17.Bölüm Aurora

avatar
466 3

Beyaz Yazgı - 17.Bölüm Aurora


Okul sonrası çarşıyı arkalarında bırakıp yokuş aşağı inerek şehrin sur kısmına yaklaştılar. Aaric şehrin bu kısımlarına sadece annesiyle gelirken görmüştü, onun dışında içinde tekrardan gitme isteği olmamıştı. Aslında bunun iki tane temel sebebi vardı. İlki genelde şehrin bu kısımlarında gelir düzeyi daha düşük kişiler yaşadığından dolayı suça eğilim daha fazlaydı ve birinin bıçak çekip elinden parasını alması hiç de tuhaf kaçmazdı. Diğer sebep ise burada görülecek ilginç ya da hoş yerler yoktu, tabii yerlere kusan sarhoşlar ve ölümüne dayak yiyen birilerini görmek sizin için güzelse şehirde gelip bakmanız gereken yer kesinlikle sur dibindeki varoşlardır.


"Bahsettiğin gün batımı manzarası tam olarak şu köşede altına sıçan sarhoş ise yol yakınken geri dönelim. Burada görülecek güzel ne var ki? At boku mu göreceğiz?”


"Bana güvenmiyor musun? Evet belki ortamı daha sert ama inan bana bu kadar pisliğe değecek. Sadece birileri sana laf atarsa karşılık verme ve duymamış gibi yap. Ben buraları iyi bilirim, kimse sana yanında ben varken dokunamaz".”


Aaric üzülse mi sevinse mi bilememeşti. O kadar emin konuşuyordu ki buralara aşina olduğu belliydi ama işin komik tarafı bu sözleri diyenin kendisi olması gerekiyordu. Yedi yaşından itibaren bir kadının eteğinin altına saklamayı bırakmış, kendini ve çevresini savunabilir olmalıydı. Böyle duvar diplerine yakın giderek her dakika başı arkasına bakmayı kendisine yakıştıramıyor fakat korktuğundan itiraz da edemiyordu.


"P-Peki öyle diyorsan sana güveniyorum ama lütfen daha da derinlere ineceğiz deme."


"Cidden korktun mu sen. Neyse sonra geçerim dalgamı. Bak hemen şurası, bana el at da kırmızı binanın çatısına çıkayım ve seni yukarı çekeyim. İnan bana pişman olmayacaksın."


Biraz bozularak ellerini birleştirdi ve çamurlu taş dahi döşenmemiş bu yollara iğrenerek baktı. Elleri pislenmişti ve yanında temizleyebilceği bir mendil de yoktu. Çatık kaşlarını dahada çatmaktan öteye gitmeyerek Aurora onun elinden güç kalarak tek seferde bu kırmızı binanın çatısına çıkmayı başarmıştı. Fazla değil bir dakika kadar sonra da aşağıya ufak tahtadan, çürümekte olduğu her tarafından belli merdiven sarkıtarak yukarıya Aaric'i çağırdı.


"Acele et, şarabı açmaya başlıyorum. Biraz daha geç kalırsan hepsini tek içerim."


"Bu varoş yerlere o kadar gelmişim, o şaraptan içmeden imkanı yok dönmem ve umarım biraz bira da vardır."


"Tabii ceylan eti bile var, senin gibi kraliyet soyundan gelen beyefendimize başka nasıl hürmet ederiz yoksa."


Son sözlerini de söylerek kahkayı bastı. Bu dalga geçmeden iyice keyif aldığı gözlerine bakarak belli oluyordu. Yorum yapmadı, kısa bir iç çekiş ardından merdivene tırmandı ve bahsedilen o manzarayı görme şerefine erişmiş olmanın mutluluğuyla şarabını yudumladı. Yerde uzuncana bir kilim ve iki yastık üzerinde oturuyorlardı. Yanlarında üç şişe şarap, iki kadehten başka tek şey köşede duran çürük merdivendi. Ne atıştırmalık kuruyemiş vardı ne de ağız tatlandıracak bir meyve. Hatta Aaric içtikçe fark etti ki bu şarap şehirde şişesi yirmi bakıra satılan sokaktaki köpeğe dahi verildiğinde içmediği tek şey olan, en ucuz ve sert varoş içkisi ismiyle anılan şaraptı.


"Ahhh lanet olsun sana!! Peki manzara güzel kabul ediyorum ama daha iyisi yok mu be? Bunu içerken boğazım parçalanacak gibi hissediyorum, tadı cidden çok kötü. Bana bile kötü geliyor ki alkol bu dünyada sayılı sevdiğim şeylerdendir."


"Üzgünüm ama daha iyisini istiyorsan bir dahakine sen ısmarlarsın."


"Tamam bir dahaki sefer ben ısmarlıyorum, böyle sabun suyu içmeye devam edersek öleceğiz."


"Ha senin aldığını içtiğimizde ölmeyeceğiz yani bunu mu diyorsun?”


Aaric daha da üstelemeyerek içmeye geri döndü. İçtikçe aklına annesiyle beraber eski evlerinde şömine karşısındaki anıları geliyor, inceden gülüyordu. Doğru ya artık yarın geliyor olmalıydı, geldiğinde ona düşmüş melekleri herşeyiyle anlatacak bir-iki tane de kendini savunma taktiği gösterecekti. E tabi zaman geçtikçe güçlenecek, gelişecek, belki de düzgün bir anlaşma yapabilirse soyu üzerinde olan laneti etkisiz kılmayı dahi deneyecekti fakat bunların hepsinden önce annesinin eve gelmesi ve neden bu lanetin onun üzerlerinde işe yaramadığını bulması gerekiyordu. Eh tüm bunlar olurken aradan şu bozuk bacağını da yaptıracaktı, o meseleyi hala unutmamıştı. Kendisine verilen krem artık işe yaramamaya başlamıştı. Çok sürdüğünden dolayı etkisi gün geçtikçe azalıyor ağrıları tekrar baş göstermeye başlıyordu. Okulda tedavi işini denemiş ama tek yakınlık kurabildiği hocası da her fırsatta aşırı yoğun olduğunu söyleyerek onu başından savınca o hayalleri de yalan olup tekrar annesine dönmüştü.


"HEYYY BURAYA BAK. Oh be sonunda duydun beni, deminden beri nereye konuşuyordum ben Aaric söyler misin? Üstelik buraya içerek okul sonrası rahatlamaya geldik, sen kendini daha da strese sok diye değil! Biraz rahatla, sen gerildikçe farkında olmadan beni de geriyorsun ! "


"Oh farkında değildim, özür dilerim."


Aurora bu sefer gülmüyordu. Az önceki yaptığı azarlamasında bir miktar dalga geçme vardı fakat şimdi kaşlarını çatmış Aaricin gözlerine bakarak "İşte senin sorunun bu Aaric. Çok takıyorsun çok düşünüyorsun sende kontrol sorunu var. Daha tanışalı en fazla 3 saat olmuştur ama bunu hissedebiliyorum, neden biliyor musun? Çünkü senin zihninde sürekli dönen bir plan var. Aynı şehir meydanında bulunan o saat mekanizması gibi bir mekanizma senin dışarıdan boş gibi gözüken kafanın içinde var ve durmadan çalışıyor. Beni anladığını biliyorum, sakın aptala yatma. En sevmediğim insanlar yalan konuşan ve davrananlardır! Şu an senden istediğim tek şey lanet şişeden bir yudum alarak anın tadına varman. Gelecek zaten her türlü bize kötü davranacak o yüzden şu an ki zamanı kendine zehir etme, sana acımak istemiyorum!"


Karşılık veremedi. Bu sözler Lucy'den ya da annesinden gelse pek takmaz geçerdi ama yabancı dediği birinden gelince dikkatini çekmişti. Nasıl yani diye soru da soramazdı çünkü kafasına şarap şişesi yeme ihtimali vardı. Sadece sessiz kaldı, hem ne diyecekti ki, tamamen haklıydı. Onunla neyin tartışmasına girecekti? Sustu, kıza bakarak sustu ve kafasını sallayıp şişenin birini güzelce dikti.


"İşte böyle. Alkol denilen nimet biz insanlara tanrılar tarafından neden verilmiş biliyor musun? Çünkü bizler -özellikle sen gibiler- fazla düşünmekten kafayı yeme, kendini çekip çıkar diye verildi. Evet belki dünyayı acılar ve mutsuzlar diyarı olacak şekilde kuracak kadar piçlerdi ama bununla bize baş edecek gücü de verdiler Aaric. Bu büyük nimetse şu an elinde ve seni demin uyarmasam bu dünyada yapılmaması gerek en büyük saygısızlığı yapmaya devam ederek günahkarlarında günahkarı olacaktın. Bana teşekkür etmelisin seni büyük bir günahtan ve yanlıştan kurtardım."


Şişeyi indirip Aurorayı iyice süzdü. Dış görünüşü ile söyledikleri o kadar uyumsuzdu ki... Aaric sadece tanışmak, bir nebze de olsa çevre edinmek amacıyla bu kızla tanışmıştı. Ondan kendisi hakkında konuşmasını ya da hayat hakkında görüşlerini duymasını hiç beklemiyordu. Hatta tüm sohbet kendini anlatacak, yaşadığı ve dert sandığı ama sokaktaki kimsenin sikinde bile olmayacak lanet egosunun altında da ezilmeye hazırdı. O bunları bekleyerek buraya gelmişti, peki şimdi ne yapacaktı? Karşısındaki o kadar kendi içindeki sesi anlıyor ve kucaklayarak yol gösteriyordu ki neye uğradığını şaşırarak tepki veremedi. O masum ve saf gibi duran gülüşünün ardında ayna görüyordu, gördüğü aynada kendisinin başka bir parçasını, başka bir gerçekliği görüyordu. O da kendine bunları söylemek istiyor ama kabullenememe çabasından bir türlü başaramıyordu.


"Sen cidden farklısın. Okuldaki sahte orospular gibi değilsin. Cesursun, atılgansın ve insanların içlerini gören bir tipsin. Söylesene ya dediklerinin hepsinin yanlış olduğunu, benim aslında zengin bir tüccarın çocuğu olduğumu ve tek derdimin akşam yemekte tavuk görmekten bıkmak olduğunu söylesem? Üstüne sırf seninle yakınlaşmak için tonlarca uydurma yalanlar söyleyerek omurgasızın tekiyim desem. Şimdi söyle bana, ya demin dediklerim yalansa ve rol yapıyorsam? "








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44450 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr