40. Bölüm - İlan-ı Aşk

avatar
829 0

Yeryüzünün Hakimi - 40. Bölüm - İlan-ı Aşk


 

Biraz sonra genç bir kız Adel'in yanında belirdi, ürkek ve narin sesiyle, "Afedersin Adel.. konuşabilir miyiz?"

"Tabi.. ne oldu?" Adel, genç kızın ürkek davranışlarını görünce bir şeylerin hatalı olduğunu anlamıştı..

"Burada olmaz, yalnız konuşabilir miyiz?" Genç kız hala ürkek davranışlarını sürdürürken çevresini kaçamak bakışlarla süzüyordu.

---------

 

Adel "olur" dedi, burada söyleyemeyeceği bir şeyler olduğunu anlamıştı. Aklından geçenlerse geçen seferki tecavüz olayına yakın düşüncelerdi, eğer öyle bir şey varsa bu kez kendi eliyle cezalandırmayı düşünüyordu. Biraz ileride yapıları kontrol eden Luan'a seslendi, "Ben birazdan geliyorum.."

Onu takip eden hanım kızla birlikte köyün içinde biraz yürüdükten sonra tahta surların dibinde durdu, hala Luan'ın ve diğer insanların görüş alanındaydı ama seslerini duyamazlardı. "Seni dinliyorum.."

Genç kız kafasını hafifçe yere eğip konuşmaya çalışıyordu ama bir süre ağzından bir şey çıkmadı. Adel onu beklerken yüzüne bakıyordu, genç kızın güzel ve telaşlı yüzündeki koca gözleri parlıyordu. Dolgun yanakları hafifçe kızarmış, kiraz dudaklarından da bir şey dökülmek üzereydi.

 

Adel bir süredir öylece konuşmasını bekledi ama kız hala konuşmamıştı. "Ne söyleyeceksin?" onu beklediğini hatırlatmak için sordu.

Genç kız da bir süredir süredir beklettiğinin farkındaydı, ellerini birbirine sıkıca geçirip bağırdı. "Senden çok hoşlanıyorum.!"

Bir an sonra yüzü kıpkırmızı kesilmişti, kafasını yukarı kaldıramadı. Çevredeki insanlar onun yüksek sesli aşk ilanını net şekilde duymuştu, ıslıklar ve bağırışlarla ona destek veriyorlardı.
"Çok cüretkar.."
"Senindir o, kap onu.!"

Bir anlık dikkatsizlikle aşkını tüm köye ilan etmişti..

 

Adel'in de beklemediği bu ilan-ı aşk onu şaşırtmıştı, 'Ne desem..'

"En azından yüzüme bakmalısın değil mi" diyerek gülümsedi Adel. Genç kız kıpkırmızı yüzünü yerden kaldırınca konuşmaya devam etti, "ama üzgünüm ki senin gibi güzel bir kadınla birlikte olamam, bildiğin gibi yakın zamanda bir savaş olacak ve ben tüm dikkatimi bu savaşa vermeliyim." derken masumca gülümsüyordu.

Genç kızın gözlerinden iki damla yaş yavaşça yanaklarına süzüldü, ağlamaklı yüzünü gülmeye zorluyordu. "Böyle kibar olmana gerek yok, ben.. ben-" daha fazla konuşamayıp ağlayarak kaçtı.

Adel, 'Kendini bile tanıtmadı, heyecanlanmış olmalı..'

Çevreden onları izleyenler, genç kızı ağlatan Adel'e kızıyorlardı.
"Sürekli kızları mı ağlatıyorsun sen.!"
"Utanmaz.."

 

Adel, çevredekilerin ona biraz kızmış olduğunu ama yarısının da dalga geçtiğini anlamıştı. "İşinizin başına dönün, onlar bitmezse bugün kim bilir nerde uyursunuz..".

"Hıg-" Lafları Adel'in üstü kapalı tehdidiyle ağızlarına tıkanan insanlar hemen işlerinin başına geçmişti, Adel onları görünce gülmeden edemedi.

Luan'ın yanına geldiğinde o da diğerlerinden geri kalmamıştı, "Kızları ağlatmak gibi bir yeteneğin var sanırım" derken yüzünde dalga geçercesine bir ifade vardı. En son Berrin'i ağlattığını Adel de hatırlıyordu.

 

O sırada keşif ekibinden birkaç kişi Adel'in yanına uğradı. "Diğer tarafta işler bitti.." Siyah dağınık saçları ve ifadesiz yüzüyle tanınan keşif üyesiydi konuşan. "Ah bu arada ismimi hatırladım, bana bundan sonra Kazuya deyin."

"O zaman memnun oldum Kazuya. Senin ismini hatırlamana sevindim, savaştan önce hatırlaman güzel oldu." Adel duydukları karşısında memnundu. 'Ama hiç de benzemiyor.. melez sanırım.'

 

Adel, Kazuya'ya yeni birkaç iş daha verip gönderdiği sırada bu kez yardımcı şef geldi.. işlerin ardı arkası kesilmiyordu. "Ne oldu yardımcı şef?"

"Silahların sayımı bitti.. Koboldların kullandıklarını çıkarırsak 129 yay, 400'den fazla dikenli sopa, 77 kılıç, 50 kadar da balta ve diğerlerinden var." sayıları açıkladıktan sonra yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı.

Adel de sayıları duyunca düşüncelere daldı, ok sayısı gerçekten istediği civarlardaydı ama diğerleri hiç de yeterli görünmüyordu. Özellikle şu sopalar öldürmek için yeterli değildi, onları kullanmak istemiyordu. 'Bunun için bir şeyler düşünmem gerek..'

Diğer taraftan yardımcı şefin yüzündeki umutsuz ifadeyi fark etmişti, "Sadece bunun gelmedin değil mi yardımcı şef?"

"Aslında.. bir sıkıntımız var. Hafif zırhlar zamanında yetişmeyecek gibi görünüyor, ne kadar kobold getirsem de planın çok gerisindeyiz." yardımcı şef yüzünde beklenti içinde bir ifadeyle konuştu.

Adel de onun ne istediğini anlamıştı, "Hadi şu zırhları görmeye gidelim..". İkili köyün yukarısına doğru giderken Adel, "Neredeyse unutuyordum. Goblin cesetlerini ne yaptınız, bize yedirmediniz değil mi yardımcı şef?"

"Koboldlar pis goblinleri yemez, onları kuru ormana bıraktık. Örümcekler bedenlerini almıştır.." dedi yardımcı şef.

..

 

Şefin konağının arkasındaki bir binaya giren Adel, içeride onlarca koboldun bir şeylerle uğraştığını gördü. Sarmaşık yığınlarını sanki birer ip gibi örüyorlardı.

Yardımcı şef açıklamaya başladı, "Bunun adı peles sarmaşığı, çok sağlam olmalarıyla bilinir ve baltayla bile zor kesilir. Bu sarmaşıkları toplayıp birbiri içinden geçirip örüyoruz, 3 kat ördükten sonra hayvan derisiyle kaplayıp hazır hale getiriyoruz. İşin zor kısmı sert sarmaşığı örmek ve beden ölçülerine göre ayarlamak."

Adel eli çenesinde bir şeyler dünüşürken anlamış gibi kafasını sallıyordu, "Anladım yardımcı şef, akşam senin için insanlardan birazını gönderirim. Siz malzeme toplamaya odaklanın şimdilik." dedi ve işleri kontrol etmek için yerine geri döndü.

Henüz yeni dönmüştü ama önü bir genç kız tarafından kesildi, bu kız da Adel'e aşkını ilan etmişti ve reddedilmişti. Reddedilmenin acısıyla gözünden birkaç damla yaş aktı ve geldiği gibi gitti.

O genç kızın arkasından bir başkası daha aşkını ilan edip reddedilmişti, yüzünde hayal kırıklığından fazlası olmaması Adel'i rahatlatmıştı. ' ama ne oluyor bugün böyle? 3 oldu.'

Kızın gitmesinin hemen ardından bu kez Emila gelmişti. Onu gören Adel, "Üzgünüm Emila ama seni de reddetmek zorundayım." dedi. Daha ağzını bile açmamış Emila bir anlığına şaşırdı, hemen sonra yüzü kızarmıştı. "Öyle bir şey söylemedim ben aptal.!"

"Hahah, üzgünüm ben yanlış anladım. Bugün çok garipti, niye böyle oldu bilmiyorum." Adel yanlış anlayıp onu utandırsa bile utanmazca sırıtıyordu.

 

Emila, Adel'in yanına sokulup kısık sesle konuştu. "Benim olanlardan haberim var, anlatmamı ister misin? ama aramızda kalacak." derken sinsice gülümsüyordu.

"Tabi.. aramızda kalacak. Anlat bakalım ne oluyor?" Adel meraklı gözlerle onun ağzından çıkacakları bekliyordu.

"Bildiğin gibi herkese savaşa gireceğimizi söyledin, insanların çoğu kendilerinin ya da sevdiklerinin ölebileceğini düşünüyor.

Öğle yemeğinde kızlardan biri bu fikri ortaya attı ; "Savaşta ölebilme ihtimalimiz varsa ben sevdiğime aşkımı itiraf edeceğim, en azından kısa bir süre onunla olmuş olurum."

Diğer kızlar da bu fikirden etkilenince ortaya böyle bir şey çıktı, birkaç kız da bana gelip seni sordu."

 

"Beni mi sordular?" dedi Adel. 'Bu kızlar biraz önce gelenler olmalı..'

"Bilmiyorsun sanırım.. kızlar arasında oldukça popülersin, özellikle sen ve Kazuya'yı sormaya gelenleri sayamam bile." küçük bir kahkaha attı.

'Ben mi popülerim?? Önceki hayatımda hiç aşk ilanı almamıştım, belki de kızlarla vakit geçirmeliyimdir.. ya da hayır önceliğimi savaşa vermeliyim. Savaştan sonra istediğimi alırım nasıl olsa.' diye düşündü Adel. "Hala gelecek olanlar varsa rica etsem onlara şunu söyler misin? Şu anlık öyle bir niyetim yok, sadece savaşa odaklanmak istiyorum."

Emila bu fırsatları teptiği için ona şaşırdı, "Peki söylerim. Ben işime dönüyorum, görüşürüz." deyip gitti.

..

 

Çok geçmeden bugüne ayrılan tüm planlar bitirilmişti. Kobold köyüne uzanan çift başlı su yolu ve insanların kalacağı üstü kapalı ahşap binalar tamamlanmıştı. Binalar için kullanılan ağaçların kabukları çıkarılıp kalkan yapımı için kullanılıyordu, fazla odunlarla da okçular için ok ucu ve hedef tahtaları yapılıyordu.

Adel her bir detayı dikkatlice düşünüp hiçbir avantajı kullanmaktan çekinmiyordu. İşlerin çoğunun bitmesiyle tüm insanları eğitim alanına çağırdı, oturan yüzlerce insanın biraz dinlenmesine müsaade ederken yardımcı şeften tüm yayların getirilmesini istedi.

Herkesin geldiğinden emin olduğunda ortaya gelen Adel, toplanan insanlara seslendi. "Eğitime başlıyoruz. Bugün çalıştığınız için hafif bir eğitim yapıp akşam yemeğine geçeceksiniz. Yarın gerçek eğitim başlıyor, şimdi çıkın ve köyün çevresinde 5 tur koşu yapın."

Kalabalıktan mızmızlanma sesleri yükselip bir uğultuya dönüşmüştü, Adel devam etti. "Mızmızlanmayı kesin, 5 turu tamamlamayıp kaytarırsanız üzerine 10 tur daha koşarsınız. Grup liderleri sizi izliyor olacak."

 

"10 tur daha" lafını duyar duymaz kalabalık hızla koşmaya başladı, 5 turu tamamlayıp cezadan kurtulmak istiyorlardı. Adel de günlük koşusunu yapmadığından onlara katılıp turlarını tamamladı, eğitim alanına geri döndüğünde orda olanların sayısı bir elin parmağını geçmiyordu.

Çoğu nefes nefese olan insanlar eğitim alanına gelip nefeslenmeye başlıyorlardı, Bir süre bekledikten sonra tüm insanlar turlarını tamamladı. Koşu sırasında da yay ve oklar alana bırakılmış, 20 kadar hedef tahtası da tahta surun dibine yerleştirilmişti.

Adel gelip ortadan bir yay ve ok çantası alıp sırtına taktı ve dimdik durdu. Aslında daha önce hiç ok kullanmış değildi, sadece izlediği ok yarışmaları aklına geliyordu. Bir oku çantadan çıkarıp baktı, ucunda küçük bir demir parça vardı ama gerisi tahtadan yapılmıştı. Oku yaya yerleştirmesiyle germeye başladı ve gerdiği oku sakince bıraktı.

Vızzt..

 

Tak.

Yaydan fırlayıp giden ok, hedef tahtasının kenarına çakılıp kaldı. Onu gören insanlar alkışlıyorlardı, vurduğu mesafe hiç de kısa değildi çünkü. Adel bir oku daha çıkarıp yaya yerleştirdi ve fırlattı, bu da hedefini vurmuştu.

Arkasına dönüp insanlara seslendi, "Öne çıkın ve şansınızı deneyin.. 5 atışı da vuranlar yemekte fazladan pay alır." demesiyle kalabalık coşmuştu. "Ah unutmadan, bu okların uçları zehirle kaplı. Sakın bir yerinizi kesmesin ya da başkalarını vurmak gibi hatalara düşmeyin."

Hemen 20 genç hevesle yayları eline aldı, duruşlarını ayarlayıp oku yerleştirdi. Adel bağırdı, "Dimdik durun. Oku gerdiğiniz dirseğiniz yere bakmasın, tam geriye doğru.. Nişan al, Fırlat.!!"

5 oku da fırlattıktan sonra atılan oklar toplandı ve sıradakiler şanslarını denemeye devam etti. Adel yorulunca işleri yine Luan'a yıktı, keşif ekibini de okçuları kontrol etmek için bıraktıktan sonra arkalara geçip onları izledi.

650'den fazla insanı sınamak bir saati aşkın zaman almıştı ama sonunda 140 kadar yeteneği olan nişancı Adel'i memnun etmişti. 20 kadarıysa 5 atışını da hatasız yapıp yemekte fazladan pay kazanmıştı, Kuzaya ve Emila da 5 atışı başarıyla tamamlayanlardandı.

 

'Neredeyse unutuyordum.. bu kadar iş varken normal tabi.' Adel kalabalığa konuştu, "Okçuluktan geçenler dışında savaşmak istemeyen varsa ellerini kaldırsın."

150 kadar insan ellerini kaldırmıştı, Adel sayının çok daha yüksek olacağından çekinse de beklentinin altında olduğunu görünce güveni tazelenmişti. Elini kaldıranların çoğu genç kızlardan oluştuğundan anlaşılabilirdi.

Adel aralarında gezip çoğu kadınlardan olan en çelimsiz topluluğu seçti. "Seçtiklerim köydeki işler ve zırh yapımı için yardımcı şefe yardım edecek. Kalanlarınız hergün eğitime devam edeceksiniz. Bugünkü eğitim bitti şimdi yemeklerinizi yiyin."

 

Şimdilik her şey Adel'in planladığı yolda devam ediyordu ama hayat daima sizin planlarınızın önüne engeller çıkarır. Çok yakında da ilk engel kendini gösterecekti..

 

40. BÖLÜM SONU.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr