35. Bölüm - Harita ve Hediye

avatar
803 0

Yeryüzünün Hakimi - 35. Bölüm - Harita ve Hediye


 

Bu sırada ikili yerin hafifçe titrediğini hissetmesiyle yüzlerinde yine hafif bir rüzgarın serinliğini hissediyorlardı. Sarsıntı biraz daha şiddetlendiğinde ormanın ortasındaki parlaklık gözlerine çarpıyordu. Ağaçların üzerinden görülen antik 6 taşın her biri farklı bir renkte parlıyordu, sarsıntının şiddeti arttıkça renklerin parlaklığı da artıyordu. Her bir taştan çıkan renk bulutu ortada birleştiği anda sarsıntılar durdu.

Ortada buluşan renk bulutları, göz alıcı beyaz bir ışık oluşturduğu gibi tüm ormanda yayılan kısa tiz bir ses çıkararak bir anda gökyüzüne yükseldi. Bu hat birkaç saniye gökyüzüne asılı kaldıktan sonra aynı hızda yeryüzüne geri döndü. Yere indikten birkaç saniye sonra gürültülü bir çarpma sesi tüm ormanda yankılanıyordu, gecenin bu zamanında yüzlerce kuş çığırışlar içinde gökyüzüne havalandı.


Sesten biraz sonraysa yoluna çıkan tüm ağaçları yalpalayıp eğen sert rüzgar Adel ve yanındaki Hern'in yüzüne çarpmıştı. Adel,

"Yeni yüzler geldi.."

--------------

 

Adel geçen sefer baygın olduğundan bu olaya ilk kez şahit olmuş olsa da yüzünde şaşkınlığa dair herhangi bir ifade taşımıyordu. Adel ve yardımcı şef gözlerinin önündeki olaya tanıklık ettikten sonra içeriye geçmişlerdi. Hern,

"Böyle bırakmak istediğine emin misin?"

 

Yardımcı şef kampta neler olup bittiğini bilmediğinden biraz endişeliydi. Kamptakilerin başına bir şey gelme ihtimaliyle, gelecek savaşçı gücünü kaybetmekten korkuyordu. O sırada içeriye giren Şef Gert ikilinin konuşmasını bölmeden köşeye geçip dinlemeye başladı. Adel,

"Eh. İyi adamlarımı gönderdim, sorun olmaz. Biz kendi işlerimize bakalım."

- Kendine bu kadar güveniyorsun ama hiç planın var mı?

+ Tabi ki, şimdilik 7 planım var ama hepsi sadece teoride. Düşman hakkında çok kısıtlı bilgim var, aynı şekilde düşman toprağı, genel arazi ve sizin hakkınızda da bilgim çok az. Bir bilge der ki "Düşmanını tanı, kendini tanı; yüz kere savaşsan, yüzünü de kazanırsın."
(Sun Tzu)


Ayrıca Adel, koboldların bir şeyleri kendisinden gizlediğini hissetmişti. Bir şekilde alabildiği her bilgiyi almalıydı ki bu savaşı en az kayıpla en kısa sürede bitirsin. Sadece bu da değil savaşın ardından buradan çıkmak gibi önemli bir mesele de vardı ama önceliği şu savaştan hızlıca kurtulup koboldların desteğini almaktı.

Yardımcı şef Hern sırlarını ortaya dökmek konusunda hep tereddütteydi, belli ki oldukça şüpheci bir karakteri vardı. Köşede duran Şef Gert'e baktı, Gert ise dosdoğru ve dürüst bir kişiliğe sahipti. Ayak oyunlarından ya da kurnazca davranışlardan hoşlanmadığı anlaşılıyordu, kafasını sallayıp onayladı.
O sırada dışarıdan ayak sesleri geliyordu, kapıdan başını uzatan Emila'yı görünce Hern içeriye davet etti. Mertens ve Emila bir köşeye geçmişken Hern,

"Tamam o zaman her şeyi anlatacağım. Bildiğin gibi evimizi kaybedip burada yeni bir köy inşa ettiğimizde güvende olduğumuzu düşündük ama gerçekte öyle değildi. Kış bittiğinde uykularından uyanan avcılar yemek için bu uzun tahta surları bile geçip köyümüze saldırdı, birçok kayıp verip geri çekilebildik. Tüm o yazı madende geçirdik, tıpkı ondan sonraki 8 yaz olduğu gibi..

Ormanın avcıları başa çıkabileceğimizden çok daha vahşi ve güçlüydüler, biz de yazları madende geçirerek av zamanının geçmesini bekliyorduk. Şimdi neredeyse avcı canavarların uykularından kalkma zamanı, en geç 12 gün dönümü sonra biz de madenlere çekilmek zorundayız. Acele etmemin sebebi buydu.."

 

Hern'in açıklamalarını dinlerken Adel'in aklına bir şey gelmişti, "Çok vaktiniz kalmadı, gün ne kadar sıcak olmaya başlarsa o kadar tehlikede olacaksınız." Bu aniden kampta ortaya çıkıp Berrin'i ve birkaç kişiyi daha götüren garip adamın sözleriydi. 'Demek doğruydu..'

Bu adamın sözlerinin doğruluğu, Berrin'in iyi olma ihtimalini arttırdığından Adel biraz olsun rahatlamıştı ama diğer taraftan şimdi zamanı kısıtlı olduğunu öğrenmişti. En geç 12 gün içinde savaşı kazanıp, bu kafesten çıkmanın bir yolunu bulmalıydı. Adel,

"Ya goblinler, onlar da mı tüm yaz saklanıyor?"

- Hayır. Goblinlerin uzun ve güçlü surları ve okçuları olduğundan çok büyük sıkıntılar yaşamazlar.

+ Anladım.. Peki goblinler hakkında ne kadar bilgiye sahipsiniz? Mümkünse taze bilgiler."

 

Hern kısa bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı,

"Goblinler bizden çok da farklı olmayan canlılar ama dediğin gibi kafaları çok çalışıyor denemez. Aynı zamanda çok agresif ve saldırgandırlar, yakıp yıkma içgüdüleri onları yönlendiriyor. Goblinler çok hızlı üreyip, çok hızlı büyüyen bir ırk olduğundan biz kesin bir üstünlük kurmakta zorlanıyorduk. Şu an hesaplarım doğruysa 8.000'den fazla savaşabilecek goblin olmalı.."

 

Adel bunu duyduğunda gözleri genişçe açılmıştı, beklediğinin çok üzerinde bir sayıydı ki planlarının çoğunu kestirip atmak zorunda kalmıştı. İnsanlar ve goblinlerin hepsini sayarsak 1300'den biraz fazla oluyorlardı ama bunların her biri savaşabilecek kapasitede değildi. 'Çhh, 1000 savaşçı çıkarabilsek kişi başına 8 goblin düşüyor.. Yıpratma savaşı yapsak? .. hayır yeterli zamanımız yok.'

Hern devam etti,

"Goblinlerin temel silahları dikenli sopalardı ama son zamanlarda demir kılıç ve hançerler kullanıyorlar. Biz de demircilik yapıyorduk ama goblinleri öldürüp ganimet olarak almak çok daha kolay olduğundan artık bıraktık. Bunların dışında en tehlikelisi oklar.. oklara sürülen zehir yüzünden küçük yaralar bile ölüme yol açıyor, dahası koboldlar ok kullanmayı küçük gördüğünden her savaş bizim alehimize başlıyor." derken sinirden hırlıyordu.

Goblin sayısı büyük bir sorundu ama asıl sorun bu büyük orduyu yöneten komutandı. Eğer iyi bir komutansa büyük bir ordunun kapasitesi birkaç kat üzerine bile çıkabilirdi ki bu koboldların en ufak bir direnç gösterememesi demek oluyordu.

Aynı zamanda Adel'i yeni planlar üretmeye iterdi,

"Goblin alfa hakkında.. nasıl bir komutan? En ufak bilgi bile önemli olabilir.."

- .. Agresif. Her goblinin olduğu gibi.. sabırsız ve savaşa meraklı, savaşa sürüsüyle beraber gider. Diğer goblinlerden biraz daha kurnaz sanırım, bildiklerim sadece bu kadar.

 

Adel düşünüyordu, 'Sanki çok kolay gibi göründü.. ama bu kadar değil.'

"Yenilginin eşiğinde barış isteyip zaman kazandı, yaylar ve zehirli oklarla baskın bir ordu kurdu. Koboldların en zayıf anını kollayıp baskınla tüm kobold ırkını yok olmanın eşiğine getirdi. Hafife alınacak yanı yok, sadece bu kez baskını biz yapacağız. Ah neredeyse unutuyordum, şu zehirle ilgili hiç bilgin var mı?"

Hern kafasını iki yana salladığında Adel hafifçe ofladı, 'Bir kez kolay olsa nolurdu ki?'

..

Adel düşmanları tanımış olsa da hala müttefikleri hakkında pek bilgisi yoktu,

"Peki koboldlar? Koboldların iyi yapabildiği bir şeyler vardır mutlaka."

- Koboldlar şeflerine sadıktır, savaştan kaçmazlar. Ayrıca güç koboldların saygı duyduğu yegane şeylerdendir. Goblinlerle karşılaştırıldığında daha güçlü ve hızlıyızdır, ayrıca ırksal özelliklerimizden en önemlileri görme yeteneğimiz çok iyidir, karanlıkta bile çok zorlanmayız. Bunun dışında koku alma yeteneğimiz de kurtlar kadar iyidir.

 

Adel'in koboldlara karşı olan düşünceleri biraz daha değişmişti, bu kadar avantajlı yeteneklere sahip olmalarının yanında muhafazakar kafa yapıları olması çok yazık diye düşünüyordu. Diğer taraftan Adel hala araziyi tanımıyordu, tanımadığından da savaşılacak iyi alanlar bulamazdı ama sürekli okçu tehditiyle karşı karşıya kaldıklarından da tam bir keşif de olası görünmüyordu. Adel,

"Goblinler hakkında genel bir fikrim oluştu ama bölge ve goblin üsleri?"

 

Hern hafifçe gülümseyerek,

"Zamanı geldi sanırım.." dedi ve odanın köşesindeki küçük bir kapağı açtı. Küçük bir dolaptan katlanmış bir parşomen ve kitap çıkarıp masanın üzerine koydu. Hern,

"Büyük şeften kalan her şey bu kadar.." parşomeni masaya açtığında büyük masanın üzerini kaplamıştı. Adel'in gözleri sanki bir hazine bulmuşçasına parlıyordu, hevesle hemen incelemeye başladı.

 

YN: Bu harita ile noveldeki harita biraz farklı. örnek olarak kobold köyü henüz haritada yok, köyün yanındaki mağara ve yanlarındaki küçük arazi de yok.

Hern, haritayı detaylı şekilde anlatmaya başladı.

"Haritada yok ama şu anda bulunduğumuz yer şurası. Sol üstteki küçük yerleşim yeri bizim eski köyümüz, şu anda harap halde ve goblinlerin uzak üslerinden biri olarak kullanılıyor. Bu 4 alan tarım arazileri, aramızdaki 3 arazi bizimdi ama goblinler işgal etti. En soldaki deniz kıyısının yanındaki yerleşim goblinlerin köyü, köy çok büyük ve sağlam surları var. Buranın hemen sağ tarafındaki geniş mağara figürü ormanın en korkulan avcılarının evi olarak biliniyor, örümcek mağarası.."

 

Adel düşünüyordu, 'Goblinlerin en son gelecekleri yer, örümcek mağarasının yakınları olur. Aynı zamanda bu zamana kadar fark edilmemiş olmalarının sebebi bu. Buraya köy kurmak hiç de kötü fikir değil..'

 

Hern devam etti,

"Ortadaki bu alan ise sizin geldiğiniz taşlar, harita küçük görünebilir ama yürüme mesafesi gerçekten uzun. En son olarak en güneyde tepeler ve mağaralar var, birçok yırtıcının evi oradaymış."

 

Adel'in gözüne bir şey çarpmıştı, tüm bu koca bölge dağlar ve tepelerle adeta ablukaya alınmıştı.

"Buranın dışarısında ne var?"

- Ee.. bu ormanın çevresi tamamen deniz ve dağlarla çevrili. Yani dışarıya çıkmak mümkün değil, bu yüzden ne olduğunu bilmiyoruz..

 

Adel iyi bir şeyler duymak istiyordu ama bu cevap umutlarını yok etmişti, yine de üzüldüğünü belli etmeden devam etti.

"Peki bu goblin köyünün arkasındaki nedir?"

- Buu bir uçurum, çok yüksek olduğu söylenirdi ama gölün yakınına doğru  düzlük varmış.

 

Adel elini çenesine koyup düşünmeye başladı, geleli 6 gün olmuştu ve sakallarının büyüdüğünü hissediyordu. Tüm konuşma boyunca iki köşede bekleyen Mertens, Emila ve Şef Gert hiç ses çıkartmadan onları dinlemişlerdi. Adel,

"En iyi gözcülerini ayarlayabilir misin, burası ve burası.. köprülere olabildiğince yaklaşıp gece boyu olan biten her şeyi rapor etsinler. Benim biraz düşünmem gerekiyor, izninizle.." demesiyle dışarıya doğru adımlarken Şef Gert'in sesi duyuldu.

"İnsan şefi.."

 

Adel arkasına dönüp yüzünde küçük bir gülümsemeyle,

"Ah Şef Gert, yaralarınız nasıl oldu?"

- Gert iyi.. Bu minnet için.

derken belinden bir kılıf çıkarıp Adel'e uzattı. Adel henüz ne olduğunu anlamamış olsa da Hern'in gözleri şaşkınlıkla açılmıştı,

"Şef, bu büyük şefin.."

 

Adel, kılıfın içindeki silahın kabzasını çektiğinde kılıftan çıkarken çıkan sürtünme sesine bayılmıştı. Ayrıca içindekinin çok kaliteli bir hançer olduğunu görmüştü, kabzasında birçok farklı desen vardı ve beyaz çeliğin hafif mavi bir parlaklığı vardı.

"Şef Gert, böylesine değerli bir hediyeyi kabul edemem.."

- İnsan şef, benim hayatım kurtardı. Bu dost simgesi düşün, insan kabal arasında.

 

Şef Gert, insan şefini dostu olarak tanımıştı ve bu hediyeyle bunu gösteriyordu. Adel daha fazla itiraz etmeden hediyeyi kabul etti.

" Teşekkür ederim şef.. ve bir sorum var, öldürülen alfa goblin.. şef değildi değil mi?"

- Şef değil ama neredeyse bir alfa şef kadar güçlü.

+ Yani gelişmiş ama zaten sürüde bir şef olduğundan son aşamaya geçememiş..

Şef Gert kafasını sallayarak onayladı, Adel düşünüyordu, 'Normal bir alfa bile bu kadar güçlüyse, gerçek şef nasıl?'

 

Yardımcı şef Hern'in kafasında bir soru vardı, aslında onlarca soru vardı ama şu an sormak istediği bir tanesiydi.

"Şef Adel, alfa goblini neden getirip astırdın?"

Adel ofladı, ona şef denmesi kendini ilkel bir kabilenin reisiymiş gibi hissettiriyordu.

"İki sebebi var; ilki geride ceset bırakırsak başımız daha büyük belaya girerdi, goblinler bu sefer koca bir orduyla buraya inerlerdi. En azından hazırlıklarımız bitene dek haberlerinin olmaması gerek. İkincisi ise ne kadar zaiyat verdiğimizin farkındasındır yardımcı şef. Eğer sadece sürünün yarısını kaybetmiş şekilde gelseydik başarısız olarak damgalanmış olurduk. Hem ittifak olarak hem de siz şeflerin yönetimi olarak.

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama köydeki koboldlar bizim gelişimizden pek hoşnut görünmüyorlar, alfa goblini güçlerimizi birleştirerek yendiğimizi gösterirsek bizi de daha kolay kabul ederler, ayrıca kazanacaklarına olan güvenlerini de yeniler.

Şey aslında üçüncüsü de var, dürüst olmak gerekirse insan topluluğuna neyle karşı karşıya olduklarını göstermek istedim. Savaştan kaçınmak isteyenlerin o kadar kolay olmayacağını bilmesini ve ayrıca savaşacakların da yaratıkların yenilebilir hatta yenilebilmiş olmasını gururla söyleyebilmek."

Yardımcı şef Hern Adel'in bu kadarını düşüneceğini beklemiyordu, donakalmıştı.

"Anladım." demekle yetindi.

 

Adel köy şeflerinin iznini isteyip dışarıya çıkarken Mertens ve Emila hala onun peşindeydiler. Tüm bu zaman boyunca tek kelime bile etmeden olan biteni kavramaya çalışıyorlardı, bir parçası olmadıkları bu konuya müdahil olmamışlardı..

 

35. BÖLÜM SONU

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr