Çeviri: bebebiskuvisi

Küçük Mo Xie, Chu Mu tarafından çağrılmıştı zaten ve On Bacaklı Çıyan’ın ortaya çıkışını görünce hemen mağrur bir şekilde Chu Mu’nu önüne geçti. Bir metre uzunluğunda olan çıyanın karşısında durdu.

Zhang Ge, arkadaşlarının alaylarına maruz kalmamak için savaşı mümkün olduğunca çabuk bitirmek istedi. Bu yüzden hiç beklemeden On Bacaklı Çıyanı’nın küçük Mo Xie’ye saldırmasını emretti.

On Bacaklı Çıyan’ın tüm vücudu demir bir zincir gibiydi. Hareket ederken kıskaç kuyruğunu da gaddar bir şekilde hareket ettirip küçük Mo Xie’ye doğru savurdu.

Küçük Mo Xie’nin bedeni zayıftı ve savunması da yoktu. On Bacaklı Çıyan’ın bir saldırısı bile isabet ederse, muhtemelen tüm savaş gücünü kaybederdi.

Neyse ki, küçük Mo Xie, On Bacaklı Çıyan’dan çok daha çevik, çok daha hızlıydı. Hafifçe sıçrayarak On Bacaklı Çıyan’ın kıskaç kuyruğundan kaçındı. Ardından aniden keskin pençelerini uzatarak On Bacaklı Çıyan’ın üzerine atladı.

“Zizi”

Mo Xie’nin pençeleri metale karşı kullanılıyormuş gibiydi. Bu saldırıyla, On Bacaklı Çıyan’ın savunmasını aşamamıştı.

Ama Chu Mu bunu hiç önemsemedi. Sonuçta Mo Xie saldırıdan kaçınırken saldırmıştı, yani hiç güç toplamadan saldırmıştı. Böyle bir saldırıyla, pençesinin korkunç gücünü ortaya çıkarması mümkün değildi.

“Etrafında dans et. Bedeni nispeten dayanıklı.” Chu Mu, On Bacaklı Çıyan’la başa çıkmak için bir önlem düşünmüştü bile ve hemen bunu Mo Xie’ye iletti.

Küçük Mo Xie çok çevikti ve On Bacaklı Çıyan’ın kıskaç kuyruğundan kaçındıktan sonra hareket etmeyi hiç bırakmadı. On Bacaklı Çıyan kuyruğunu kullanarak saldırmaya devam etse bile, her saldırıdan sonra durmak zorundaydı. Nitekim kuyruğunu geri çekip tekrar pozisyon almak zorundaydı.

Zhang Ge, Ayışığı Tilkisi’nin çok çevik olduğunu ve böyle devam etmesinin bir yarar getirmeyeceğini biliyordu. Hemen zihnini kullanarak başka bir emir iletti.

Bu emrin ardından, On Bacaklı Çıyan durmaksızın saldırmaya bir son verdi. Aniden kıvrıldı ve yere yatarak beklenmedik bir şekilde toprağı kazdı. Çimenlik bölgede büyük, derin bir delik açtı.

“Batık Saldırı’yı kullanmak için mi yere girdi?” Chu Mu’nun yüzünde bir gülümseme ortaya çıktı. On Bacaklı Çıyan’ın kullanabileceği tüm yetenekleri bildiği söylenebilirdi. Hemen Mo Xie’ye emrini iletti.

Küçük Mo Xie bunun üzerine durdu ve hiç hareket etmedi. Sessizce bir şeyi bekliyormuş gibiydi…

Ayışığı Tilkisi’nin hareketsiz kaldığını gördüklerinde, Zhang Ge’nin, Ge Qing’in ve diğerlerinin yüzlerinde küçümser bir gülümseme ortaya çıktı. Savaşın bitmek üzere olduğunu düşündükleri açıktı. Sonuçta Ayışığı Tilkisi narin bir ruh hayvanıydı ve On Bacaklı Çıyan’ın Batık Saldırısı’nı atlatmasının hiçbir yolu yoktu.

“Acele et ve ruh hayvanını koşturmaya başla. On Bacaklı Çıyan onun olduğu yere kilitlenirse kaybedersin.” Yanındaki Ting Yu da içten içe endişelenmişti.

Batık Saldırı, böcek tipi ruh hayvanların standart yeteneğiydi. Yeri kazdıktan sonra yer altına iner ve düşmanlarının karnının altına saldırırlardı.

Chu Mu, Ting Yu’nun endişesini görmezden geldi. Gözlerini kapattı ve ruh gücünü tüketerek algı gücünü serbest bıraktı.

Algı yeteneği, tüm çimenlik alanı kapladı. Chu Mu gözlerini kullanmasa bile, küçük Mo Xie’nin ayaklarının altındaki en hafif hareketi dahi hissetmek için algısını kullanabilirdi.

Aniden gözlerini açtı.

“Hemen zıpla!” diye bağırdı.

Küçük Mo Xie ile Chu Mu arasındaki zihinsel bağlantı fazlasıyla hassastı. Chu Mu emri verdiği an, küçük Mo Xie enerjisini topladı ve sıçradı.

“Beng!”

Aniden çimenlik yer ikiye ayrıldı ve On Bacaklı Çıyan yeraltından siyah çelik bir mızrak gibi fırladı. Beklenmedik bir şekilde iki metre kadar havaya sıçradı.

Batık Saldırı gerçekleştiği anda küçük Mo Xie sıçrayarak hızlı ve şiddetli saldırıdan kaçınmayı başardı. Ardından pençeleriyle yanındaki ağaca tutundu.

Ağaç gövdesine tutunduktan sonra bir kez daha zıpladı. Bu sefer, beklenmedik şekilde hâlâ havada olan On Bacaklı Çıyan’a doğru sıçramıştı.

“Yırtan Pençe!” Chu Mu emir verdi.

Küçük Mo Xie pençelerini hayranlık uyandıracak bir şekilde uzattı ve bedeni yere doğru düşmeye başladığı anda şiddetle havaya savurarak kesişen iki soğuk ışık yarattı.

Küçük Mo Xie’nin pozisyonunu gören herkes çok şaşırdı. Bu Ayışığı Tilkisi’nin Yırtan Pençe kullanabileceğini düşünmedikleri açıktı!

“Shua! Shua!”

Soğuk ışıklar havada dağıldı ve On Bacaklı Çıyan’ın bedeninde bir göçük yarattı. Ardından sertçe yere düştü.

Öte yandan, küçük Mo Xie kolayca yere indi. Mağrurca başını kaldırdı ve On Bacaklı Çıyan’a bir bakış bile atmadı.

“Endişelenmeye gerek yok. On Bacaklı Çıyanım’ın beden zırhı güçlendirilmiş durumda. Bu küçük tilkinin Yırtan Pençesi en fazla derisine zarar verebilir.” Zhang Ge’nin yüzü donmuştu. On Bacaklı Çıyanı’nın Ayışığı Tilkisi’nin saldırısına uğramasını utandırıcı bulduğundan hemen açıklama yaptı.

Açıklamanın ardından, On Bacaklı Çıyanı’na kalkmasını ve savaşmaya devam etmesini emretti.

“Kalk!”

“Acele et de kalk!”

Zihinsel bağlantısı On Bacaklı Çıyan’ın ayağa kalkmasına yetmediğinden yüksek sesle bağırdı. Ama bağırmasına rağmen bile, On Bacaklı Çıyan hareket etmemişti.

“Ne oldu?” Diğer üçü şüpheli ifadeler sergiledi ve bakışları Ge Qing’e yöneldi.

Ge Qing kaşlarını çattı ve bir süre sonra cevap verdi: “Küçük tilkinin deminki Yırtan Pençesi çok güçlüydü…”

Bununla birlikte, Ge Qing sustuktan sonra On Bacaklı Çıyan’ın bedeni aniden seğirmeye başladı.

“Gazhi!!” Keskin bir ses çıktı. On Bacaklı Çıyan’ın seğiren bedeninde birkaç pençe izi göründü. Bu pençe izleri, beklenmedik şekilde bedeninin birkaç parçaya ayrıldığını gösteriyordu!

Bu korkunç sahneyi görünce, Zhang Ge’nin yüzü hemen beyazladı ve birkaç parçaya bölünmüş On Bacaklı Çıyanı’na boş boş baktı.

“Ne kadar büyük bir saldırı gücü!” Ting Yu oldukça yakındı ve küçük Mo Xie’nin Yırtan Pençe saldırısını yapmasından itibaren tüm süreci açıkça görmüştü.

On Bacaklı Çıyan’ın beden zırhı orta seviyedeydi ve savunma gücünün çok iyi olduğu düşünülebilirdi. Ama Mo Xie’nin pençelerinden biri tarafından kesilerek öldürülmüştü.

Ge Qing ve diğerleri de şaşkın ifadeler sergilediler.

Ge Qing ve diğerlerinin gözünde, kötücül ve sert On Bacaklı Çıyan, Ayışığı Tilkisi’ni kesinlikle kolayca yenmeliydi. Ama olması gerekenin tam tersinin olmuş olması, yani On Bacaklı Çıyan’ın ölümü, onlara şok, şaşkınlık ve inanmazlık yaşattı.

“Wuwu”

Savaşın galibi olan küçük Mo Xie aniden başını kaldırıp uludu.

Ağaç yapraklarının arasından geçen alaca ışık, Ayışığı Tilkisi’nin bedenini yıkadı. Mo Xie’nin küçük kuyruğu yavaşça büyüdü ve daha tüylü hâle geldi. Küçük bir kızın kürkten eteğine benziyordu: Soylu ve güzel!

“Büyüdü!”

Chu Mu için, küçük Mo Xie’nin büyümesi, On Bacaklı Çıyan’ı yenmesinden daha heyecan vericiydi!

“Wuwuwu” Küçük Mo Xie tekrar uludu.

Ge Qing’in grubu, küçük Mo Xie’nin büyümesinin sonuçlarını gördüklerinde çok şaşırdı.

“Bu küçük tilki az önce üçüncü seviyeye geçti!”

“İkinci seviye bir Ayışığı Tilkisi, üçüncü seviye bir On Bacaklı Çıyan’ı yendi, bu...çok anormal değil mi? Bu, mutasyona uğramış bir Ayışığı Tilkisi mi?”

“Bu bir Ayışığı Tilkisi. Pençeleri geç aşamaya ulaşmış olmalı…” Ge Qing sıra dışı bir ifade sergileyerek Chu Mu’ya baktı.

Bir bakıma, bir Ayışığı Tilkisi’nin ikinci seviyede geç aşamaya ulaşmış pençelere sahip olması, onun çok yetenekli olduğu anlamına geliyordu. Diğer yandan, eğitmeninin de bu ruh hayvanını yetiştirmekte çok iyi olduğu anlamına geliyordu. Dahası, az önceki savaştan, Chu Mu’nun On Bacaklı Çıyan hakkında her şeyi bildiği anlaşılabiliyordu. Bu da, onun olağanüstü yetenekli bir ruh hayvanı eğitmeni olduğunu gösteriyordu!