Bölüm 21: Savaş Tanrıçası'nın Mızrağı (III)

avatar
502 9

Hükümdarın Yolu - Bölüm 21: Savaş Tanrıçası'nın Mızrağı (III)


Carl küfürler ederken güvenli alana çıktı ve derin bir nefes aldı. Kaburga kemiğine bir ok saplanmıştı, sağ bacağı kanlar içindeydi; sol elini delmiş bir ok vardı.

 

Her ne kadar zamanında tepki verse de gücünü toplayamamıştı. Bu da elinin delinmesine sebep olmuştu. Carl öfkelenmişti.

 

Bronz renkli kapının önüne tekrar gitmeden önce okları çıkardı ve yaralarını hızla iyileştirdi. Kapının önüne geldikten sonra düşünmeye başladı. Birkaç dakika düşündükten sonra aklına oklarda yazan kelimeler geldi ve şifreyi çözmeye başladı.

 

Savaş Tanrıçası olduğuna göre savaşla alakalı bir şeydi. Bu kelimeler de saklanan bir komut bulunuyor olabilirdi.

 

“Bir dünya kararır. Yol’un anlamı insanları lider olmaya yönlendirmektir!”

 

Yol bu dünyada sürekli kullanılan bir imgeydi. Herkesin kendi yolu vardı. Farklı anlamlar, farklı sorunların olduğu bir yol; hayat.

 

Carl’ın cümlesi bittikten sonra kapıdan parlayan aura onu geriye fırlattı.

 

Pof!

 

Neyse ki Carl buna hazırlıklıydı. Aura kapıdan ayrıldığı anda kendini ileri attı ve auraya karşı koydu. Manası son hız döndü ve vücudunu yere sabitlemek için elinden geleni yaptı.

 

Bir saniye sonra aura kesildi ve yerini sakinlik aldı.

 

Carl soğuk bir nefes verdikten sonra sözler üzerine tekrardan düşündü. Biraz önceki cevabının bir komutana yakışmadığını anlaması uzun sürmedi. İlk kısmı doğruydu ancak ikinci kısım da bir hata vardı.

 

“Bir dünya kararır. Yol’un anlamı insanları liderlerle aynı amaca sahip olmaya yöneltmektir.”

 

Bu kelimeleri söylerken Savaş Tanrısı Birliği aklına geldi ve istemsizce hüzünlendi. Ancak bunun için kaybedecek zamanı yoktu. Kendini kapıdan gelecek kuvvete karşı koymak için hazırladı.

 

Ancak düşündüğü gibi gitmedi.

 

Tıkırt!

 

Kapının arkasından küçük bir ses geldi ve kapı yavaşça aralanmaya başladı. Oldukça ağır olduğunu belli eden izler yerde oluştu. Cızırtılı seslerin ardından kapı aralarında ve içinden çıkan süt beyazı ışık tüm koridoru sabah güneşi misali aydınlattı.

 

Svoş!

 

Kapı tamamen açıldığı zaman beyaz renkli bir ok fırladı ve Carl’ın kalbini delmek istercesine geldi. Bir insanın kendini rahatlatacağı zamanlardan birisinde gelmişti; tam kurtuldum derken üzerine gelen ölümdü.

 

“Çok ucuz numaralar.”

 

<Kaya Parçalayan Avuç içi>

 

Carl yıllar boyunca savaşmıştı. Görmediği çok az strateji ve taktik vardı. Bunun gibi açık bir şeye kanması mümkün değildi.

 

Krak!

 

Oku yakaladığı anda parçalara ayırdı ve kapıdan içeriye girdi.

 

Binlerce metrekarelik dev bir salondaydı. Salonun sonunda, altın işlemeleri bulunan dev kırmızı bir kapı vardı. Zemin yansımasını görebileceği kadar parlak ve temizdi. Carl salonun bir köşesinde hazırda duran korkuluklara baktı ve rahat bir nefes aldı.

 

İkinci sınavın ne olduğunu anlamıştı.

 

Elindeki oku beş metre öteye yumuşakça fırlattı. Ok yere çarptığı anda okun altındaki zeminden ateş patladı ve oku anında kül etti. Geride külleri bile kalmamıştı, anında kül olmuştu.

 

‘Tuzaklarla dolu ve karşı tarafta korkuluklar var.’

 

Onun için dert değildi.

 

İleriye doğru atladı ve aksiyon başladı.

 

Tuzaklardan sızan manaları seziyordu; ilk adımını attığı anda zemin ısındı ve bir parande atarak patlayan ateşten sıyrıldı. Ayaklarının üzerine indiğinde bir mızrak tavandaki gözenekten fırladı ve tam alnına geldi; zamanında vücudunu bükerek bundan kaçındı.

 

Tereddüt etmeden hareketler gerçekleştirirken etraf kaosa düştü. Carl’ın attığı her adımda farklı bir tuzak vardı, tuzaklardan kaçarken de tuzak etkinleştiriyordu.

 

Ancak ne olursa olsun Carl durmadı. Sudaki balık, ormandaki maymun gibi tuzakların arasında ilerledi ve korkuluklara doğru son sürat koştu. Beş dakikanın sonunda tuzakların tamamını atlattı ve korkulukların bölgesine girdi.

 

Alana adım attığı anda iki gümüş renkli korkuluk önünü kesti ve onu rahatsız etmeye başladılar. Korkuluklardan birisi yumruğunu yaydan çıkan ok kadar hızlı bir şekilde itti.

 

Svoş!

 

Bir insanın sınırlarını geçen bir saldırıydı.

 

Carl sırıttı ve korkuluğu bileğinden yakalayıp omuz üstünden fırlattı.

 

Güm!

 

<Yumuşak Savaş – Sarento>

 

Korkuluk yere öyle sert çarptı ki vücudunda çatlaklar oluştu. Carl tam işini bitirmek için onu kaldıracaktı diğer korkuluğun yumruğu ikisinin arasını böldü.

 

Carl yumruktan eğilerek kaçındı ve avuç içiyle korkuluğun çenesine vurdu.

 

Dink!

 

Tiz bir ses çıktı ve korkuluk birkaç adım geriledi. Carl onun sersemlemesini fırsat bilerek korkuluğu boğazından yakaladı ve tuzakların olduğu bölgeye fırlattı.

 

Pat!

 

Pof!

 

Yere düştüğü anda altından alevler patladı ve korkuluğu yuttu.

 

Carl alaycı bir ifadeyle diğer korkuluğu da onun yanına gönderdi. O da alevler tarafından yutulduktan sonra arkasını döndü ve kalan korkuluklara yürüdü.

 

On korkuluktan birisi hariç geri kalanlar gümüş renkliydi. Carl en arkada duran bronz renkli korkuluğa bakış attı. Diğerlerinden tek farkı bronz renginde olmasıydı, ancak Carl diğerlerinden daha güçlü olduğunu hissetti.

 

“Oldukça ilginç!”

 

Kahkaha attıktan sonra yeri tekmeledi.

 

<Kaya Parçalayan Avuç İçi>

 

<Sert Savaş – Giadu-Chuncha>

 

Korkuluklar kolaylıkla hasar veremeyeceği kadar sertlerdi. Kaya Parçalayan Avuç İçi’ne rağmen çizik atması için birkaç kez vurması gerekiyordu. Ancak bir korkuluğa art arda üç kez vuracak kadar zamanı yoktu. Ve gördüğü kadarıyla, aldıkları hasarı hızla iyileştirebiliyorlardı.

 

“Eski gözlerim olsaydı şimdiye kadar işlerini bitirmiştim!”

 

Her şeyin bir kusuru vardı. Bunların da bir kusuru olduğuna emindi. Ancak kusurları görecek yetenekten yoksundu. Ejder Gözleri’ni ele geçirseydi bir fırsatı olabilirdi ancak şu an sıradan gözlere sahipti. Ayrıca mana seviyesi hızla suyunu çekiyordu.

 

Carl korkuluğun kolunu büktü ve yere serdi. Ardından diğerine avcuyla saldırdı ve bir adımda arkasına geçti. Boynundan tuttu ve yere çarptı. Korkulukların hareketleri onun kadar deneyimli birisi için küçük oyunlardan farksızdı. Onları yenmek kolaydı ancak yok etmek zordu.

 

“Bu sikikler hareketlerime yavaşça alışıyorlar.”

 

Önceden yaptığı hareket bir daha ki seferde işe yaramıyordu. Korkuluklar hareketi analiz edip buna karşı bir hamle geliştiriyorlardı. Aynı anda yedi korkulukla uğraşıyor olsa da bu kadar zorlanmaması gerekiyordu, sonuçta önceki dünyada kıtanın en güçlü düküydü.

 

Hareketlerini tamamen değiştirdi ve bir kılıç kadar keskin oldu.

 

Korkuluğun çenesini tekmeledi ve havalandırdı; ardından avuç içini sertçe karnına geçirdi.

 

Güm!

 

Korkuluk arkasındaki yoldaşına çarptı ve onunla birlikte yere düştü. Carl kaşlarını çattı ve gerilemeye başladı. Matarasından bir yudum aldı ve enerjisini yenilemek için fırsat aradı.

 

Korkuluklara bakarken dilini tıklattı ve yeteneklerine sövmeye başladı.

 

‘Sadece bir büyücü olsaydım. Manayı dışarıda toplayabilecek kadar iyi olsaydım…’

 

Büyü Mermileri yaparak kuklaları delik deşik edebilirdi. Ancak bir büyücü olarak uyanmamış birisiydi ve büyü kullanamazdı; bunun yerine savaşçı teknikleri ile yetinmek zorundaydı.

 

Savaşçılar ve büyücüler arasında bir güç farkı yoktu. Ne olduğunuzdan çok sahip olduğunu şeyi nasıl kullanabildiğiniz önemliydi. Carl bunu Savaş Kralı’nın Büyü İmparatoru’nu yendiği gün anlamıştı. Bir kilometre öteden fırlattığı balta Büyü Kulesi’ni ikiye bölmüştü.

 

Büyü İmparatoru ağır yaralanmıştı ancak Savaş Kralı o gün ölmüştü.

 

Sınırlarını tamamen aşmış olsa da vücudu buna hazır değildi. Kıtanın en büyük kralı bir savaşta kazanmak için hayatını yok saymıştı.

 

Korkuluklar tekrardan ona saldırdığında Carl geri çekildi ve tuzaklarla dolu alana geri döndü. Silahı olmadığına göre silah edinmeliydi.

 

Olabildiğince geri çekildi ve mızrak tuzağını bilerek aktifleştirdi.

 

Beklediği gibi tavanda açılan gizli bölmeden gümüş bir mızrak fırladı ve onu yere mıhlamak için geldi. Carl derin bir nefes alarak bacaklarını açtı.

 

<Kaya Parçalayan Avuç İçi>

 

<Yumuşak Sanat – Thuanki>

 

Mızrağı iki eliyle yakaladı ve korkuluklara doğru yönlendirdi. Mızrağın enerjisini kullandığı için tüm vücudu baskı altında kütürdedi ve omurgası fazlasıyla zorlandı.

 

Svoşh!

 

Carl’ın elindeki mızrak bir yıldız gibi korkuluğa ilerledi ve onun göğsünü deldi. Carl korkuluğun göğsü delinince hızlıca koşmaya başladı. Tuzakları birbir aktifleştirdi ve arkasında alevler patladı. Ancak Carl’a dokunamadılar ya da engel olamadılar.

 

Hızlı bir şekilde koşan Carl korkuluğun yanına geldi ve mızrağı göğsünden söküp savurdu. O esnada arkasında iki korkuluk belirdi ve birisi sırtına tekme attı, diğeri de kaçış yoluna doğru tekme atmıştı.

 

Carl inanılamaz bir açıyla belini büktü ve mızrağın sapıyla korkuluğu itti. Ardından mızrağını ileriye itti. Mızrak korkuluğun boğazına çarptıktan sonra geri sekti.

 

Dink!

 

Mızrağın sekmesini umursamadan arkasına saldırdı. Carl, soğuk bir nefes aldı ve geri çekildi. Geri çekildiğinde gözleri bir yıldızı andırırcasına parladı.

 

“Buldum!”

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44449 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr