Bölüm 11: Kızıl Saçlı Kız

avatar
14618 55

Against The God - Bölüm 11: Kızıl Saçlı Kız


 

Çeviri için YuuSHa, kontrol için Wertyul ve düzenleme için Aoi Shuu arkadaşımıza teşekkürler. Keyifli okumalar…

 

Normal bir kişi olsaydı bu senaryoda iyi miktarda kaynak gücüyle bile ilerlemeyi göze almaya cesaret edemezdi. Ama Xiao Che biraz bile tereddüt etmeden direk anormal beyaz gölge kütlesine doğru yürüdü.

 

Azar azar yaklaşırken, aniden aslında bir kişi olduğunu keşfetti! Çok sakin bir kişi orada uzanıyordu.

 

“Kimsin sen?” Bir insanın bulanık görüntüsünü gördüğünde,  Xiao Che yürümeyi bıraktı ve sordu.

 

Silüet yanıt vermedi ve ondan gelen en ufak bir nefes alma hareketi bile yoktu.

 

‘’O bayıldı mı? Yoksa … öldü mü?’’

 

Bu çocuk kim? Neden buraya yığılmış? Bekle! Eğer gün içinde düşmüş olsaydı birileri çoktan bu kişiyle karşılaşırdı. Ama Xiao Che bu çocuğu fark eden ilk kişi gibi görünüyordu, bunun anlamı bu kişi burada az önce ortaya çıktı… En erken Gece tamamen çöktükten sonra olmalı.

 

Xiao Che tereddüt etmedi ve hızlıca yakına yürüdü.

 

Önündeki vücudun yanına geldiğinde, ayışığı altında şaşkınlık içinde figüre baktı.

 

Bu gerçekten bir… kızdı.

 

Kız ya on iki ya da on üç yaşlarında olarak görülüyordu ve dağınık bir elbise giymişti. Zarif sevimli ve minyon vücudu korkmuş bir kedi yavrusu gibi kıvrılmıştı. Eteğinin kıvrılmış kenarının altından iki ince kar beyazı bacak ortaya çıkmıştı ama daha yakından inceleyince aslında hafif bir yara izi yayılımı vardı. Ayağına siyah bir ayakkabı giymişti, diğer ayakkabı görünürde yoktu. Çıplak ayağı narin bir buz nilüferi gibiydi ve nazik ayakları bir yeşim taşı oyması gibi temiz ve açıktı.

 

Vücudundaki en dikkat çekici detay saçlarıydı. Beklenmedik şekilde bir şeytanın acayip parlak kırmızı rengi gibiydi! Gözünün kenarlarında görülen soğuk ani ışık gerçekte kızın başının yansımasıydı.

 

Bir kız? Bir kız nasıl burada olabilir? Ve nasıl vücudunda bu kadar çok yara olması mümkün olabilir?

 

(Ç.N ulan dövmüşler kızı dövmüşler işte başka nasıl o kadar yara olacak, kendini mi dövecek tövbe tövbe :D)

 

Saç renginin arkasında ki neden nedir? Kaynak Gökyüzü Kıtasında böyle kırmızı saçlarla doğan insanlar var mı?

 

(Ç.N lan kendimi Dr. Oetker için reklam yapıyormuş gibi hissediyorum şuanda valla :D İnanmayan varsa baksın  https://www.youtube.com/watch?v=qWLd8U6ePyo )

 

Xiao Che üstüne eğildi ve elini nazikçe omuzlarına uzatıp salladı: “Küçük kız, küçük…”

 

Xiao Che’nin sesi şaşkınlık içinde bağırdıktan sonra aniden durdu. Yıldırım gibi hızlıca elini kızın omuzlarından geri çekti. Bunun nedeni ince kıyafetlerinin arasında vücudunun tamamen yaşayan bir insanın sıcaklığı olmaksızın soğuk olmasıydı. Kızın vücuduyla temas ettiğindeki oldukça sarsıcı bir histi, oldukça zehirli bir aura yayılıyordu.

 

Evet! Onu korkutacak kadar… çok zararlıydı, hiç karşılaşmadığı kadar yüksek seviye zehirliliği olan bir tür zehirdi, önceki hayatından elde ettiği tüm zehir bilgisini aşıyordu! Bir kez temas ettiğinde çok korkunçtu, tüm tüyleri diken diken oldu.

 

Aynı anda geri çekildi, Şaşkınlık içinde ürktü. Kızın etrafındaki yabani otlar ve bitki örtüsü ayışığı altında ışık yetersizliğinden koyu değildi. Koyu yeşil değildi… Ama onun yerine korkunç bir yanık siyahı rengiydi! Etrafındaki yer bile zift siyahı olmuştu.

 

Xiao Che’nin kalbi delici bir korkuyla küt küt attı. Gökyüzü Zehir Sedefi vücudundaki tüm zehirleri arındırmak için tasarlanmamış olsa kızın vücuduna dokunduğu anda çoktan zehirden ölmüş olurdu.

 

Bu dünyada nasıl böyle korkunç bir zehir olabilirdi? Tüm zehirlerin en fenası Gökyüzü Zehir Sedefi değil miydi? Önceki günlerimde bile Gökyüzü Zehir Sedefi’ni kullandığımda böyle korkutucu bir toksin salamamıştı! Aslında o çok daha düşüktü!

 

Bu dünyada Gökyüzü Zehir Sedefi’nden bile daha zehirli bir şey olabilir mi?

 

Bu küçük kızın içinde nasıl böyle korkutucu bir zehir vardı? Ve neden burada yatıyordu?

 

Xiao Che’nin zihninde sayısız şüphe ortaya çıkıyordu ama şüphesiz bu küçük kız ölmüştü. Bu tür sert bir zehirle küçük bir kızın lafı olmazdı Gökyüzü Kaynak Aleminden güçlü bir uygulayıcı bile anında ölürdü.

 

Xiao Che derin bir nefes aldı ve ufak bir tereddütten sonra elini kızın omuzlarına tekrar koydu ve cansız vücudunu yavaşça çevirdi. Ayışığının altında görüş açıklığında kızın yüzü ortaya çıktı. Kıza bakarken şaşkınlıktan dondu, gerçekliğe geri dönmekten aciz ruhunu kaybetmiş gibiydi…

 

“Nasıl böyle… Güzel bir kız olabilir…“ Xiao Che’nin ruhu kontrol edilemez tüyler ürpertici bir şekilde feryat etti.

 

Bu kız çok güzeldi, korkunç bir güzellik, böyle güzellikle ruhları çalması mümkündü. Kendi gözleriyle görmeseydi, böyle genç bir kızın böyle heyecan verici bir çekicilik yayacağına asla inanmazdı.

 

Bir şeytan gibi kırmızı, beyaz yeşim bir yüz, yüz hatlarının her biri hepsi oldukça güzeldi ve hepsinin onu inanılmayacak şekilde mükemmel yapan bir uyumu vardı. Xiao Che kızın mükemmel görünüşünü tanımlayacak kelime bulamadı. Açıkça ona yakın bir mesafeden bakıyordu ama kalbinde, hayat bulmuş bir illüzyonmuş gibi hisseti… Çünkü bilinçaltında böyle mükemmel bir yüze sahip birinin var olacağını hayal etmeye dahi cesaret edemezdi.

 

(Ç.N bu kısmı çevirirken çevirimi dikizleyen Aoi için tüm harflerimi bekliyormuş tüm harflerimi hediye ediyorum “a b c ç d e f g ğ h ı i j k l m n o ö p r s ş t u ü x w v y z “ güle güle oku :P)

 

(Bu harfleri asla unutmayacagım :D)

 

Xia Qingyue Yüzen Bulut Şehrindeki bir numaralı güzellikti ve Mavi Rüzgar İmparatorluğunda bile onunla kıyaslanabilecek birinin olmama ihtimali vardı. Fakat Xiao Che bu kızın yüzünü gördüğünde serseme döndü, ruhu ağır bir şekilde yumruklanmış gibiydi. Bir insanın yüzünün ruhunun derinliklerini böyle güçlü bir şekilde etkileyeceğini asla düşünmemişti.

 

(Ç.N ben dedim sana Xia Qingyue bu çocuğa dikkat et boşlama kendinden uzaklaştırma diye al oh canıma değsin attı pabucunu dama işte :D)

 

O anda sadece on iki on üç gibi görünüyordu. Büyüyüp Xia Qingyue’nin yaşına gelirse… basitçe hayal edilemez olacaktı! Belki de sadece bir gülücükle kargaşaya sebep olabilirdi.

 

(Kanmayın sakın öyle 12 13 yaşında gözüktügüne Yue gibi 300 yaşında çıkar şimdi :P)

 

Ama böyle güzel bir kız Xiao Che gibi bir zehir uzmanının bile daha önce görmediği bir toksin tarafından öldürülmüştü, ve Xiao Klanının topraklarında ölmüştü. Xiao Che neyle zehirlendiğini yada neden burada olduğunu çözemedi… Sadece böyle bir talihsizlik olduğunu hissetti. Bu güzel kızın böyle acımasızca yok olması şansızlığıydı.

 

Ne tür bir insanın kalbinde böyle güzel bir kızı öldürebilecek kadar acımasızlık olabilirdi!

 

Xiao Che bozulmuş bitki örtüsüne ve etrafındaki yere baktı. Bir an için tereddüt etti ama sonunda sol elini avucunu kızın soğuk göğsüne bastırmak için uzattı. Gökyüzü Zehir Sedefi hızlıca vücudunda zehrin etkisini gidermeye başladı. Bu Xiao Klanının arka dağında oluyordu. Vücudundaki zehrin kuvvetine bakarsak, yayılmaya devam ederse tüm dağ sonunda bir ölü dağ olacaktı. Gökyüzü Zehir Sedefi’nin gücü hemen hemen kaybolmuş olmasına rağmen hala zehir etkilerini giderme yeteneği vardı. Avucundaki Gökyüzü Zehir Sedefi parlamaya ve vücudundaki zehri temizlemeye devam etti. Kısa bir süre sonra Xiao Che kızın göğsünde hafif bir değişiklik hissetti ve kızın yavaşça gözlerini açtığını gördü… Teker teker…

 

Göz kırparken gizemli bir şekilde parlayan bir çift son derece aşırı siyah şeytani görünümlü göze sahipti. Xiao Che gözleriyle karşılaşınca derin bir uçurumdan düşmeye eşit bir korku hissetti… kalbine bir korku verdi! Oldukça zehirlenmiş  hiç nefes almayan ve öldürücü soğuk bir bedene sahip bu kız… Şimdi gözlerini açmıştı!

 

Kız sağ elini yavaşça kaldırdı ve şaşkınlık içindeyken Xiao Che’nin sol bileğini sıkıca yakaladı. Dudaklarını hareket ettirdi ve bir ses çıktı… Ses açıkça söyledi …

 

“Gökyüzü…. Zehir….. Sedefi…”

 

Xiao Che bir depremle sarsılmış gibi titriyordu. Kulaklarına inanamıyordu! Gökyüzü Zehir Sedefi Azure Bulut Kıtasından onun tarafından getirilmiş bir nesneydi, Gökyüzü Kaynak Kıtasında yoktu… Ama bu kız şimdi Gökyüzü Zehir Sedefi’nin adını söylemişti! Yanlış mı duymuştu? Yoksa bir tesadüf müydü?

 

“Küçük kız, sen ….ah!!”

 

Xiao Che’nin keskin acısının sesini takiben kız dudaklarını açtı ve sıkıca sol parmağını ısırdı.

 

Xiao Che’nin orta ve işaret parmağından kan akmaya başladı, hepsi kızın ağzına aktı, bir damla bile yere düşmedi. Panikleyen Xiao Che elini geri çekmeye çalıştı… Kızın küçük beyaz eli ince görünmesine rağmen, Elini sıkıca tutarken onu ısırması demir kadar sağlamdı. Xiao Che tüm gücünü kullandı ama elini çekmeye gücü yetmedi. Tüm kanının karşı konulmaz bir güç tarafından sonuna kadar kızın ağzına çekilecekmişçesine sol eline aktığını hissederken gözleri yavaş yavaş genişledi.

 

O… Benim kanımı… mı emiyor!?

 

Kız uğursuz koyu gözlerini kapadı ve açgözlülükle bir bebeğin süt içmesi gibi kanını emdi.

 

(Ç.N ohh yarasın iç bebem iç lıkır lıkır götür:D)

 

Bu kız kim…

 

Bu kız açıkça ölümcül derecede zehirlenmişti, ama onun elinden kurtulmaktan acizdi. Bir çok kez can havliyle kendini kurtarmaya çalışmasına rağmen sonunda çaresizce kanını emmesini izlerken pes etmişti.

 

Xiao Che zayıf bir vücutla doğmuştu ama böyle devasa miktarda kan kaybedikten sonra başının döndüğünü hissetmeye başladı. Kanının bu bilinmeyen kız tarafından emilip nasıl kurutulacağını merak ederken, sol el parmağındaki acı aniden kayboldu ve sıkıca bileceğini kavradı ve elini yavaşça gevşetti.

 

Az önce kanını emen mükemmel kıza karanlık bir ifadeyle bakarken geri çekildi. Ama bir süre sonra kız hiç bir şey yapmadı sadece Xiao Che’nin onu ilk gördüğündeki gibi oraya gözlerini kapatarak ve nefes almayarak uzandı. Xiao Che bir kaç adım geri attı ve yüzünde karanlık bir ifadeyle mükemmel kıza baktı. Şuanda kız açıkça onun kanını emmişti ama bir süre sonra hiç hareket etmiyordu sadece Xiao Che’nin onunla ilk karşılaştığı gibi görünüyordu.Sadece gözlerini kapattı ve sessizce yattı, sessizce ve nefesi kesilmiş şekilde.

 

Hu……..

 

Gecenin soğuk ani rüzgarı esti, Xiao Che’nin sırtına ve kızın vücuduna çarptı. Soğuk rüzgarda kızın vücudu sis gibi rüzgarla dağıldı, görüş açısından tamamen kayboldu, sadece bir parçalanmış beyaz etek, bir çift siyah prenses ayakkabısı ve kırmızı bir kelebek toka kalmıştı.

 

Xiao Che: “! ! ! !”

 

Kayboldu!?

 

Sol avucunda tuhaf bir his vardı. Afallamış bir ifadeyle kalbi hemen ürperdi. Gözlerini kapadı ve bilincini ruhsal bir şekilde Gökyüzü Zehir Sedefi’ne hareket ettirdi.

 

Gökyüzü Zehir Sedefinin içindeki yeşil mekanlar arası deponun tamamen boş olduğunu sanıyordu.

 

Bu kez içine girdiğinde önünde sessizce yüzen kar beyazı yeşim vücudu gördü.

 

Hayatında ilk kez elini burnunu kapatmak için kullanırken gözleri genişledi.

 

Bu kız kanını emen o küçük kızdı. Tek fark vücudunda bir tel iplik bile yoktu ve gözlerinin önünde tüm çıplak vücudu görülüyordu.

 

Gözleri sıkıca kapalıydı ve kar gibi yüzü huzurluydu. Uzun saçları aşağı sarkıyordu, ufak bir esinti olmadan kendiliğinden dans ediyordu. Teni yumuşak bir şekilde pürüzsüz, nemliydi ve hassas bir bebek yağı sürülmüş beyaz bir bebek gibiydi. Kızın kaşları zümrüt tüyler gibiydi. Beli ince ve ayakları yeşimden yapılmış gibi zarif bir şekilde düzdü. Genç olmasına rağmen vücudunun üstü önemli ölçüde olgunlaşmıştı. Mükemmel vücudunda ki kar beyazı göğüzleri iki yeşim incisi gibiydi bambu bahar filizlerinin yumuşaklığı gibiydi. Güzel nefes kesen bir manzara.

 

(Ç.N lan kıza fazla hormonlu yedirmişler :D neyse hissedebiliyorum kesin salyalarınız aktı :D)

 

(D.N: Beyler agzınızın suyu hiç akmasın size birkaç lig fazla gelir :D)

 

Bu hala yetişkin olmamış bir vücuttu ama hala toyluğuyla ruhları çalan çarpıcı bir çekiciliği vardı. Sanki dünyadaki tüm güzellikler nihai mükemmellik için bu vücutta toplanmış gibiydi.

 

Xiao Che gözlerini onun vücudundan uzaklaştırmak için zorla dikkatini topladı. Hala burnunu tutarken etrafında döndü. Kızın vücudunu gördüğü an kanı yukarı akıyormuş gibi hissetti. Onu izlemeye devam ederse kanının kesinlikle kanı dışarı fışkıracağına inanıyordu.

 

Neden kıyafet giymiyor…

 

Hayır! Ana nokta bu değil!

 

Açıkça önce kaybolmuştu böylece nasıl aniden onun Gökyüzü Zehir Sedefi’nin içinde görünmüştü! Gökyüzü Zehir Sedefi onun bedeniyle kaynaşmıştı bu yüzden onu kontrol edebilen tek kişi olmalıyım. Emrim dışında nasıl burada göründü…

 

Öyle miydi.. Çünkü kanımı emdiğinden mi?

 

Ne halt oluyor?

 

Xiao Che’nin beyni tam bir karmaşa dönmüştü. İki ömür değerinde akademik deneyimle bile ne olduğunu anlamaktan acizdi.

 

(Ç.N ee dünya büyük daha bilmediğin neler neler çıkacak allah bilir. arkadaşalar ATG nin yeni bölümü böylelikle bitti.)

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43837 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr