kişinin bir Ayışığı Tilkisi sahibi olduğunu gördüklerinde gülmeye başladılar. Zaferleri kesin gibiydi.

Chu Mu böyle bir durum yaşanacağını tahmin etmişti zaten. Feng Gu ve Ting Yu da dahil, kendi takımındakilerin hepsi küçümser gülümsemeler sergilemeye başlamıştı. Rakipleri Chu Mu’nun Ayışığı Tilkisi’ni hafife alacak olurlarsa, ölümleri çok korkunç olacaktı.

Feng Gu dikkatle Mo Xie’ye baktı ve gözlerinde bir hayal kırıklığı ortaya çıktı. Acınası Görünüş hâlâ altıncı seviyede olduğuna göre, demek ki Chu Mu’nun Ayışığı Tilkisi büyük ihtimalle hâlâ dokuzuncu seviyedeydi.

Umutsuzca başını salladı ve Kaya Canavarı’nı çağırdı.

Açık mavi desenin içinde yavaşça Kaya Canavarı’nın bedeni ortaya çıktı. Birkaç gün öncekinden daha farklıydı. Bedeni daha da büyümüştü ve daha da karanlıktı!

“İkinci evre birinci seviye Kaya Canavarı!”

Feng Gu Kaya Canavarı’nı çağırdığında, herkes hoş bir sürpriz yaşadı.

“Herkes benim planıma göre hareket edecek. Chu Mu’nun Pullu Zırh Canavarı ile ilgilenmesine izin vereceğiz!” dedi Feng Gu herkese.

Rakipleri, ayrıca bir de ikinci evre birinci seviyede bir Rüzgar Şeytanı’na sahipti. Rüzgar Şeytanı da sadece Feng Gu tarafından bastırılabilirdi.

“Cao Yi’nin ameleleri arasında, yüksek hizmetçi seviyesine sahip ruh hayvanı olan sadece üç kişi var. Guo Meng’in takımında ise beş kişi. Dizilimde de bir tutarsızlık olduğu açık. Dahası, Guo Meng’in takımında ikinci evreye geçmiş ruh hayvanına sahip iki kişi var.” Yüksekte oturan Ada Efendisi, keyifsizce konuştu.

Ada Efendisi, gerçekten de Cao Yi’nin bu sene getirdiği amelelerden etkilenmemişti. İkinci evrenin birinci seviyesinde olan bir Kaya Canavarı çağıran Feng Gu dışında, elit denilebilecek hiç kimse yoktu.

Savaş, bir ateş sütunun yükselmesiyle birlikte başladı.

Ting Yu’nun Dikenli Gül Şeytanı bir anda savaş alanının yöneticisine dönüştü. Daha ilk anda iki metre uzunluğunda bir dikenli gül duvarı yaratarak Runido Hayvanı, Gila Canavarı ve diğer ağır ruh hayvanlarının saldırılarını engelledi.

“İkinci aşama orta seviye koruyucu ten. Savunma tipi ruh hayvanlarının savunmaları çok hızlı artıyor.” Chu Mu ilgisini çabucak Pullu Zırh Canavarı’na yönlendirdi ve Mo Xie’ye savaş alanının dışını tamamen görmezden gelerek bir fırsat beklemesini emretti.

Pullu Zırh Canavarı’nın efendisi Zhao Feng de kendisi için ayrılmış Ayışığı Tilkisi’ne baktı. Onu küçümsese de, varlığını tamamen görmezden gelmedi.

“Jia Lin, Ateş Kedisi Şeytanın ile o Ayışığı Tilkisi’nin icabına bak. İşini bitirdiğinde de Ateş Kedisi Şeytanı’nı doğrudan savaşa sok!” dedi Zhao Feng.

Jia Lin başıyla onayladı ve Ateş Kedisi Şeytanı’na takımdaşlarından ayrılmasını emretti. Savaş alanının kenarında dolaşan Mo Xie’ye doğru yönlendirdi.

“Yüksek hizmetçi seviyesinde bir Ateş Kedisi Şeytanı, sadece sekizinci seviyede…” Chu Mu çabuk bir bakışla rakibinin gücünü belirleyebilirdi.

“Mo Xie, önce onunla oyna. İki dakika sonra onun icabına bak.” Chu Mu yüzünde ortaya çıkan gülümsemeyle Mo Xie’ye mesajını iletti.

Acınası Görünüş’ün etkisi altındaki Mo Xie, Ateş Kedisi Şeytanı’ndan daha güçsüz görünüyordu. Ateş Kedisi Şeytanı, oradan oraya kaçmaktan başka hiçbir şey yapmayan Mo Xie’ye saldırmaya başladı. Çok da etkileyici bir mücadele değildi.

Dokuz ruh hayvanına karşı dokuz ruh hayvanının savaşı bir anda karmakarışık oldu. Uzun bir çalışma periyodu yapılmadan sağlanmaya çalışılan koordinasyon, savaşın başlamasından önceki o kısa anla sınırlı kalmıştı.

Dikenli gül duvarı parçalandıktan sonra, Feng Gu ve takımdaşlarının ruh hayvanlarının oluşturduğu dezavantajlı diziliş hemen dağıldı. Birkaç dakika içinde ise, savaş tamamen karmakarışık bir hâl aldı!

Herkes kaotik ve şiddetli savaşa odaklandığından, kimse savaş alanının kenarındaki büyüleyici kan püskürmesini fark etmedi. Genç bir kızın çığlığı herkesin ilgisini cezbedene dek!

“Jia Lin, ne yapıyorsun? Ruh hayvanını neden geri çektin?” Zhao Feng biraz öfkelenerek Jia Lin’e bağırdı.

“Onun Ayışığı Tilkisi…” Jia Lin’in yüzü, savaş alanındaki şeytani gümüş tilkiyi işaret ederken bembeyazdı. Daha demin, o Ayışığı Tilkisi bir anda korkunç bir savaş gücü sergilemiş ve beklenmedik şekilde Ateş Tilkisi Şeytanı’nı tek saldırıda yenmişti!

Zhao Feng kaşlarını buruşturup dikkatini hemen Ayışığı Tilkisi’ne yönlendirdi.

Ama şaşkınlıkla, küçük ve güçsüz Ayışığı Tilkisi’nin şaşırtıcı şekilde sakin ve azametle kaotik savaşın ortasına doğru koştuğunu fark etti. Koşma hızı o kadar yüksekti ki, adımlarını takip edemiyordu!