23. Bölüm - Ayano v Zeren

avatar
1352 3

Yeryüzünün Hakimi - 23. Bölüm - Ayano v Zeren



Zeren beşinci kez ormana doğru yürüyüp ormanın sınırlarını ihlal etmeden tekrar geri döndü. Kurt postuna oturup üzerinde yatan yavru kurdu kucağına çekti. Yavru kurdun yumuşak kürkünü severken endişeyle gözleri yine ormana dikildi. 


Arden ve diğerleri aniden ormana koşup gözden kaybolmalarından beri çok uzun zaman geçti, neredeyse akşam olmak üzereydi. Dahası gün ortasında ormanın her yerinden garip sesler ve ürpertici gıcırdamalar yükseldi.


Bir anlığına da olsa bir yaratığın çığlığı bile duyulmuştu, o zamandan beri kamptaki herkes bunları konuşuyordu. Hatta grubun ardından ormana giden yavru kurt da bir süre önce dönmüştü ama giden gruptan ses yoktu. Tabi bunlar da Zeren'in daha fazla endişelenmesi neden oldu.


Ormanı gözlerken yanından birkaç adım sesi geldi. Dönüp baktığında koyu mavi uzun bir elbise giyen güzel kadını gördü. Genç kadının mor renk saçları omuzlarına kadar ancak ulaşıyordu. Güzel yüzünde bir çift mavi göz ona dikilmişti. İçinden 'güzel' diye geçirmeden edemedi Zeren. "Afedersin.. bir şey mi istemiştin?"


"Sen Zeren misin?" dedi güzel kadın.


"Evet. Sen kimsin?"


Güzel kadın onu yukarıdan bir süre süzdü. Bu kadın kadar güzel olmasa da Zeren de standartların oldukça üstünde bir güzellikti, zaten bu yüzden de Eren onun ilgisini çekmek için uzun zamandır uğraşıyordu.


Zeren'in yüzünde her zaman sevecen ve tatlı bir ifadesi vardı. Ela gözlerinin yumuşak ve hüzünlü bakışı sebebiyle insanların bu masum kızı koruma içgüdülerini tetikliyordu. Uzun saçları omuzlarından dolgun göğüslerine doğru salındı. Bacakları yan tarafında kıvrılmış şekilde zarifçe oturuyordu.


Güzel kadının gözleri hafifçe kısıldı, "Fena değilsin.. onun için." dedi Zeren'in güzel yüzü ve dolgun yanlarına tekrardan bakarak.


Sorusu görmezden gelinince Zeren kaşlarını çattı, tekrar sordu. "Sen kimsin!?"


Güzel kadın onun sorusunu yine görmezden geldi. "Arden'in sevgilisi olduğunu duydum."


Zeren bir anlığına şaşkınlıktan soruyu algılayamadı, hemen sonra yüzü hafifçe kızardı ama bir şey söylemedi. 


"Güzel olmalı değil mi?" dedi güzel kadın, ifadesi biraz çirkin olsa da hala gülümsüyordu. "Buradaki en iyi erkeği hemen kaptın. Masum görünüyorsun ama kollarına atlamak için zaman kaybetmedin. Kendini çoktan ona verdin değil mi? Yeterince büyüktü değil mi orası? Seni tatmin edeceğinden daha da fazla.. Nasıl hissettirdi bana anlat." Kadının sesi her kelimede daha da sert ve baskın oldu.


Zeren duyduğu her kelimede başını biraz daha yere eğdi, sonunda patlamadan önce yüzünden kulaklarına kadar kıpkırmızı kesildi. "Hayır.! Hayır, biz onunla değiliz.. Biz sevgili değiliz ve ona kendimi vermedim.! Biz- biz sadece.." ama cümlesinin sonunu getiremedi, sesi gittikçe daha da zayıfladı.


Güzel kadın birkaç nefes boyunca bir şey söylemedi, o bile duyduklarına şaşırmıştı. Şaşkınlıkla kaşları ve güzel mavi gözleri bir süreliğine titredi. Neredeyse tüm kampta bu ikilinin çok yakın olduğunu, geceleri birbirlerinin koynunda yattıkları bilindiğinden herkes onları sevgili olarak görüyordu. Bundan şüphe edecek kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi.


'Ah.. demek Eren bu yüzden bu kadar uğraşıyordu.' Güzel kadının yüzüne yeniden hoş bir gülümseme yayıldı, gözlerinde küçümseyen bir bakış parladı. "Demek ona bu kadar yakın olsan da sana bakmaya tenezzül etmedi, sonuçta herkesin elde edebileceği biri değil. Ben de zaten bir kadını varken bana dokunmaya cesaret etmesine şaşırmıştım, yani gerçekte başkası yoktu."


Zeren aniden midesine ilerleyen garip bir duyguyla irkildi. Kafasını kaldırıp karşısında muzaffer bir edayla ona bakan güzel kadına baktı. Zeren duyduklarını hazmetmeye çalışırken güzel koca gözleri bir süreliğine boşluğa dikilmişti. "Sana.. dokundu?" Yanlış duyduğunu ya da yanlış anladığına emindi.


Zeren'in acınası ifadesini gördükten sonra güzel kadının yüzündeki gülümseme daha da büyüdü ve bu kadarla kalmadı. "Evet." dedi eğilip fısıldarken. "İstediği her yere dokundu ama dokunmakla kalmadı.. Onu burada hissettim." Parmaklarını dudakları arasına yerleştirip sulu kırmızı diliyle yaladı.


Hemen ardından elini göbeğinin üzerinden yavaşça bacaklarının arasına kadar kaydırdı. Koyu mavi elbisesi eliyle birlikte şekilli ve dolgun bacaklarının arasına sıkıştı. "Onu burada da hissettim, büyük ve.. içimi titretecek kadar sıcaktı."


Zeren duyduklarından sonra bir anlığına vücudunun sarsıldığını hissetti, boş bakışları yavaşça kendine gelirken midesini rahatsız eden o hissin tekrar yükseldiğini hissetti. Aynı zamanda yavaş yavaş artan bir ağrı kalbine saplanıyordu.


Elini göğsünün üzerine doğru koyup kalbini çıkarmak ister gibi sertçe sıktı, 'Bu his de ne!? Neden bu kadar çok acıyor..?' Kalbinde acıdan başka yükselen başka bir şey daha hissetti, kaynayan bir öfke. Karşısında duran saygısız ve hadsiz kadına karşı.. ve bir başka kişiye.


Ama neden öfkelendiğini anlayamıyordu, onların arasında olan bir şey onu neden ilgilendirsin ki? Arden de ona ne bir söz ne de bir umut vermiş değildi ya da ona ihanet etmiş de değildi. Zeren kendi kendine bir şeyler düşünmüş ya da kurmuş falan da değildi aslında. Belki de bu kadının dediği şey yüzündendi, 'Demek ona bu kadar yakın olsan da sana bakmaya tenezzül etmedi, sonuçta herkesin elde edebileceği biri değil.' demişti.


Yani aslında kadınlık gururuna laf ettiği için miydi? Ya da Arden'e kızgınlığı bunca zaman yanında olduğu halde ona dokunmadığı için miydi? Hayır, onun kendisine dokunmasını isteyip istemediğini hiç düşünmemişti. Sonunda kafasını kaldırıp hadsiz güzele öfkeli bir bakış verdi lakin öfkeli bakışının altında güzel gözleri de kızarmış, biraz da ıslaklıktan parlıyordu.


Hadsiz güzel Zeren'in zavallı ve öfkeli bakışından hiç etkilenmedi hatta zevk almış gibi yüzü daha da kızardı. "Madem sen onu istemiyorsun, o zaman Ayano onu kendine alacak."


"Kimi kendine alacakmış.. Ayano!?" İki güzel kız birbirlerine ateş saçarken sert bir ses onları böldü. Bakışlarının döndüğü yerden bir grup genç ormandan çıkmış, onlara doğru yürüyordu. Önlerindeyse Arden vardı.


Ayano yüzüne güzel ve kışkırtıcı bir gülümseme yerleştirip konuşmak üzereydi ki Arden'in gülümsemediğini fark etti, onun yanında grubun diğer üyelerinin yüzlerinde çirkin ifadeler vardı.


"Onlar döndü.!" Bir gencin bağrışı Ayano'nun konuşma fırsatını böldü ve meraklı gençler grubun etrafını çevirdi. Bütün kamp bugün duyulan garip ses ve gıcırtıları, hatta çığlığını duydukları canavar hakkında bir şey bilip bilmediklerini merak etti.


Meraklı gençlerin soruları yağarken bir genç kız kalabalığı yararak öne çıktı, "Eren, Renor nerede? O da sizinle beraber gitmişti, o.. neden yok?" Acınası bir ifadeyle baktı yüzlerine, aklına bir ihtimal geliyordu ama onu aklından uzaklaştırmak için epey uğraştı lakin kimseden ses çıkmadığında bakışları acınası hale büründü, gözleri hafifçe kızarmaya başladığında titreyen sesiyle tekrar sordu. "Klaus.. o nerede!?"


Klaus bıkkın bir nefes bıraktı. "O öldü.. üzgünüm."


Genç kızın bakışları birkaç nefesliğine ona takılı kaldı, sonunda bir damla gözlerinden süzülene kadar hareketsiz kalmıştı. Şokundan çıktıktan sonra elleri Klaus'un yakalarına yapıştı, gözlerinden yaşlar dökülmeye devam ederken acılı bir sesle çığırdı. "Yalan söylüyorsun.! O.. o ölmedi, sadece geriden geliyor değil mi?"


Ama Klaus onun istediği cevabı veremedi, sadece başını yana çevirebildi. Genç kadın çok geçmeden bacaklarındaki gücü kaybedip yavaşça yere süzüldü. Buraya geldiklerinden beri çok uzun zaman geçmiş değildi lakin bunca zorluk ve bilinmezliğin arasında tutundukları sevdiklerini kaybetmek buradaki herhangi birini yıkabilirdi.


Bu kadar kısa zaman da olsa acılarını, yemeklerini ve duygularını paylaşmak normal bir zamanda bir dünya dönümü zamandakinden daha büyük ve güçlü bir yakınlık oluştururdu.


Birkaç genç kız hemen öne çıkıp zavallı kızı teselli etmeye çalıştı.


Pek çok insanın acıma duygusuyla genç kıza baktığı sırada Zeren de oldukça sarsılmıştı, biraz önce içinden yükselen öfke şimdi tamamen kayboldu. Bunun yerine tarifi imkansız bir korkudan sonra yavaş bir rahatlama yayıldı içine. Her keşifte ya da avda birkaç kişi yaşamını yitiriyordu ki bu sefer de öyle olmuştu. 


Arden her ayrıldığında geri dönene kadar Zeren de endişeyle bekliyordu, onun ölme ihtimali her türlü korkusundan daha baskın geldi. Oturduğu yerden kalkmak istedi ama bacaklarındaki kuvvetin kaybolduğunu hissetti.


Arden gruptan ayrılmadan önce geriye döndü, "Eren.."


Eren hoşnutsuz bir ifadeyle ona baktı ama bir şey söylemedi. Arden'in dönüp ayrıldığını gördükten sonra kampa seslendi. "Şu andan itibaren ormanın kuzeyi, güneyi ve batısının derinlerine keşif yapılmayacak."


Bundan sonra her zamanki gibi pek çok tartışma yaşandı çünkü insanlar yiyecek aramak zorundaydı. Eren'in uzun süre kafasını ağrıttılar lakin o geri adım atmadı, o bölgelere girmemeleri için özellikle yaşlı kayın uyarmıştı.


Arden kurt postunun üzerinde oturan Zeren'e baktı, yüzünde pek hoş bir ifade yoktu. Yine de yorgunluğundan yanına oturdu, bir süre geçti lakin Zeren ona bakmasına rağmen tek kelime etmedi. Arden hoş olmayan bir yüzle ona bakan genç kızı süzdü, 'Bana kızgın mı acaba? Tehlikeye atıldığım için mi.. ya da Ayano ona bir şey mi söyledi!?'


Bu beklemece onu gittikçe daha fazla geriyordu. Bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Zeren birden öne atılıp Arden'in göğsüne bıraktı kendi. Daha da şaşırtıcı olanı ağlamaya başlamıştı, Arden göğsünün ıslandığını hissedebiliyordu.


Zeren ağladığının duyulmaması için kafasını daha da derine gömdü, uzun bir süre hiç kımıldamadan ağlamaya devam etti.


Arden kollarını ona dolayıp tek kelime etmeden bütün gece göğsünde dinlenmesine izin verdi.


..



Gece yarısına doğru Zeren sakinleşse de neler olduğuna dair pek bir şey söylemedi. Zaten Arden az çok ne olduğunu tahmin edebiliyordu. Ya tehlikeye atılmasıyla ilgiliydi ya da Ayano.! ama bunların asıl sebebi devin nefesi denen şeydi, onu duyduklarından beri insanların duygu ve mantıkları allak bullak olmuştu.


Zeren elleriyle ağrıyan başını tuttu, "Ah. Ne oluyor burada böyle? Konuşan ve yürüyen ağaçlar, dev yaratıklar." Duyduklarını hazmetmesi hiç de kolay değildi, özellikle sadece duyduğu için. Kendi gözleriyle görmemişti ancak Arden'den şüphe etmedi, zaten her türlü gariplik de yaşanmıştı. "Her yerde canavarlar varsa daha fazla muhafız olması gerekmez mi Arden? Neden onlara öğretmeyi bıraktın?"


Arden bıkkın bir nefes bıraktı, "Çocukları avutmak gibi bu iş, açıkçası rahatımı bozmak ve yorulmak istemiyorum." sözünü bitirmişti ki Zeren'in kızgın ifadesini fark etti. "Hehe.. ama şimdi durumumuz bu olduğundan elden bir şey gelmez, birkaç sağlam muhafıza sahip olmamız fena olmaz ancak Eren gelip sorana kadar bekleyelim."


Zeren merakla gözlerini kırptı, "Neden Eren'in geleceğinden bu kadar eminsin ki? Nedenini bilmesem de ikinizin arasının kötü olduğunu neredeyse herkes biliyor. Bence gelip senden bir şey istemesi imkansız."


Arden hiç düşünmeden ona samimi bir gülümseme verdi. Zeren istemsizce kalbinin hızlandığını hissetti, sanki kendinden tamamen emin şekilde 'bana güven.' diyordu gülümsemesi. "Kesinlikle gelecek.."


..



Sabah güneşi kampı aydınlattığında tam da Arden'in dediği gibi oldu. Eren yanında önemli birkaç kişiyle birlikte Arden'in kurt postunun önünde belirdi. Bu kurt postunu zamanında sıçanlar tarafından yaralanıp ölen yavru kurdun ailesinden kesmişti. Pek çok kimseler kıskanç bakışlarla yumuşak kurt postuna gözlerini dikti çünkü her birinin vücudu sert kayalarda yatmaktan ağrı ve yaralarla doluydu lakin kimse ondan almaya cüret edemedi.


Eren önce oturan Zeren'e bir bakış attı, sonra Arden'e döndü ve bir süre bakıştılar ama kimse tek kelime etmedi. Zeren de şimdiden Eren'in gelmesine şaşkındı. 


"Konuşmamız gerek." dedi Eren, tekrardan Zeren'e kaçamak bir bakış attı. Açıkça Zeren'in olmadığı bir yerde konuşmak istiyordu.


Arden yerinden kıpırdamadı ya da Zeren'e gitmesini söylemedi, sadece hafif bir gülümseme takındı. "Konuşalım."


Eren'in yanındaki Klaus onun için üzülmeden edemedi, Arden'in gülümsemesinden kesinlikle onu kolay bırakmayacağını anladı. Eren de istediğini reddetmesi yüzünden biraz sinirlense de onu yuttu. "Dün olanlardan sonra biraz düşünme şansı buldum, o ağacın dediklerine göre çevremizde çok fazla düşman ve yaratık var. Bu yüzden muhafızları tüm kampı koruyabilecek kadar güçlendirmek istiyorum." Sonra yüzü iğrenç bir şey yemişçesine buruştu ama konuşmasına devam etti. "Muhafızları eğitmeni istiyorum."


Arden elini pürüzsüz çenesine koyup sanki düşünüyormuş gibi mırıldandı. "Demek rica etmeye geldin.. Peki bunu yaparsam benim kazancım ne olacak?"


Eren'in ifadesi karardı, belli ki bu kadar yüzsüzce davranacağını düşünmemişti. "Ne kazancından bahsediyorsun!? Sen zaten bu kampın bir parçası olduğundan katkı vermen olağan bir şey, hiçbir şey yapmadan burada rahatça yaşayabileceğini mi düşündün?"


Arden'in gülümsemesi daha da büyüdü ancak pek rahatlatıcı bir manzara değildi. "Hoo.. Sence bu kamp ve insanlar için yeterince katkı yapmadım mı? Ve kim burada yaşayamayacağımı söyleyecek görmek isterim."


İkisi arasındaki kıvılcımları hisseden Zeren ve Klaus kavga eden iki çocuğa bakıyor gibiydi. Sonunda Zeren Arden'in etini cimcikledi, Klaus da Eren'i dürttü. Klaus sonra Arden'e seslendi, "Aranızdakileri anlasam da bu insanların hayatlarıyla ilgili Arden."


Arden yenilgiyi kabullenmiş gibi ellerini kaldırdı. "Tamam, tamam yapacağım ancak kendi yöntemlerimle olacak. Benim işlerime karışmadığı sürece liderlikle falan ilgilenmiyorum."


Kaşları ve dudakları seğirmeye başlasa da bunu kabul ettirdiği için bir şey söylemedi Eren.


Eren'in çirkin ifadesini görünce yeterince eğlenmemiş gibi onunla uğraşmaya devam etti Arden. "Böyle gerçekten de kötü görünüyorsun.. Sakalların ve saçların karışmış, ilk geldiğindeki o parlak halin kalmamış. Böyle giderse lider karizman sarsılacak." dedi gülümserken, yanına astığı küçük el baltasını çıkardı. "İstersen tıraş olman için yardım edebilirim."


Eren onun alaylarına yeterince dayanmıştı özellikle de o kızın önündeyken. Neredeyse aziz sayılırdı şimdi, yine de o baltayı gördüğünde kaşları yine çatıldı. "Onu ne zaman aldın!? Baltaların hepsi çalınmaması için korunuyor."


"Şey, bunu canavarın üzerinden aldım. Oldukça kullanışlı olduğundan yanımdan ayırmıyorum, bu yüzden bu bende kalacak."


Eren biraz daha burada kalırsa kendini tutamayacağından emindi, bir şey söylemeden arkasını dönüp ayrıldı. Klaus da ayrılmadan önce, "Yeterince kızdırmadın mı zaten Arden?" dedi.


Şimdi sırada ona gözlerini dikmiş Zeren'le yüzleşmek kaldı. 'Bu sırtımdaki his ürpertiyor..'

 

 

23. Bölüm Sonu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr