41. Bölüm - Beklenmedik Engel

avatar
768 0

Yeryüzünün Hakimi - 41. Bölüm - Beklenmedik Engel



Adel aralarında gezerek çoğu kadın olan en çelimsiz insanları seçti. "Seçtiklerim köydeki işler ve zırh yapımı için yardımcı şefe yardım edecek. Kalanlarınız hergün eğitime devam edeceksiniz. Bugünkü eğitim bitti şimdi yemeklerinizi yiyin."

Şimdilik her şey Adel'in planladığı yolda devam ediyordu ama hayat daima sizin planlarınızın önüne engeller çıkarır. Çok yakında da ilk engel kendini gösterecekti..

--------------- *************

 İglo : Buzdan yapılan küçük evler.

 

İleride elit okçular olacak sıradan insanların seçildiği günün akşamında, Adel günlük rutini olan şınav, mekik ve koşuyu bitirdikten sonra kendini şef konağının arkasındaki sessiz bir noktaya atmış, ellerini boynunun arkasında birleştirip parlak gökyüzünü özlem dolu bakışlarla izliyordu.

Özlediği tabi ki yıldızlar değildi, güzel manzaranın altında aklından geçen acı dolu anılar vardı. Onu düşünceleri arasından çekip alacak şeyi görene kadar böyle devam etmişti, bir anda kendine gelip gökyüzüne dikkat kesildi."2 tane mi??" kendince mırıldandıktan sonra gözlerininin gördüğüne inanabildi. "Demek bu gezegenin 2 uydusu var."

Gecenin henüz başlarında gökyüzünde yüzen iki cisim parıldamaktaydı, biri hep gördüğü maviye yakın renkli uyduydu. Diğeriniyse ilk kez görüyordu, sarıya yakın bir renkle öncekinden biraz daha küçük olan bir uyduydu.

 

Hava soğumaya başlayınca şefin konağına geçen Adel, toplantı salonunundaki meşalenin hala yandığını gördü. İçeri girdiğinde yardımcı şef masanın bir tarafına oturmuş kara kara düşünüyordu.

Adel odaya adım attığı gibi, "Yardımcı şef bu dünyanın iki uydusu mu var?"

Yardımcı şef daldığı hayal dünyasından Adel'in sesiyle ayrıldı, "Eh? Üç kuyruğu var bu dünyanın, bunu bilmiyor muydun?"

Adel gülümsedi, "Ben 1 tane sanıyordum aslında, biraz önce ikincisini görene kadar tabi."

Yardımcı şefin yüzü birden değişti, sanki dünyasını yıkacak bir haber almış da hazmetmeye çalışıyor gibiydi. Bir an duygusuz bir heykel gibi dikildikten sonra aniden fırladı, Adel'in yanından yel gibi geçip kendini dışarı attı.

 

Adel de ne olduğuna anlam veremediğinden onun arkasından dışarıya çıktı, yardımcı şef yıldızların ışığının altında gökyüzünü izliyordu. Kısık ve hayattan yoksun sesiyle konuştu, "İkinci kuyruk yaza 7 gün kala görünmeliydi, 3-4 gün erken çıktı. Hesap hatası mı yaptım yoksa!?"

Adel sormaya korkuyordu ama sorması gerektiğini de biliyordu, "Kalan zamanımız daraldı mı?"

Yardımcı şef arkasını döndü, yüzündeki solgun ifade her şeyi anlatıyordu. "1 haftamız kaldı, en iyi ihtimal.."

"Çıhh. Bir bu eksikti.." Adel dişlerini sıkıyordu, zaten 12 gün planları ve hazırlıkları için kısayken şimdi zamanları daha da daralmıştı. "Koboldlar madenci bir ırktı değil mi yardımcı şef?"

"Evet, hatta en iyileri denilebilir." Yardımcı şef Adel'in alakasız sorusunu duyunca bir şeyler planladığını sezmiş, beklenti dolu gözlerle ona bakıyordu.

 

Eğer canavarlar kış uykularından kalkmadan önce goblinlerin işlerini bitiremezlerse, ne insanların ne de koboldların tekrar bir şansı olabilirdi. Her ikisi de üzerlerine yüklenen bu baskıyla yüzleşip, bu işi bitirmek için bir yol bulmalıydı.

"Ne çeşit madenler çıkarıyorsunuz?" dedi Adel.

"Piren, fosfor, minat, süner gibi 90'dan fazla element çıkarıyoruz. Neden soruyorsun?" yardımcı şef Adel'in bir yol bulması için içinden dua ediyordu.

"Elinizdeki tüm madenleri görmem gerekiyor, yarın gün aydığında hazır olsunlar yardımcı şef. Ayrıca demirci ocağının tekrar yanması için elinizden geleni yapın. Sizden istediğim ağaçtan yapılan mızrakların ucuna takılacak 130 demir mızrak ucu, en azından 10 goblini öldürmeden eğrilip bükülmesinler. Ayrıca sabaha kadar kimse rahatsız etmesin beni.." Adel kararlı bir ses tonuyla yardımcı şefe yapılacakları açıkladı.

"Hemen gidiyorum.." demesiyle yardımcı şef koşarak uzaklaştı, hiç sorgusuz Adel'in sözlerine güveniyordu. Güvenmese bile zaten elinde daha iyi bir kozu da yoktu..

 

Adel şefin konağının önündeki tepeye oturup dizlerini bağladı, uzunca süre orada bir heykel gibi durdu. Kafasını rahatlatıp düşünmeye çalışıyordu, 'Hatırlamam gerek.. hatırlamam gerek..'

O, tüm gece orada otururken yardımcı şef de boş durmamış, demir ocağını yeniden çalıştırmak için koboldları seferber etmişti. Tüm gece kobold sürüsü oradan oraya koşturup duruyordu, sabah olmasına yakın hazırlıklar tamamlanmış ve demir ocağı çalışmaya başlamıştı.

Çınn..

Çınn..

Gece boyu düşünmeye odaklanan Adel'in kulağına, demir döven ustaların çıkardığı sesler geliyordu. 'İkisini hatırladım ama diğerini hatırlayamıyorum.. Lanet.' Yüzünü ellerinin arasına alıp kendini tokatladı.

O sırada yardımcı şef nefes nefese tepeyi tırmanıyordu, Adel'in yanına geldiğinde biraz nefeslendi. "Şef Adel her şey hazır, gidelim.."

Köydekiler yemek sırasındayken yardımcı şef Adel'e depoya kadar eşlik etti, deponun kapısında her zamankinden daha fazla bekçi duruyordu. Adel içeri adımını attığında rengarenk onlarca farklı elementi karşısında buldu, bazıları o kadar güzel ve güçlü parlıyordu ki deponun duvarları bu renklerle kaplanmıştı.

Adel tek tek her birinin görünüşünü, kokusunu, yapısını inceledi. Yerdekilerden sarı bir madeni aldı, "İşte bu.. yardımcı şef bu madenden olabildiğince çok lazım. Bir de yapmanızı istediğim başka bir şey var.."

Adel aklındaki materyallerden birini bulmuştu ve ikincisini hazırlaması için de yardımcı şefe emir verdi ama kalan son materyal hala aklının derin bir köşesinde gizleniyordu. 'Hatırlayamazsam hepsi boşa gidecek..'

 

Artık boşa harcayacak tek saniye bile yoktu, hızlıca yemeğini bitirip eğitim alanına geçti. Artık insan ordusunun düzene girme zamanı gelmiş, hatta geçiyordu. Keşif ekibi, herkese Adel'in daha önce gösterdiği esneme hareketlerini yaptırdıktan sonra 5 tur koşularını yaptırdı.

Okçular belli olduğundan ayrılıp kendileri ok talimi yaparken, geri kalanlarından mızrak yetenekleri olanları ayırmaya başladılar. Adel'in kafasındaki ordunun iskeletini bu iki birlik oluşturacaktı.

Tek tek her bir insanın karşısına geçip mızraklarını çarpıştırdı, birbirleriyle mücadele ederken onları izledi. Her bir detayı özenle inceledi ve 120 mızraklıyı dikkatle seçti. 'Siz insan ordusunun elit birlikleri olacaksınız..'

"Okçu ya da mızraklı olarak seçilmeyenler.. silah yığınından size uyacağını düşündüğünüz bir silahı seçip hedef tahtalarında talim yapın. Eğer uygun değilse başka silahlar seçin.."

 

120 okçu ve 120 mızraklı daha önceden yetenekleri sayesinde seçildi, 60 kadar insan da köyün işleriyle ilgilenmek için savaşacaklardan ayrılmıştı. Geriye 400 normal yetenekte ya da savaş yeteneği olmayan insan kaldı.

Keşif ekibinden Emila ve Klark mızraklılarla, Kazuya ise okçularla ilgileniyordu. Adel, Emila ve Klark'ın yanına sokuldu, "Seçilmeyenlerin antrenmanını izleyin, işe yaramazları bir tarafa ayırıp orada talim yapmasını söyleyin ama belli etmeyin. Onları daha sonra başka işler için kullanacağım."

Adel'in planının şimdiki aşaması bunların arasından savaşta işe yaramayacakları ayıklamaktı ama bunu insanlara belli ederse savaştan kaçmak için kötü taklidi yapacaklarını biliyordu. Bu yüzden Emila ve Klark'tan bunu sessizce halletmelerini istedi.

Seçilemeyenler topluluğu yavaş yavaş kendilerine uyan silahları bulurken, yeteneksiz olanlar da bir tarafa ayrılmaktaydı. Bu sıralarda Adel, köyün önünde çamurdan dev iglo*nun yapımını kontrol ediyordu.

Önce bir oda dolusu odun bir araya getirildi, daha sonra bu odunların etrafı çamurla kaplandı. İglo bittiğinde tepesindeki ufak delikten ateşi içine atıp yanmaya bıraktılar.

Yardımcı şef meraklı gözlerle Adel'e bakıyordu, artık ne yaptıklarına dair hiçbir fikri yoktu.

 

Bu sıralarda öğle yemeği vaktiydi ama genç kızlar, su yolunun yanında tamamlanan duş kulübesine akın etmişti. 1 haftadır temizlenememeleri yüzünden bu yer oldukça rağbet görmüştü, birkaç kadın muhafız da kulübenin başında bekliyordu. 

Yarım saat kadar sonra herkes yemeklerini almış bir köşede otururken Adel de keşif ekibiyle birlikte yiyordu. Klark, "Adel, burada çok kalmayacağız zaten. Neden ev ya da su yolu gibi.. bu kadar şeyi yaptık ki?"

Bu mesele diğerlerini de meraklandırıyordu, zaten çok az zamanları vardı ve burada çok kalmayacaklardı. Bunlarla uğraşmak yerine eğitime odaklanmamalarının sebebi neydi?

"Moral Klark moral.. Savaş alanındaki görünmeyen en büyük etkendir, hele ki bizim gibi dezavantajlı konumdayken güçlü silahlardan bile daha etkili olabilir." Adel anlatırken gülümsüyordu.

Hala saçları ıslak olan Ceyna gülümseyerek konuştu, "Adel Haklıııı, ne zamandır banyo yapamamıştım. Çok teşekkür ederim."

Adel, "Hahah önemli değil, banyo yapamadın diye ağlamazsın artık." derken yüzünde ukala bir ifade vardı. Ceyna  insanların içinde böyle konuştuğu için Adel'e yine kızmıştı. "Hımp."

O sırada yardımcı şef koşarak gelip Adel'e bir şey uzattı, "Şef Adel, mızrak uçlarının ilk örnekleri hazır. Ne diyorsun?"

Adel, mızrak ucunu alıp iyice inceledi. "Bu çok iyi, üretilmeye devam edilsin."

 

 
Tam o sırada tüm köyü sessizliğe boğan bir ses duyuldu, ses her bir canlının kulaklarını kanatacak kadar keskindi. Ormandaki kanatlı yaratıklar sesi duyar duymaz çığlıklar içerisinde uçuşmaya başladı.

Gökyüzündeki dev figürün üzerinden geçmesiyle koca kobold köyü bir anlığına karanlığa gömüldü. Hemen sonrasında köy rüzgarın gücüyle sarsılmaya başladı, insanlar ayakta kalmakta zorluk çekiyordu.

Gökyüzüne baktıklarında sarı ve kırmızı renklerden oluşan bu devasa yaratığın güzelliği karşısında şaşkınlığa düşmüşlerdi. Yardımcı şef, "Phoenix.."

Adel şaşkınlığını gizleyemedi, "Anka kuşu mu?"

"Evet, onu bile biliyor musun? Phoenix büyük dağın ve ormanın koruyucusudur, bizi sever ve gözetir.." dedi yardımcı şef.

O anda gözleri ateşler çıkarıyormuş gibi parlayan Adel ayağa fırladı, "Buldum yardımcı şef.. son materyali hatırladım.."

..

 

 

41. BÖLÜM SONU

 

YN: Sezon finaline birkaç bölüm kaldı, okuyanlar belli edin kendinizi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr