25.Bölüm Karaborsa (5)

avatar
450 4

Beyaz Yazgı - 25.Bölüm Karaborsa (5)


" Bianca şimdi bana doğruları söyle. Sen, benden habersiz bu çocuğa gidip sırf zehir direnci kazansın diye Tarask kan özü mü ekledin ? "


" Evet, sırf bununla da sınırlı kalmıyor ki daha neler var neler, ohooo..."


Gittikleri yerdeki kadın Aaric’in annesinin tanıdığı çıktığı için sıra beklemeden işlemlere direkt başlayacaklardı. Tabi annesinin ona yaptığı habersiz eklemeleri duyunca kaşlarını çatarak sırayla Aaric’e ve Bianca’ya bakıyordu. Annesi konuştukça kaşlarını daha da çatıyor, konuşmaları yılan tıslamasına benziyordu.

Bianca biraz daha saçmalayınca dayanamadı ve kısa kesti. " Tamam sus. Sen içeri gel çocuğum, zaten nasıl hayattan kalmışsın? Tamamı ile mucize! Artık bundan sonrasına da dayanırsın diye düşünüyorum. Bide benden duymuş olma ama annen tam anlamıyla bir çatlak. Sana yaptıklarına baksana, neredeyse insanlıktan çıkmışsın. Eline ne geçtiyse sana vermiş, aptal kadın."


" Hey ! Hala seni duyuyorum, sensin aptal."


Kadın Aaric’i kolundan çekerek zemin kattaki odadan çıkarttı ve üst kata götürdü. Zemin katta kendisi haricinde, başka hastalar ile ilgilenen 2-3 tane daha çalışan bulunuyordu. Zemin kat gerek duvarlara asılan tablolar, gerek yapılan dekorasyon yüzünden oldukça renkli ve baş döndürücüydü.

Sanki, 9 yaşındaki bir çocuğun dekore etmesine izin vermişlerdi, her yerden parlaklık ile birlikte pozitif enerji yayılıyordu. Azıcık akılı çalışan insan bunun nedenini oldukça çabuk anlayabilirdi, eh Aaric de salak olmadığı için kısa bir gözlem sonrası durumu çakmıştı. İçeriyi parlak, canlı tutarak gelen kişilerin az da olsa pozitif olmasını sağlamaya çalışıyorlardı.

Tabi bunu yapmaya çalıştıkları yer karaborsaydı, orası ayrı bir tezatlık içeriyordu ve dışarıdan bakılınca biraz da ironikti. 2 sokak ötede; sırf yanlış yerde, yanlış zamanda bulundu diye köle olarak satılan insan olarak bile görülemeyenler, diğer yanda sadece parası var diye soylu çocuğu gibi şımartılanlar. Cidden karaborsa eğer paranız varsa istediğiniz hizmete ulaşabileceğiniz ender, belki de tek yerdi.


"Geç az bekle şurada. Biri gelip seni hazırlayacak. Senden ricam, sana ne denilirse yapman, anlıyor musun ? Direnme ki bizde güç kullanmak zorunda kalmayalım."


" Ne yani, bu canavar ya da yaratık özlerini sizler bedenime sokarken direnirsem zor mu kullanacaksın ? "


Kadın sırıtarak kapı eşiğinden Aaric’e döndü ve " İstersen dene, inan bana uyandığında adını dahi zor hatırlarsın." dedi. Aaric bunun altının boş bir tehdit olmadığını anlayacak kadar çok şey görmüştü. Kadın aynı annesi gibiydi. Bu tip ya da kişilik olarak değil, davranış ve tepkiler olarak aynı annesi gibiydi. Bu yüzden orta yaşlarında, yüzünde, gözünde başlayarak göğsüne doğru giden bu yara izli kadına daha fazla bulaşmadı. "Ejderhayı çubukla dürtmeyin" böyle sözler halk arasında boşuna söylenmezdi.

Aaric odadaki tekerlekli yatağa uzanarak onunla ilgilenmeye gelecek olanı beklemeye başladı. Odada kapı kenarında duran 2 kapaklı kocaman bir dolap vardı. Onun dışında yattığı yatak ve ufak 1 masa ile sandalye de vardı. Fakat hepsi bu kadardan ibaretti. Camda vardı ama tahta ile çivilenerek dışarısıyla ilişkisi zorla kesilmişti. Aaric bununda birileri dışarı kaçmasın ya da dışarıdan müdahale edilmesin diye yapıldığını anlayabiliyordu.

Yaklaşık 15 dakika kadar bekledikten sonrada yaşça biraz daha genç 2 erkek gelerek onun odasının kapısını çaldılar. Aaric "gel" diyerek girmelerine izin verdi. 2 Genç en fazla 20'lerinin sonlarında olup oldukça heybetli duruyorlardı. Aynı Aaric’in okulda ilk gördüğü, savaşçı eğitimi alan sarı kafa, Jules gibi etraflarına hakim bir aura da yayıyorlardı.


"Üstünüzdekileri çıkarın ve bunları giyin. Aynı zamanda şu hapın yutun. Dikkat etmemiz gereken özel bir durum var mı ? "


" Hayır, sadece ben giyinirken dışarıda bekleyin. Birileri bana bakarken giyinemem."


2 Adam birbirlerine baktı ve kafa sallayarak durumu onayladı. " 5 dakika süren var. Sen çıkmaz isen biz zorla girip seni alacağız." diyerek odadan çıktılar. Aaric önce kendisine verilen kıyafete baktı. Giysi tek parça halinde oldukça bol olup kireç gibi bembeyazdı. Yakası yada paçası yoktu sanki çarşafı ikiye bölüp bir parçasını ona vermiş gibiydiler. Üstündeki eski ve yamalı kıyafetleri çıkartarak kendisine verilen kıyafeti giydi. Sonra da yatağa oturup hapa baktı.

Oldukça ufak, daire şeklinde, yeşil renkte, kokusuz bir haptı bu. Derslerinde hapları ile şurupları seneye görecekleri için bu konularda bilgisi yoktu. Biraz daha hapa baktıktan sonra gözlerini kapatıp hapı yuttu.


"LANET ŞEYİN TADI BERBAT! NEREDEYSE KUSACAĞIM!” Hafifçe bağırdıktan sonra yataktan kalktı ve kapıyı açtı. O iki adamda kapının önünde ona bakıyorlardı. " Bizi takip et." sağında duran adam onun önünde diğeri arkasında koridorun sonuna doğru gidiyorlardı. Aaric kötü hissetmeye başladı. Attığı her adımıyla daha da terliyor, susuzluktan dudaklarının kuruduğunu hissediyordu. Koridorun ortasına geldiğinde haftalardır çölde su olmadan gezen gezginler gibi susamıştı. Lanet olası koridor en fazla ne kadar uzun olabilirdi. Neden böyle oluyordu yoksa ona verdikleri o ot renkli hap mı bunlara neden oluyordu ?


"B-Ben susuyorum... çok susadım, su. SU VERİN BANA ! " Bağırarak arkasında duran adamın yakasına yapıştı ve onu silkeleyerek bağırmasına devam etti. Şuanda ne yaptığını kendisi de bilmiyordu. Tek bildiği içinden bir sesin ona su içmez ise öleceğini söylemesiydi. Tüm gücüyle ısırmaya, adamın kanını içmeye çalışıyordu. Bedeni artık sınıra ulaşmış sıvı halde ne varsa şuan içebilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr