Bölüm 698 : İmparatorluk Klanının Gizli Büyüsü

avatar
3320 31

A Will Eternal - Bölüm 698 : İmparatorluk Klanının Gizli Büyüsü


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun çabucak Xu Shan ile arasına mesafe koyarak sislerin arasında gözden kayboldu.

 

Bu esnada geride kalan Xu Shan duraksadı ve ayağını öfkeyle yere geçirerek, “Seni er ya da geç yakalayacağım, Bai Hao. Sen benimsin! Benim!!” diye bağırdı.

 

Bai Xiaochun’un verdiği tek karşılık daha da hızlanmak oldu. Ruh Doğuşu Şehri prensesinin onunla dövüşmeyi kafaya koymuş olması gerçekten baş ağrıtıcıydı.

 

“O yeşim kolye varken bu kızla nasıl dövüşebilirim ki…?” Düşündükçe kızı daha da sinir bozucu buluyordu. Ancak yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kızın hala kendisini takip ediyor olabileceğinden endişelenerek zikzak çizmeye başlamıştı, bir müddet sonraysa Hayalet Kral Orkidesi istikametine yöneldi.

 

Bu sırada orkideyi barındıran vadinin biraz uzaklarındaki Gongsun Yi, ufak bir tepede oturmuş nefes egzersizleri yapmaktaydı. Amacı yaklaşan ve hevesle beklediği mücadele için formunu korumaktı.

 

Bai Hao’nun çok geçmeden ortaya çıkacağından emindi.

 

İkinci prens ve Chen Manyao da asil klanlara ait bir düzine civarı seçilmişle çevrili şekilde yakınlardaydı. Ruh Büyücüsü İbriğinde yaşananlar hepsinin suratlarına son derece nahoş ifadeler yerleştirmişti.

 

Bu kadar beklenmedik bir şeyin yaşanabileceğini akıllarından bile geçirmemişlerdi. İlk önce ilahiyatın başlangıcı boşluk büyüsü gelmiş ve herkesi gafil avlamış, sonra da Bai Hao şok edici bir güç sergilemişti. Orkidenin yakınlarındaki grup, pes ederek ibriğin ağzının yakınlarında oturmakta olan grubu ara sıra gözlemlemekteydi.

 

Doğrusu onlar da vazgeçmeyi düşünmüş ama bunu kendilerine yedirememişlerdi. Bai Xiaochun’un inanılmaz güçlü olduğunu bilseler de bir kısmı bir şansları daha olduğuna inanıyordu. Sonuçta… ikinci prens Ruhun Başlangıcının büyük çemberindeydi, ayrıca rakipsiz Genç Savaş Şampiyonu Gongsun Yi de onların tarafındaydı. Bir de Ulu Gök Efendisinin çırağı Chen Manyao vardı. Bu üçlü sayesinde Bai Hao’yu mağlup etmeleri mümkündü.

 

Beklemekte olan seçilmişlerin zihinlerinden türlü türlü düşünceler geçiyordu. Sergiledikleri duruşla ne kazanıp ne kaybedeceklerini sorguluyor, bir yandan da temkinli bir şekilde etrafa bakıyorlardı.

 

İkinci prensin aklından geçenlerse çoğunluğunkinden bir hayli farklıydı. Bu Bai Hao meselesi birazcık aklını karıştırmıştı; sonuçta Dev Hayalet Kralın Bai Hao’yu Ruh Büyücüsü İbriğinde acımasızca bir başına bıraktığı ortadaydı…

 

“Belki de Bai Hao’yu tarafıma çekebilirim… Gerçi yetişiminin yüksekliğini düşününce kendince hayalleri olduğu kesin. Yani onu kazanmak istiyorsam iyi bir sebep sunmalıyım!” Yanında oturmakta olan Chen Manyao ise kaşları çatık şekilde Bai Hao’da gördüğü şeyleri düşünüyordu. Onda kendisine tanıdık gelen bir şeyler olduğu kesindi ama elle tutulur bir kanıt olmadığı için bir sonuca varamıyordu.

 

Herkes farklı düşünceleriyle boğuşurken Gongsun Yi ansızın kafasını kaldırdı. İkinci prens ve Chen Manyao’nun da kafalarını çevirişiyle herkes küt küt atan kalplerle aynı yöne bakmaya başladı.

 

Uzaklardaki sisler çalkalanıyor, birileri ok misali yaklaşıyordu. Ve hedeflediği yön, seçilmiş grubunun olduğu noktaydı.

 

Saçları etrafında savrulan figürün kıyafetleri rüzgarla dalgalanıyor, gözleri ışıldıyor ve dominant, gururlu bir hava saçıyordu.

 

“Bai Hao!!”

 

“Geldi!!” Herkes anında sarsılmıştı. Kalbindeki savaş arzusu kuvvetlenen Gongsun Yi ise bunu bir anlığına bastırdı. Hatta bağdaş kurmuş şekilde gözlerini kapatarak meditasyona döndü; aurası yeterince istikrarlı hale gelmemişti ve tamamıyla sakin olmak istiyordu.

 

“Çarpışma zamanı henüz gelmedi…” diye mırıldandı. Savaşçı ruhu tamamen şahlanana dek beklemek niyetindeydi.

 

“Bai Hao, beni daha da keskin bir kılıca çeviren bileği taşı olacaksın!!”

 

Hayalet Kral Orkidesi yakınlarındaki atmosfer Bai Xiaochun’un belirişiyle kaskatı kesilmişti. Bu esnada gözleri titreşen ikinci prens bir adım öne çıkarak ardışık imgeler halinde Bai Xiaochun’a doğru ilerlemeye başladı.

 

Bu da diğer seçilmişleri heyecanlandırdı ve pek çoğu ikinci prense katılmak adına harekete geçti.

 

Yalnızca Gongsun Yi ve Chen Manyao hareket etmiyordu. Gongsun Yi’nin aksine Chen Manyao ışıl ışıl gözlerle Bai Xiaochun’u izliyor, her hareketini zihnine kazıyordu. 

 

Ruh Büyücüsü İbriği ağzı yakınlarında oturan bir düzine civarı yetişimci de olanları yakından takip ediyordu. Yenilgiyi kabul etmiş olsalar da bunu seve isteye yaptıkları söylenemezdi ve olacakları görmeyi iple çekiyorlardı. 

 

Herkesin sıkı takibi altında Bai Xiaochun ve ikinci prens birbirine doğru atılarak çarpışmaktaydı.

 

İkinci prens Ruhun Başlangıcının büyük çemberindeki gücünü bütünüyle kullanarak iki elli bir büyü hareketi gerçekleştirmiş, her biri toplam 300 metre uzunlukta yedi gölgemsi figür çağırmıştı.

 

Bu figürlerin her biri imparatorluk cüppesi ve tacı kuşanmıştı ve antik bir havaları vardı. Figürlerin tüm alanı kilitleyişiyle ikinci prensin imparator aurası yaydığı bir mülk oluşmuştu!

 

İlk defa böyle bir enerjiye başvuruyordu ve bir deva olmasa da ona yakın bir güç doğurmuş, yer ve gökten bir tepki gelmesine yol açmıştı.

 

Ardından yükselen gümbürtülerle bir altın ejderha da kendisini gösterdi ve kükreyerek Bai Xiaochun’a doğru ilerlemeye başladı.

 

İkinci prensin şok edici ilahi kabiliyetini görmek Bai Xiaochun’un ifadesini değiştirmişti. Ölmeyen İmparator Yumruğuna bir hayli benzese de özünde farklı şeyler oldukları barizdi. Ölmeyen İmparator Yumruğu kişinin kendi beden gücünü çekiyor ve onu çılgınca bir kudretle pekiştiriyordu. İkinci prensin tekniğiyse aksine dış kuvvetlere bağlıydı.

 

İkinci prensin yeri ve göğü etkileyecek bir qi akışına komuta edebiliyor oluşu Bai Xiaochun’a, Yaban Arazilerdeki Baş İmparatorluk halkının tamamının önünde eğilip tapınacağı bir şeye tanık olduğunu hissettirmişti.

 

Esas şok edici olansa yedi gölgemsi figürün her birinin Bai Xiaochun’un kafatasını karıncalandıracak yoğunlukta bir güç içeriyor oluşuydu. 

 

Beklenmedik bir şekilde ikinci prens yalnızca bu ilahi kabiliyetle Bai Xiaochun’dan gelecek yumruk saldırılarına karşı durabilirmiş gibi görünüyordu!

 

“Ne ilahi kabiliyeti bu?!” diye düşünen Xiaochun şoktaydı. Seyircilerse bir hayli heyecanlanmıştı.

 

“Bu Baş İmparator büyüsü! İmparatorluk klanının gizli büyüsü!!”

 

“İmparatorluk klanının gizli büyüsünü görmeyeli bayağı olmuştu. İkinci prens kesinlikle saygınlığını hak ediyor. Taht sırasında ulu prensten sonra o geliyor!!”

 

Savaşa ait gümbürtüler göğü doldurmuş ve sohbet eden kalabalığın sesleri kısa sürede bastırılmıştı.

 

“Zhou Hong’tan çok daha güçlü!” diye düşünen Bai Xiaochun’un gözbebekleri kısılmıştı. Bu düşünceyle sağ elini uzatarak on altı kat ruh güçlendirme geçirmiş mızrağını çıkarttı.

 

İkinci prensse nahoş bir surat ifadesiyle geri çekildi. Aslında göründüğü kadar rahat olduğu söylenemezdi. Şaşırtıcı bir şekilde yetişim basamağı bastırılmakta ve kullanmakta zorlanmaktaydı. Ruhun Başlangıcının büyük çemberinde olmasa ve imparatorluk klanı gizli büyüsünü kullanmasa şimdiye çoktan ağır yaralanmış olacaktı. Kendisini daha fazla tutamayarak bir ağız dolusu kan kustu. Yaşadığı farkındalıkla gözleri şok ve dehşet dolmuştu; evet, Bai Xiaochun henüz kozu olan yumruk saldırısını kullanmamıştı bile.

 

“Bu Bai Hao çok güçlü! İmparatorluk klanı gizli büyüm bile onu kontrol altında tutmaya yetmedi…” Bu düşünceyle ellerini havaya kaldırdı ve yedi gölgemsi figürden sarı ışıklar çıkarttı. Ansızın tüm alan altını andıran bir ışıltıya kavuştu ve ardından oluşan iki altın ejderha Bai Xiaochun’un üzerine atıldı.

 

Seçilmiş kalabalığı bu mücadeleyi ışık saçan gözlerle izliyordu. Onların gözünde bu iki rakip birbirine denkti. En nihayetinde birileri mücadeleye katılmaya karar verdi. Ve çok geçmeden dört bir yanda ilahi kabiliyetlerle büyü teknikleri uçuşmaya, her yeri aydınlatmaya başladı.

 

Çıkışın yakınlarında bekleyen topluluk bile tereddüde düşmüştü. Ve birbirlerine attıkları bakışların ardından pek çoğu, meydan okuyucu bir şekilde fikir değiştirerek bu fırsatı kullanmakta karar kıldı.  

 

Bai Xiaochun olanları anında fark etmiş ve gözlerine soğuk ışıltılar yerleşmişti. İkinci prensin hiçbir şekilde güçsüz olmadığının ve yedi figürünün de inanılmaz bir güç taşıdığının bilincindeydi. Bu yüzden ansızın mızrağını ortadan kaldırdı, yaklaşmakta olan ilahi kabiliyetleri görmezden geldi ve zemini yumrukladı.

 

Yer sarsılırken de maskesinin gücü tarafından korunarak bir kelime fısıldadı!

 

“Bataklık!”
 


O anda tüm alan su buharlarıyla doldu ve devasa bir bataklık oluştu. Tabii Bai Xiaochun’un maskesinin gücü sayesinde insanlar yalnızca Bai Xiaochun’u görüyor ve ondan gelen gaddar aurayı seziyordu.

 

Tam da o sırada Bai Xiaochun’un ağzından yeni bir kelime yükseldi.

 

“Krallığı!”

 

#Bayağıdır bataklık krallığı kullanmıyorduk değil mi? Yani hiç değilse Ruhun Başlangıcı gücüyle ilk defa kullanacağız. Bataklığı ne kadar büyüttük ve içerideki yaratığımız bu sefer kendisini ne kadar gösterecek çok merak ediyorum. 
Tabii maskenin gücünden faydalandığımız için karşımızdaki kişiler bataklığı görmeyecek, eh görmeleri demek bizimkinin kim olduğunu anlamaları demek olurdu zaten.
Hadi bakalım ikinci prensi çantaya atıyor muyuz, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44223 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr