Bölüm 697 : Buraya Gel, Bai Hao!

avatar
3330 33

A Will Eternal - Bölüm 697 : Buraya Gel, Bai Hao!


Çevirmen : Clumsy 

 

“Kahretsin, Bai Hao’nun bu kadar güçlü çıktığına inanamıyorum! Bu yumruk saldırısını en başta kullansaydı ona hiç bulaşmazdık ki!!”



“Aynen öyle! Bu gücü daha önce gösterseydi ona saldırmayı değil onunla arkadaş olmayı denerdik! İşlerin bu noktaya ulaşmasına gerçekten gerek yoktu!”



Herkes durumla ilgili homurdanıp duruyor ama hiç kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Tüm grup toplanmış ve üçe bölünerek farklı yönlere dağılmıştı. Tabii hiçbiri Bai Xiaochun’u öldürmeyi denemeyecekti. Meyveyi almaya dair bir tutkuları da yoktu. Hepsi aynı şeyi düşünüyordu…


Meyveyi kimin alacağı önemli değildi; şu an için hedefleri olabildiğince hızlı şekilde Ruh Büyücüsü İbriğinden çıkmaktı…

 


Bu esnada Bai Xiaochun sislerin arasında beti benzi atık şekilde hızla ilerlemekteydi. O bile Ölmeyen İmparator Yumruğunun etkisi karşısında şok olmuştu. An itibarıyla beden gücü büyük oranda tükenmişti ve kanı, kemikleri, kasları, tendonları tümüyle acı içerisindeydi.



Neyse ki yumruktaki gücün yalnızca yüzde otuzunu kullanmış ve kaçmak için yetişim basamağına başvurabilmişti. Aksi takdirde başı büyük bir belaya girecekti.



“Ölmeyen İmparator Yumruğu bir harika. Tüm gücüyle kullanabilirsem bir devayı bile sarsabilirim.” Yaşananları düşünmek bile içini heyecanla doldurmaya yetiyordu. Yetişim dünyasına adımını atar atmaz Ölmeden Sonsuza Dek Yaşama Tekniği çalışmalarına başlamış ve geride bıraktığı yıllar içerisinde bu işe inanılmaz kaynaklar harcamıştı.



Fakat o göz kamaştırıcı yumruk saldırısını görünce hepsine değdiğine karar vermişti. Üstelik Sertleştirilmiş Kemiklerin üçüncü katmanına ulaşması sayesinde kemiklerinden içine hoş bir sıcaklık yayılıyordu. Beden gücünün defansif olarak bir hayli güçlendiği ortadaydı.



Ayrıca yaraları da çok daha hızlı iyileşiyordu.

 


“Az önce çıkışımı yaparken herkesin ödü kopmuştu. Hmmmphh! Sanırım en baştan korkmama gerek yokmuş!” Düşüncelerinde bu noktaya varan Bai Xiaochun Ruh Büyücüsü İbriğindeki herkesi ezip geçebileceği için gerilmesine hiç gerek olmadığında karar kılmıştı. Ardından büyük bir beklentiyle Zhou Hong’u çantasından çıkarttı. Ruhunun başlangıcını bedenine geri soktuktan sonra da Ebedi Şemsiyeyi çıkartarak göğsüne sapladı.



Acı yüzünden Zhou Hong’un gözleri alabildiğince açılmıştı.



“Ne yaptığını sanıyorsun, Bai Hao?!?!” diye öfkeyle bağırdı fakat herhangi bir şey yapamadan yaşam gücü çekilmeye başladı ve acı dolu bir çığlık attı. Kaşla göz arasında kuruyup kalmış, yaşam gücü Bai Xiaochun’un beden gücünü onarmaya gitmişti. Bir müddet sonra da ciddi yaraları ve acısından ötürü kendinden geçti.




Bu sırada Bai Xiaochun Ebedi Şemsiyeyi çekti ve Zhou Hong’a öfke dolu bir bakış atarak, “İşe yaramaz! Li Tiansheng bile bu kadar güçsüz değildi. Bu kadarcık mı yaşam gücün var? Ne biçim varissin sen? Gümüş görünümlü kalay seni!” diye homurdandı. Sonra da Zhou Hong’u çantasına koyarak yeniden sislerin arasına atıldı.

 

Koca bir gün geride kalmış ve Bai Xiaochun Ruh Büyücüsü İbriğini sarsmayı sürdürmüştü. İnanılmaz savaş gücü, Cennet-Daosu Ruhun Başlangıcı ve harika beden gücü sayesinde Yabani Seçilmişlerin yabana atamayacağı biriydi ve koyun sürüsüne dalan aç bir kurttan farksızdı…



Şey, belki böyle demek biraz abartı olabilirdi ama yalan da değildi. Başta Cennet-Daosu Ruhun Başlangıcının tüm potansiyelini kullanmasa da artık kullanmaya başlamıştı. Şimdiden Ruhun Başlangıcının ötesine bir nebze geçmiş olanlar, dünya ve cennet üzerine aydınlanmalar yaşayıp devalığa yaklaşanlar dışında ona denk olabilecek seçilmiş sayısı çok azdı.



Ruhun Başlangıcının büyük çemberindeki Zhou Hong bile yakınına yaklaşamamıştı. Haliyle diğer seçilmişlerden bahsetmeye gerek dahi yoktu. Ayrıca Bai Xiaochun Ölmeyen İmparator Yumruğunun gücüyle bir devayı bile püskürtebileceğine inanıyordu.



Geride kalan gün içerisinde Ruh Büyücüsü İbriğinde pek çok kez kendisini göstermişti. Artık tek başına dolanan hiç kimse kalmadığı, beş kişilik gruplar bile bulunmadığı için düzinelerce kişiden oluşan grupları hedeflemekten başka şansı yoktu.



Gerçekten de açlıktan ölerek avlarına delice musallat olan bir kurt gibiydi. Saldırdığında birkaç kişiyi yakalıyor ve kimseye bir şey yapma fırsatı tanımadan kaçıyordu. Bu yüzden hiç kimse kendisini savunamıyor ve insanlar giderek daha da derin bir korku duymaya başlıyordu.



Bir günde otuzu aşkın yeni seçilmişi kaçırmış, yani Yabani grubunun yüzde altmışından fazlası eline düşmüştü.



Son otuz küsür kişi, bilhassa yaşam gücü çeken tuhaf şemsiyesini düşündükçe korkudan tir tir titriyordu.



Kalanlar ikiye ayrılmıştı. Bir grup ikinci prens ve Chen Manyao ile giderek Hayalet Kral Orkidesi yakınlarındaki Gongsun Yi ile buluşmuştu. Diğer grupsa Ruh Büyücüsü İbriğinin ağzı, yani çıkış olarak bilinen noktaya yönelmişti. Yenilgiyi kabul ettikleri ve Bai Xiaochun’a bulaşmak istemedikleri ortadaydı. Buradan olabildiğince hızlı şekilde kaçmak istiyorlardı.

 


Bu iki grup dışında Bai Xiaochun’u sislerin arasında tek başına arayan bir kişi daha mevcuttu. Yani Ruh Doğuşu Kralının kızı olan Prenses Xu Shan.

 


Kız gözlerinde tuhaf bir ışıkla Bai Xiaochun’un izini sürmekteydi.

 


“Seni er ya da geç mutlaka bulacağım, Bai Hao. Sen benimsin!”
Yarım gün önce rastlaşan ikili, bir mücadeleye başlamıştı. Ancak kısacık bir süre sonra Bai Xiaochun kızı birkaç yüz metre kadar uçurmuş, sonra da arkasını dönüp kaçmıştı. Tabii Xu Shan bu sonuçtan hiç memnun kalmamıştı.



Bai Xiaochun’un seçilmişlere karşı aldığı sayısız galibiyet yüzünden onun cesurluğu ve yiğitliğinden emindi. Çantasında yetmişi aşkın kişi vardı ve hepsi de bir deri bir kemik kalacak derecede yaşam gücünden yoksun hale gelmişti.



Bunca yaşam gücü sayesinde de Sertleştirilmiş Kemikleri çoktan üçüncüden beşinci katmana ulaşmıştı. Bedeninin defansif kapasitesi öyle bir raddeye gelmişti ki artık Ruhun Başlangıcının ilk evresindeki ilahi kabiliyetler ona ufak zararlar vermekten öteye gidemezdi.



“Altıncı katmana ulaşmam çok sürmez…” diye düşünen Bai Xiaochun heyecanla sislerin arasında dolanıyordu. Birkaç saatlik arayış sonunda kalan seçilmişlerin iki gruba ayrıldığını keşfetmişti.



“Ne zorbalık ama, illa beni uğraştıracaklar!”
Ne kadar da etkileyici biriyim diye düşünüp iç çekerken bakışlarını yenilgiyi kabul etmiş olan gruba doğru çevirdi.



“Ah, neyse. Madem hatalarını kabul ettiler, Lord Bai de şimdilik onları rahat bırakacak. Ama Hayalet Kral Orkidesinin yanında bekleyenler, derslerini verdiği zaman Lord Bai’yi suçlamasın!” Bu düşünceyle dudaklarını yalayarak Hayalet Kral Orkidesine yöneldi. Fakat o harekete geçerken arkasındaki sislerin arasında bir ışık huzmesi belirdi.



Ve o huzmenin içerisinden Bai Xiaochun’u gören genç kadın ansızın bağırmaya başladı. “Buraya gel, Bai Hao…!”



Bai Xiaochun’un özgüveni kendisine yaklaşan gölgemsi figürü görür görmez allak bullak olmuştu. Kaşlarını çatarak elde edebildiği tüm hızla aksi istikamette ilerlemeye başladı.


İşin doğrusu, yarım gün önce Xu Shan’la gerçekleştirdiği mücadelede bayağı kötü duruma düşmüştü. Sebep kızın çok güçlü oluşu değildi; aslında Zhou Hong’la aşağı yukarı aynı savaş gücüne sahipti. Fakat kızın, babası Ruh Doğuşu Kralı tarafından verilen bir yeşim kolyesi vardı ve bu sayede Bai Xiaochun’un aşamadığı bir kalkan kullanabiliyordu.

 

Dokuz Dingin Kralı ve Savaş Şampiyonu Kralı Zhou Hong ve Gongsun Yi’ye böyle özel nesneler vermemişti, sebepse Yaban Arazilerdeki hiç kimsenin oğullarını öldürmeye kalkacak kadar ileri gitmeyeceğini düşünmeleriydi. Zhou Hong da Gongsun Yi de müstakbel krallardı, yani onlara defansif hazineler vermek faydadan çok zarar doğururdu.



Oğullarının mücadelenin sunduğu bileği taşında keskinleşmesini istiyorlardı!



Fakat Ruh Doğuşu Kralı böyle düşünmemiş ve Xu Shan’a devalar tarafından bile aşılamayacak bir kalkan sağlayan özel bir yeşim kolye vermişti. Yalnızca bir yarı tanrı o kalkanı aşabilirdi.



İşte bu yüzden… Xu Shan tamamıyla güvendeydi. Hatta Ruh Büyücüsü İbriği sınırlarında hile yaptığı söylenebilirdi. Bai Xiaochun bile alt edilemez savaş başarısına rağmen onu yaralayamıyordu…

 


Evet, kızla çarpışmış ve ona zarar veremediğini görerek serseme dönmüştü. En sonunda da öfkeli ve mutsuz bir şekilde onu bir yumrukla uzaklaştırarak kaçmıştı.



Fakat kız onu takip etmeyi sürdürmüştü, pes etmek istemiyor gibi görünüyordu. Doğrusu kızın sürekli kendisiyle dövüşmeye çalışması canını sıkıyor ama aynı zamanda herkes onun gibi değil diye de mutlu oluyordu. Aksi takdirde Ruh Büyücüsü İbriğinin hiç eğlenceli bir yer olmayacağı kesindi.

 

#Eveet, kalanlar iki gruba ayrıldı. Bir grup pes etmiş durumda, bizimki de onlara bulaşmayacağını söylüyor. İkinci grupsa esas güçlülerden oluşuyor ve bizimkinin gelmesini bekliyor. Bir de kalkanı yüzünden dövemeyeceğimiz ama peşimizi de bırakmayan bir kızımız var. Bu konuda ne yapacağımızı merak ediyorum doğrusu. E öyleyse okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44293 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr