Bölüm 30: Köle Ticareti

avatar
461 6

Hükümdarın Yolu - Bölüm 30: Köle Ticareti



Ronald elini çenesine koydu ve Carl’ın teklifini ince ince düşündü. Carl çok yetenekli birisiydi, ona yatırım yapmanın dönüşü çok fazla olacaktı. Bunu bildiğinden böyle önemli bir görevi ona vermişti. Başarılı olursa onu sağ kolu yapmayı düşünüyordu, böylelikle onun dehasından faydalanıyordu.

 

‘Eğer düşündüğüm şeyse Beffet’i düşürebiliriz. Zulu Dükü’nün ayaklarına kapandığını biliyorum, onu düşürmek için daha fazla uğraşmamız gerekecek.’

 

Zulu Dükü ve Kont Beffet gizli bir ittifak içindeydi. Sarayda birbirlerinin kararlarına tam destek veriyorlardı. Bundan dolayı Kont Staler’in tarafı bastırılıyordu.

 

‘Sadece bu değil, bizim tarafımızda olan memurlar ve subaylarda tehdit edilmeye başlandı. Taraf değiştirilmeye zorlanıyor.’

 

Staler ailesi nesillerdir krallığa hizmet ediyordu ancak politik arenada yalnız kalmışlardı. Şuan ki kral büyüden başka bir şey bilmeyen birisiydi ve durumu okuyamıyordu. Sarayda kutuplaşmalar meydana gelmişti, her toplantıda birbirini döven gruplar sıradan hale gelmişti.

 

‘Zulu Dükü bir şey planlıyor. Büyükbabamın öngörüleri hatalı olamaz, kral bunu görmüyor.’

 

Prens savaşları çoktan başlamıştı. Kral bunu görmezden geliyordu. Beffet ve Staler hanesinin arasındaki sürtüşmede bundan kaynaklıydı.

 

1. Prens Andres ve 5. Prens Dorian arasında bir çatışma vardı. Zulu Dükü prens savaşlarına katılmamak için tarafsızlığını ilan etmişti ancak görülüyordu ki 5. Prens Dorian’ın tarafına geçmişti.

 

‘5. Prens tahta geçerse Staler hanesinin sonu gelir. Onun karşısında duran kişileri hayatta bırakmayacaktır.’

 

5. Prensin en büyük destekçisi şüphesiz ki Kont Beffet’ti. Resmen prense tapıyordu, ne isterse onu yapıyor ve desteğini esirgemiyordu.

 

Bu yüzden Beffet’in düşmesi 5. Prensin de güçsüz hale gelmesi demekti. Beffet onu desteklemedikten sonra pek bir etkisi kalmayacaktı.

 

‘Cevap çok açık o zaman. Kaybedecek hiçbir şeyim olmayacak.’

 

Derin bir nefes aldı ve kararlılıkla dolu gözleriyle Carl’ın kehribar gözlerine baktı.

 

“Sana güveniyorum.”

 

“Harika!”

 

Carl hafifçe gülümsedi ve eliyle Güneş Dağı’nın içinde dağ içi ovayı işaret etti. Güneş Dağlarının derinliklerinde canavarların yaşadığını bilmeyen yoktu. Tom kaş çattı ve düşünmeye başladı.

 

“Dağ içi ovalar verimli topraklardır, bu yüzden canavarlar orayı tercih eder. Bizde onlara saygı duyar, anlaşmalarla orayı onlara veririz. Rahatsız edersek sıkıntılar oluşabilir.”

 

Kısa bir süreliğine konuşmadı ancak devam etti.

 

“Yanlış hatırlamıyorsam orada Güneş Dağı Kabilesi isminde bir Ork kabilesi konaklıyor. Savaş güçleri çok az ancak madencilik konusunda çok gelişmiş bir kabile. Bu yüzden krallık onlara Güntaşı madenleri emanet etti, onlar çıkarıyor ve bize veriyorlar; bizde orada huzurla konaklamalarını sağlıyoruz.”

 

Ronald kafasını sallayarak onayladı.

 

Bir kontluğun üyesi olarak bundan haberi vardı, Güneş Dağı Kabilesi krallık için önemli olan Güntaşı’nın %20’sini karşılıyordu. Güntaşı ısınma ve lamba yaparken sıklıkla kullanılan bir madendi, çok pahalıydı ve zor çıkarılırdı. Sadece aristokrat ve zengin tüccarlar kullanırdı.

 

“Onları rahatsız edersek başımıza iş açarız.”

 

“Peki, onlardan vergi almakla görevli olanlar kimler?”

 

“Cornelius Darlington Farraday.”

 

Tom Güneş Dağı’na odaklanmış bir şekilde hafifçe mırıldandı.

 

“Peki kimin için çalışıyor?”

 

Tom’un gözleri Carl’ın söylediklerinin ardından fal taşı gibi açıldı. Bir hışımla Ronald’a döndü. Onun da kaşlarını çattığına bakılırsa o da ne olduğunu az çok kavramıştı.

 

“Marki Cornelius… Kont Beffet’in kayınbiraderi… Kontesin abisi.”

 

Ronald elini çenesine götürdü ve çenesini kaşıdı. Alnında ter damlaları oluşmuştu, beyni çok fazla çalışıyordu.

 

“Kardeşine olan düşkünlüğü ile bilinen Marki Cornelius’un kontesten gelen isteği reddedeceğini düşünüyor musunuz?”

 

“Ne demek istiyorsun?”

 

Kaşlar bir anda çatıldı. Tom istemsizce ona baktı. Bu sözler başkaları tarafından duyulsaydı, vatan hainliğiyle suçlanmaları hafif olurdu. Sonuçta soylular için şöhret her şeydi. Canlarından bile daha önemli bir konuydu.

 

Carl ovaya parmağıyla tıklattı.

 

“Burası bir ticaret merkezi.”

 

“İnsanları buraya toplayıp satıyorlar.”

 

Güm!

 

“Köle merkezi mi?”

 

“Tam üstüne bastın.”

 

Carl sakince konuşmaya devam etti.

 

“Güneş Dağı Kabilesi yıllar önce yok edildi ve Marki tarafından sahte raporlar verildi. Kabilenin politikalarını kullanarak gizlendiler ve işlerini kusursuzca devam ettirdiler.”

 

Bu kişilerin yıllarca verdiği zararları Hardbane ve Lulaterra birlikleri vermemişti. Tom kaşlarını çattı ve bir şey fark etti.

 

“Peki Güntaşlarını nasıl çıkardılar? Madeni çıkarmak için gereken insan gücünün haddi hesabı yok. Orklar olmadan bunu çıkartamazlar.”

 

Güntaşları işlemesi ve çıkarması çok zor olan madenlerdi, sıradan bir insan madene çizik dahi atamazdı. Bu yüzden Orklar dışında sadece mana kullanabilen insanlar çıkartabilirdi. Teslim edilen Güntaşları’nın miktarına bakılırsa bir ordunun bile çıkaramayacağı kadar fazlaydı. Mantıklı gelmiyordu.

 

“Tabii ki satın alıyorlar.”

 

Ronald bir anda söze girdi.

 

“İnsan ticareti çok fazla para getiren bir iştir. Gelen parayla Güntaşı almak pek sıkıntı olmayacaktır. Kaldı ki oradaki insanları maden çıkarmak için zorladıklarına eminim.”

 

“Bir insan için imkansız bir şey değil mi? Zorlamak ölümlerine neden olur…”

 

Tom bir anda sustu.

 

Ölüm…

 

Kölelerin canının bir değeri yoktu.

 

“Özür dilerim.”

 

Ronald’a döndü ve hafifçe eğildi.

 

“Özür dilemeni gerektiren bir şey yok.”

 

Onun suçunun olmadığını biliyordu. Açıksözlü olmak kötü bir şey değildi, Ronald bunu umursamadı.

 

‘Çünkü doğruyu söylüyor.’

 

Konuya o kadar çok odaklandılar ki Carl’ın bunu nasıl bildiğini sormayı unuttular.

 

“Ehem! Bu planın iki farklı aşaması var. İlki politik alan ki; burada Kont Staler’e büyük iş düşüyor. Kralı ikna edip Kraliyet Denetçileri’ni oraya sürmesi gerekiyor.”

 

“Bunu ileteceğim.”

 

Ronald bir tezgahtardan bir kağıt ve kalem istedi. Zaman kaybetmek istemediği hareketlerinden belli oluyordu.

 

Carl memnun bir şekilde kafasını salladıktan sonra haritaya döndü ve parmağını haritada gezdirdi.

 

“Aradaki mesafe yüz seksen kilometre. Bulut Muhafızları’nın hızıyla oraya varmak en az beş saat sürecek. Operasyon maksimum bir saat olmalı, aksi takdirde Marki’nin askerleri yardıma gelebilir.”

 

“Demek istiyorsun ki…”

 

Tom kaşlarını çattı.

 

“Evet, ikinci aşama; Savaş alanında gerçekleşecek bir muharebe. Köle merkezi Ateş Köpeği Birliği tarafından korunuyor, bu yüzden Bulut Muhafızları dışında onlarla başa çıkabilecek çok az birlik var. Bu yüzden Tom’un önderliğinde oraya saldıracağız.”

 

Carl yavaşça planını açıklarken Ronald kağıdı yazılarla dolduruyordu. Saha da gerçekleşecek olan her şey Tom ve Carl’a kalmıştı, nasıl yaptıkları onu ilgilendirmiyordu. O büyükbabasına durumu açıklayacaktı.

 

“Peki, ne zaman harekete geçeceğiz?”

 

“Ay en tepeye yükselmeden beş saat önce harekete geçeceğiz.”

 

“Tamamdır, hazırlıklara başlıyorum.”

 

Tom Ronald’a veda ettikten sonra tavernadan çıktı, adamları da bir süre sonra onu takip ettiler. Ronald kağıdı özenle katlanmış zarfa yerleştirdikten sonra Carl’a baktı.

 

“Savaşa katılamayacağımdan her şey ikinize kaldı. Bunu başarabilirsen, sana istediğin her şeyi vereceğimden emin olabilirsin. Çünkü sadece bana değil; büyükbabama ve prense de yardımcı olmuş olacaksın.”

 

“Merak etmeyin, bu konuda kendim güvenim tam.”

 

Carl insan ticaretinden nefret ediyordu. Önceki hayatında yaptığı bir hata sonucu köle statüsüne düşürülmüş ve bir tüccara satılmıştı. O günden sonra iki yıl boyunca türlü cezalara katlanmış ve birçok kez ölümle yüzleşmek zorunda kalmıştı.

 

İyi bir sahibe denk geldiğinde kölelerin yaşamı o kadar kötü değildi, ancak kötü sahiplere denk gelindiğinde intihar bile bir kurtuluş sayılırdı. Waterra’da ve kıtada Köle Hakları diye bir şey yoktu, efendileri kölelerine istediği her şeyi yaptırabilirdi.

 

Öldürse dahi kimseye hesap vermek zorunda kalmazdı.

 

Onlarla empati kurabilen birisi olarak elinde imkan varken onları kurtarmak istiyordu. Özellikle çocuk ve kadınları kurtarmak istiyordu. Çünkü erkeklerden daha karanlık zamanlar yaşıyorlardı.

 

‘Sadece önceki hayatımda işlediğim günahların kefaretini ödüyorum.’

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr