Bölüm 19: 7 Başlı Altın Kurt

avatar
390 3

Cennet Hükümdarı'nın Günceleri - Bölüm 19: 7 Başlı Altın Kurt


Bölüm 19: 7 Başlı Altın Kurt.

 

Altın Kamış Av Alanı’nı diğer av alanlarından ayıran bir özellik vardı. Diğer av alanları farklı farklı bölgelerin bir araya gelmesi ile oluşan küçük alanlardan oluşurdu. Ancak Altın Kamış Av Alanı en başından beri bir bütündü.

 

Bu da demek oluyordu ki tek bir özellik konusunda uzmanlaşmış, her zaman kendilerine benzer canavarlar ile savaşmış; kendi alanında uzman yaratıkların yuvasıydı!

 

Yaratıklar çok daha güçlü ve akıllıydı. Bundan dolayı burası boss cenneti olarak anılırdı.

 

Büyük bir grup Altın Kamış Av Alanı’nın yakınlarındaki, Kayalık Vadi’yi geçiyordu. Bir grup olarak alınsa da aslında küçük bir birlikle aynı sayıdaydılar.

 

En önde bir alfa kurt misali başı çeken, grubu yönlendiren bir takım bulunuyordu. Onların öncüleri kafasında gümüş bir taç bulunan, kestane renkli göz ve saça sahip bir kadın kılıç ustasıydı. Figürü ince ve zarif olsa da ismi ile kesin bir tezat oluşturuyordu; Gümüş Öküz. Evet bu güzel kadın Gümüş Öküz’ün lideri olan, korkuların kaynağı Gümüş Öküz’dü.

 

Ekibi on kişilik bir ekip olsa da büyük ihtimalle bu birlikte ki en güçlü takımdı. Alan etkili büyücü, alan savunmasına sahip bir tank, geniş bir menzile sahip okçu ve zamanını doktorluğa ve şifaya ayırmış bir şifacı. Hepsi işinin ehli kişilerden oluşuyordu ve uzun yıllardır beraberlerdi. Öyle kıytırık partilere benzemiyorlardı.

 

En önde ilerleyen Gümüş Öküz elini belindeki gümüş renkli kılıca götürdü. O anda tüm birlik orada durdu ve etrafa dikkat kesildi.

 

Gümüş Öküz’ün önünde bir pencere belirdi ve bölgenin kuş bakışı olarak görünümü karşısına çıktı. Gümüş Öküz dikkatli haritaya baktı ve hedefini belirledi. Elini kaldırdı ve arkasındaki yoldaşlarına seslendi.

 

“Takımlar pozisyon alsın. Savunmacılar öne, okçular arkaya, özel takımlar ise bize destek için öne çıksın! Geliyor!” zarif sesi tüm vadiyi sarstı ve herkesi uyardı.

 

Tüm birlik bir anda pozisyon aldı ve savaş dizilimini sergiledi. Layern’in takımı ile bir takım daha ileri çıkarak Gümüş Öküz’ün yanında yer aldı. On beş kişiden oluşan bu takım, birliğin en önemli takımlarından birisiydi ve önemli bir rolü vardı.

 

Gümüş Öküz, Layern ve onun yanında ilerleyen takıma dikkatle bakıp kafasını salladı. Layern’in yanında duran takım bir suikastçi timiydi. Tanınmayan bir takım olsa da oldukça güçlüydüler. Gümüş Öküz kafasını sallayınca hızlıca vadinin etrafına dağıldılar.

 

Layern öne çıktı. “Gümüş Öküz, biz kurtları alıyoruz. Patron ellerinizden öper.”

 

“En.” Gümüş Öküz onayladı ve gözlerini çevirdi. Uzun kestane renkli saçları rüzgarın etkisi ile dalgalanıyordu. Aynı renk gözleri ise bir kılıç gibi mesafeyi deliyordu.

 

Çok kısa bir süre sonra vadi sallanmaya ve titremeye başladı. Topraklar havalandı. Kükremeler etrafı sardı.

 

Herkes Yıldız Enerjisi’nin titrediğini ve değişim geçirdiğini hissetti. Mesafeye odaklandıkları anda ise hayatlarında gördükleri en büyük kurdu görmüşlerdi.

 

7 Başlı Altın Kurt.

 

Seviye – 180

Can: 2,000,000

 

Saldırı: 15,025                Dayanıklılık:15,054                 Hız: 15,200

 

Açıklama: Altın Kamış Av Alanı’nın en büyük 7 Canavar Lordu’ndan birisidir. Steplerin Hükümdarı olarak bilinir. Yanında her zaman büyük bir sürü vardır.

 

Mr. Crazy, Layern’in yanına geçti ve canavara sakince baktı. Ardından onu takip eden büyük kurt sürüsüne baktı. Nereden bakılırsa bakılsın, en az 400 tane kurt vardı.

 

Altın Kurt

 

Seviye - 103

 

Can: 15,000

 

Saldırı: 1,052     Dayanıklılık: 500      Hız: 875

 

Açıklama: : Altın Kamış Av Alanı’nın en büyük 7 Canavar Lordu’ndan birisi olan 7 Başlı Altın Kurt’un sürüsüne aitlerdir. Birlikte iken çok daha güçlü hale gelirler.

 

Tüm birlik hızlıca düzenini sağlamlaştırırken Gümüş Öküz ve tüm savaşçılar saldırıya geçti. 

 

“Toprak büyücüleri Yeryüzü’nün Öfkesi’ni hazırlasın. Ateş büyücüleri ise Ateş Ok’u.” Mr. Crazy sakin sesi ile yanındaki büyücüye talimat verdi. 150 kişiden sadece 30 tanesi deneyimli büyücüydü. Diğerleri ya daha düşük seviyedeydi, ya da deneyimsizlerdi.

 

Toprak büyücüleri, Mr. Crazy gibi bir velet ve ergenden talimat almak istemese de layern ve Gümüş Öküz’ün görevlendirdiği birisiydi. Bu yüzden istemeyerek de olsa büyülerini hazırlamaya başladılar.

 

Uzun mesafeli saldırılardan Mr. Crazy sorumluydu. Layern ön saftaki üç komutandan birisiydi. Bossun yanında hareket eden sürünün hareketlerini yönlendirmekten ve sayılarını olabildiğince azaltmaktan sorumluydu. Yanında yirmiden fazla usta savaşçı vardı. Bu da onlar ile birlikte gelen savaşçıların 3/1’i ediyordu. Bu oldukça kritik bir sayıydı.

 

On saniye içinde kurtlar ve oyuncular birbirleri ile çarpıştılar ve kanlar havaya yükselmeye başladı. Gümüş Öküz sürüyü umursamadan direkt olarak bossun yanına ilerlemişti. Tanklar dikkatleri üzerine çekmek için harekete geçti ve etten kalkan oldular. Ancak garip bir şey vardı. Şu ana kadar çoktan bir salvo ok atılmış olması gerekiyordu.

 

Savaşın ilk saniyesinde okçular oklarını atmalıydı. Çünkü amaç sayı azaltmak ve sonrasında boss ile tek başına karşılaşmaktı.

 

Lakin uzun mesafeli saldırıdan sorumlu olan Mr. Crazy hâlâ saldırma emrini vermemişti.

 

“Ordu saldırısında mıyız be pezevenk! Bırakta saldıralım!” yayını germekten yorulmuş bir okçu öfkeyle ondan çokta uzakta durmayan Mr. Crazy’e bağırdı. Adı Mateo’ydu.

 

Daha on beş yaşında bile olmayan bir çocuktu. Yaklaşık bir yıldır her gün Cennet Yolu’na giriyor ve oynuyordu. Çok şey kazanmış birisiydi bu oyundan. Yakında 100 seviye olacak ve gerçek bir oyuncu olacaktı.

 

Mateo sarı saçlı ve yeşil gözlüydü. Üzerinde mor renkli ince bir deri kıyafet vardı. Sırtında aynı renk büyük, içinde 100 ok bulunan bir sadak vardı. Okların hepsi özel yapım, nadir seviyeli oktu. Çok para kıymıştı bu oklara, sadece bu sefer içindi.

 

Aslında Mr. Crazy gibi bir veledin komutlarını dinlemek istemiyordu. Ancak Layern’in itibarı sayesinde en uygun kişi olan; Mr. Crazy olarak görülüyordu.

 

Mr. Crazy duruşunu bozmadan sakin bir şekilde bakmaya devam etti. Ana savaşın döndüğü yer olan ön saflarda 100 kadar kişi vardı. Arka saf ve ön saf arasındaki mesafe ise sadece 200 metreydi. Kurtlar bu mesafeyi dört-beş saniye içinde koşuyordu.

 

“Büyücüler son hazırlıklarını yapsın ve beşinci takımın arkasındaki alana odaklansın. İşaretim ile birlikte takımdan otuz metre öteye büyü bombardımanı istiyorum.”

 Sen kimsin de bizden bir şey istiyorsun? Mateo dudak büzse de emre karşı çıkmak gibi bir şey yapacak yüreğe sahip değildi. Normalde boss savaşları böyle sistematik bir rota izlemezdi. Tanklar dikkat çeker, büyücüler kısıtlar, şifacılar destekler; kılıç ustaları ve savaşçılar işi bitirirdi. Ancak bu savaş garip bir şekilde bir birlik savaşına benziyordu. Onlar bir ordu çalışanı ya da asker değildi. Bu yüzden garipsemişlerdi.

 

Beşinci takım yirmi kişiden oluşan bir büyücü-kılıç ustası karışımından oluşan ön saf takımıydı. Layern ve diğerleri arkadan darbe yemesin diye, onları geçen yaratıkları hallediyordu. Layern ve Mr. Crazy’in arasındaki mesafeyi koruyan bir geçitti.

 

Liderleri olan Aedrian otuz yaşların da bir orta yaşlı adamdı. Karşısında ise üç metreden daha fazla yüksekliğe sahip altın kurtlar vardı – sayıları beşden fazlaydı. Bir savaşçı olan Aedrian büyük kılıcını savurarak önündeki altın kurdu geriye uçurdu. Kurdun üzerinde yeşil ve kırmızı renklerin karışımından oluşan bir sayı belirdi ve kurt kanlar içinde kaldı.

 

-250

 

-347

 

-4750

 

Kritik hasar vurmakla beraber kurt saçma bir şekilde kanıyordu. Saniye başına aldığı hasar beş yüzü buluyordu. Birkaç saniye içinde öleceği kesindi.

 

Kurtlar doğaları gereği gururlu ve korkusuzdu. Altın kurt belli bir yere kadar zeka sahibiydi. Aedrian’ın saldırısı yüzünden öleceğini anladığında gözleri kızardı. ;Gururu bir insan karşısında mağlup olmasına izin vermeyecek kadar güçlüydü.

 

Altın kurt hızla geri çekildi ve Aedrian’dan uzaklaştı. Yanında onunla birlikte savaşan dostlarına baktığında onları bir daha göremeyeceğini anladı. En ufak bir korku dahi duymadan bacaklarına güç vererek ileri atıldı. Altın renkli bir ok gibi Aedrian’a atılmıştı. Öyle hızlıydı ki bulanık gözüküyordu.

 

BOOOM!

 

Auuuuuu!

 

Kurt bir ok gibi Aedrian’a çarptı. Aedrian ipi kurtmuş uçurtma gibi geriye fırlamıştı. Ancak reflexleri sayesinde kurdun kafasını gövdesinden ayıracak vakti bulmuştu. Onlarca metre geriye uçtuktan sonra takla atarak kendisine geldi.

 

Ancak kendisine geldiğinde çok geçti. Aedrian bir arkadaşı ile en kilit noktayı savunuyordu. Arkadaşı da onun gibi bir savaşçıydı ve ağır mızrak kullanıyordu. Aedrian geriye uçtuğunda onlarca kurt bir anda ona odaklandı. Bir saniye içinde şekere konan sinekler gibi onlarcası ona patladı. Öfkeli kurtlar bir saniyede onu atomlarına böldüler.

 

“JASON!!!!” Aedrian arkadaşını kaybetmenin verdiği nefretle kükredi ve ileri atıldı. Ancak çok geçti. Artık karşısında beş değil, onlarca kurt vardı. Ölümü kesinleşmişti. Bunlara karşı koyamazdı.

 

Nerede bu kahpeler? Neden kurtların sayısı sadece bizim öldürdüklerimiz ile sınırlı? Aedrian o milisaniyede hislerinin en üst seviye ulaştığını hissetti. Zaman yavaşlamıştı. Her şeyi en iyi şekilde görebildiğini hissetti. Kanı kaynıyordu! Kükredi ve kılıcını çok daha sıkı bir şekilde kavradı.

 

“Ejderha İşareti!”

 

Hemen deneyimli bir savaşçıya özel yeteneği kullandı. Cennet Yolu’ndaki yeteneklerin %95’i pasifti. Çok azı aktif bir yetenekti. Çünkü gerçek dünyada ki özel teknikler haricinde size aktif yetenek tarzı bir güç vermezdi.

 

Tüm vücudunu ejderhaları andıran simgeler çevreledi ve fiziksel gücü çok keskin bir artış yaşadı. Tam ileri atacakken derisi hafif kızarmaya başladı ve ayaklarının altındaki zemin sallandı.

 

“Şimdi!”

 

Aedrian o anda takım arkadaşlarının yarısının öldüğünü fark etti. Artık bu araya daha fazla kurt toplanmıştı. Ne olduğunu dahi anlamadan gökyüzünden oklar ve ateş topları yağdı. Kurtlar kaçmaya çalışsa da toprak büyücülerinin Yeryüzü’nün Öfkesi isimli büyüsü yüzünden dengelerini kaybedip, zamanında kaçamadılar. Kürkleri sert ve kalın olsa da ateş okları onları önce yaktı, ardından deldi. Kaldı ki okçuların atışları da vardı. Aedrian’ın takımını aşan kurtların yarısı ilk salvo da yok oldu.

 

“İkinci salvo!”

 

Kurtlar zeki yaratıklardı ve çabuklardı. İlk salvonun yukarıdan geldiğini görmüşlerdi. Bu yüzden tereddüt dahi etmeden ileri atıldılar ve Aedrian’ı görmezden geldiler.

 

Aedrian kurtların onu görmezden gelerek geçmesini kaldıramamış, öfkeden deliye dönmüştü. O anda anlamıştı.

 

Arka safları yöneten kişi tarafından bir yem olarak kullanılmıştı. Beşinci takım saldırı ve defans gücü yüksek bir takımdı. Takımdaki herkes alanlarında önde gelen kişiler arasındaydı. Bu yüzden bir formasyon içinde mükemmel bir uyum sağlıyor, sadece saldırı gücü ile savunabiliyorlardı.

 

Bu yüzden kurtlar onları ortadan kaldırmak için oraya odaklanmışlardı. Neyse ki vadi dardı. Onlarca kurt aynı sıra halinde onlara saldıramazdı. Kayalar, ağaçlar ve küçük  çukurlar bulunuyordu. Bu yüzden Beşinci takım orayı tutabiliyordu.

 

Arka saflardaki stratejist ise bunu görmüş ve kurtların oraya toplanmasını beklemişti. Bu tıpkı satrançta taşları bir yere toplamak ve orayı kilitlemeye benziyordu. Yönlendirme sanatıydı bu!

 

Rakip farkında olmadan feda edilen taşı alıyor, ardından tuzağa düşüyordu.

 

Kurtlar Aedrian’ı geçtikten hemen sonra gözlerinin önünü bir ateş dalgası kapladı. Ateş okları onların üzerine doğru gelirken o kadar yakınlardı ki, bir duvardan farksızdı.

 

Element kullanabilen kişiler sadece büyücüler değildi. Tüm sınıflar kendi özel silahları ile element kullanabiliyordu. Sadece büyücülerin daha fazla kontrolü vardı.

 

Oklar kurtları delik deşik etti ve duraklamadan arkalarındaki kurtları parçalara ayırdı. Aedrian bunu görünce şaşırsa da öfkesi dinmeden ileri koştu. Kullanılmak onun asil ruhu için bir aşağılamaydı. Birçok arkadaşı bunun için ölmüştü. Aylarca savaştıkları, seviye kasmak için götlerini yırttıkları hesapları puf olmuştu. Şimdi her şeye tekrardan başlayacak, tekrardan sıkıcı ve uzun görevleri yapacaklardı. Bu kabul edilemez bir şeydi!

 

Oklar kurtları bir bir yere düşürürken, diğerlerinden farklı bir ok tüm kurtların arasından geçerek ilerledi. Saçma bir şekilde hiçbir kurda dokunmadan, hâlâ uçmakta olan oklara temas etmeden ilerledi. Hedef ise bir kurdu değildi; bir insandı.

 

Çoktan ilerlemeye başlamış Aedrian ürperdi ve kılıcını savurarak oku parçaladı. Ok sanki pamuktan yapılmış gibi yere düştü. O anda zaman adeta durdu!

 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44419 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr