Bölüm 762

avatar
15618 34

Against The God - Bölüm 762


Bölüm 762: Göklerden Bile Yüksek Olan Nefret



Yüzen Bulut Şehri, Xiao Klanı.

 

"Büyükbaba, Yedinci Kız Kardeş üç aylık hamile ama bunu annemiz ile babamıza hala söyleyemedik. Bu nedenle Yedinci Kız Kardeş ve ben onlara bugün saygımızı sunacağız. Bunu duyduklarında cennetteki ruhları mutlu olacaktır."

 

Xiao Yun Ve Yedi Numara Xiao Lie'nin önünde dururken yüzlerinde neşeli ifadeler vardı. Yüzen Bulut Şehri’ndeyken sıkıntı yaşamamışlardı ve hayatlarındaki en rahat ve mutlu yeni evlilik zamanlarını yaşamışlardı ve bundan bahsederken Yedinci Kız Kardeş’in karnındaki büyük neşeden bahsetmeye bile gerek yoktu.

 

"Hehe, bu en iyisi olacaktır." Xiao Lie kıkırdadı ve onayladı.

 

"Ben de geleceğim." Xiao Lingxi oraya yürüdü ve neşeyle konuştu: "Ağabeyimin ve yengemin ruhları kesinlikle bebeği kutsayacaktır..."

 

"Beşinci Büyük, Kü... Küçük Efendi Lingxi..."

 

O anda dışarıdan ivedili bir ses geldi. Ardından Xiao Klanı’nın genç bir öğrencisi hızlı adımlar ve telaşlı bir bakış ile içeri girdi.

 

"Neden bu kadar telaşlı gözüküyorsun?” Xiao Lie kaşlarını alçalttı.

 

"Fe... Fen Juechen!!” Xiao Klanı öğrencisi durdu ve ağırca nefes alırken haykırdı, selam bile verememişti.



"Fen Juechen?!"

 

Bu isim herkesin şok olmasına yol çatı. Bir Numara hızlıca ileri çıktı ve konuştu: "Yoksa Fen Juechen yenilgiyi hazmedemedi ve intikam için buraya mı geldi?"

 

"H... Hayır." Xiao Klanı öğrecisi kafasını salladı ve acı içinde konuştu: "B... Birisi onu bulmuş... O şehrin doğu tarafında yatıyor... Tüm bedeni... Kanlarla kaplı... Ölmek... Ölmek üzere gibi gözüküyor. Kimse ona yaklaşmaya cüret edemiyor..."

 

Fen Juechen'in ismi Yüzen Bulut Şehri’nde mutlak korku yaratmıştı ve özellikle de Xiao Klanı’nda bu böyleydi... Her ne kadar Yüzen Bulut Şehri’ni İlahi Anka Ordusu’ndan koruyan kişi o olsa da bu değişmemişti.

 

"Ah?" Xiao Lingxi şok içinde haykırırken koştu: "Çabuk... Beni ona götür, çabuk!"

 

"Lingxi!"  Xiao Lie elini uzattı ama Xiao Linxgi daha o sözlerini bitiremeden önce avludan çıkmıştı.

 

"Endişelenmeyin, hemen onunla gideceğim. Fen Juechen ağır yaralı ve ölümün kenarında olduğundan bir tehdit oluşturmuyor." Bir Numara havaya uçup Lingxi'yi takip etmeden önce konuştu.

 

"Fen Juechen aşırı uçları yaşayan biri olsa da doğasında kötü biri değil. Üstelik Lingxi, ben ve tüm Yüzen Bulut Şehri ona fazlasıyla borçluyuz... Huuh." Xioa Lie ağır bir iç çekti.

 

"…" Bir Numara havada süzüldü, temiz bir rüzgar oluşturarak güneye doğru uçtu.

 

"Hemen Ağabeyim’e ses iletiyorum." Xiao Yun ses iletişim yeşimini çıkardı.

 

Ancak Xiao Lie elini uzatıp onun kolunu tuttu. Kafasını salladı ve konuştu: "Bu meselelyi Lingxi'ye bırak. Che'er onun ailesi ve Fen Juechen de iyilikçisi... Lingxi küçüklükten beri yumuşak ve iyi bir kalbe sahip. Onların birbirlerini yeniden görerek savaşmalarından korkuyor olmalı..."

 

"Yine de bu ailesinin yok edilmesinden doğan bir nefret... Nasıl olur da düzelebilir..." Xiao Lie gözlerini kapadı ve başka bir uzun iç çekti.

 

——————————

 

Yüzen Bulut Şehri’nin doğu kısmında Fen Juechen siyah kıyafetleri parçalanmış bir şekilde yatıyordu ve bedeninde katman katman kuru kan vardı.

 

Yun Che tarafından iki gün önce ağır şekilde yenilse ve yaralansa bile şu anki kaynak gücünün yenileme hızı ile iki günde yaraları bir şekilde hafiflerdi. En azından daha kötü bir hal almazdı. Normalde Doğu Okyanusu’ndan ayrıldıktan sonra kendi yaraları ile ilgilenecek bir yer aramaya gidecekti. Ancak Yun Che tarafından ağır yaralandıktan sonra ruhunu arayan Jasmine ile karşılaşmıştı... Her ne kadar Jasmine'nin ruh arama tekniği sıradan ruh arama teknikleri gibi onu bir insan zombisine çevirmemiş olsa da kesinlikle Yun Che’nin Kaynak Kulpu Ruh Araması kadar basit de değildi. Üstelik Jasmine'nin Yıldız Tanrısı güçleri kıyaslanamayacak kadar etkiliydi. Sadece bir anlığına kullanmış olsa da bu Fen Juechen'in zihnine ağır zarar vermek için yeterliydi.

 

Eğer iradesi sıradan bir kişiden çok daha güçlü olmasaydı Doğu Okyanusu’nda uzun süre önce ölmüş olacaktı.

 

Kaynak enerjisi neredeyse tükenmişti ve bedeni ile ruhu ağır zararlar almıştı, tüm gücü ile Doğu Okyanusu’ndan bu yere kadar gelmişti... Ama nereye gittiğini ve ne kadar ilerlediğini bilmiyordu. Onu bu kadar ilerleten tek şey acı ve yaşama isteğiydi.

 

Çok geçmeden Yüzen Bulut Şehri’nin insanları onu bulmuştu ve korku nedeniyle çok çok uzaklara kaçmışlardı. Kimse ona yaklaşmaya cüret etmiyordu ve yardım ise düşünülemezdi bile... Şu an Fen Juechen normal bir çocuğun bile hayatını kolaylıkla alabilecek kadar zayıf olsa da bu değişmezdi.

 

"Öle… mem..."

 

Yerde yatarken o kadar zayıftı ki, nefesini bile hissedemiyordu. İlerlemek istiyordu, ama kolları tüm gücünü kaybetmişti. Bilincini hala kaybetmediğini kanıtlayan tek şey ağzından çıkan rahatsız edici ve örtük mırıldanmalardı.

 

"Büyük... Büyük Kardeş Fen..."

 

Xiao Linxgi hızlıca oraya geldi. Fen Juechen'in şu anki görünüşü büyük ölçüde onu şok etmişti. Hemen onun yanına geldi ve haykırdı: "Büyük Kardeş Fen, Büyük Kardeş Fen..."

 

Xiao Lingxi'nin sesi Fen Juechen'in ruhunda büyük bir etki yarattı... Belki de Xiao Lingxi'nin sesi şu anki zihninde canlılık getirebilen tek şeydi. Titreyerek yana doğru kafasını çevirdi ve bulanık görüşüyle Xiao Lingxi'nin yüzünü gördü....



"Bu... Sensin..."

 

"Evet! Benim... Benim, Xiao Lingxi!" Onun ölmediğini ve hala konuşabildiğini gören Xiao Lingxi'nin endişeleri biraz azaldı. Onu kaldırmak için elini uzatmayı denedi ama ona dokunduğu an yıldırım hızında elini geri çekti...

 

Çünkü onun kolu buzun içinde kalmış gibi soğuktu.

 

"Onun yanına yaklaşma!!"

 

Bir Numara gökyüzünden indi. Fen Juechen'in durumu ölü bir kişiden farksız olsa da ifadesi hala dikkat ile doluydu: "Bu adam çok tehlikeli."

 

"Büyük Kardeş Göğün Altında!" Bir Numara hiç şüphesiz Xiao Lingxi'nin gözlerinde yeni gelmiş bir kurtarıcıydı: "Çabuk ona yardım et. Yaraları çok ağır. Eğer yardım etmezsen o... O büyük bir tehlikede olacak."

 

"Onu kurtarmak mı?" Bir Numaranın kaşları alçaldı: "O Kardeş Yun'u öldürmeye çalışan aşırı tehlikeli biri! Bu tehditten kurtulmak için onu bizzat öldürmek istiyorum."

 

"Hayır!" Xiao Lingxi hemen kalktı ve Bir Numara’yı engelledi: "Büyük Kardeş Fen kötü biri değil. Gerçekten değil. Küçük Che'yi öldürmek istemesinin nedeni benim. Onun suçu değil. O benim hayatımı iki kere kurtardı ve onun sayesinde Yüzen Bulut Şehri de İlahi Anka Ordusu’nun işgali sırasında güvende kaldı. Aksi halde kim bilir anka askerlerinin ellerinde kaç kişi ölürdü."

 

Bir Numara: "…"

 

"Bu nedenle sana yalvarıyorum Kardeş Göğün Altında, lütfen onu kurtar... Bunu... Bunu iyiliğin karşılığını vermek olarak düşün. Lütfen, Büyük Kardeş Göğün Altında, sana yalvarıyorum..."

 

Xiao Lingxi'nin gözleri yalvarış ile dalgalandı.

 

Fen Juechen'in ruhsal algısı o an aşırı zayıftı, ama yine de onların seslerini duyabiliyordu. Titreyen dudaklarından acılı bir mırıldanma çıktı: "Beni boş ver... Ben... Senin ilgine ihtiyacım yok... Ugh..."

 

Titreyen avucu uzandı ve bu yerden sürünerek gitmeye hazırlandı. Anca tüm kolu daha fazla ilerlemeden önce sadece birkaç santim ilerlemişti.

 

"Büyük Kardeş Göğün Altında..." Xiao Lingxi bir kez daha yalvardı.

 

"Pff!” Bir Numara elini salladı ve onun devam etmesini engelledi. Fen Juechen'e bir bakış attı ve ardından iç çekti: "İki gün önce, savaşın son anında Kardeş Yun'un kaynak enerjisi büyük ölçüde tükenmiş olsa da iyi bir durumdaydı ve seni kolaylıkla öldürebilecek yeteneği vardı. Ancak yine de seni bıraktı... Yani sanırım Kardeş Yun da senin ölmeni görmek istemiyor."

 

"Neyse. Umarım aptalca bir şey yapmıyorumdur."

 

Bir Numara belki doğal bir savaşçı olabilirdi ama bir elf olarak iyi kalpli biriydi ve öldürmeyi sevmezdi. Üstelik Xiao Lingxi'nin yalvarışına karşı koymak gerçekten onun için zordu. Uzun bir içsel mücadelenin ardından elini uzattı ve avucuna doğal enerji topladı.

 

Xiao Lingxi'nin yüzündeki gerginlik hafif bir gülümsemeye dönüştü. Minnettarlıkla konuştu: "Teşekkür ederim Büyük Kardeş Göğün Altında."

 

"Ancak eğer tehlikeli olduğuna inanırsam onu hemen öldüreceğim!" Bir Numara ciddi şekilde konuştu.

 

"Olmayacak. Kesinlikle olmayacak. Onun kötü  biri olmadığını en iyi ben biliyorum." Xiao Lingxi mutlak kesinlikle konuştu.

 

Bir Numara bir şey söylemedi. Eğildi ve avucunu Fen Juechen'in kalbinin arkasına bastırdı... Dokunduğu an kaşları aniden seğirdi ve doğal aurası bedenine girdi.

 

"Bana... Dokunma!" Fen Juechen kızgınlık ve tiksinti içinde zayıfça kükredi.

 

"Hmph. İyi niyet kötülük olarak görülüyor." Bir Numara burnundan soludu ve doğal enerjisini aktardıktan sonra elini çekti. Ardından kalktı ve Fen Juechen'e daha fazla bakmadı. Fen Juechen'e aktardığı doğal enerji hızlıca onun yaralarını yenilemeye başladı. Üstelik, yaralarının yenilenme hızı kaynak enerjisinin yardımı olmadan bile oldukça hızlı hale gelmişti. Şu anki durumunda Fen Juechen hareket edecek yeteneği kazansa bile çok uzun süre bir tehdit oluşturamayacaktı.

 

Elf enerjisinin devasa gücünün ardından Fen Jeuchen’in gözleri yavaş yavaş canlılıklarını kazandı. Nefes alışı bile ağırlaşmıştı. Xiao Linxi de ağır bir rahatlama nefesi verirken minnettar bir şekilde Bir Numara ile konuştu: "Büyük Kardeş Göğün Altında, teşekkür ederim... Onu Xiao Klanı’na taşımamda bana yardım edebilir misin? Bu durumdayken onun iyileşmek için sessiz bir yere ihtiyacı var."

 

Bir Numara derince Lingxi'ye baktı. Onun kararına şaşırmamıştı. Hafifçe onayladı, Fen Jeuchen'i yakasından tuttu ve onu Xiao Klanı’na doğru götürdü.  

 

————————————

 

Fen Juechen Yüzen Bulut Şehri’nde kaldığı sürece Xiao Klanı’nın köşesindeki bir avluda yaşamıştı. O gittikten sonra kimse o avluya yaklaşmaya cüret edememişti. Bir Numara onu pencereden attı ve eve soktu. Ardından doğrudan ayrıldı. Duygularının kararlarını etkilemesine izin veren biri değildi ve asla tehlikeli ve korkutucu bir kişiyi kurtararak ailesine geri götürmek gibi bir şey yapmamıştı... Ancak eğer onu kurtarmazsa Xiao Lingxi kendi başına onu eve götürecek bir yol arayacaktı ve bu süreçte çok sayıda zorluk çekecekti. Durum bu olduğundan bunu kendi yapmalıydı.

 

Fen Juechen’i onun gözleri önünde öldürmesi de imkansızdı... Yun Che bile onu iki gün önce öldürmemişti.

 

Böyle de olsa, o dönüp gitse de evden çok uzaklaşmamıştı. Ruhsal algılaması Fen Juechen'in avlusuna kitlenmişti ve onun potansiyel kazalarına karşı tetikteydi.

 

"Büyük Kardeş Fen, nasılsın? İyi hissediyor musun?"

 

Xiao Lingxi onun yanına eğildi ve endişeyle sordu. Bir Numara’nın doğal enerjisinin yardımı ile birlikte Juechen'in beş duyusu büyük ölçüde düzelmişti. Bedeni bile biraz güç kazanmıştı, bu onu hala desteklemek için yetersiz olsa da güçlendiği gerçekti.

 

"Beni... Boş ver..." Juechen kafasını çevirdi. Bu kısa cümle bile fazlasıyla enerjiye mal olmuştu. Bedeni ve ruhu yoğun bir acı içindeydi, ama acı artık biraz daha azalmış gibiydi.

 

"Bedenine ne oldu? Küçük Che ile o gün karşılaştıktan sonra... Başka bir düşman ile mi karşılaştın?” Xiao Lingxi usulca sordu. Yüzen Bulut Şehri’ndeki herkes ondan korkuyordu ve Xiao Klanı’ndaki kişiler onu gördükleri an kontrollerini kaybediyorlardı. Xiao Lingxi ondan korkmayan ve onun kötü biri olmadığını söyleyen tek kişiydi.

 

Yun Che'nin ismini duyduğunda Juechen'in göz bebekleri aniden küçülürken şiddetli bir nefret boğazından çıktı: "Sana... Beni boş vermeni... söyledim!"

 

Kükrerken aniden uzandı ve Xiao Lingxi'nin omuzlarını itti. Xiao Lingxi haykırdı ve aniden yere düştü.

 

Juechen ağır şekilde nefes aldı, gözlerinde bir anlığına panik oluştu... Bu kadar enerji kazanmayı beklemiyordu.

 

Xiao Lingxi korkmamış, kızmamış ve Juechen'den nefret etmemişti. O ayağa kalktı ve aynı naziklikte olan sesi ile konuştu: "Büyük Kardeş Fen, başkalarına bel bağlamadığını biliyorum. Ama şu anki durumunda kendini zorlamamalısın. Rahatlayıp dinlenmen en iyisi olacak."

 

"Ben sana iyileşmen için ilaç bulacağım. Xiao Klanı çok küçük olsa da depoladığımız iyi bitkiler var. Onlar yaralarına iyi gelecektir... Büyük Kardeş Fen, biraz dinlen. Dört saat sonra geri geleceğim."

 

Xiao Lingxi usulca konuşmayı bitirdiğinde ayağa kalktı ve hafif adımlarla gitti.

 

Gittiğinde kapı kapandı, Juechen'in ifadesi dondu ve gözleri boşlaştı. Bir anlığına ruhunu kaybetmiş gibi baktı. Sadece uzun süre sonra kafasını kaldırıp arkasındaki buz gibi soğuk duvara yasladı. Yumruklarını da sıkmıştı...

 

"Birinin tüm ailesinin ölümü telafi edilemez... Yun Che... Ne olursa olsun... Ne olursa olsun... Seni öldüreceğim!!"

 

Xiao Lingxi avludan çıktığı an ileride ciddi ifadesi ile duran Bir Numara’yı gördü.

 

"Büyük Kardeş Göğün Altında, lütfen... Fen Juechen meselesini Küçük Che'ye söyleme."

 

"Anlıyorum." Bir Numara onayladı: "Ancak, bu beni tehdit edebilecek kadar güçlü olmadığı sürece olacak. Eğer kaynak enerjisi onu kontrol edemeyeceğim boyuta gelirse... Kardeş Yun'a haber vereceğim."

 

"Mn." Xiao Lingxi hafifçe onayladı ve minnettarca konuştu: "Teşekkür ederim, Büyük Kardeş Göğün Altında."

 

Bir Numara hafifçe güldü ve kafasını salladı: "Bana teşekkür etmene gerek yok. Sen Kardeş Yun'un en yakınısın, yani bu kadar dik başlı olman doğal." Bir anlığına durdu ve ardından devam etmeyi seçti: "Sen o ölürse Kardeş Yun'a karşı olan büyük bir tehdidin yok olacağını biliyor olmalısın. Onu kurtararak Büyük Kardeş’e büyük bir tehdit daha vermiş oldun. Sen... Kardeş Yun'a olan nefretini yok etmeye mi çalışıyorsun?"

 

"Bunun çok... Çok zor olduğunu biliyorum." Lingxi kafasını eğdi ve usulca mırıldandı. "Ama o benim hayatımı kurtardı. Yüzen Bulut Şehri’ni ve babamı kurtardı ve kesinlikle özünde kötü biri değil. Başına gelen trajediler benim yüzümden başladı ve  bunu görmezden gelemem. Ben sadece... Sadece..."

 

"Umarım istediğin gibi olur." Bir Numara ilgisizce konuştuktan sonra uçarak uzaklaştı.

 

"Pff." Dönüp Lingxi'ye baktı. Fen Juechen'in Yun Che karşısındayken ki öldürme niyeti ve nefreti o kadar buz gibiydi ki, unutması imkansızdı. Bir Numara uzun bir iç çekti. "Bu ailesinin katledilmesiyle oluşan bir nefret. Bu düzelemez bir şey. Nasıl olur da düzelmesi mümkün olabilir?"



Saat hızlıca akşama yaklaştı. Lingxi tıbbi köşkten çıktıktan sonra hızlı adımlarla Fen Jeuchen'in avlusuna girdi.

 

Kapıyı iterek açtı ve içeri girdi, Juechen hala eskiden olduğu durumdaydı. Aurası biraz sakinleşmiş gibiydi ve gözleri yarı aydınlanmıştı. Uykulu gözükmüyordu ama Lingxi'nin gelişine de tepki vermemişti.

 

"Büyük Kardeş Fen, biraz daha iyi misin?"

 

Lingxi yakınlaşırken siyah bir çorba kasesi tuttu: "Bu yeni pişmiş bir tıbbi çorba. Tıbbi köşk büyüğünün dediğine göre birisinin gücünü ve kan dolaşımını arttırıyormuş..."

 

Lingxi daha konuşmayı bitirmemişken hayatsız Juechen aniden elini salladı ve çorba kasesini şiddetle yere attı. Kase çatlarken tıbbi çorba her yere sıçradı.

 

"Ah!!" Lingxi haykırdı ve bir adım geri çekildi. Endişeyle konuştu: "Büyük Kardeş Fen, sen... Neyse! Ben senin için biraz daha yapmaya gideceğim."

 

"Bİr kez daha tekrarlıyorum... Beni boş ver."

 

Dört saatlik dinlenme, Juechen'in konuşmak için güç kazanması için yeterliydi. Tonu öncekinden daha derindi: "Karanlık olmadan buradan gideceğim. Bugünden sonra… Birbirimizi bir daha görmeyeceğiz!"

 

"Hayır!” Lingxi kafasını salladı ve endişeyle konuştu: "Yaraların çok ağır. Eğer tehlike ile karşılaşırsan hayatını kaybedebilirsin. En azından... En azından lütfen gitmeden önce yaralarının iyileşmesini bekle."

 

"Sen... Sen ne yaptığını biliyor musun?!"  Juechen aniden kafasını kaldırırken dişlerini sıktı: "Benim canlı olma nedenim Yun Che'yi öldürmek! Eğer ölürsem o biraz daha yaşayabilir. Bu istediğin şey değil mi? Neden beni kurtarmaya çalışıyorsun?!"

 

Lingxi kafasını salladı: "Hayır. Küçük Che'ye zarar gelmesini istemiyorum, ama aynı zamanda senin..."

 

"Eğer beni kurtarırsan sana minnettar olacağımı ve Yun Che'yi öldürmeyeceğimi mi düşünüyorsun?” Juechen dişlerini sıkarken kükredi: "Saf olma! Yıllarca bu kadar çabalamamın ve her şeye göğüs germemenin nedeni onu öldürebilmek! Şu an bile hayatta kalmaya çalışmamın nedeni onu öldürmek... Bu dünyada hiçbir şey ve hiçbir kişi onu öldürmekten beni vazgeçiremez! Bu dünyada olduğum sürece onu öldürmek için her şeyi feda edebilirim!"

 

Juechen'in her bir sözü Lingxi'nin göğsüne çarpan ağır birer balyoz gibiydi. Acı içinde usulca konuştu: "Büyük Kardeş Fen, senin kötü biri olmadığını hep biliyordum. Sen çok çok iyi birisin. Yun Che ve ben o zaman sana karşı hatalıydık, ama inanıyorum ki, Küçük Che'nin de kötü veya acımasız biri olmadığını biliyorsun. O zaman yaptıklarını ben ve babamı korumak için yaptı... Aranızdaki sorun gerçekten düzelemez mi? Neden böyle olmalı..."

 

"Düzelmek? Tüm ailem öldü!!" Juechen'in yüzü acıdan çirkinleşti: "Birinin babasının katili bile affedilemezken o... Tüm akrabalarımı öldürdü, tüm ailemi tamamen katletti! O benim ailemi ve evimi elimden alarak benim sadece intikam arayan yalnız bir şeytan olmamı sağladı! Bu nefret gökten bile daha büyük... Nasıl düzelmesi mümkün olabilir?  Hangi nedenle düzelecekmiş?!"

"Hayır!” Lingxi kafasını güçlüce salladı ve ellerini göğsüne yerleştirdi. Juechen'in dehşet verici, nefret dolu gözlerine sıcak ve dürüst gözleri ile baktı: "Büyük Kardeş Fen'in ailesini ve evini kaybettiğini de kim demiş? Büyük Kardeş Fen kesinlikle yanlış değil."

 

Juechen'in afallamış sözlerinin ortasında Lingxi tek dizinin üzerine çöktü, kafasını kaldırdı ve içtenlikle bakarak konuştu: "Cennetin şahitliğiyle, ben, Xiao Lingxi, Büyük Kardeş Fen'i benim büyük kardeşim olarak kabul ediyorum. Bu andan sonra Büyük Kardeş Fen benim büyük kardeşimdir. İyilikleri ve sorunları Büyük Kardeş Fen ile yaşayıp Büyük Kardeş Fen ile katlanacağım. Xiao Lingxi'nin evi Büyük Kardeş Fen'in evidir. Büyük Kardeş Fen'in kız kardeşi olarak Büyük Kardeş Fen ile ilgilenmek için elimden geleni yapacağım, onun sözlerini dinleyeceğim ve onun için her şeye katlanıp ona ilgi göstereceğim. Asla Büyük Kardeş Fen'i bir daha yalnız ve kimsesiz bırakmayacağım."

 

"Bu yeminime karşı gelirsem yeryüzü ve gökyüzü beni yok edebilir."

 

İçtenlikle verdiği sözler... Ciddi şekilde yaptığı yemin... Juechen'in bakışı sarsılırken Lingxi'nin alçalttığı ellerini takip etti. Gözleri bulanıklaşırken sanki rüyadaymış gibi hissetti. Ardından bedeni ve ruhu yoğunca ve kontrol edilemez bir şekilde titremeye başladı...

 

Kız... kardeş...

 

Aile...

 

Ev...



------------ÇEVİRMEN NOTU------------

 

Friendzone gelecek diyordum kardeşinim dedi. Vay be beklemiyordum bunu ????  

 

Kız Kardeş Lingxi neler yapacak? Juechen neler diyecek? Juehen'in artık ailesi olacak mı? Xiao Lie'nin elini öpecekler mi? Merak mı ediyorsunuz? O zamna... Bekleyin, okuyun ve öğrenin ????

 

- Fullbringer Yorumu-

 

Bu kızı bu çocuğa verin Allah rızası için ya. Yazık günah delikanlı çocuğu eziyorlar rezil rüsva ediyorlar. Seride bu çocuk kadar adam olan kaç kişi var ki. Yazar bey hemen utanmalı ve bu kızı bu çocuğa verip çocuğun mutlu mesut yaşamasını sağlamalısın.

 

Ben bunu dedim ya karakter ölür anasını satıyım.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46036 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr